Aylin Dağsalgüler

aylindagsalguler@gmail.com
TÜM YAZILARI
BluTV'de çeşitlilik: Kaç yerli dizi yayınlandı? Bugün önümüzdeki ekran sayısı ve platform seçeneklerinin 2017 yılına göre hızla çoğaldığını düşünürsek izleyici olarak daha fazla hız, pratik ve kullanıcı dostu uygulamalar beklediğimiz açık. BluTV’nin yeni sahiplerinin bugüne kadar süregelen içerik çeşitliliğini devam ettirmesini umar, iyi seyirler dilerim.
Netflix’ten Kimler Geldi Kimler Geçti Kimler Geldi Kimler Geçti dizisi bir oturuşta bitirilebilecek bir akışta ilerliyor. Senarist Ece Yörenç’in kaleminden rahat bir hikaye çıkmış. Güzel kadınlar, yakışıklı erkekler ve şık mekanlar izliyoruz. Romantik komediden beklentileri karşılıyor. Ama yine de güçlü senarist ve başarılı oyuncular izleyicide daha sofistike bir hikaye beklentisi yaratıyor. Dizilere yerleşemeyen ürünler Televizyon ekranında reklamları izlediğimiz gibi dijital platformlardaki dizilerde, filmlerde, sinema perdesinde izlediğimiz filmlerde ürün yerleştirmeleri, sponsorları izliyoruz. Reklamı daha az görmek istediğimiz zaman platformların sunduğu abonelik seçeneklerine başvurabiliyoruz. Sözün kısası, izleyiciler olarak reklamın olmazsa olmaz olduğunu biliyoruz. Hikayelere ürünler yerleşsin. Ama daha yaratıcı, doğal, özenli, incelikli sahneler istemek de bizim hakkımız olsun.
Kızılcık Şerbeti’nin asıl kahramanı Nilay mı? Nilay neyi temsil ediyor diye düşününce karşıma iki kavram çıktı: Vasatlık ve sosyal çürüme. Nilay’ın yüzeyselliği, kendi çıkarı için hareket etmesi, kendi kendine rakipler yaratıp onlarla uğraşırken kötülüğün sınırlarında dolaşması ama bir şekilde kendini hep temize çekip acındırması... Toplumsal ahlak, sosyal çürüme, ötekileştirme. Nilay bu kavramlarla oynuyor. Bu yüzden 'Kızılcık Şerbeti’yle olan ilişkimiz gergin ilerliyor. Ekrandaki temsillerine ağlayan seküler erkekler E siz de idare edin azıcık, kadınlar mı hep koca peşinde koşan, kurtarıcı bekleyen, entrikacı, dedikoducu, birbirinin kuyusunu kazan, anne olmaktan başka işlevi, ev işlerinden başka işi olmayan, bekarların zavallı olarak temsiliyle ekranda olacaktı? Biraz da erkekliğin nasıl kurulduğuna ve bunun gündelik siyasetin içinde nasıl karşılık bulduğuna bakalım. Taş Kağıt Makas etkisi Mevcut siyasi iktidarın neferlerinden Fahrettin Altun’un "şimdi sıra kültürel hegemonyaya geldi" cümlesi iktidar medyası ve hepimizin medyası olması gereken TRT’nin başka bir söylemle tarihi yeniden yazmaya kalkışmasıyla ve bir de muhafazakarlaşma ekranlarda daha fazla hissedilince ‘etki’yi irdelemeye başladık. Bu irdeleme hali eğlenmekten ziyade tedirginliğe ve kimi zaman da eleştirilen iktidarın sık kullandığı bir yola doğru itiyor izleyiciyi; sansüre. İmamoğlu, Mevzular Açık Mikrofon'da ne anlattı? Eşit, adil ve hak temelli bir yaşam için doğrudan yana taraf olmanın önemli olduğu günlerden geçiyoruz. Çünkü İstanbul’da herkesin kamusal alanlardan eşit koşullarda yararlanmasını, şehir dışından gelen öğrencilerimin kiralarla yarışan yurt ücretleri ödememesini, daha ekonomik