Kavel Alpaslan

kalpaslan@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Moskova Yazıları | Bir hayalle patlatılan katedralin dönüşümü Katedralin temelinde yaşanan yolculuğun aynı zamanda Rusya’nın ve Sovyetler Birliği’nin dönüşümüne ayak uydurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Asıl ilginç kısmı ise aynı temeli biraz daha kazınca buluyoruz. O da tarihin her zaman doğru bir çizgide ilerlemediği. Dün yapılanın bugün yıkılabildiği, bugün yapılanınsa yarın külünden yeniden yapılabildiği.
Toplumsal yaşamın kalbi Lenin Kütüphanesi'nde atarsa Odaların camlarından Kremlin manzarası görülüyor. En büyük ve en ünlü odalardan bir tanesinde, uzunca yolun sonunda, kitap okuyan büyük bir Lenin heykeli duruyor. Her iki yanında ise Marx ve Engels heykelleri Lenin’in arkasındaki tabloyu ortalıyor. Duvarlarda ise diğer büyük yazarların, edebiyatçıların, düşünürlerin büstleri masalarda oturanları çevreliyor. Moskova Yazıları | Bir sonraki istasyon: Sosyalist gerçekçilik Böyle depresif, dejenere bir dünyada birinin ötekine benzemediği renkli, alt metni derin Moskova Metrosu tasarımları; tek desturu kâr hırsı olan günümüzün, monoton ve gri şehircilik anlayışına kılıç çekiyor. Gündelik hayatın nasıl tam içine engin bir ufkun sığabileceğini hatırlatıyor.
Dünyaya ait kurtuluş mesajı, bir kenti nasıl şekillendirdi? Ekim Devrimi’nin açtığı ufuk ne Şablovski’ye, ne Şuhov’a ne Moskova’ya ne de sadece mimariye has. Sınıfsız, sınırsız bir dünyaya doğru yola çıkan bir deneyimin hayatın ve dünyanın her alanına nüfuz etmesi şaşırtıcı değil; şaşırtıcı olan bu deneyimin sıra dışı izlerini bir kentin sokaklarında takip edebiliyor oluşumuz. Ötekilerin Arkeolojisi: Görünmez kılınan emeği görünür kılmak "Arkeolojinin bilimsel bir düşünüş olarak ortaya çıkmasında ‘orta ve üst sınıf’ın ihtiyaçları belirleyici olmuştur. Bu yüzden detaylardaki sınıf çatışması, cinsiyetçilik, emek sömürüsü, ırkçılık, şiddet göz ardı edilmişti. Günümüz arkeologları da bu körlükten üzerlerine düşeni almışlardı. Her arkeolojik çalışmadan fallik bir zafer, bir anıt ve bir iktidar devşirmeye çalışarak antikçağın ideolojisini üstlenerek günümüzde de devam ettirmişlerdi." Karanfilli adam Nikos Beloyannis anısına "Biz ülkemizi ve halkımızı bizi yargılayan sizlerden daha çok seviyoruz. Bunu özgürlüğü ve bağımsızlığı tehlikeye düştüğünde ve toprakları işgal edildiğinde kanıtladık. Biz ülkemizin güzel günler görmesi için mücadele ediyoruz. Açlık ve savaşların olmadığı bir ülke için, insanların rüya ve umutlarının ölçü alındığı şafakların sökmesi için." Nükleer silahlanma yanlısı koyun postlu kurt Zizek Mesele mevcut savaşta kimin haklı kimin haksız olduğu değil, Zizek’in ideal çözüm olarak emperyalist paylaşım savaşında tüm dünyayı yerle bir etme kapasitesi bulunan nükleer silahlardan yana tavır alması. Üstelik bunu da bir ‘solcu’ olarak söylediğini dile getirmesi. Sovyetlerin içinde devrimci bir çıkış arayışı: Mühendis Devrim sonrası dönemde Sovyetler Birliği’nin geleceğine ilişkin endişelerin sol bir perspektifle dile getirildiği eleştirel metinlerin bir örneği Yuri