YAZARLAR

Yıldızlar neden kayar...

Sonra yine, bir sabah uyandığında insan, ortada barış filan kalmamış oluyordu. Her şey yeniden başlıyordu. Yıldızlar kaymaya, yağmurlar yağmaya devam ediyordu ama sevgililer bunu seyredemiyordu.

Rahat ve güzel bir uykuydu. Bir gerilla kampında uyuduğum en rahat zamanlardan biri diyebilirdim. Tepemizden göğü yırtarak geçen jetler yoktu mesela. Çok uzaktan geçseler de sinir bozucu. Taşıdıkları bombalar, kurşunlar ve nefreti bir yana bırakın, sizi birilerinin öldürmek istemesi, her zaman rahatsız ediyordu.

Siz de biliyorsunuz bunu. Sizi de öldürmek isteyen çok. Bunun için çok esaslı nedenler olması gerekmiyor. Eline silah alıp, dağlara çıkıp isyan etmek filan da lazım değil. Başka türlü düşünmeniz, paralar nereye gitti demeniz, gasp edilen hakkınızı talep etmeniz, bilinmeyen bir dili bilmeniz, aman ağaçları kesmeyin demeniz ya da bir tek ya da duble rakı içmek istemeniz bile öldürülmek istenmeniz için yeterli mesela.

-Neden bizi sürekli cennetlerine sokmak istiyorlar onu da anlamıyorum. Bizi öldürmek isteyenlerle doluysa eğer onların cenneti, dostların arasında bir cehennem daha çekici. -

FARC’ın bir gerilla kampıydı. Barış imzalanmak üzereydi Kolombiya’da. Bu yüzden uçmuyordu jetler tepemizde. Nefretleri ve öldürme istekleri bakiydi tabii ki. Çok lükstü kaldığımız yer. 3 metreye 2 metre kadardı. 1,5 metre yüksekliğinde arı tülü ile çevriliydi her oda! Biraz daha yukarda gölgelik yapmıştı inşacı gerillalar, bütün kalacak yerlerin üstünü kaplayan. İkisinin arasında 2 metre kadar boşluk olduğundan çok havadardı ve sıcak olmuyordu geceleri.

Ve yıldızları seyredebiliyordunuz yattığınız yerden.

-Virginia Woolf’ un romanında vardı. Bazen kadın, bazen erkek olan romanın kahramanı bir prensti. Bir seferinde dağda çingene sevgilisiyle uyurken, 'Benim 40 odalı bir sarayım var biliyor musun' diyordu. 'Bu kadar güzel bir gökyüzü varken, neden kendinizi içeri kapatıyorsunuz ki' diyordu çingene sevgili-

Bir yanımda iki gerilla sevgili kalıyordu. Gece kendi aralarında konuşuyorlardı bazen. Barıştan sonra ne yapacaklarını, nasıl yaşayacaklarını, geleceği işte. Sadece fısıldıyorlardı ama gece kuşlarının çığlıkları arasında seçiliyordu yine de. Yıldızlar dağa yağıyordu bu arada, biraz da yağmur, her gece en az iki kere. Jetlerin ve bizi öldürmek isteyenlerin sesleri çıkmıyordu. Kayan yıldızlar sessizdi. Sevişen sevgililerin seslerini yağmur boğuyordu.

Sonra yine, bir sabah uyandığında insan, ortada barış filan kalmamış oluyordu.

Her şey yeniden başlıyordu. Yıldızlar kaymaya, yağmurlar yağmaya devam ediyordu ama sevgililer bunu seyredemiyordu.

Halbuki yıldızlar, sadece sevgililer görsün diye kayarlar gökyüzünde…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...