Metin Yeğin

myegin@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Hay bin kunduz ‘Gazete Duvar’, herhangi bir gazete gibi de değil pek. Medya için çok zor-özel koşullarda doğup, gelişen ve büyüyen bir şey. Bu yüzden burada yazı yazmayı bırakmak, herhangi bir gazeteden çekip gitmeye de benzemiyor.
Bir La casa da papel hikayesi… Bir neoliberal ‘La casa da papel-merkez bankası’ filmi bu ve ben bu filmin sonunu iyi biliyorum. Para müptelası iktidar, yoksunluk krizine tutulup, paraya ihtiyacı olduğunda, kendini daha ucuza pazarlıyordu. Paralarının değerinin düşmesi onları hiç üzmüyordu. Hatta seviniyorlardı bile. Cambrigde'de yaz Arkamızda çayırda Cambridge şehir orkestrası klasik müzik çalıyordu. Acemi puntingcilerden biri bazen nehre düşüyordu. Uzun sopadan kayık uzaklaşıyor, ayakları kayıkta, elleri sopada kalıyor ve bir an, havada yıkılmadan durduktan sonra, uzun sopasıyla çamurlu suyu boyluyordu.
Muhalefet, gerçekten muhalefet mi oluyor yoksa? Öyle garip bir arenaydı ki Türkiye, ittifak yapanlar bir yandan, ittifak yapmamış gibi görünürken, öte yandan ittifak halindeymiş gibi olmalıydılar. Şimdi ise ortada ilkeler vardı. Buna uyacaklarını söyleyenler ile birlikte hareket edeceklerine dair bir deklarasyon üzerine dönecekti her şey.  Yani sadece teorik olarak değil, pratik olarak da iyi bir çözümdü bu. Güneş damıtmak... Ne kadar sıcak olsa da hava, herkes neşeliydi birlikte çalışırken. Şeker kamışını, kendine rom yapmak için kestiğinden olabilirdi bu neşe ya da ortada patron filan olmadığı için. İktidarın alkol bağımlılığı İktidarın alkol bağımlılığının esas nedeni, her zaman çok işlenen, neredeyse her zaman var olan, mutat, bütçe açığının kapanmasından başka bir şeydir. Başta her yılbaşı öncesi mutlaka açıklanan ve bütün sene en az bir ya da iki kere yapılan zamların etkisi, içtiğimiz haramın, paraya tedavül edilmesinden çok daha önemli bir şeyi başarır. Seyahat; zamanın ve mekanın içinde... Bizim için atınca taşları, masanın üstüne yayıldı kader. İyice parlamıştı taşlar, falcının avucundan. Usta bir atışla masanın dışına düşmüyordu ama küçüktü halbuki masa. Ali Erbaş neyin simgesi? Her şey ama her şey simgeseldir. Meydanlardaki saat kuleleri bile saatin kaç olduğunu değil, orada mesai saatlerini kontrol eden patronların olduğunu gösterir. Bacakları aşağı sallandırma zamanı Birlikte yağmuru seyrediyorduk ama duramıyor konuşuyorlardı. İsyandan söz ediyorduk, ülkenin ekonomik durumundan, fasulyenin kaç lira olduğundan, hangi yola barikat kurup ne talep edeceğimizden filan. Sovyetler Birliği yeniden kurulur mu? ‘Halkın en az yüzde 60-65'i Sovyetler Birliğinin tekrar kurulmasını istiyor.’ diyordu Yuri Mihalioviç, ‘Fakat güçlü bir lidere ihtiyaç var, Stalin gibi’ diye ekliyordu. Üç cıva-üç bira Son cıvamızdı bu kalan, bırakmıştık bu işi. En azından şimdilik. Bizi ziyarete gelmişlerdi bekçiler. ‘Sizin yaptığınızı biliyoruz’ dediler. Hangi ailede doğmak istersiniz? Kendi ailelerinizi bir tarafa bırakın. Yani onları çok sevmenizi filan, izole ediyoruz. Hangi üç ailenin çocuğu olarak karıştırılmış olmak isterdiniz ve hangi üç ailenin çocuğu, kesinlikle olmamak isterdiniz? 'Biz Afganistan'da kalmaya ve direnmeye karar verdik' Afganistan Dayanışma Partisi: Taliban'a ve ABD emperyalist hükümetine karşı mücadelemizde yanımızda olan, Afganistan halkına dayanışmalarını ifade eden, dünyanın bütün yurttaşlarına teşekkür ediyoruz. Bir devrim, bir kadın... 