Krımov’un Mühendis isimli kitabı kısa bir zaman önce Kor Kitap’tan çıktı. Yazar, sadece Sovyetler’deki bürokrasiyi, kariyerizmi, geri kafalılığı eleştirmekle kalmıyor aynı zamanda devrimci bir çıkış yolu gösteriyor. Bir etnoturizm arsızlığı: ‘Mübadele’ ismiyle kokteyl satmak İnsanların türlü acılar içerisinde değiş tokuş edildiği 1922 Nüfus Mübadelesi'nin ismini bir kokteyle vermek? Bu toprakların tarihinde işlenmiş belki de en fantastik insanlık suçlarından biri olan mübadeleyi her şeyden soyutlayıp içki ismi yapmak? İşte bu sadece ‘rant gölgesi altında yok olan kasaba kültürü’ nostaljisi ile açıklanamayacak, daha vahim bir durum. Kadın kurtuluş mücadelesinin yansımaları Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair hazırlanan pulların ilk örneği yine bizi Sovyetler Birliği’ne götürüyor. Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkelerde gördüğümüz bu yoğunlaşma tablosu 20. yüzyılın sonuna doğru değişir, Batı ülkelerinde de 8 Mart pullarına rastlamaya başlarız. Sahada başlayıp cephede biten ‘Futbol Savaşı’ El Salvador’un, Honduras ile oynadığı karşılaşmayı uzatmalarda 3-2 kazanmasıyla birlikte her iki ülke arasındaki diplomatik bağlar kopar. El Salvador el altından ABD’nin ıskartaya çıkarttığı İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan birkaç savaş uçağını satın alır. Dünya Kupası vizesinden iki hafta sonra, 14 Temmuz’da El Salvador, Honduras’ı işgal eder ve böylece kısa süren ancak kanlı sonuçları olan ‘Futbol Savaşı’ başlar. Hiçbir şeyi olmayanların yüzleri: İşçiler Sovyetler Birliği’nde özellikle 1920’lerde basılan pullar, devrimin ‘emekçi’ karakterinden dolayı dünyada eşi benzeri olmayan örnekler sunuyor. Aradığımız ‘satacağı emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan bir insanın, bir işçinin portresi’ de tam da burada karşımıza çıkıyor. Hiçbir şeyi olmayanların yüzleri: Köleler Öncü sömürgeci ülkelerin geçmişlerinde karşımıza çıkan bakış açıları, bugün sadece o ülkelerin pullarında yapacağımız analizleri kolaylaştırmıyor; aynı zamanda irili ufaklı tüm muktedirlerin özünde bulunan lensi gösteriyor. Çünkü ne emek sömürüsünün ne de sömürgeciliğin kitabına son fasıl yazılmıştır; yaşayan tarihin içerisinde sadece deri değiştirmiştir. Kursk işçilerinin çıkardığı ilk cevher ve çağımızın ilerisi Rozhkov’un eserine baktığımızda tek gördüğümüz Ekim Devrimi’nin yarattığı ufkun genişliği değil. Aynı zamanda çağımızı sanatta ‘ileri’ olarak referans almanın ne kadar sığ bir bakış açısı olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Kendi zamanımızı ‘muktedir’ olarak görmek, tıpkı bir küçük burjuvanın kendisini daima özel hissetme ihtiyacına benziyor. Eriyen sosyal adalet, çürüyen kültür, her gün artan yoksulluk, emperyalist kasaplığın arsız kıyımı… Bir bisiklet tutkunu olarak Lenin: İşte diyalektikle böyle karşılaştım Lenin, bisikleti sadece bir şehir içi ulaşım aracı olarak değil aynı zamanda bir gezi aracı olarak kullanır. Yoldaşları ve arkadaşlarıyla uzun bisiklet gezilerine çıkar, hatta çoğunda dağ patikalarını tercih eder. Fazla sık yapmaya fırsat bulmasa da bu gezilerin en büyük kuralı siyasi konulardan mümkün olduğunca uzak durmaktır.  