Ali Duran Topuz

atopuz@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Yargı, eşitler arasında sonuncu Yeni adli yıl açılış fotoğrafı, bizi bekleyen adaletin fotoğrafıydı. Yeni anayasa da ilan edildi, buna göre yargı artık “eşitler arasında birinci” güç değil, sonuncu güç.
Teşekkür: Gazete Duvar beş yaşında Gücümüz sınırlı belki ama gayretimiz ve umudumuz eksilmeden yola devam edeceğiz. Güzel günler göreceğiz. Tırşıkçi sistem cinayetleri Kazada ölen iki işçinin mücadelesini verdiği “tazminat”, aslında bir “hukuki uyuşmazlık” meselesi değil, bir sömürü ve dolandırıcılık öyküsüdür. Öykünün özeti: Patronların avukatları, hakimleri ve siyasetçileri var, işçilerin yok.
2 Temmuz: Anayasa Mahkemesi sen merak etme, yedi yıl daha bekleriz Madımak Katliamı’nın üzerinden 28 yıl geçti. Anayasa Mahkemesi, “etkili yargılama yapılmaması” ve “yaşam hakkı ihlali” dosyasını görüşmeyi erteledi. Mahkemenin yedi yıldır neyi beklediğini yazmaya çalıştım. Bahçeli’nin fermanı ve kahraman katillerin tarlası Bahçeli, padişahların mesir macunu serpmesi gibi dün bu zehri bir kere daha şifa olarak hepimizin üstüne serpti; hem de “katil kahraman”lar kütüğüne yeni bir isim daha çaktı. Cinayet cephesi ve demokrasi cephesinin 'seçim'i Siyaset erbabı yeni bir 'seçim cinayeti' ile karşı karşıya. Ya 'seçim'i demokrasiden yana yapıp cinayet cephesine karşı ortak ses yükseltilecek ya da birkaç sözümona kınamayla işi geçiştirecek. Ahmet Şık’ın iki günahı ve Bahçeli’nin mezarlığı HDP’yi kapattırmak isteyen başsavcılığın “Elden geleni yaptık” sözü, Şık’ı gözaltına almaya koşan polisin ve mezarlık adresi veren siyasetçinin sözlerinin farklı kelimelerle ifade edilişinden ibaret. Mafyanın konuştuğu gün Siyasetçi Kürtçeyi yok etmeyi istiyor, bilim diyor. Gazeteci Aleviliği yok etmek istiyor, İslam diyor. Eski bürokrat, Yahudi-Ermeni-Rumları yok etmeyi övüyor, şartlar diyor. Tek mafya Peker değil. Mithat Sancar: 1993’ten Susurluk’a, 2015’ten Peker’e Sancar: Kürt meselesinde topyekûn savaş politikaları her devreye sokulduğunda önce hukuk dışı yöntemler sonra çözülme ve çürüme gelir. Hem 93 konsepti hem 2015 konsepti bu basit gerçeği gösteriyor. Sancar: Soylu sarılacak yılan bile bulamıyor Mithat Sancar’a Soylu’nun iddialarını sordum: Soylu bir hikâye yazmaya çalışıyor. O zaman kendisinin çözüm süreciyle ilgisi yoktu. Bana dair sözleri bilinçli çarpıtma, o zaman ben HDP’de değildim. Süleyman Soylu, Süleyman Soylu’yu köşeye sıkıştırırken İçişleri Bakanı Soylu, Erhan Tuncel-Peker irtibatına ilişkin söylediklerini aydınlatmak zorunda. Peker’e yönelttiği tecavüz suçlamasının nasıl 'abra kadabra' edildiğini, yani ortadan kaldırıldığını da Sedat Peker’in ilk somut delili, mezar soygunu ve tuğla Peker, yedinci videoda Kutlu Adalı cinayeti vesilesiyle ilk defa delil vererek yeni bir şey söylemiş oldu. Savcılar çalışır mı? Sanmam, öyle olsa Susurluk raporlarından sonra çalışırdı. Kim siyasetçi kim mafya: Sedat Peker’in aşçıları Peker altıncı videoda “firari değil