YAZARLAR

Yeni sezonda neden daha fazla televizyon izleyeceğiz?

Son yıllarda hayatımıza giren ‘derin yoksulluk’ kavramının daha geniş bir toplumsal katmana yayılacağını söylemek yanlış olmaz. Peki bu durumun televizyonla ne ilgisi var derseniz, eski kadim dostumuz televizyonla baş başa kalacağımız bir kış mevsimi bizi bekliyor. Yaşayacağımız ekonomik sıkıntılar hepimizi kemer sıkmaya iterken dijital aboneliklerin sayısını azaltmak izleyicinin ilk başvuracağı tasarruf tedbirlerinden olacaktır.

Eylül ayı okullara koşan çocukların, gençlerin ve onların ardından sevinç nidaları atan ebeveynlerin olduğu kadar televizyoncuların da ayı. Televizyonun yeni sezonu yeni yüzlerle tanışacağımız, yeni hikayeler izleyeceğimiz bir dönemi beraberinde getiriyor. Tabii devamını merak ettiğimiz hikayeler de cabası. Eylül ayının bu ilk günlerinde neden yeni sezonda bol bol televizyon izleyeceğimizi, bu yılın neden televizyonun yükseliş yılı olacağını size anlatmak istiyorum. Ekonomistlerden, siyaset bilimcilerden dinlediğimiz yeni yıl öngörülerini bu sefer bir iletişimcinin aklından okumanız için...

Reytinglerin en düşük olduğu yaz aylarını geride bıraktık. Yaz ekranında yayınlanan diziler geçmiş yaz dönemlerine göre çok daha düşük sayıda izleyici ile buluştu. Yaz sezonunun tanıdık, hafif, rahat, sayfiye yeri hikayeleri içinde yeni genç oyuncular televizyon izleyicisinin karşına çıktı. Ama hikayeler de oyuncular da reytingi yükseltemedi. Kanalının yüzünü güldüren tek içerik MasterChef bile düşük reytinglerle devam ediyor. Çünkü televizyon ekranı karşısındaki izleyici sayısı azaldı. Bunun arkasında genç nüfusun artışı ve geleneksel ekrana karşı ilgisizliği, ekranların dijitalleşmeyle birlikte çeşitlenmesi olduğu kadar, televizyonun sadık izleyicisinin yorgunluğu, seçim sonrası siyasete mesafe koyup ekran karşısından kalkıp cep telefonu ekranıyla meşgul olması olabilir. Ekranların diğer cephesinde dijital platformlar pandemiyle birlikte beklenmeyen bir abone artışını görmüştü ama bunun sürekli olmayacağı öngörülüyordu. Disney+ son dönemdeki tartışmalardan ve elbette yerli içerikleri açıklama dahi yapmadan kaldırmasından sonra Türkiye’de muhtemelen abone kaybetti, Netflix küresel olarak abone kaybettiğini açıkladı. Blu TV, Gain, Exxen verilerini açıklamıyor; abone sayıları artıyor mu eksiliyor mu bilmiyoruz.

Yeni sezonda ekranda en çok ekonomi ve siyaset konuşmalarını göreceğimiz şimdiden belli. Ekonomistlerin tahminleri ekonomik koşulların daha da zorlaşacağını söylüyor. Son yıllarda hayatımıza giren ‘derin yoksulluk’ kavramının daha geniş bir toplumsal katmana yayılacağını söylemek yanlış olmaz -ki bunu ben söylemiyorum, uzmanlar söylüyorlar. Peki bu durumun televizyonla ne ilgisi var derseniz, eski kadim dostumuz televizyonla baş başa kalacağımız bir kış mevsimi bizi bekliyor. Neden mi? Çünkü Netflix paylaşımsız aboneliği 63,99 TL, Disney+ 64,99 TL, Gain 99 TL olarak güncelledi. Bu rakamlar yakın zamanda tekrar artabilir. Yaşayacağımız ekonomik sıkıntılar hepimizi kemer sıkmaya iterken dijital aboneliklerin sayısını azaltmak izleyicinin ilk başvuracağı tasarruf tedbirlerinden olacaktır. Televizyon ekranı ile cep telefonu ekranı arasında kalacağımız ortamda cep telefonundan izleyeceğimiz alternatifimiz YouTube var. YouTube Premium da reklamsız izlemek isteyenler için bireysel aboneliği 39,99 TL, aile seçeneğini 79,99 TL yaptı. İşte bu ücretler belki de sürekli izleyici kaybeden televizyonun geri dönüşüne yol açacak. Ekonomik sebeplerle evden dışarı çıkamayan kesimler genişleyince, dışarıda sosyalleşemeyen, yemek yiyemeyen, konsere, tiyatroya ve sinemaya ayda yılda bir kere giden, eskinin kültür harcamalarında payı olan genç, eğitimli grup da evde kalacak. Bizi sosyalleştiren, evden dışarı çıkmamızı sağlayan yerel yönetimler olmadıkça özellikle büyük şehirlerde yaşayan ve evden dışarı adım atması para harcaması anlamına gelenler için (çayımızı/kahvemizi alıp sosyalleşeceğimiz park sayısı bir elin parmaklarını geçmez) evde kalmaktan başka seçenek kalmayacak.