Son Sovyet vatandaşı uzayda mı unutuldu? Krikalev’in inişi de son derece ilginçtir. Üzerindeki kozmonot tulumunun kolunda Sovyetler Birliği bayrağı olmasına karşın artık dünyada öyle bir ülke yoktur. Hatta iniş yaptığı Arkalykh çevresi de bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti toprağı olmuştur. Memleketi Leningrad ise Saint-Petersburg’dur artık. Sadece sembolik ya da siyasi değil aynı zamanda maddi bir değişim de göze çarpmaktadır. Geleceğin uzay pullarıyla geçmişi çarpıtmak Bugün ne uzay pullarının ne de uzayın eski popülerliği yok. Ancak uzaya dair yaklaşım, geçmişin kötü bir parodisine dönüşürken dahi bir şeyler anlatıyor. Bir tarafta bir ya da birkaç ‘ulus’ için değil bütün insanlık için açılan bir ufuk, diğer tarafta o ufkun gölgesini çarpıtarak kendisine bir şekil yaratma çabası içerisine giren bir anlatı. Anakronik bir uzay yarışı parodisi Yuri Gagarin, dünyayı uzaydan ilk gördüğünde dudaklarından “Dünya mavi ve çok güzel. Harika görünüyor” ifadeleri dökülür. Fakat sermayenin gözleri, yıllar evvel Gagarin’in gördüğünü görmüyor. Kim bilir belki yağmalanacak yeni kaynaklar yahut dünya içi boş bir cevize döndüğü zaman kaçılacak limanlar görüyor. Parasını verenin turistik faaliyetlerden faydalanabileceği bir ‘endüstri’ görüyor. Sovyet işçilerin çürüyen sanatoryum başkenti: Tskaltubo Kimileri Tskaltubo’yu post apokaliptik bilimkurgularla kıyaslıyor. Tskaltubo’da pek çok havuz, otel, sanatoryum, hastane, enstitü, hamam, sinema, spor salonu, heykel var. Hepsi küfler içerisinde çürüyor. Tskaltubo’dan eski fotoğrafları görünce felaketin vurduğu yerin fantastik bilimkurgu kitaplarında değil; günümüzün dünyasında olduğunu anlıyoruz. NATO’ya karşı çıkmak neyi örter? Unutulmamalıdır ki emperyalizm dışsal değil, içsel bir olgudur. Diğer taraftan ne NATO’ya karşı çıkmak ne de anti-emperyalizm, ‘eskiyen ancak atmaya da kıyamadığımız ayakkabılardan’ değil. Bir çift ayakkabı, sadece uzun süredir bizimle birlikte diye kullanımını yitirmiş olmuyor. Ama madem ki illa bir şeyleri çöpe atmamız gerekiyor, işe kendi ulusal burjuvazisiyle hesaplaşamamış sosyal demokrasiden ve barışa en çok ihtiyaç olduğu anlarda depreşen savaş sevdasından başlayabiliriz. Lenin: Henüz çıkılmamış zirveye ulaşan dağcı Lenin’i incelerken tarihe yabancılaşıyoruz, fikirlerinin kritik anlarda nasıl yalnız bırakıldığını unutuyoruz. Bugün, kaçınılmaz tayfunun içine dalmaktan çekinmeyerek, Lenin’i ‘Lenin’ yapan düşüncelerden soyutlamadan okuyarak ders notlarını çıkartmak gerekiyor. Çünkü o sönmez fener birilerinin onu harlamasını bekliyor. İngiltere’nin kalbinden yükselen bir Stalin şarkısı: Robert Wyatt 1982’nin İngiltere’sinde yayınlanan bir albüm, toplumun resmi tarihle zehirlenmiş hafızasını allak bullak edip fabrika ayarlarına döndürme gayesiyle bizi inanılmaz bir yolculuğa çıkartıyor. Progresif Rock’ın önemli isimlerinden Robert Wyatt’ın Nothing Can Stop Us isimli albümünde yer alan her bir şarkı bizi zamanda ve mekanda çözümlememizi bekleyen farklı seyahatlere