sürgün” olduğu tezini işledi, bürokrasinin her yerinde güçlü olduğunu anlattı, Soylu’nun aşçısı dahil. Demirören’e “O medyayı beraber kurduk” demeye getirdi. Devlet organı olarak mafya Peker’in söyledikleri, savcılardan başka herkesi harekete geçirdi. En ilginci Ağar’ın cevabıydı: “Ben olmasam marinayı mafya alır.” Kim marinadaki “mafya kavgası”nı daha iyi izah edebilirdi? Şahitlik yasağı, içki yasağı, anti-medeniyet pamuğu İçki yasağı kültürel düşmanlıktan kaynaklanıyor, fotoğraf çekme yasağı bir anti-hukuk işlemi ve yurttaş düşmanlığına yaslanıyor. Hepsi birbirini besliyor, birbirinden çıkıyor, birbirini açıklıyor. Yeni devlet hayırlı uğurlu olsun! “Önünde devlet, arkasında millet” olan yeni bir yönetim bu, devlet dedikleri Devlet Bahçeli, millet dedikleri de Cumhurbaşkanının şahsı; “organik lider, milletle özdeşleşmiş kişi.” O nedenle bir kanun, (İstanbul Sözleşmesi) bir emirle kalkabilir; o kalktıysa mesela Medeni Kanun da bir kanun olarak artık iki dudak arasındadır. Kürtsüz Türkiye, HDP’siz siyaset Gergerlioğlu’nun vekilliğini düşürme ve HDP’ye kapatma davası, iktidar blokunun iktidara sıkı sıkıya sarılmasına dönük hamleler, malum. İktidar koalisyonu, içinde Gergerlioğlu gibi parlamenterliğin gereklerini yerine getiren kişilerin olduğu HDP’den kurtuluşunda kendi selametini görürken, kendisi kadar muhalefete de güvenerek hesap yapıyor. Kapatma davasında başsavcılık AİHM’nin Batasuna kararına yaptığı atıfla, Refah Partisi’nin kapatılmasını doğru kabul etmiş oldu. Sıkıntısız 206 üniversite bir yana Ayşe Buğra bir yana Erdoğan’a göre Boğaziçi geri gidiyordu, ayağa kaldırmak için Melih Bulu’yu göndermişti oraya. Melih Bulu, Ayşe Buğra’ya teşekkür ederken muhtemelen üniversitenin geri gittiğini henüz duymamıştı, dün Erdoğan’dan öğrendi. Aşağı bak komutunun kısa tarihi Yeni bir komut değil bu. Altı yıl önce, 8 Ağustos 2015’te bir video yayıldı Hakkari’den. Küçük bir farkla aynı komut vardı, daha açık sözlü bir komuttu üstelik: “Bakma lan bana! Herkes yere baksın.” Olay, 5 Ağustos’ta meydana gelmişti Nedim Türfent’in haberine göre. Hani şimdi hapiste olan gazetecilerden. Savcılığın manevi şahsiyeti olarak araba Otomobilinin camına son derece nazik bir not bırakan yurttaşı gözaltına aldıran savcıya işlem yapıyormuş Adalet Bakanlığı. Şart zaten. Ama böyle savcı, vali ve polisler niye bu kadar çok sorusuna da cevap verebilir mi bakanlık? Hayır, çünkü onları cesaretlendiren hukuksuzluğun bakanlığı o, engelleyen değil. Linç için gökte aranan bahane yerde bulundu İktidar dini ve dine dair her alameti, her beyanatı, her yorumu tekeline almış, dahası bu tekeli devletin bütün kurumlarını dinselleştirerek anayasayı yerle bir ediyor, muhalefet buna itiraz edeceğine neden onunla tepki yarışına girer? Ve aleykümselam Selahattin Demirtaş "Bugüne kadar bir kez olsun mahkemelerden tahliyemi talep etmedim çünkü beni tutuklayanlar onlar değildi. Bu tutumumda herhangi bir değişiklik de olmayacaktır" diyor mektubunda Selahattin Demirtaş. Sözlerinde