YAZARLAR

Pul Koleksiyonu | Hükümdarların suratına açlığı basmak

Bu tek kullanımlık, teoride para yerine geçen kağıt parçaları herkesin evine kolayca girebiliyor. Hatta daha da önemlisi sık sık yurtdışına çıkıyor. Dolayısıyla, bir ülkenin yönetenleri tarafından oluşturulan posta teşkilatları, bize o ülkenin “ne” olduğundan çok, “nasıl” görülmek istediğini anlatan pulları basar.

"Ebeveynin ve büyük babaların zihinlerinde son derece canlı bir yer tutan, 20. yüzyılın başlarına özgü savaş, çöküş, devrim, enflasyon gibi olgular hakkında 1917'de doğan çocukların bütün bilgisi, yetişkinlerin anlattıklarına dayanıyordu, daha doğrusu onlar arasında konuşuyorken kulak misafiri olduklarımıza. Bu konular hakkındaki elimizdeki tek doğrudan kanıt posta pullarının üzerindeki resmin habire değişmesiydi. Şüphesiz tek başına hiçbir şeyi açıklamasa da pul koleksiyonculuğu Avrupa'nın 1914 sonrası siyasi tarihiyle tanışmak için 1920'li yıllarda iyi bir araçtı. Kendi vatanından ayrılmak zorunda kalmış bir İngiliz çocuğu açısından bu durum, V. George'un İngiliz pullarının üzerinde sabit kalan kafasına karşılık diğer bütün yerlerdeki yenilenen isimler, tedavüller ve üstüste yapılan baskılar kaosu arasındaki karşıtlığı simgeliyordu." (1)

Tarihçi Eric Hobsbawn, erken yaşlarda dünyayı nasıl tanımaya başladığını bu ifadelerle anlatıyor. Bugün, ilk bakışta pul koleksiyonculuğu dünyayı tanımanın eski bir yöntemi olarak görülebilir. Öyle ya artık internetle ‘dünya bir tık uzakta’. Sahiden öyle mi dersiniz? Gerçekten iletişim ağları ve o ağlara bağlı cihazlar dünyaya açılan kadiri mutlak kapılar mı?

Elbette teknik kapasitede Wikipedia’ya kılıç çekmek, Google Maps’e aşık atmak mümkün değil. Ancak eğer mesele ‘dünyaya açılan kapılarsa’ insan ufku ne mekanik dişlilerden ne de sıfırlar ve birlerden oluşuyor. Bu nedenle tarihi ve farklı kültürleri tanımanın da çeşitli yolları var. Pul koleksiyonculuğu bunlardan bir tanesi, üstelik en masrafsızlarından. Pul ile dolu bir kutuya elinizi atıp rastgele çıkartacağınız bir tek örnek bile sizi uçsuz bucaksız bir tarih yolcuğuna çıkartacaktır -eğer geçmişi eşelemeye merakınız varsa.

Pul biriktirmenin türlü türlü yolu var. Kimileri pulları ‘maddi değeri’ için biriktirir: Damgasız pulları, piyasa değerlerine göre seçip ileride satmak üzere toplarlar. Ancak kimileri pulların sizi zamanda ve mekanda rastgele yolculuklara çıkartabilme büyüsüne aşık olur, damgalı-damgasız her türlü pulu ülkelerine-zamanlarına göre tasnif ederler. İkinci gruba ait olan benim yolculuğum yaklaşık 10 yaşındayken depoda babama ve amcama ait bir pul defterini bulmam ile başladı. O gün bugündür pul biriktirerek ülkeleri ve kültürleri pullarla öğrenmeye devam ediyorum. Artık defterler yeterince kabardığı için bu pullar aracılığıyla hep beraber seyahatlere çıkmanın vakti geldi.

Bundan böyle Pul Koleksiyonu yazılarında her hafta tarih yolculuklarına çıkacağız.

