YAZARLAR

CHP’den ANAP’a giden kısa, kalın bir yol

Yerel yönetimler (de) demokrasi ve adalet mücadelesi verebilir. İktidarını meşrulaştırmak için önce “bayram” ilan ettiği hatta Taksim alanını açtığı 1 Mayıs’ı, iktidarına tehdit görünce yıllardır yasaklayan (AYM kararına rağmen) Erdoğan’a karşı, başta İmamoğlu olmak üzere bütün CHP’li belediye başkanları kendi illerinin meydanlarındaki kürsülere çıkıversin. Nasıl bir siyasi atmosfer oluşur acaba?

Yerel seçim sonuçları yeni bir dönemin başlangıcı olur mu? Sonuçta; AKP’nin ülke çapındaki belediye sayısı 756’dan 540’a inerken CHP’nin belediye sayısı da 250’den 433’e yükseldi.(1) AKP, 22 yıl sonra ilk kez ikinci parti konumuna düştü. Ve CHP, 51 yıl sonra ilk kez birinci parti konumuna ulaştı.

Soruyu daha açık hale getirelim. CHP’nin 433’e yükselen belediye “sahipliği”, hepsinde ortaklaşmış uygulama ve projeleri ile yeni bir toplumsal dönüşümü sağlayabilir mi? (Çünkü biliyoruz ki bir toplumsal dönüşüm sağlanmazsa sağcı zihniyet Erdoğanlı ya da Erdoğansız, AKP’li ya da AKP’siz iktidarda kalmaya devam edecek).

Ve CHP’nin birinci parti olması ile bir “siyasi kriz” çıkartılıp siyasi iktidar değişikliği yaratılabilir mi? (Çünkü biliyoruz ki bir siyasi kriz oluşmazsa Erdoğan 4 yıl daha rahatlıkla iktidarda kalmaya devam edecek.)

Niyetlerden ve tahminlerden öte bir çıkarım yapabilmek için CHP’nin (belediyelerin) ilk icraatlarına ve hedef programlarına bakmak, en azından bir fikir verebilir!

Neredeyse el değiştiren bütün belediyelerde CHP’liler devraldıkları borçlardan muzdarip olduğundan yakındı. Ve CHP Sözcüsü Deniz Yücel 31 Mart yerel seçimlerde AKP ve MHP'den devraldıkları belediyelerin borç yükünün "100 milyar lira" olduğunu açıkladı. Bu durum, CHP’li belediye başkanlarının 5 yıl boyunca neden “mükemmel” hizmet veremeyeceklerinin bir gerekçesi olarak sürekli kullanılabilir elbette (haksız da sayılmazlar). Ama diğer yandan önceki AKP ve MHP’li başkanları, mahkemelerde “sürüm sürüm” süründürerek, bütün yolsuzlukları açığa çıkararak “yeni bir belediyecilik” anlayışı da yaratabilirler.(2)

Hatta bu konudan ilerleyip, Diyanet İşleri'nin, bakanlıkların ve elbette Saray’ın “harcamalarını” sorgulatarak; denetimsizliğin, keyfiliğin ve yolsuzluğun bir siyasi kriz/sorun olduğunu gösterebilirler.

HER TELDEN ÇALMAYA BAŞLADIK

İlk icraatlar fikir verebilir dedik ya devam edelim!

- Kırıkkale, Edirne, Gaziosmanpaşa, Ankara Keçiören ve Mamak, Giresun Görele ve Espiye gibi belediyeler tabela değişikliğine gitti. Ve belediye tabelalarına “T.C.” ibaresini ekletti.

Bunun neden ilk icraat olduğu, neden gerek duyulduğu, nasıl bir yerel yönetim anlayışına tekabül ettiği “tartışmaya” açık.

-Bursa, Kilis, Yalova ve Uşak'ta ilk icraat olarak kentteki Arapça tabelalar sökülmeye başlandı. CHP’li Afyon Belediye Başkanı Burcu Köksal’ın ilk icraatı sığınmacılara ait iş yerlerini kapatmak oldu.

Bunların da neden ilk icraat olduğu, nasıl bir yerel yönetim anlayışına tekabül ettiği “tartışmaya” açık.

Diğer yandan gazeteci Şaban Sevinç’e, Özgür Özel’in “Arapça tabelalar sökülmeyecek. Ancak genel olarak CHP’li belediyeler Türkçe ve Arapça ayırmadan tabela kirliliğine yol açan durumlara müdahale edecek” dediğini not etmek gerekir.

***

Yorumsuz, (çarpıcı) ilk icraatlara devam edelim;

- İzmit Belediye Meclisi ilk toplantısında, AK Parti döneminde TÜGVA ve Ensar Vakfı’na tahsis edilen yurt ve kültür merkezi protokollerini iptal etti.
- Defne Belediye Başkanı CHP'li Özgün, makam araçlarını satışa çıkardı.
- Bursa’da suya yüzde 25 indirim yapıldı.
- Mansur Yavaş ‘ilk icraatim olacak’ demişti: Tatlar Atıksu Arıtma Projesi belediye meclisinde kabul ettirildi.