1974 yılından beri Nikaragua devriminde çok önemliydi kadınlar. Devrim ile daha da büyüyen feminist bilinçle birlikte, birçok çatışmaya yol açtı gelişmeler. ‘FSLN’ ile bir kopuş yaşayarak, örgütsel ve stratejik özerklik kazandı kadınlar. Bunun manası aynı zamanda Ortega ile çatışma demekti. Faşizm, şemsiye ve biz… Faşizm, şemsiye ve biz, ‘Şahları da Vururlar’dan bir replik vardı; ‘Menim acelem yok ben beklirem’ diyordu orada ama bizim acelemiz çok artık beklemesek… Bu ülkede kral var... Çatalın tersiyle şöyle şöyle iteledi tabakta. ‘Böcek olmasın bunlar’ dedi. ‘Yemezsen ben yerim’ dedim. Kötü ve huysuzdum ve yemeklerin itilmesine hep karşı oldum. Hele hele çatalın tersiyle. Delilik portatif bir şey Kocaman komplo teorilerini bir yere bırakıp, şöyle deniz kıyısına, fabrika bacasına, okul duvarına ve tabii ki sokaklara, birkaç delilik açsak, portatif, şirin ve şaşırtıcı, hiç fena olmayacak galiba… Picasso Müzesi nasıl soyulur? Bazı günahlar güzel ve keyifli bence. Eğer sevişmek günahsa mesela. Bilmiyorum farklı yorumlar var buna ilişkin farklı dinlerde ama çok umursamıyorum. Günahsa da bizim sayılır, yabancı değil. Bunu bile, ne zaman yapıp, yapmayacağının söylenmesi biraz fazla gelmiyor mu size ve bırakın çanlar bizim için çalsın… Bir cinayet anatomisi Şimdi bütün suç; gözaltına alınmış bir müteahhit ve mukadderatın üstüne mi kaldı? ‘Cinayeti kör bir kayıkçı gördü, ben gördüm, kulaklarım gördü…’ Tuz ve dinamit Yeni bir dinamit lokumu patlatmıştı madenin içinde. Havada toprak, toz ve gümüş uçuşuyordu. Toz, toprak neyse de gümüş yutmanın başka bir tadı var. Madeni bir şey… Siz hiç göçmen oldunuz mu? Bütün Suriyelilere, mültecilere ve göçmenlere seçimlere katılma hakkı, hatta yurttaşlık hakkı verilmelidir. Çünkü iktidara karşı ancak bu haklara sahip olanlar muhalefet edebilir. Ancak temel haklara sahip olup, hemen kapının önüne konulamayacaklarla, eşit ve özgür bir ilişki gelişebilir ve birlikte örgütlenebilir. Yoksa iktidarın eteklerinde yer almaktan başka şansları yoktur. Bunun manası bizim de başka şansımızın olmadığıdır. Bira kamyonu Çok pahalı değildi bira Guatemala’da. Hele bizim ülkemizdeki gibi hiç değil. Bu kadar iyi korunmasının nedeni, soygun ucuz bir şeydi. Hayat da öyle, 3 dolara bir kişi öldürülüyordu o günlerde ve dolar kuru da düşüktü bizde o zamanlar. Bolsonaro, Trump ve ötesi… İki dönem Lula ve ardından Dilma iktidarı, Brezilya devletinin çekirdeğinde bulunan, bu saf faşist damarı ne kadar değiştirmiş olabilir? Sokağın ruhu Demiştim, yüzlerce pankart vardı Congreso meydanında. Biri farklıydı diğerlerinden. ‘Yaşasın maden işçilerinin direnişi’ yazıyordu. İlginç olan, maden direnişinin yeriydi, Bolu’nun bir köyündeydi maden. Irkçılık virüsü Klasik söylemleri bir kenara bırakın. Irkçılık bir virüstür ve genellikle ‘ama’ dan sonra başlar… Bir başkan kovmuştuk… ‘Julio Cortazar bu evde kaldı’ diyordu. Gülünce gözleri de gülüyordu. ‘Sek Sek’ romanında bir balkon sahnesi vardı. İki balkonun arasına, bir tahta uzatıp, karşıya geçmeye çalışıyordu romanda kahraman. Burası olduğunu düşünüyorduk. Karşı balkona uzatmak için uzun bir tahta bulmaya çalışıyorduk… Kıbrıs ve Maraş Bir yap boz oyununa dönen, dış politikanın, yeni parçası Kıbrıs, iktidarı bu sıkıştığı yerden çıkarabilecek mi, hiç sanmıyorum. Adalar her zaman dış politikada, cürümlerinden fazla yer yakarlar. Kırık kalkan kokusu... Kırılan plastik kalkan parçaları uçuşuyordu havalarda. Daha çok kızdı çiftçiler. Pirinç rakıları arasında kırılanlar oldu, yemekler saçıldı, çatışanların bacaklarının arasında sürüklendi balıklar. Karayip darbeleri Haiti-Küba… Haiti suikastı ve Küba kalkışması (!) şu an için bir devlet işinden çok, içinde devletleşmek isteyen mafya işleri ve size daha garip gelecek olan, ABD yönetimi bile bu işten çok da hoşnut olmayacaktır bugün için ya da aklı varsa hoşnut olmamalı… Yıldızlar neden kayar... Sonra yine, bir sabah uyandığında insan, ortada barış filan kalmamış oluyordu. Her şey yeniden başlıyordu. Yıldızlar kaymaya, yağmurlar yağmaya devam ediyordu ama sevgililer bunu seyredemiyordu.