YAZARLAR

Minnettar failler, nefessiz kamu

Yozgat’ta Aysel Y. öldürüldü. 7 ay önce Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun veri çetelesini paylaşıp “Burada adımın yazmasından korkuyorum” paylaşımı yapmıştı. Artık o çetelede adı var.

Bu ülkede her gün adalete olan inancımızı biraz daha sarsacak, ülkeyi herkesin kendi adaletini tesis ettiği bir noktaya sürükleyecek bir olay gerçekleşiyor. Şüpheli ölüm olarak tartışılan Aleyna Çakır vakasında şüpheli olarak konuşulan (her ne kadar dosyada tanık sıfatıyla yer alıyor olsa da) Ümitcan Uygun’un tahliyesi de bunlardan biri oldu.

Esasında Ümitcan Uygun’un tutuklanması da insanların adalete olan inancını sarsan bir durumdu. Şöyle ki, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu kişinin dosyada şüpheli olarak dahi yer almaması, tutuklamanın uyuşturucuyla ilgili başka bir suçtan yapılması hukuken “kamu vicdanı” dediğimiz o ortak toplum vicdanını son derece yaralayan bir durumdu. Ümitcan Uygun, vakanın ardından yaptığı ilk konuşmasında kâh insanlara parmak sallamasıyla, kâh iktidara selam çakmasıyla, kâh sonradan yaptığı “tuhaf” yayınlarla ve hatta hakkında çıkan birçok haberle kriminal yapısını zaten ortaya koymuştu. Bu esnada Aleyna Çakır ölmüştü, ailesi, yakınları acı içindeydi ve insanlar bu kişinin nasıl eğlendiğini, gününü gün ettiğini takip ediyordu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tahliye hakkında yaptığı açıklamada özetle “Savcılık iddianameyi yanlış hazırlamış, bu yüzden iddianamenin iadesine karar verildi, bu esnada da 6 aylık tutukluluk süre sınırı dolunca bırakmak zorunda kaldık” diyor. Nedense, Ümitcan Uygun vb. söz konusu olunca titizlikle uyulan tutukluluk sürelerine Kavala veya Demirtaş söz konusu olunca katiyen uyulmuyor, diller susuyor, kulaklar duymaz oluyor.

“Şüpheli ölüm” vakalarının her geçen gün arttığı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun tuttuğu verilerle sabitken, İçişleri Bakanlığı bu vakaların verisini dahi tutmuyor, bizzat Bakan Soylu cinayetlerin ne kadar da azaldığına ilişkin açıklamalar yapıyor. Kadın cinayetleri dâhi tartışmaya açılıyor ve kadınların hayatlarını çoktan basit birer rakama dönüştürüyorlar. Bu arada, kadınların hayatını kurtaran, eşit ve özgür yaşamı destekleyen İstanbul Sözleşmesi’nden tek bir erkeğin kararı ve bir kısım gerici erkeğin desteğiyle çekiliyorlar. Israrla yürürlüğe sokmayı hedef edindikleri kazanılmış haklarımıza saldırı teşkil eden yasa önerileri de kapıda bekliyor.

Neticede bugün, failler çok daha cesaretli. Ümitcan Uygun mutlu. Dışarı çıkınca “tuhaf” yaşantısına devam edecek. Belki ceza almadığını gördüğü için başka suçlar işleyecek. Aynı şekilde yüzlerce binlerce fail de büyün bu olanları takip ederken mutlu ve motive. Örneğin, 4. Yargı Paketi’nin 13. Maddesinde yer alan “somut delil” maddesinin, istismar fiilini telefon kayıtlarıyla kabul ettiğine şahit olduğumuz Uşşaki Tarikatı’nın lideri gibi. Biliyorsunuz, TBMM’de kabul edildiğinde Meclis’e teşekkür etmişti.