ve güvenli koşullarda konaklamasını, İstanbul’da karnı aç emekli, öğrenci, işsiz olmamasını, kültür varlıklarının bir zümreye değil, halka açılmasını, Kanal İstanbul’un yapılmamasını istiyorum. Televizyon ekranına cemre düşüren dizi: Bahar Bahar’ın kuaförde diğer kadınlardan aldığı alkış, ‘minnet hırkası’ giydirilen ve bunu bir gün çıkartmaya cesaret eden tüm kadınlar içindi. Bizi sadece alışverişle mutlu olmaya indirgemediğin için, her mahalleden kadının kendini bulabileceği bir karakter olduğun için, bekar-evli-boşanmış-çocuklu-çocuksuz-işsiz-çalışan kadınlar vardır dediğin için ve kadınların maddi özgürlüklerinin olması gerektiğini hatırlattığın için hoş geldin Bahar. Gaddar izleyicisini arıyor: Erkekler nerede? 'Gaddar', ortalama reytingle devam ederken henüz hak ettiği sayıda izleyiciyle buluşamamış gözüküyor. Farklı günde farklı rakiplerin karşısında yayınlamayı denemek için hala vakit var. Yoksa bundan sonraki sorumuz acaba yıldız oyuncu dönemi bitiyor mu olacak. Esra Erol’un gündüz kuşağındaki tek gerçek Gündüz kuşağındaki programlarda karşımıza çıkan aileler, sorunlarıyla, tavırlarıyla izleyiciye kurguymuş hissi veriyor. Bu program formatının içinde abartı olabilir, program ekibine dahi söylenen yalanlar olabilir, reyting kaygısıyla süslenen olaylar olabilir. Ama bir gerçek var; stüdyodaki konuklar. Stüdyodaki konuklar, programın öznesi olanlar, en az ekran karşısındaki izleyici kadar gerçek. O zaman sorun dizilerde anlatılan ailelerin vasatlığında değil, bizde. Kim bu muhafazakar izleyici? “Kim bu muhafazakar izleyici?” sorusunu yanıtlamak gerçekten zor. Çünkü muhafazakarlık tanımı gereği tek bir düşünceye, yaşam tarzına, siyasal görüşe veya inanca tutunmak değil. Ortalıkta ‘aile değerlerimizi korumalıyız’ diye bangır bangır propaganda yapan siyasi figürler de kendilerine muhafazakar diyor. Aile değerlerinin korunması hassasiyetini taşıyan herkes muhafazakardır diyebilir miyiz? 'Kızıl Goncalar' sizi niye rahatsız etti? 'Kızıl Goncalar', çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarının, okula gönderilmeyen kız çocuklarının, istismara uğrayan kız ve erkek çocukların hikayelerini anlatmaya devam edecekse, Meryem’in ve çocuklarının hikayelerini anlatmaya devam edecekse dindarı, seküleri nasıl gösterdiğiyle değil, ülkenin politik atmosferinde bunlara neden engel olunamadığını tartışmamız lazım. ‘Madem gönlün kaydı, hevesini alsaydın’ Pembe ve Alev, temsil ettikleriyle çok gerçekçi ya da gerçekte karşılığı olmayan karakterler olarak görülebilir. Asıl mesele izleyicinin hafife alındığı bu hikaye içinde yaratılan çatışmayla kurulan dünyanın bize ne söylediği. Şimdi Alev ve Abdullah aşkının nasıl kurulacağını, bunun altından nasıl kalkılacağını hep birlikte izleyelim. Yalı Çapkını’ndan Sakla Beni'ye, Müge Anlı'dan Esra Erol'a... Eylül ayında başlayan dizilerin ekran yolculuğuna hızla son verilince kanalların ekim ayı uzun yıllardan sonra ilk kez boş geçti, yeni dizi yayına başlamadı. Bu sebeple aralık ve ocak aylarında ekranda pek çok