Şimdi, soruyu genişletelim; tüm bunlar mostralık olarak mı kalacak yoksa bunlar, her yerde uygulanan, genelleşen bir model haline mi getirilecek? Ya da hangileri genelleşecek?

Yani CHP belediyelerinin hepsinde makam araçları satılacak mı, hepsinde gerici vakıflara tahsis edilen ayrıcalıklara son verilecek mi, suya indirim yapılacak mı? Ya da CHP’li başkanların yönettiği belediye sınırlarının hepsinden mülteciler kovulup (!), AKP’li başkanların yönettiği belediyelere mi sürgün edilecek?

Belki de CHP genel merkez yönetimi, “biz yerel demokrasiye inanıyoruz ve uyguluyoruz, bütün CHP’li başkanlar icraatlarında özgürdür” der. “Bakın Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu’nun yaptıklarına, ‘Toplumsal Bir Hareket Olarak MECİ’ diyor ve uyguluyor, karışıyor muyuz?”

Yine ve tekrar not etmek gerekir ki “bir toplumsal dönüşüm sağlanmazsa sağcı zihniyet Erdoğanlı ya da Erdoğansız, AKP’li ya da AKP’siz iktidarda kalmaya devam edecek”.

MAKAMI DEĞİL, FOTOYU İNDİRİRİZ

El değiştiren belediyeler arasında birkaçının icraatı var ki doğrudan Saray’ı hedef almış durumda!

- Çekmeköy'de ilk icraat olarak belediye binasında asılı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eski başkan başkan Ahmet Poyraz'ın fotoğrafı indirildi.

- MHP’den CHP’ye geçen Kastamonu’nda belediye başkanı seçilen Hasan Baltacı, makam odasında bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını indirdi. Baltacı, "Erdoğan bir taraftan Cumhurbaşkanı ama bir taraftan da AK Parti Genel Başkanı. Biz hiçbir genel başkanın fotoğrafının belediye başkanının makam odasında bulunmasını istemeyiz" dedi.

-Trabzon'da CHP'den Ortahisar Belediye Başkanı seçilen Ahmet Kaya, Erdoğan’ın fotoğrafının başkanlık makamından kaldırttı. “Sadece Cumhurbaşkanı kimliğiyle olmuş olsaydı o resim elbette orada dururdu kaldırılmazdı. Ben sayın kendi genel başkanım, kendi partimin genel başkanının resmini orada asmazken AKP'nin genel başkanının resminin orada durması doğru değildir siyaseten” dedi.

Yazının başında dedik ya “CHP’nin birinci parti olması ile bir “siyasi kriz” çıkartılıp, siyasi iktidar değişikliği yaratılabilir mi” diye. Alın size bir başlangıç!

Bu başkanların tutumları, biraz “ürkek” olsa da (çünkü doğrudan Erdoğan’a ya da siyasal iktidara değil, cumhurbaşkanı ve parti genel başkanının aynı şahıs olmasına karşılar) CHP genel merkezine, zaten sahip olduğu başkanlık rejimine karşı çıkma tutumunun genelleşmesini sağlayacak gerçek bir kanal açmakta. Sadece bu yoldan bile ilerlenebilir! Yani CHP genel merkezi, bütün belediyelerinden Erdoğan’ın resmini indirtip hem Erdoğan’ı hem başkanlık rejimini bir “siyasi kriz” içerisine sokabilir; Erdoğanlı ve Erdoğansız yerel yönetimler!

Kuşkusuz sadece bununla değil, yerel yönetimlerden doğru farklı programlarla da siyasi iktidar hedefine ulaşılabilir. Biliyoruz ki Erdoğan rejimi bir taraftan neoliberalizmi tüm acımasızlığıyla uygularken bundan olumsuz etkilenen toplumsal kesimleri sosyal yardım adı altında dilencileştirdi, sadaka ilişkisine mahkum etti. Bu durumdan da siyasal olarak nemalandı. Aslında benzer bir ilişki biçimini CHP’li belediyeler de “kopyala/yapıştır” yapıyor.

Oysa tüm bunların topyekün bir alternatifi mevcut! Suyu, musluktan içilebilir hale getirirseniz, her hanenin ayda bin liradan fazla tasarruf yapmasını sağlarsınız. Ya da işe gidiş ve geliş saatlerinde ulaşımı parasız yaparsanız… ya da atık su bedeli almazsanız… ya da yoksul halkın elektrik kullanımını sübvanse ederseniz… ya da belediye sınırları içerisinde internet hizmetini parasız sağlarsanız… ya da barınma sorununu çözecek kapsamlı projeler üretirseniz… ya da kültürel faaliyetleri ve bunlara erişimi parasız yaparsanız… ya da ya da… Bunların ulufe değil, hak olarak sağlanması ve hepsinden önemlisi, bunların “hak olduğu” bilincinin yerleşmesini sağladığınız da zaten iktidar alternatifisinizdir!

Sizler yeter ki koltuğuna oturduğunuz belediye başkanlıklarını, siyasi iktidar mücadelesi için değerlendirmek isteyin! İşte size fırsat; 1 Mayıs!

