ODTÜ’deki protestolar: Bir bahar şenliğinden fazlası
Rektörlük binası önüne kurdukları çadırlarda yağmur çamur demeden 9 gündür nöbet tutan öğrencilerin beklentileri bahar şenliğini bu yıl da yapabilmekten ibaret değil. Bu sebeple benzer tecrübeler yaşayan Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere, Hacettepe ve Ankara üniversitelerinin öğrencileriyle dayanışma ağları kurmak, öğrenci hareketini, kültür ve geleneğini diriltmek istiyorlar.
Memleket siyasetine, bürokrasisine, basınına, düşünce dünyasına, kültürüne, sanatına, akademisine değer katan insanlarının çoğunun yolu Ankara’dan geçmiştir. Burada doğup büyüyen de vardır, çalışmak için gelen de. Fakat ekseriyetle “okumak” için gelmişlerdir. O sebeple Ankara, üniversite kampüsleriyle hatırlanır genelde ve okulların açıldığı sonbaharlarda canlanır, gençleşir. Kapanmasına yakın baharlarda ise gelenekselleşen etkinliklerle şenlenir. Kampüs hayatı derslerle, mesleğe hazırlayan etkinliklerle sınırlı değildir. Buralarda politik bir bilinç, eleştirel düşünce yetisi kazanırsınız, kültür ve sanatın birçok örneğiyle karşılaşırsınız, aile ve geçmiş sosyal çevrenizden farklı, size hiç benzemeyen insanlarla tanışıp dönüşürsünüz, sporla ilgilenir, yeni beceriler edinir, sosyalleşir, aşık olursunuz. Hasılı, birey olma, kimlik kazanma sürecinde eğitim hayatının son durağı önemli rol oynar.
Kültürü, geleneği olan üniversiteler öne çıkarlar. Bu kültürün ve geleneğin ortaya çıkıp kökleşmesinde özerklik vazgeçilmezdir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) tam da bahsettiğim özelliklere sahip olan ve imkanları sunan nadir kurumlardan biri olarak, Türkiye akademisindeki yoksullaşmaya, yozlaşmaya ve baskılara karşı direniyor. Üniversitenin meslek edindirme kurumu olmaktan öte toplumsal dönüşümlere duyarlı, farklılıklara açık canlı bir organizma olduğunu hatırlatıyor. Böyle olduğu için üniversitelere yönelik baskılar ODTÜ’yü de muhasara altına aldı çoktandır. 2016’daki darbe girişimi bahane edilerek üniversitelerde yapılan tasfiyeler; en bilinen örneği Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere, büyük şehirlerdeki ve Anadolu’daki üniversitelere atanan kayyım rektörler, dekanlar, bölüm başkanları; akademik destekler dağıtılırken yapılan ayrımcılıklar; atama ve yükseltmede karşılaşılan haksızlıklar; mobbing; kayırmacılık; kadın ve eşitlik birimleri üzerindeki baskı; öğrenci topluluklarına çıkarılan zorluklar, soruşturmalar; ders programlarına müdahaleler; toplum mühendisliği yapan bölümlerin ve disiplinlerin kapatılması veya baskılanması; merkeziyetçi bir yönetim anlayışı ve saymakla bitmez birçok bezdirici engel. Öğrencilerin barınma, beslenme, ulaşım gibi temel sorunlarına duyarsız yönetimler de cabası. Tuğba Tekerek’in Taşra Üniversiteleri, AK Parti’nin Arka Kampüsü başlıklı araştırmasında karşımıza çıkan taşra üniversitelerinin dramı, hızla köklü üniversitelere de yayılmaya başladı.
