Tuba Torun

avtubatorun@gmail.com
TÜM YAZILARI
Modern cadı avları Cadı avı günümüzde sosyal medya üzerinden de yapılabiliyor. Buna bir dijital şiddet biçimi olarak “dijital cadı avı” denebilir. Ağır bir psikolojik şiddet aynı zamanda. Ve elbette fiziki sonuçları olması da mümkün. Ve fiziki olandan daha az tehlikeli değil. Diğer bir deyişle, cadı avları bitmiyor, yalnızca şekil değiştiriyor, modernize oluyor. Ta ki eril tahakküm bitene, eşitlik gelene kadar.
#Barınamıyoruz Devlet, gençlerin insan olmaktan kaynaklı temel ve yaşamsal bir hak olarak anayasal barınma hakkı taleplerinden dolayı yine gençlere müdahale ediyor. Buna da “kurgu” diyecekler çıkacak. Yine gerçek mağdurlar suçlanacak, yine iktidarı kötüye kullananlar mağdur edebiyatı yapacak. 5. 'Algı' Paketi Son 2 yıldır birileri çıkıp çıkıp “yargı paketi” deyince benim kalbim hop ediyor. Eyvah diyorum, acaba bu kez başımıza ne gelecek? Hatırlıyor musunuz yargı paketlerinden birinde ifade özgürlüğünü genişlettiklerini ileri sürmüşlerdi.
'Sigortanızı kocanız ödesin öğretmen hanım!' Öğretmenlerin sorunları saymakla bitmez. Kendini en güvende hissetmesi gereken meslek dallarından biri oysa ki. Çocuklarımızın geleceğini emanet ettiğimiz insanların bu baskı ve stres altında çalışması, açıkça kendi geleceğimizle oynamak. Şiddeti meşrulaştıran yorumlar ve haber dili Kullandığımız dil, düşüncelerimizin/zihnimizin izdüşümüdür. Zihniyet dönüşümü, kullandığımız kavramlarla ve dille birlikte, aynı anda ilerleyecek bir durumdur. Hem kendi dilimizi hem de medya dilini doğru kullanmamız, şiddeti önlemede son derece önemli bir yol alma biçimidir. Sorumlular kim? Hiç boşuna sağa sola kendilerini atmasınlar, sorumlular bellidir. Sorumlu, Cumhurbaşkanı ve ilgili Bakanlardır. Ayrıca görevini ihmal eden THK kayyumları ve sorumlu kurumların yetkilileridir. Bakanlar bakımından bu ihmalkarlık bakımından, Anayasa’nın 106. Maddesi gereği Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Siyasal İslam'ın çöküşü İnsanlar, kim ne yaparsa yapsın, ne giyerse giysin, yeter artık, biz hayatımıza devam etmek ama mümkünse birbirimizden nefret etmeden, huzurla devam etmek istiyoruz diyorlar. Bunu gerçek dindar kesimler söylüyor. Minnettar failler, nefessiz kamu Yozgat’ta Aysel Y. öldürüldü. 7 ay önce Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun veri çetelesini paylaşıp “Burada adımın yazmasından korkuyorum” paylaşımı yapmıştı. Artık o çetelede adı var. Sıkça sorulan sorular (SSS) Türkiye, 1 Temmuz itibariyle İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çekilmiş bulunuyor. Şimdi ne olacak? 4. Yargı Paketi’nde yer alan “somut delil” vurgusu, cinsel şiddetle mücadeleyi nasıl etkileyecek? Sosyal medyada adalet arayışı doğru mu? Ne gibi riskler barındırıyor? Örselenmiş kadın sendromu ‘Örselenmiş kadın sendromu’; eşi/partneri tarafından sistematik fiziksel/duygusal/cinsel yönden istismara uğramış kadınların tıbbi ve psikolojik durumlarını ifade eden bir kavram olarak ele alınıyor. Atatürk ve din Bu insanlar kendilerinden başka kimsenin söz söylemesini istemedi. 