YAZARLAR

Sokağın ruhu

Demiştim, yüzlerce pankart vardı Congreso meydanında. Biri farklıydı diğerlerinden. ‘Yaşasın maden işçilerinin direnişi’ yazıyordu. İlginç olan, maden direnişinin yeriydi, Bolu’nun bir köyündeydi maden.

Londra’da bir barda buluşmuştuk. ‘Galler’de bir işgal madenine gideceğiz, gelir misin’ dedi Orsola, İtalyan gazeteci arkadaşım. Hiçbir zaman hayır demezdim böyle şeylere. Şimdi de demem. Kibarlık olsun diye kimse davet etmesin beni. Dünyanın öte ucuna bile. Üç gün önce Arjantin’den gelmiştim Londra’ya. Arjantin’de isyan günleri sürüyordu hâlâ. Meydanlar isyancılar, pankartlar ve neşeyle doluydu. Bilirsiniz, isyan günleri neşesini. İnsanın damağında özgürlük tadı bırakıyordu. ‘Dans edecek bir dünya’ diyordu buna Sub. Kumandan Marcos…

Demiştim, yüzlerce pankart vardı Congreso meydanında. Biri farklıydı diğerlerinden. ‘Yaşasın maden işçilerinin direnişi’ yazıyordu. İlginç olan, maden direnişinin yeriydi, Bolu’nun bir köyündeydi maden. Pankartı taşıyanlara sordum, Arjantinli işçilere. ‘Bizim yoldaşlar gönderdi’ dediler, ‘Bütün işçiler kardeştir’ dediler. ‘Dünyanın bütün işçileri birleşiniz’ diye bir pankart vardı hemen yanında. Marx’ın resmi vardı üstünde. Arjantin sokaklarındaydı hayalet o günlerde ve kardeşim duymaz el oğlu duyardı, öte yandan.

Orsola, der demez bu geldi aklıma. Galler’de işgal madenini çekerim ve sonra Bolu’da maden direnişini. Güzel film olur diye düşündüm ve güzel bir örnek, belki…

Ufak bir arabaya tıkışıp, gittik Galler’e. Üç İtalyan, bir Kürt ve ben. Nereli derseniz deyin artık bana. Sınır dediğin; cetvel hatası, gümrük memuru, pasaport ve vesikalık resim, devlet dediğin; vergi, hapishane, gardiyan ve başkan, dünya; bizim memleket.

- 1980'de cezaevinde bir arkadaş vardı. Lisede Milli Güvenlik dersinde imtihanda, ‘Devlet nedir’ sorusuna, ‘Bir sınıfın diğer sınıf üzerine baskı aracı’ diye cevap yazmıştı. Bu yüzden hüküm giydi. Sıkıyönetim komutanları geliyordu o günlerde hep, Milli Güvenlik derslerine.-

Galler’de Tower madenini kapatmak istediklerinde, işçiler işgal edip, direnişe geçmişlerdi. Madene kızıl bayrak çekip bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi. İşçiler işletiyordu artık madeni. ‘İş kazası oldu mu hiç ‘diye sordum. ‘Bir-ki kişinin parmağı çizildi’ dediler.

- ‘İşgal et, diren ve üret’ işgal fabrikası sloganıydı Arjantin’de. - Bütün çevre kasabalar çökmüştü diğer madenler kapatıldığında. Sokaklarında uyuşturucu ve alkolizm kol geziyordu. Bir yaşlı madenciyle konuştum, yer altından çıkıp yanımıza gelmişti. Kömür karasıydı yüzü ve işçi onuru. ‘Sonra torunlarımız soracak bize; ‘Peki maden kapatıldığında ne yaptınız büyükbaba?’ Bundan sonrasını dudaklarını bükerek söylüyordu. ‘Tazminatı alıp, evde oturduk. Hiç sesimizi çıkarmadık mı diyeceğiz…‘

Sonra madeni işgal edişlerini anlatıyordu…

Türkiye döndüğümde Çetin abiyi (Çetin Uygur) buldum. Bu ülkedeki her maden direnişinde vardır onun emeği. Birlikte Bolu’ya gittik. Direnişteki madencilerle konuştuk. Madende kırılan kazma saplarının parasını bile ceplerinden ödüyorlardı işçiler. Her ay, en az iki kazma sapı kırılıyordu. Arjantin’de onlar için yürüyen işçileri gösterdim. Maradano’dan konuştuk biraz. Direniyor olmanın tadı vardı havada. Aynı zamanda imam olan bir işçiyi hatırlıyorum. ‘Ne istiyorsunuz’ diye sorduğumda; ‘Bu direnişi kazanıp, sendikalı olacağız. Sonra, madenden çıkıp eve dönerken her gün, çocuklarıma dondurma alacağım.’ diyordu. Bunu söylerken gözleri parlıyordu.

Londra’da, iki bira arasında mı başladı film, yoksa Buenos Aires’ de bir işçi pankartıyla mı?* Galler’de ve Bolu’da geçtiği kesin ve İtalya tarafı da var bu maceranın. ‘Güzel Günler Göreceğiz’ adını vermiştim filme. O zamanlar bir belediye seçimi sloganı değildi henüz.

Nasıl film yapıyorsun ya da yazıyorsun filan diye soruyorsunuz ya bazen; ben sadece sokağın ruhunu açığa çıkartıyorum. O gelip buluyor beni…

Sırrı sokaklarda olmak yani…

*O günlerde Radikal gazetesinde de çıktı Arjantinli işçilerin Bolu’da ki madenciler için yürüdükleri pankart fotoğrafı. Hakan Gülseven imzalıydı haber. Hakan'ın parmağı olmalı muhtemel, Arjantin’deki pankartta. Anmadan geçmemeli.


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...