yeni dizi izlemeye başlayacağız. Yargı dizisi bir kamu spotu değildir: Teşekkürler 'Yargı’nın uluslararası arenada ödüllendirilmesi mutluluk verici. İzleyici olarak biz de üçüncü sezonda yeni bir diziymiş gibi izlemeye başladığımız 'Yargı’nın tüm ekibini ve özellikle görünmez kahramanlar olarak setteki emekçilerini tebrik edelim. Ömer dizisi ve Brand Week’ten izleyici üzerine notlar... Benim dikkatimi en çok çeken yorum Ceren Karakoç’un iki farklı ailenin hep aynı sofraya oturmasının sembolik değerine dikkat çekmesiydi. O sofrada genellikle yemek yenemiyor, krizler genelde sofrada patlıyor. Ama yine de günün sonunda aynı sofraya oturan ideolojik olarak iki kutupta temsil edilen aileler bir arada olabiliyorlar. Devletin savcısı ya da televizyonların Müge Anlı’sı Ekran öyle parlak ki büründüğünüz karakterle 18 yaşından küçük bir genç kızda travma bırakabilecek sözler söylemenizi meşru kılıyor. Çünkü o koltuk sizi her şeye hakkı olan ve kadınları ‘yola getirmeniz’ için var olduğunuzu hatırlatan bir rahatlıkta. Kızılcık Şerbeti Cihangir'de bile izleniyor! Kızılcık Şerbeti’nin başrolü yok, bütün karakterlerin hikayesini katman katman izliyoruz, bu da ilgiyi artırıyor. Senaristlerin var olan veya olmayan çatışma alanlarını Kızılcık Şerbeti özelinde izlettiği AB izleyicisinin daha seküler bir izleyici olduğunu söylersek dindarlar açısından bir temsiliyet sorunu ortaya çıkıyor diyebiliriz. Bu sorunlar izleyiciyi kutuplaştıran bir tarafa mı çekecek, yoksa birbirini anlamaya mı başlayacaklar göreceğiz. Kulüp: Unuttuklarımız ve hatırladıklarımız üzerine Bu sezonda Kulüp ülkenin acılı dönemlerini (bu dönemler bitmez) anlattığı kadar bireysel hikayelerin de içini açınca bende yarattığı etki arttı. Rana Hanım kendi karakterini yazarken kendiyle yüzleştiğini söylüyor ama aslında bu hikayede bu topraklarda yaşayan herkesi bu yüzleşmeye davet ediyor. Türk dizilerinin iki farklı izleyicisi İzleyici çalışmalarında izleyiciyle ilgili biriktirdiğimiz ön yargılar bizi objektif olmaktan uzaklaştırıyor. Yerli dizi izlemeyi, gündüz kuşağı kadın programlarını izlemeyi belgesel izlemeye tercih edenler için toplumda hem fikir olunan bir görüş var. Bu ön yargılar bizi hem hikayeden hem de izleyiciden uzaklaştırıyor. Reyting neden hala tek kriter? Televizyonu çok ciddiye alıp, önemli bir eğlence aracı olarak görüp, eğlencenin de çok ciddi bir iş olduğunu düşünüyorum. Bu işler bizim kültürel beğeni ortamımızı şekillendirmemize aracı oluyor. Hala en çok izleyicisi olan mecra Türkiye’de televizyon. Televizyon, izleyicisini tanımak, anlamak zorunda. Bunun tek yolu reytingler değil. Reyting sisteminin tanımladığı SES kriterleri ile izleyiciyi tanımlamak doğru da değil. Televizyonda reyting neden hala tek kriter? Yaklaşık 60 milyon kişinin olduğu 18 milyon evden oluşan evren, 15 bin kişinin yaşadığı 4400 hanelik bir panelden elde edilen verilerle temsil ediliyor. Kantar Medya 40 ilde ölçüm yaptığı için bu veriler Türkiye temsilinin reyting sonuçları değil dese de televizyoncular, reklamverenler bu sonuçlara bakarak planlama yapıyor. Dolayısıyla tüm Türkiye’nin ne izleyeceğine bu sonuçlara göre karar veriliyor. Yeni sezonda neden daha fazla televizyon izleyeceğiz? Son yıllarda hayatımıza giren ‘derin yoksulluk’ kavramının daha geniş bir toplumsal katmana yayılacağını söylemek yanlış olmaz. Peki bu durumun televizyonla ne ilgisi var derseniz, eski kadim dostumuz televizyonla baş başa kalacağımız bir kış mevsimi bizi bekliyor. Yaşayacağımız ekonomik sıkıntılar hepimizi kemer sıkmaya iterken dijital aboneliklerin sayısını azaltmak izleyicinin ilk başvuracağı tasarruf tedbirlerinden olacaktır. Terzi’den ortaya dökülen karakterler Terzi dizisi, ilk sezonda bölümleri birleştirse ve uzatsa tam bir televizyon dizisi olabilirmiş. Hikayenin akışı, uzayan görüntüler TV ekranını anımsatıyor. Kahramanın yolculuğuna eşlik eden ve diziyi otantikleştiren öğeler Netflix’in uluslararası izleyicisi için eklenmiş olabilir. Herkesin yaralı olduğu, her çocukluğun yaradan ibaret olduğu bir evren içinde bize iyi olanların kazanacağı bir dünya vadediyor. En azından şimdilik. RTÜK, Disney+, Netflix ve dijital platform sansürü Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı’ndaki oyuncuları cinsel yönelimlerinden dolayı dışlayanlar milli ve manevi değerlerin hangi kısmına sahip? Akbelen’de ağaca sarılan 80 yaşındaki teyzeye gaz sıktıranları hangi ahlak kavramlarıyla tanımlamalıyız? Aile deyince çocukları istismar eden erkekler geliyor aklıma, sizin aklınıza da aile içi şiddete maruz kalıp öldürülen on binlerce kadın mı geldi? Televizyonda reklamla içeriğin karıştığı günler Ülkedeki medya etiği yerle bir olmuş olabilir, iktidar ve medyası/havuz medyası bu ortamı son derece eşitsiz bir hale getirmiş olabilir. Ancak eşit olmayan bir ortam dahi olsa oyunu ‘onların usulüne’ göre oynamak sizi de aynı kefeye koydurtur. İzleyiciyle aranızdaki yazılı olmayan anlaşmayı bozar, güveni sarsar. Televizyonun görünmeyenleri Türkiye’nin ciddi bir eğitim sorunu olduğunu kabul etmemiz lazım. Yükseköğretim bu çok katmanlı ve çok karmaşık eğitim sorunu zincirinin son halkası. Bu sorun yumağının yaşandığı biçimi ile ekranlarda yer bulmaması bence bir anlam ifade ediyor. Yaz ekranı esmiyor Dizilerde hikayelerin birbirine benzemesi, farklı yıllarda birbirini tekrar etmesi, karakterlerin birbirine benzemesi sektörde ne kadar normal karşılanıyor bilmiyorum. Ancak izleyici olarak bizler benzerlikleri hatırlayabiliyor, fark edebiliyoruz. Neden aynı dizileri tekrar tekrar izliyoruz? Bugün birer sayı olarak izleyici ölçümlerine yansıyan ‘ilgimiz’, aslında bizi ete kemiğe büründüren sosyal medyadaki varlığımızla sayının ötesinde bir veri sunuyor. Yemek yapmayanların izlediği yemek programları ve MasterChef etkisi MasterChef Türkiye’de bugüne kadar hep erkek şefler yer aldı. Kazananlar içinde kadın şefler de vardı. Ama mutfağın patronu hep erkekler oldu. Gerçek hayatta belki böyledir ama televizyonun ne zaman, hangi kimliği doğru temsille ekrana taşıdığını gördük de şimdi bunu kabul edelim.