1500 yıllık insanlığın ortak mirası mabetleri kendilerine hasrettiler. İnsanlığa ve değerlerine saygı duyanı utanmadan lanetlediler. Öfkeli toplum, kirli siyaset Dayanışma, bir tehlikeyi her şeye rağmen birlikte savuşturma refleksi. Özgürlük ve mücadele maskesi altında birbirine çelme takanlar, belki de en çok savuşturulması gereken tehlikeler, unutmayalım. Şiddet mağduru İranlı bir kadının öyküsü Galavizh (Ayoubi) Hanım, İranlı mimar, mucit, şair. Esasında başka özellikleri de var; ama bunlar en belirginleri. Öyküsünü ilk dinlediğimde bana Füruğ Ferruhzad’ı anımsattı. Ses ve görüntü kaydı yasağına ilişkin Giderek daha net görüyoruz ki; artık hiçbir alandaki sorun birbirinden bağımsız değil. Mücadelemiz; siyasi iktidarın temel hak ve özgürlüklerimizi umursamayan, kendi bekasını sağlama hedefiyle ilgili. Kadın cinayetleri gerçekten azalıyor mu? Şiddet dahil, siyasi iktidarın harladığı, beceremediği, üretemediği birçok sebepten dolayı ölüyor halk. Halk da kadınlar da artık yaşamak istiyor, cesetlerinin sayılmasını değil. Son süreçte 6284 uygulaması 6284’ün uygulamasında gerileme olduğu da bir gerçek. Bu konuda, sahada avukatlık yapan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; koruma taleplerimiz reddedilmeye başladı. Toplumsal cinsiyet eşitliği sözlüğü Ayrımcı dil, cinsiyetçi tutum ve davranışlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, bu eşitsizlik de ayrımcı dil ve davranışları artırır, böylece birbirlerini üretirler. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeye dair Kadın mücadelesinin daima yükselen bir hareket olduğunu her fırsatta dile getiriyorum. Yine olacak. Birilerinin gitme paniği bunlar. Oysa biz hep buradaydık, burada olacağız ve yolumuza da devam edeceğiz. Uzun ya da kısa, engebeli ya da düz; fark etmez. Çünkü haklı olan biziz, hiç aklımızdan çıkarmayalım. Yaşasın kadın mücadelemiz, yaşasın kadınlar! Şiddetin artması tesadüf değil. Şiddet fiilinin öncesinde ve sonrasında yapılması gerekenler tam anlamıyla yapılmıyor. İstanbul Sözleşmesi’nde tüm detaylarıyla sıralanmış olan önleyici tedbirler uygulanmıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri toplumun her kesimine verilmiyor. Genelde ve yerelde alınması gereken önlemler alınmıyor. Çıplak arama vardır Bilhassa siyasi suçluları aşağılama amaçlı kullanılan bir yöntem çıplak arama. “Burada bizim sözümüz geçer” mesajı vermek bir nevi. İşkence, katalog suçlar arasında yer alır, dolayısıyla zamanaşımına tabi değildir. Gelin görün ki, dört duvar arasında gerçekleştirilen bir eylem. İspatla ispatlayabilirsen. Sesini çıkarmak da kolay değil öyle. Türlü tehdit, baskı, korku, zaten bir işe yaramayacak düşüncesi…Tıpkı ifşaları konuştuğumuz süreçteki gibi. Yeniden kuruluş safsatası Siyasi iktidarın huyunu az çok öğrendik; köklü değişiklikler yapmadan önce, konuyu açıp ortamı ısıtıyor. Anayasayı elbette hemen değiştirmeyecek. Zaten sayısal çoğunluk engeli var. Ülkeyi henüz tam olarak istedikleri şekle sokabilmiş değiller. Bu konuyla birkaç kuş birden vurmak istiyorlar. Hem gündem sapacak hem bazı muhalefet partilerine cazip gelecek önerilerle oy devşirecekler hem de Millet İttifakı'nı karıştırmış olacaklar. Boğaziçi direnişi ve hukuksuzluğun dibi Öğrenciler demokrasinin bir gereği olarak seçim haklarına sahip çıkmak istiyorlar. Eğitimli kesimin “Elit bunlar, terörist bunlar, lezbiyen mezbiyen bunlar” diyerek şeytanlaştırıldığına günlerdir şahidiz. Her yerde, LGBTİ+ hakları insan haklarıdır, LGBTİ+'lar