YAZARLAR

Yerel yönetimde olsa bile iktidar paylaşılmaz!

Bizim ideolojik hegemonistlerimiz, bırakın iktidarı paylaşmayı yani yetki ve karar sahibi olmayı, söz (hakkı) sahibi olmaya bile izin vermezler. Amanallah, sonra devlet elden gider, ülke elden gider, vatan elden gider hatta ve hatta geleceğimiz satılığa çıkar.

Değil bakanlar kurulunun tek bir koltuğunu, hiçbir belediye başkanlığını, belediye meclis üyeliğini hatta ve hatta muhtar azalarının bir tanesini bile öz be öz Türk olmayan hiçbir kimseye vermeyiz. Türkoğlu Türk, Türkkızı Türk olmalıdır, iktidarımızın her bir parçası. Değil iktidarı paylaşmak, bizim iktidarımızın kapısından içeri bile giremez!

Gündem geçti ama kafalar baki.

Afyon Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal (aynı zamanda CHP’nin TBMM’deki Grup Başkanvekili yani Özgür Özel’den sonraki kişi)(1), yerel seçim için oy isterken "Seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi'nin kapıları DEM Parti hariç, bütün siyasi partilere açık olacak" diyordu. Aynı kafadaki Bolu Belediye Başkan adayı Tanju Özcan, rolünün çalınacağını düşünmüş olmalı ki “DEM Partililerle aynı kaldırım da bile yürümem” diyerek el yükseltti.

Allahtan Ekrem İmamoğlu, “Ya kendine başka iş bulacak ya da başka parti. Hani birileri çıkıyor ya, ‘vatan haini’, ‘terörist’ diyor bize… Bunu diyen ile bu akıl aynı akıl..." dedi de biraz içimiz “ferahladı”. Ama herkes biliyor ki İmamoğlu’nun asıl derdi İstanbul’daki Kürt seçmenler; “Aman Onlar Küsmesin”. Yoksa Özgür Özel’i CHP Genel Başkanı seçtiren İmamoğlu; Burcu Köksal’ı, Tanju Özcan’ı ve benzerlerini belediye başkan adayı yaptırır mıydı? “Aman Onlar da Küsmesin”!(2)

Köksal’ın ve Özcan’ın tutumları; faşist zihniyetin dik alası, ırkçılığın ağababası, ayrımcılığın daniskası. “Ülkeyi böldürmem” safsatasına sığınıp, “toplumu bölmenin, parçalara ayırmanın” özel operasyon şahısları. Hadi hepsini geçin; genelleşmiş yerel seçimi kazanma “taktiği” bile oluşturmaktan aciz bir-kaç şişkin ego. Sosyal-demokrasinin en temel ilkelerini (mesela insancılık) bile AKP’ye kaptırmış bir CHP üst kadro zihniyeti. Neresinden tutmaya kalksan tel tel dökülecek bir mevzu kısacası.

Ancak her biri ayrı alt-başlıkta eleştirilmesi gereken bu zihniyeti, şimdilik gündem (yani yerel seçim anlayışı) ile sınırlı ele almak yeterli olabilir. Bilindiği üzere yerel seçimler, genel seçimlerden “birkaç yönüyle” ayrışır.  Her ne kadar siyasi partiler genel ideolojik/politik çizgilerinin bir yansıması olarak yerel seçim programları/projeleri oluşturuyor olsalar da yerel seçim propagandalarında makro ekonomik politika, dış politika v.b. kullanılmaz. Hatta genel ideolojik tercihlerin bile tek başına taraf tutmakta yeterli olmadığı öngörülür.

Yerel seçimlerde strateji, dünya görüşünüzün yerel sorunları nasıl çözeceğine ilişkin oluşturduğunuz çözüm ve geliştirme projelerinizdir. “Yerel sorun” demek, zaten başlı başına “yerelde yaşayan” insanları özne olarak kabul ettiğiniz anlamına gelir (değil mi?). Ve bilinir ki bizim toplumumuz bir mermer değil, bir mozaiktir (devletimizden ayrı olarak). Yani toplumumuz (her bir mozaik parçası); farklı kültürlerden, farklı kimliklerden, farklı inanç gruplarından, farklı dillerden, farklı sınıflardan ve hatta farklı halklardan oluşmaktadır. Ve bunların hepsinin “farklı” sorunları ve “farklı” talepleri ve “farklı” çözüm önerileri mevcuttur.