*

Pullar aracılığıyla bir ülkenin kültürünü, tarihini hatta estetik anlayışını tanımaya çalışmadan önce unutmamamız gereken bir şey var: Bir pula yansıyan görüntü, o ülkenin kimliğini eksiksiz bir şekilde yansıtmaz. Elimizdeki pul defterleri yalnızca estetik olarak değerlendirilebilecek kağıt parçaları değil, aynı zamanda bir ülkeyi basıldığı tarihteki yöneticilerinin gözünden görmemizi sağlayan buluntular. Bu tek kullanımlık, teoride para yerine geçen kağıt parçaları herkesin evine kolayca girebiliyor. Hatta daha da önemlisi sık sık yurtdışına çıkıyor. Dolayısıyla bu durum, estetik ve siyasi kaygıları nakşetme adına posta teşkilatlarına bulunmaz fırsatlar sunuyor. Üstelik postanın geçmişteki yaygın kullanımını da hesaba katalım. Dolayısıyla, bir ülkenin yönetenleri tarafından oluşturulan posta teşkilatları, bize o ülkenin “ne” olduğundan çok, “nasıl” görülmek istediğini anlatan pulları basar.

İşte mesele biraz bize gösterilen veçhelerin farklı yüzlerini araştırmakta. Geçiş dönemleri bu yüzden çok ilginçtir. Devrim, ilhak, işgal, darbe… bu gibi durumlarda bir evvelki iktidarın tedavüldeki pullarının üzerine alelacele baskılar yapılır. Bu yüzden pullar tıpkı para ya da bayrak gibi bir ‘egemenlik’ sembolüdür, ancak içeriğin çok daha kolay üzerinde oynanabildiği için toplumsal-siyasi ortamı daha sık ve net yansıtır.

Anlattıklarımızı somutlaştırmak adına rastgele bir pul seçelim. Defterden çıkarttığımız pul bizi 1910-1920’lerin Rusya’sına götürüyor. Hikaye 1913 yılında başlıyor. Ülkenin hanedanı Romanovlardan çeşitli isimlerin yer aldığı pul serisi Çarlık Rusyasında basılır: O yıl Rusya’nın başında bulunan ve 1917’de tahtından indirilip takibindeki yıllarda Bolşevikler tarafından öldürülen Çar II. Nikolay’dan Büyük Petro’ya, ilk Romanov hanedanı I. Mihail’den Çariçe Katerina’ya kadar nice isim seride yerini alır.

Romanovlar serisinden orjinal pullar

Buraya kadar her şey normal. Fakat Ekim Devrimi’nin ardından aynı pullar üzerinde farklı bir uygulamaya rastlıyoruz. Üstelik mekan olarak da artık tam olarak ‘Rusya’da sayılmayız. Çünkü bu pul, artık Bolşevikler tarafından ‘ele geçirilmiştir’. Hem de çok ilginç bir şekilde! Rusya’nın en doğu noktasında devrimle birlikte kurulan Uzak Doğu Cumhuriyeti’ndeki (UDC) devrimciler, sıfırdan pul basmaksızın kendi kimliklerini bu Çarlık pulunun üzerine siyah mürekkeple nakşederler.

Devrimci pullar

Portrenin üzerindeki ‘1923’ rakamlarının arasında büyükçe bir yıldız vurulur. Artık devrimin simgesi kızıl yıldız, ucuz kara mürekkebiyle, Romanovların aristokrat tıraşlı suratlarından damlamaktadır. Hatta işin ‘acele’ hali ve geçmişin değersizleştirilmesini daha iyi anlatan örnek, bazı pullara basılan devrimci tasarımların ters oluşudur.