DEVRİM STADYUMU’NUN SEMBOLİZMİ
1986’dan bu yana düzenlenen Bahar Şenliği, ODTÜ’nün kimliğinin ayrılmaz bir parçası. İçinizde bu şenliklere katılmış olanlar mutlaka vardır. Etkinliklerin sadece eğlence amacı taşımadığını, üniversitenin kültürü ve geleneğini yaşatmaya da yönelik olduğunu biliyorsunuzdur. Bunun yanında, yeni öğrencileri eskilerle, hocalarla, mezunlarla, sivil toplum örgütleriyle, sanatçılarla ve siyasetçilerle buluşturmaya da vesile oldu bu şenlikler her zaman. Fakat işte 2016’dan beri ODTÜ kampüsünde de bir şeyler değişiyor. Bu değişimin işaretleriyle Rektörlüğün onaylamadığı her etkinlikte kampüse polisin girmesiyle karşılaşıyorduk. Fakat yıllardır 4 gün boyunca yapılan ve Devrim Stadyumu’nda görkemli konserler ve etkinliklerle taçlandırılan şenliğin bu yıl, Rektörlükçe atılan bir maille iki güne indirilmesi ve Devrim sahnesinin büyük bir etkinliğe kapalı olması kararı öğrencilerin yoğun tepkisiyle karşılandı. Gerekçesi ise “kampüsün ekosistemi, temizlik, güvenlik ve sürdürülebilirliğini korumak”tı. 34 yıllık mazisi olan şenlik, ne olmuştu da bu yıl böyle bir çevresel tehdit yaratmıştı? Organizasyon komitesi Rektör Kök ile görüşme talebinde bulundu. Ancak reddedildiler. Bunun üzerine öğrenciler rektörlük binası önüne 7/24 ayrılmayacakları bir kamp kurdular. Yeni bir maille şenliğin 3 güne çıkarıldığı fakat Devrim sahnesinin yine yasaklı olduğu bildirildi. Bu tavır karşısında, Rektörlük önündeki eylem 9. gününe girdi.
Peki Devrim Stadyumu etrafında kopan fırtınanın sebebi ne? Stadyumun “devrim stadyumu” olarak anılmasına sebep olan devrim kelimesi, Evrensel yazarı Mustafa Yalçın’ın ifadesine göre, 1968’de Taylan Özgür, Alpaslan Özdoğan, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın da aralarında bulunduğu bir öğrenci topluluğu tarafından yazıldı oraya. Sol örgütlenmede önemli bir yeri olan forum pratiği bu stadyumda hayata geçirildi, konserler, protesto gösterileri ve mezuniyet törenleri burada yapıldı. Hatta 2009 ve 2016’da hükümetlerin evrim teorisini hedefe alan karar ve uygulamalarına karşı, stadyumdaki d harfini kapatarak “evrim”e dönüştürdü öğrenciler. Kamuoyunca bu stadyumda yapılan ve mezunların muhalif pankartlar taşıdıkları mezuniyet törenlerini yasaklamasıyla da bilinen Rektör Kök, stadyumu bu kez de bahar şenliğinin en yüksek katılımlı etkinliklerine kapatmak istiyor. Gerekçesi ise hiç inandırıcı değil: çevre kirliliği ve güvenlik sorunları.
'ASIL MUHATABIMIZ İKTİDAR KOALİSYONUNUN ÜNİVERSİTE POLİTİKASI'
ODTÜ’de yaşananlarla ilgili şenliğin organizasyonunu yapan ve aynı zamanda protesto gösterilerini organize eden ODTÜ Medya Topluluğu temsilcileri ile konuştum. Kamuoyuna sadece eğlenceden ibaret gibi yansıtılan bahar şenliğinin ODTÜ’nün tüm bileşenlerinin bir araya gelip üniversitenin kültürünü ve geleneğini hatırlattıkları, üniversite özerkliğine vurgu yaptıkları bir etkinlikler dizisi olduğunu vurgulayarak başladılar söze. Ve tamamen öğrencilerin özgücüyle yürütüldüğünü de eklediler. Onların da temel kaygıları, tamamen piyasalaşmış üniversite ortamında üniversitelerde yapılan şenlik, festival ve benzeri etkinliklerin sermayenin tekelinde yürütülmeye başlaması. Rektörlüğün konfor alanı tanıdığı öğrenci topluluklarının kariyer veya savunma sanayi toplulukları olduğunu savunuyorlar. Toplumsal konulara değinen, kültür ve sanat alanında faaliyet gösteren toplulukların ise çok kısıtlı destek alabildiklerini belirtiyorlar.