Yerelin iktidarına talip olanların; bu farklıları görmesi, kabul etmesi ve en uygun programa sahip olması bir gereklilik değil, zorunluluktur. Bu durumun samimi ve gerçek bir formülü ise her bir “mozaik parçası”nın yerel yönetimde temsil edilmesini sağlamaktır. Öyle değil mi, sorunu en iyi bilen o sorunu yaşayandır ve çözüme de katkı sunacak olmalıdır.

Olması gereken; belediye meclis üyeliklerinde, Suriyelilerin, Afganların, Arapların, Ermenilerin, Süryanilerin, v.d. olmasını şart koşmaktır. Kürtlerden söz etmeye gerek bile kalmamalıdır. Emeklilerin, üniversite öğrencilerinin, öğretmenlerin v.b kesimlerin olmasını şart koşmaktır. Kadınların eşit temsilini saymaya bile gerek olmamalıdır…

Ama heyhat! Bizim ideolojik hegemonistlerimiz, bırakın iktidarı paylaşmayı (yani yetki ve karar sahibi olmayı), söz (hakkı) sahibi olmaya bile izin vermezler. Amanallah, sonra devlet elden gider, ülke elden gider, vatan elden gider hatta ve hatta geleceğimiz satılığa çıkar. Yaydıkları korku; akıl, izan, mantık sınırlarını aşar. Toplumun sözde ileri gelenleri, akil insanları söz konusu olan geleneksel iktidar tutuculuğu olduğunda tutarlılığı bırakıp histeriye kapılırlar.

ÖRNEK Mİ?

İnceliği, kaba işçiliğinde olan Fatih Altaylı’dan!

Diyor ki Altaylı;

“Siz okurlardan sık sık mailler ya da mesajlar geliyor.
Şurada Suriye asıllı belediye meclis adayı var, burada Afgan asıllı bilmem ne adayı var diye.
Şaşırmayın.
Olacak.
Türkiye’den Almanya’ya giden Türk işçilerin çocukları, milletvekili oldu, belediye başkanı oldu, bakan oldu.
Şimdi de bize gelen Suriyeliler, Afganlar, Afrikalıların çocukları vekil olacak, belediye başkanı olacak, bakan olacak, cumhurbaşkanı olacak.
Hiç şüpheniz olmasın.
Bu kadarla da kalmayacak.
Nasıl şimdi AKP, Almanya’da Türklere parti kurdurmaya çalışıyorsa, birkaç sene sonra Suriye lideri Türkiye’deki Suriyelilere, o Afganları Türkiye’ye yollayan irade Afganlara parti kurduracak.
Siz görmezseniz bile çocuklarınız Suriyeli bir Türkiye Cumhurbaşkanı görecek.
Tabii o gün hâlâ adında Türkiye’nin adında Türkiye var ise!”(3)

Şimdi Altaylı; Suriyeli ya da Afganlı birinin meclis üyesi olmasından yana mı yoksa ….

Varın siz karar verin, yaptığı incelikli kalın işçiliğe!

Bu arada Altaylı’ya hatırlatmak gerekir ki İngiltere’yi (herhangi bir muz cumhuriyetini değil yani) Hint kökenli Rishi Sunak yönetiyor, başbakan olarak. Üstelik Hristiyanları bir Hindu olarak yönetiyor. İngiltere’nin adı yakında Hingiltere olarak değişir.(4)

BÜTÜN İKTİDARLAR TÜRKLERE

Türkler, başka ülkelerde genelde ya da yerelde temsil hakkı edindiğinde içimiz içimize sığmaz, göğsümüz bir başka kabarır.

Almanya’da bir önceki seçimde 14 olan Türkiye kökenli milletvekili sayısı bu 2021’de seçimde 18'e yükseldi.(5)

Almanya'da ilk kez bir Türkiye kökenli siyasetçi bir büyükşehrin belediye başkanlığını kazandı. Dikkat edin Büyükşehir. Aşağı Saksonya eyaletinin başkenti Hannover’de 27 Ekim 2019’da Yeşiller Partisi'nin adayı Belit Onay seçildi.

Brüksel’de bulunan Saint-Josse Belediyesinin başkanı ve federal milletvekili olan Belçika Sosyalist Partisi (PS) üyesi Emir Kır olmuştu.