Peki evde kalanlar ne izleyecek? Televizyonu gündüz kuşağı kadın programlarından ibaret sananları dahi ekran karşısına çeken Kızılcık Şerbeti, yeni sezonuyla heyecanla bekleniyor. Hikaye dindar erkeklere aşık olup boyun eğen seküler kadınların hikayesine mi dönüşecek, yoksa kadınlar kendilerini ezdirmeden mi yollarına devam edecekler göreceğiz. Geleneksel, maskülen erkeklerin dindar ama modern olup makbul erkeğe dönüşmesi yeni bir fenomen. Yargı, sürpriz olarak devam eden 3. sezonuyla ekrana gelecek, Sema Ergenekon bizi bu sefer nasıl şaşırtacak bakalım. Geçen yılın reyting şampiyonu Yalı Çapkını -umarım şiddet dilini azaltarak- yeni sezonda da iddiasını sürdürür.

Yeni dizilerin de yavaş yavaş açıklandığı bu günlerde benim dikkatimi iki dizi çekti. Birisi Kanal D‘de yayınlanacak dönem dizisi Dilek Taşı. Hatırla Sevgili, Çemberimde Gül Oya’dan beri televizyonda dönem dizisi izlemeyeli epey olmuştu. TRT’deki tarihi yeniden yazan dizileri saymıyorum. Netflix’te ikinci sezonunu beklediğimiz Kulüp’ü de dijital platform dizisi olarak bu kategoride saymadım, ama o da aynı heyecanı yaratıyor. Gerçi Dilek Taşı ilk tanıtım filminde ne anlattığıyla ilgili benim kafamı karıştırdı. İşçiler ayaklandı ve her şey değişti derken tanıtımda çizilen olumsuz havanın aslında ne olduğunu dizi başlayınca anlayacağım. Bir diğer reytinginin yüksek olması muhtemel ve yine benim ilgimi çeken dizi de Kirli Sepeti. Ayça Bingöl hayranı bir izleyici olarak bir ‘aşağıdakiler yukarıdakiler’ hikayesini, benim hatırladığım kadarıyla bugüne kadar ekrana yansımayan evlere temizliğe giden kadınlar üzerinden izlemek ilginç olacak. Tanıtım filmi bana Kadın dizisinde netliğiyle yüzümüze soğuk su çarpan Özge Özpirinçi’yi hatırlattı. Yeni diziler deyince Fox TV’nin birkaç sezondur yeni dizi ekrana getirme performansı -haftanın günlerinden daha fazla sayıda dizi tanıtımı yapılıyormuş gibi- yine devam ediyor. Arka arkaya bitirdiği yaz dizilerinin yerine arka arkaya yeni dizileri açıklıyor Fox TV. Bakalım sezonda kaçı devam edecek, cepte bekleyen kaç dizi var.

Eski, kadim dostumuz televizyonun kış mevsiminin habercisi yeni sezonunda neşelendiren, umutlandıran, hatırlatan, fark ettiren, eşit ve doğru temsille hikayeler anlatması dileğiyle...


Aylin Dağsalgüler Kimdir?

Lisans eğitimini Celal Bayar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. City University of London’da Uluslararası İletişim alanında yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi’nde Radyo-Televizyon-Sinema alanında doktora derecesini aldı. 2005 yılından itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü’nde çalışıyor. Medyanın ekonomi politiği, ağ toplumu, televizyon kültürü ve izleyici çalışmaları alanında dersler ile medya için proje üretimi dersi veriyor, bu alanlarda akademik çalışmalar yürütüyor. Avrupa Birliği, İstanbul Kalkınma Ajansı ve Poynter Institute destekli projelerde yönetici olarak çalıştı. 2015-2022 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Dekan Yardımcısı olarak görev yaptı. Akademik çalışmalarına ek olarak RGB YouTube kanalında Diziwiz ismiyle dizilerle ilgili 45 bölümlük bir sohbet programını öğrencileriyle birlikte hazırlayıp sundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toplum Ruh Sağlığı Bilim Kurulu üyesidir.