Artık faillerin bile apaçık bir siyasi tarafı var. İktidarla olan fotoğrafları sızmıyor, kendileri hususi sızdırıyorlar; çünkü biliyorlar ki kayırılacaklar. Veya tam tersi, muhaliflere açıktan saldırıyorlar. Kendi başıma gelen bir örnek; hakkında öldürmeye teşebbüsten yargılama yapılan ve kasten yaralamadan az bir cezayla tabiri caizse yırtan fail, müvekkilimi tehdit etmeye devam ediyordu. Koruma kararını ihlalden ceza aldırmayı başardık. Duruşma çıkışı, müvekkilimi bir daha tehdit etmemesini, aksi halde artan şekilde ihlalden ceza alabileceğini belirttim. “Avukat hanım, müvekkiliniz hakkında bilmedikleriniz var, size anlatabilir miyim?” dedi. “Hiçbir sebep şiddete gerekçe olamaz” deyip reddettim ve farklı bir yöne yürüdüm. Birkaç gün sonra elimde nur topu gibi bir savcılık soruşturmasıyla, baro disiplin şikayeti vardı. Şikayet dilekçesinde “Avukat beni, ben CHP’liyim, seni bitireceğim, mahvedeceğim” diyerek tehdit etti yazıyordu. Gülemedim bile. Çok üzüldüm. Verilen bu cesarete, yargıda siyasetten umduğu medete, faillerin bile bu kutuplaşmada edindiği üstün role üzüldüm. İftira suçunun tüm unsurları yerine gelmesine rağmen, fail hakkında yaptığım suç duyurusuna ışık hızıyla takipsizlik verilmesine üzüldüm. Benim hakkımdaki şikayetin hala devam ediyor olmasına da elbette üzüldüm. Bizi üzme yönündeki gayelerinin tatmin edilmiş olmasına ayrıca üzüldüm.

Dün Yozgat’ta Aysel Y. öldürüldü. 7 ay önce Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun veri çetelesini paylaşıp “Burada adımın yazmasından korkuyorum” paylaşımı yapmıştı. Artık o çetelede adı var.

Bütün bunlar dayanılır cinsten değil. Her gün ama her  gün mutlaka bu türden bir haber alıyoruz. İnsanlar çaresiz hissediyor. Kamu vicdanı kanlar içinde yerde yatıyor.

Bütün bunlara sebep olanlar, açıktır ki, şiddetin bitmesini de istemiyorlar. Klasik popülist bir tavırla ağızları göz boyamak, algı yaratmak üzere arada bir şeyler geveliyor ama yaptıkları bambaşka. Bu kadar acısı olan insan da yüreğinde kocaman bir taşla, o koca taşı nereye koyacağını bilmeksizin kalakalıyor. Haksızlık, insanın göğsüne oturan kocaman bir taştır ve nefes aldırmaz. Bugün iktidar, insanların nefesini kesiyor. İnsanlar artık boğuluyor. Ve işin tehlikeli yanı, insanları kendi adaletlerini tesis etmeye yönlendiriyorlar. Şiddetin önü açıldığında, insanlar kendilerini korumaya almak ister. Tıpkı şu meşhur kayıp silahlar bulunmadıkça insanların korkuyla silahlanmaya meyletmesi gibi. İnsanlara adalet inancını vermezseniz, kendi adaletlerini tesis etmeye kalkarlar; zira nefes alamayan insan kaybedeceği bir şey olduğunu düşünmez, düşünemez. Hukuk, toplumu düzenleyen yasalar bütünüdür ve yasalar uygulanmak için yapılırlar. Uygulamadığınız yerde, “burada hukuk yok” mesajı verirsiniz. Bu sebeple kızılması gerekenler sosyal medyada adalet arayışına düşenler değil, “hukuk yok” mesajı verenlerdir. Tüm bunlar artık bir “yaşam hakkı” meselesidir.

Nefes alacağız elbet. Nefesimiz için mücadele etmeye devam ederek.


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.