Hollanda’da Başbakan Rutte’nin istifasının ardından, Liberal Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi’nin (VVD) başına geçen, Türkiye kökenli Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz-Zegerius, başbakanlık koltuğu için seçimlerde en iddialı isim olmuştu.(6)

Ama iş, bizim ülkemizde yaşayan farklı kimliklerin, farklı halkların temsil hakkına gelince göğsümüz yerine dikenlerimiz kabarır. Sağduyu duyumsuzlaşır, mantık bir yerlere kaçar, akıl Kaf dağının arkasına ulaşmıştır bile.

İktidarı paylaşmak bile değildir söz konusu olan, iktidarı “etkileme hakkı” bile yeterince korkutucudur!

İktidar paylaşılmaz, en fazla nimetleri gıdım gıdım pay edilir, AKP de olsa CHP de olsa bu kural değişmez…


1) Aynı zamanda Kazdağları’nda madene karşı direniş sürerken mecliste maden şirketlerinin borçlarının silinmesi için kanun teklifi verdiği ortaya çıkan Burcu Köksal.
2) Mevzuya ek: Özgür Özel ise Afyon'dan sonra geçtiği Uşak'ta "Burcu Başkan'dan size selam getirdim. Sürçülisan oldu. Burcu Başkan, 'Aman başkanım sen düzelt' dedi" dedi. Burcu Köksal, kendisine kapıyı gösteren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu kastederek "Ben dededen CHP'liyim. O müteahhit istedi diye ben bu partiden gitmem" dedi.
3) https://fatihaltayli.com.tr/kose-yazisi/2024/03/04/erdogan-yapamadi-simsek-beceremedi-sira-kurumda 
4) Bir zamanlar yani 1990-2000 arası da Peru’nun devlet başkanı Japon vatandaşı Alberto Kenya Fujimori  idi. Hani şu iğrenç yaratık!
5) 1994 yılında düzenlenen genel seçimde ise, sosyal demokrat SPD’den aday olan Leyla Onur ve Yeşiller’den Cem Özdemir, Alman Meclisi’nde yer alan ilk Türkiye kökenli siyasetçi konumuna geldiler. 1999 yılında SPD’li Ozan Ceyhun, Almanya’dan Avrupa Parlamentosu’na seçilen ilk Türkiye kökenli oldu. Cem Özdemir 2 Haziran 2008 tarihinde Yeşiller Partisi eş başkanlığına seçildi ve bu görevi 10 yıl sürdürdü. Aydan Özoğuz, ülke tarihinde federal hükümet kabinesinde yer alan Türkiye kökenli ilk isim oldu. Angela Merkel başbakanlığında 15 Aralık 2013’de kurulan koalisyon hükümetinde Aydan Özoğuz, ilk Türkiye kökenli siyasetçi olarak hükümet masasında yer alarak Uyum ve Göçten Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlendi. 11 Mayıs 2016’da Muhterem Aras’ın eyalet parlamentosunun başkanlığına seçilmesiyle Baden-Württemberg'de birden fazla ilke imza atıldı. Kadın politikacı Almanya tarihinde bir eyaletin parlamento başkanlığına gelen ilk Türkiye kökenli isim oldu. Yeşiller Partisi’nden parlamentoya giren Aras aynı zamanda bu göreve gelen ilk kadın siyasetçi unvanını kazanırken, Almanya’da bir eyaletin parlamento başkanlığını üstlenen ilk Yeşil politikacı da oldu.
6) Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) mensubu sendikacı bir babanın kızı olan Ankara doğumlu Dilan Yeşilgöz, 12 Eylül Darbesi’nin ardından sekiz yaşında Hollanda’ya geldi. Yeşilgöz, 2017’den bu yana parlamento üyesi; üç yıl boyunca hükümette, önce ekonomiden sorumlu devlet bakanı, ardından adalet bakanı olarak görev yaptı.


Yavuz Halat Kimdir?

Erzurum İspir’li. İstanbul Samatya’da büyüdü. İlkokuldan sonra iki yıl Darüşşafaka’da yatılı idi. “Ne Yapmalı”yı orada okudu. Maçka Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümü’nden 1984’te mezun oldu. Aynı yıl Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’ne girdi. Yıldız Rektörlük İşgali'nde 'işgalciler'den biriydi, bir süre cezaevinde yattı. Eğer bir başlangıç tarihi gerekir ise 14 Nisan 1987’den beri “solculuk” yapıyor.