Yerel yönetimler (de) demokrasi ve adalet mücadelesi verebilir. İktidarını meşrulaştırmak için önce “bayram” ilan ettiği hatta Taksim alanını açtığı (üç defaya mahsus) 1 Mayıs’ı, iktidarına tehdit görünce yıllardır yasaklayan (AYM kararına rağmen) Erdoğan’a karşı, başta İmamoğlu olmak üzere bütün CHP’li belediye başkanları kendi illerinin meydanlarındaki kürsülere çıkıversin. Ve hatta oy aldıkları seçmenleri de çağırıversin. Nasıl bir siyasi atmosfer oluşur acaba??

TAS YENİ, HAMAM ESKİ

CHP’nin “yeni” genel merkezi bu seçim sonuçlarını, hem toplumsal dönüşümün sağlamasında hem de siyasi iktidarın alınmasında nasıl değerlendirecek? Bu soru için erken denebilir elbette ancak ilk veriler, CHP’nin son 20 yıldır izlediği çizginin değişmeyeceği yönünde!

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, “Altılı Masa’nın tüm paydaşlarına baba ocağı CHP'yi adres gösterdiklerini” anlatıyor. “CHP merkezdeki yüzde 50’lik seçmen kitlesinin toplanma ve buluşma noktasına dönüşecek. Oy deposu burada. Biz merkez siyasette yer almış insanların tamamını CHP’ye davet ediyoruz” diyor. Bu çağrı sadece İYİ Parti’lilere de değilmiş. “Herkese. AK Partililere, İYİ Partililere, MHP’lilere de” imiş.(3)

Seçim sonuçları Özgür Özel’in "bu şartlar altında seçmen bize birbiriyle konuşmayan, birbiriyle kavga ve polemik yapan iki siyasi lider olma görevi vermedi” olarak yorumlanıp (oysa bazılarına göre seçim sonuçları tam tersi yorumlanıyor) Tayyip Erdoğan ile “yeni bir sayfa” açma olarak değerlendirilmekte.(4)

Kısaca CHP genel merkezinin, seçim sonuçlarından “çıkardıkları vazife”; bütün eğilimleri ve siyasi farklılıkları içinde barındıran ve elbette uzlaşı arayan “yeni bir CHP”. Türkiye tarihinde bunun denenmiş ve hatta başarılı olmuş (ama ne hikmetse ülkenin siyasi tarihinden silinmiş) bir örneği de mevcut; Turgut Özal’ın ANAP’ı. Hani şu dört eğilimi de birleştiren (bu seferki dörtten fazla) 80 darbesinin restorasyonunu gerçekleştiren parti.

Eğer CHP, ANAP’a dönüşecekse -ki İmamoğlu, böyle bir parti için biçilmiş kaftan- ülkeye yeni bir sosyal-demokrat parti gerekecek!(5)


1) CHP’nin oyu yüzde 38’e ulaşırken, AKP yüzde 34,5’da kaldı. CHP, büyükşehir belediyesi sayısını 11’den 14’e, il merkezi belediyesini 11’den 21’e, ilçe belediyesini 180’den 337’ye, belde belediyesini 50’den 61’e çıkardı. AKP ise, belediye başkanı sayılarını, büyükşehirlerde 15’ten 12’ye, il merkezi belediyelerinde 24’ten 12’ye, ilçe merkezi belediyelerinde 514’ten 356’ya, beldelerde 203’ten 169’a düşürdü.
2) Bu noktada dikkat edilmesi gereken, kendi eski belediye başkanları kuşkusuz. Örneğin 30 yıldır CHP'li belediyenin yönettiği İzmir'in Konak ilçesinin yeni Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu “Borç içinde bir belediyeyiz. Bunu söylemekten hiç yüksünmüyorum. Gerekirse pankart da asacağım” diyor.
3) https://www.gazeteduvar.com.tr/chpnin-yeni-merkez-iddiasi-tevazu-kazanacak-makale-1686839 
4) Bir zamanlar aynı çizgiyi sürdürmüş eski genel başkanına, şimdi farklılaşmış olduklarından, aynı konuda laf kondurarak; "Lüzumsuz tartışmalarla birilerinin bitmiş olan kredilerini yeniden kazandırmak, tükenmiş olan siyasi geleceklerine yeniden umut olmak niyetinde değiliz" 
5) Zaten sistem içine hapsolmuş (faaliyetleri ve yaşam tarzlarıyla), seçimden seçime koşan, rekabette ve hizipçilikte birbiri ile yarışan sol örgütlerin “durumdan vazife çıkarması” gerekecek…


Yavuz Halat Kimdir?

Erzurum İspir’li. İstanbul Samatya’da büyüdü. İlkokuldan sonra iki yıl Darüşşafaka’da yatılı idi. “Ne Yapmalı”yı orada okudu. Maçka Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümü’nden 1984’te mezun oldu. Aynı yıl Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’ne girdi. Yıldız Rektörlük İşgali'nde 'işgalciler'den biriydi, bir süre cezaevinde yattı. Eğer bir başlangıç tarihi gerekir ise 14 Nisan 1987’den beri “solculuk” yapıyor.