YAZARLAR

Bir başkan kovmuştuk…

‘Julio Cortazar bu evde kaldı’ diyordu. Gülünce gözleri de gülüyordu. ‘Sek Sek’ romanında bir balkon sahnesi vardı. İki balkonun arasına, bir tahta uzatıp, karşıya geçmeye çalışıyordu romanda kahraman. Burası olduğunu düşünüyorduk. Karşı balkona uzatmak için uzun bir tahta bulmaya çalışıyorduk…

Güzel bir sabahtı. Dün bir başkan kovmuştuk, ülkeden. Helikopterle uçtu çatıdan. Giderken meydanı seyrediyordu kesin. On binlerce insan vardı aşağıda, sloganlar atan, ona küfür eden. Çoğu insan üstlerindekileri çıkarmıştı. Hava çok sıcaktı. Saray bahçesine düşen Molotoflar da biraz daha ısıtıyor olabilirdi havayı. Büyük bira şişelerinden yapılıyordu, daha çok. Ziyan olmasın diye içindekiler çoktan içilmiş oluyordu ya da şişe ziyan olmasın diye Molotof yapılıyordu. Çok önemi yoktu. Bir başkan kovmuştuk, saraydan.

Oda kalabalıktı. Meydana çok yakındı çünkü. Herkes yerlerde yatıyordu. Sadece bir ranza vardı çünkü. İnsanların ve şişelerin üstüne basmadan balkona çıkmaya çalışıyordum. Meydanları tekrar doldurmak gerekiyordu ve şişeler lazımdı. Yeni bir başkan gelebilirdi saraya çünkü.

Dar bir balkondu. Kenara sırtını dayamış mate içiyordu. Meydana giden ana cadde altımızdan geçiyordu. Camları boydan boya kırılmış, bir banka binası vardı köşede. Cam kırıklıkları, pankart sopaları ve iki beyaz, bir kırmızı tişört, -sıcaktan çıkarılıp çatışmada düşürülmüş- birkaç boş ucuz pizza karton kutusu vardı. Başkan kovarken, arada yenilmişti pizzalar, galiba ve birçok kişi paylaşmıştı, mutlaka. Parmaklıklarının hemen altında, kırık yeşil şişeler duruyordu. Ya pizzanın yanında içilmiş biraydılar ya da Molotof iken parmaklıklar arasından sığmamış bira şişeleri.

Hiçbir şey demeden mateyi uzattı. Aramızda bir ateşkes sayılmazdı bu. Herkes herkese mate ikram ederdi Arjantin’de. Daha önce de çok mate, bira ya da şarap içmişliğimiz vardı bu balkonda. İçerde bu kadar insan, isyan ve şişe olmuyordu o zaman ve bazen, sadece şişeler olurdu.

‘Julio Cortazar bu evde kaldı’ diyordu. Gülünce gözleri de gülüyordu. ‘Sek Sek’ romanında bir balkon sahnesi vardı. İki balkonun arasına, bir tahta uzatıp, karşıya geçmeye çalışıyordu romanda kahraman. Burası olduğunu düşünüyorduk. Karşı balkona uzatmak için uzun bir tahta bulmaya çalışıyorduk…

-Yapmam gereken tek bir şey kaldı, o da çekip gitmek çünkü geri dönersem öpüşüp sevişeceğimizi biliyorum, mühlet biraz daha uzatılacak, silahlar bir kez daha bir köşeye kaldırılacak; yürüyüşlerle, nezaketle, onca şefkatle, cücelerle, havadislerle, hatta planlarla süslenen bir ateşkes, beterin beteri, oysa her şey çoktan sona ermiş, bir salı öğleden sonra kırmızı evlerin yanında ayağım frene dokunduğum anda.‘*

Ama o gün hiç kimse birbirinden ayrılamazdı. Dedim ya güzel bir gündü. Dün bir başkan kovmuştuk…

*Julio Cortazar’dan…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...