herkesi ilgilendiren yanlar olduğu düşüncesiyle mektubu ve eklerini en geniş içeriğiyle dikkatinize sunuyorum. Ve aleykümselam Selahattin Demirtaş, diyerek. Hrant Dink: Hâlâ devam eden kurucu cinayet! Kiliselerin özel mülkiyete geçmesini mümkün kılan Ermeni Soykırımı, “Osmanlılık”tan “Türk milleti”ne geçişin ortaklaşa işlemiydi esasen. Kurucu bir kıyımdı yani. Hrant Dink cinayeti ise sadece 1915’in devamı olmakla kalmayıp aynı zamanda bugünkü Türkiye’nin, 2007 yılından bakılınca pek öngörülemezmiş gibi duran Erdoğan-Bahçeli-Çakıcı koalisyonunun da kurucu işlemidir. 'Ben sizin hilelerinizle baş edemedim!' Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Pazar günü mü yargılanacak? Aslen imkansız. Peki o tarih iddianameye hata sonucu mu girdi? Görüntüye göre evet ama görünenin arkasında bir de tarih yatıyor: Seyit Rıza, savcı ve hakimin direnmek istemelerine rağmen, Pazar gecesi yargılanıp asılmıştı. Kelepçeli kapı, kırık duvar Bu iktidarın özel bir “eşitlik” anlayışı var, hakta, hukukta, imkanlarda, fırsatlarda, hatta kâğıt üstünde değil de gücün düzleyiciliğinde eşitlik: İktidardan olanlar gücün sağladığı 'hukuk'ta eşit, olmayanlar gücün uyguladığı hukuksuzlukta eşit. Öğrencilerin kapısını kırma sebebi de bu dümdüz edici gücünü göstermek. Bir tekzip, bir anı, bir not Tekzip yedim. Meğer Ağıralioğlu Kürt siyasetçilerden isimlerini terk etmelerini şarta bağlı olarak isterken “taklit” değil, orijinal imiş. O Davutoğlu’ndan değil, Davutoğlu ondan almış. Bu yazıda onun hikayesi var. Selahattin, Hasip, Ahmet, Sırrı ve Yavuz hırsız İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu’nun Kürt siyasetçilerin isimlerini değiştirmelerine yönelik cin fikirli teklifi aslında orijinal değil, kötü bir taklitten ibaret. Fikir, Ahmet Davutoğlu’na ait, başbakanlığı döneminde. Yani aslında iktidara ait. “Konu Kürtler olunca hepimiz iktidar partisindeniz”, diyor aslında özetle. Kuzuların sessizliği, kurtların uluması “Unutulma hakkı” adı altında kamuda olan biten netameli işleri öğrenme hakkı çöpe atılıyor. “Sessiz olun” deniliyor, kuzu gibi. Aynı zamanda Selahattin Demirtaş’ı, Osman Kavala’yı, Leyla Güven’i… ha bir de evde oturup yılbaşı kutlamayı, yani bildiğiniz hukuku unutun. Demirtaş sadece Demirtaş mıdır? Erdoğan’ın Demirtaş kararına itirazı, Kürt meselesinde hukuksuzluğa dayalı politikaların korunmasını amaçlıyor. Erdoğan’ın reddiyesini TBMM’de bulunan “sivil toplumun kıyımı” amaçlı teklif ile beraber değerlendirmek gerekli: Sadece STK’ları değil, kamuoyu fikrini bile yok etmeyi amaçlayan teklif, demokrasi düşmanı küresel güçlerin uzlaşma metni aslında. Erdoğan da buna dayanarak meydan okuyor. Haydin soykırıma! Haydin soykırıma! Anlaşılan Bahçeli Tanrı Dağı ile Hira Dağı arasındaki ortaklığın su sızdırmasını istemiyor; Erdoğan’a Enver Paşa’nın 1915 sünneti etrafında kamilen birleşmeyi öneriyor. “Tercih”e davet ederken siyasi partilere değil sadece, medyaya, akademiye, herkese sesleniyor. Dersim öncesinde olduğu gibi.