çıkartıyor. Bazı metaforlara zorunlu bir veda Dünyada ve ülkede geride bıraktığımız yıl bir kez daha gösterdi ki çağımız sahte iyimserliklere yer olmayan, ‘beterin beteri’ bir çağdır. Bugünün karanlığını yaratan çelişkiler bizi sermayenin yarattığı bozgunda birleştirdiği sürece gökten yeni kavramlar inmeyecek. Beterin beterine kılıç çekmenin henüz başka bir yolu yok. Eski Sovyet coğrafyasında post-punk'ın dönüşü Sovyetler Birliği'nin çöküşünden otuz yıl sonra post-punk çok daha güçlü bir şekilde geri döndü. Geleceksizliğe mahkum edilen insanlar içinse bir ifade biçimi hâline geldi. Bugün Eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki post-punk sahnesinin öncü gruplarından Molchat Doma ve Ploho'ya bağlanarak bu geri dönüşü konuşuyoruz. Bir mücadeleyi kendi dilinde, farklı bir üslupla selamlamak Bugün, enternasyonalist dayanışmayı en dikkat çekici şekillerde pullara yansıtan bir ülkeye, Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ne (DAC), nam-ı diğer Doğu Almanya’ya seyahat edeceğiz. Dünyanın dört bir yanındaki ulusal kurtuluş mücadelelerini yansıtan DAC pulları aracılığıyla farklı deneyimleri hatırlayacağız. Engels’in köylülerine Macaristan şarkılarında rastlamak Sosyalist Macaristan döneminde, Omega grubunun çıkarttığı 10000 Lépés (1969) albümünde yer alan Gyöngyhaju Lany (İnci Saçlı Kız) isimli şarkı her anlamda hayranlık uyandırıcı bir eser. Köylüler Savaşı'yla özdeşleşen şarkının Almanca orijinal sözleri 1885 yılında Heinrich von Reder tarafından düzenlenir. Progressive rock janrı altında değerlendirebileceğimiz şarkı, Macaristan’a doğru hoş bir adım atmamızı sağlayabilir. Uçak kaçırmalardan, diriltilen pullara Filistin Filistin pulları gerek sembolik pullarla, gerek manda dönemiyle gerekse 1990’lardan sonrası itibariyle bize son derece dikkat çekici kapılar açar. Bir puldan yola çıkarak bugünkü ara dönemi ve erken dönemi kabaca ilginç örneklerle tanıyabiliriz. Hükümdarların suratına açlığı basmak Bu tek kullanımlık, teoride para yerine geçen kağıt parçaları herkesin evine kolayca girebiliyor. Hatta daha da önemlisi sık sık yurtdışına çıkıyor. Dolayısıyla, bir ülkenin yönetenleri tarafından oluşturulan posta teşkilatları, bize o ülkenin “ne” olduğundan çok, “nasıl” görülmek istediğini anlatan pulları basar. Sovyet istihbaratının İspanyol ‘Albayı’: Africa de Las Heras De Las Heras da hayatına dair şöyle söylüyor: “Benim vatanım Sovyetler Birliği’dir. Aklıma ve kalbime kazılıdır. Tüm yaşamım Sovyetler Birliği’ne bağlıdır. Ne yıllar ne de mücadelenin zorlukları benim kaderimi sarsamadı. Aksine, zorluklar her zaman bir teşvik, bir enerji kaynağı olmuştur. Bana başım dik, rahat bir şekilde yaşama hakkı verdiler. Hiçbir şey ve hiç kimse bunu benden alamaz, ölüm bile.” Cezayir müziğine tribünlerden bir giriş Cezayir’de asıl üzerine düşmemiz gereken, çok daha sağlam ve özgün bir biçime sahip olan müzik kültürünün ta kendisidir. Şaabi, Rai ve Endülüs klasik müziği gibi birbirinden farklı ancak birbirini besleyen çeşitli müzik geleneklerinin karıştığı bir ülkede futbolun da bu kaynaktan yararlanmaması düşünülemezdi.