vardır, deyip duruyoruz. Avukatlar olarak, adliyelerde saf tutuyoruz. Yaşananlar akıl kârı değil. Erkek şiddetine karşı meşru müdafaa Saldırı ile saldırıya verdiğiniz karşılığın orantılı olması gerekir. Yani, biri size tokat attığında, bu kişiyi silahla vurmanız, orantılı bir defetme biçimi olmadığından meşru müdafaa sayılmayacaktır. Fakat, saldırının getirdiği korku ve heyecanla makul bir sınır aşımı söz konusuysa, TCK m.27/2 gereği faile yine ceza verilmez. Bu anlamda, Yasemin Çakal davası önemli bir emsal teşkil ediyor. Evlilik içi cinsel şiddet Kadının mülk olarak görüldüğü tarih boyunca, kadınların evliliği kabul etmekle her türlü cinsel muameleye de onay verdiği düşünülmüş. “Karım değil misin? Yaparım elbette. Döverim de severim de. Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmem. Kimse karışamaz, aile içi mesele” anlayışı, tam olarak evlenmekle kadına her şeyi yapabileceğini sanan mülkiyetçi ataerkil anlayış. Aynı gemide teröristiz Siyasi iktidar adına üzgünüz. Boğaziçi Üniversitesi’nde “Akıllı ol oğlum!” diyen polisin yüzüne “Abi sen bu okula copla giriyorsun, ben 550 puanla girdim, daha nasıl akıllı olayım?” diyen gençleri kazanamadılar. Bu iç acısı asla cehaleti kutsayarak, bilgi sahibi olanları elit deyip terörist ilan ederek geçecek bir şey değil. Diplomayı sonradan “yaptırabilirsiniz”, ama bilgi, saygı, sevgi, vicdan, onur sahibi değilseniz, hangi makama gelirseniz gelin, kompleksleriniz peşinizi bırakmaz. Duyarsızlaşıyor muyuz? Her birimizin sanki kimse bir şey yapmayacakmış gibi, sorumluluğu üzerinde hissetmesi gerekiyor. İşimizi dürüst yapmaktan verdiğimiz oya, inandığımız bir STK’ye katılmaktan yardıma ihtiyacı olan komşumuzun hatırını sormaya, oturduğumuz koltukların hakkını vermekten sokaktaki kediye su vermeye kadar, kendimizi sorumlu hissetmemiz gerekiyor. İfşa ve taciz İfşalar peş peşe gelirken, bir yandan da kafalar karıştı. Taciz olmayan durumlar taciz diye ifşa edildi veya benim bu yaptığım tacize girer mi, diye danışanlar oldu. Güler misin, ağlar mısın dedikleri bu. Taciz, “hayır” denilen veya hayır anlamına gelen davranışlardan sonra başlar. Yargı reformu gülmecesi Anma töreni gerçekleştiriyor avukatlar, ailesi ve sevenleri. Açık çağrı da yapılmamış pandemi şartlarından dolayı. Bir şekilde haberi olan, gelebilen gelmiş. Toplasanız 50 kişi değil. Ama bir ordu polis. Tüm cadde irili ufaklı, akrep, TOMA, polis arabası. Yahu diyorsun, anma bu, insanlara böyle bir günde bu hissi nasıl yaşatabilirsiniz? Bu, resmen saygısızlık değil de ne? Kelebek kadınlar Bizler ‘bir tek kadın bile öldürülmeyene dek derdimiz var, o zamana dek mücadelemiz devam edecek’ derken, kadınları eve kapatmaya, kamusal yaşamdan/iş yaşamından soyutlamaya çalışanlar, kendi iktidarlarının bekası için daha çok çocuk doğurmaya teşvik edenler çıkıp çıkıp ‘Kadın cinayetleri azaldı’ diyor, bununla böbürleniyor! 'Bir Başkadır' neden bu kadar sevildi? Hepimiz, siz-biz olmaktan yorulmuşuz, bıkmışız demek. Diziyi izlerken, kendimizi hangi karakterin yerine koyduysak o karakterin, içten içe görmezlikten geldiği ve hatta nefret ettiği herkesle nihayet anlaşabildiğini gördüğümüz anda yaşadığımız derin duygulanma hali tam olarak bu yüzden; hepimiz, birbirimizi anlamayı özlemişiz, aslında buna muhtaçmışız, demek…