Fakat daha da ilginci ise alışılmadık bir şekilde karşımıza çıkan İngilizce “For hunger starved” ifadeleridir. Türkçede “Açlık çekme adına” ya da “Açlıktan ölmeye rağmen” olarak çevirebileceğimiz bu ifadelerden de anlayabileceğimiz üzere İç Savaş döneminde Sovyet yönetiminin en büyük düşmanı açlıktır. Gerek Birinci Paylaşım Savaşı’nda ağır kayıplar vermiş bir ülkenin yeniden bir savaşa sürüklenmiş oluşu gerekse yoksul, emekçi kitlelerin karşı devrimci saldırıların altında ezilişi Moskova’yı derin bir krize sürükler. Tüm bunlara bir de Sovyetler’e yönelik uluslararası baskı eklenince İç Savaş boyunca süren ve sayısız insanın canına mal olan korkunç bir kıtlık dönemi baş gösterir. Bu yüzden erken dönem Sovyet pullarında açlık temasına sıkça rastlıyoruz. Aşağıdaki pullarda bizzat Sovyetler (daha doğrusu Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) tarafından tedavüle sokulan tasarımlarda işlenen açlık konusunu görebiliriz.

Açlık pulları

Peki bu pulda kullanılan ifadelerin dili neden İngilizce? O dönemde İngilizce dünyanın lingua franca’sı olarak Fransızcanın yerini almaya başlar. Ancak dil tercihinin asıl nedeni bu değildir. Çünkü erken dönem Sovyet pullarında Arap alfabesiyle Türki dillere bile rastlıyoruz ancak İngilizceye fazla rastlamıyoruz. Bunu iki yere bağlayabiliriz: Birincisi Çarlık Rusya’sı döneminde ülkenin en doğu ucu, ticaretinin büyük bir bölümünü denizin karşı kıyısındaki ABD ile gerçekleştirmektedir. Kendi çektikleri dertleri dünya proletaryasına onların dilinde anlatma ihtiyacı gerekçe gösterilebilir. Ancak bir diğer önemli nedense, devrim öncesi Rusya’nın önemli ticaret partneri İngiltere’nin bu bağlarını özellikle İç Savaş süresince kopartmış olmasıdır. Kıtlığın en büyük nedeni belki bir ülkenin neredeyse 10 yıl boyunca aralıksız barut ve kan solumasıdır. Fakat puldaki İngilizce dilinin nedenleri görüldüğü üzere farklı bir mesaj kaygısını bize aktarıyor. Pulların farklı memleketlere gidecek olması nedeniyle “Siz bize yanlış yaptınız, aç bırakıp ölmemizi, yıkılmamızı istendiniz ama ayaktayız, alın sizin eski hanedanın üzerine de yıldızımızı vurup size gönderiyoruz” mesajı düşünülmüş olabilir.

Volga açlığı rölyef seti

*

İşte böylesi bir mesajı, normalde yüzüne bile bakmayacağımız bir kağıt parçası üzerinde görebiliyoruz. Hem de öyle fazla soyut bir okuma da yapmamıza gerek kalmıyor.

İletişim araçlarının teknik kapasiteleri çeşit çeşittir. Fakat her iletişim aracının ufku bizim merakımız kadardır. İnternet dünyanın farklı yerlerine uzanıp farklı bilgilerle donanmamızı sağlayabilir; fakat aynı internet dünyayı tanıtırken Instagram, Reels ya da TikTok sınırları çerçevesinde de kalabilir.

Dünyayı tanımanın çeşit çeşit yolu var. Bunların en masrafsız ve en eğlencelilerinden biri olan pullar aracılığıyla her hafta birlikte yol alacağız. Bugüne kadar basılmış yüzbinlerce farklı pulun her biri, bizi bambaşka yerlere götürüp geçmişten hikayeler anlatacak.

(1) Eric Hobsbawm, Tuhaf Zamanlar, Çev. Saliha Nilüfer, İletişim Yayınları, 549 syf., Mart 2006


Kavel Alpaslan Kimdir?

1995'te İzmir'de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü'nde eğitim gördü. Gazeteciliğe 2014 yılında Agos’ta başladı. Gelecek/Umut Gazetesi’nde çalıştı. 1+1 Express Dergisi’nde yazıyor. 2016 yılından bu yana Gazete Duvar’da yazı ve haberleri yayınlanıyor. "Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri" kitabı 2023 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.