Yaşanan bu sorunların ODTÜ’ye özgü olmadığının farkındalar. Hükümetin üniversite politikasının tüm üniversitelerin atanmış rektörler ve merkezi idare anlayışıyla kontrol altına alınması yönünde olduğunu belirtiyorlar. “Asıl muhatabımız Kök değil, iktidar koalisyonunun üniversite politikası” diyorlar.
Protesto eylemlerinin başından beri, çeşitli vesilelerle başkanının ve kimi üyelerinin kampüse girmesi yasaklanan ODTÜ Mezunlar Derneği başta olmak üzere birçok kurumun temsilcisi öğrencileri ziyaret etmiş. Sanatçılar, siyasetçiler, sendika ve sivil toplum temsilcileri. Bu ziyaretlerden biri dikkat çekici: Çankaya’nın yeni belediye başkanı Hüseyin Can Güner, Rektör Verşan Kök’le görüşmüş ve kaygıları gerçekten çevre temizliği ve güvenlikse 16 ilçe belediyesiyle birlikte bu konuda rektörlüğe destek vermeyi önermiş. Önerisi geri çevrilmiş!
Rektörlük binası önüne kurdukları çadırlarda yağmur çamur demeden 9 gündür nöbet tutan öğrencilerin beklentileri bahar şenliğini bu yıl da yapabilmekten ibaret değil. Bu sebeple benzer tecrübeler yaşayan Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere, Hacettepe ve Ankara Üniversitelerinin öğrencileriyle dayanışma ağları kurmaya çalışıyorlar. Diyorlar ki: “ODTÜ’nün siyasi ve kültürel tarihimiz içinde sembolik bir anlamı var. Kültürü, gelenekleri var. Topluma mal olmuş insanlar yetiştirmiş. Tamamen ölmekte olan öğrenci hareketini, kültür ve geleneği diriltmek istiyoruz. Bu bir çığlık bir yandan da!”
Funda Şenol Kimdir?
Doğma büyüme Ankara'lı. Ama aslen Niğde'li. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okurken basın sektöründe çalıştı. Mezun olunca akademisyenliğe geçiş yaptı. 1994-2010 yılları arasında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde, 2010 yılından, 686 No'lu KHK ile ihraç edilene kadar Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde çalıştı. Kent sosyolojisi, kent tarihi, toplumsal cinsiyet, basın tarihi çalışma alanlarıdır. İletişim Fakültesi ve Kadın Çalışmaları Programı'nda lisans, yüksek lisans ve doktora dersleri verdi. Yabanlar ve Yerliler: Başkent Olma Sürecinde Ankara (İletişim Yayınları, 2003); Sanki Viran Ankara (der), (İletişim Yayınları, 2006); Cumhuriyet'in Ütopyası: Ankara (der) (Ankara Üniversitesi Yayınevi, 2011); Kenarın Kitabı (der) (İletişim Yayınları, 2014) ve İcad Edilmiş Şehir: Ankara (der) (İletişim Yayınevi, 2017) adlı kitapları, çalışma alanlarında çok sayıda makalesi, araştırması bulunmaktadır. Şehirleri keşfetmeyi, sokaklarda yürümeyi, fotoğraf çekmeyi, arşivlerde eşelenmeyi, okumayı sever. Tuna'nın annesidir.
Peri, Nefes, Miraç, Işık, Bulut ve anneleri Melisa 15 Kasım 2024
Selim Sırrı Tarcan: Bedeni ve zihni terbiye etmek 18 Ekim 2024
Batının vaatkar bedeni: Baraj Gazinosu’nun Avrupalı artistleri 04 Ekim 2024
Dişil enerji dedikleri ne ola ki? 20 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI