Irmak Özer

heyirmako@gmail.com
TÜM YAZILARI
Süpermen’den tanıdık yüzler İki yaşında otizm spektrum bozukluğu kapsamında olduğu anlaşılan, sekiz yaşında çizime olan yeteneği keşfedilen Remzi Yılmaz, nam-ı değer Remo, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü'nde İstanbul Barın Han'da dördüncü sergisi Tanıdık Yüzler'i açtı. Sergi üzerine sanatçının annesi, Hacettepe Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Yılmaz ve serginin Sultan Burcu Demir, Caner Yedikardeş küratörlüğünde gerçekleşmesini koordine eden maumau sanat inisiyatifinden Sine Ergün’le konuştuk.
Biçilen roller, geçilen yollar İstanbul’un önde gelen sanat galerilerinden birinde üzerinde üç yıl çalışılarak çıkarılmış, düşünsel bir altyapısı, sanat tarihinden referansları olan bir sergi bu; bir PR kampanyası değil. Bu indirgeme nedir? Sanatçının çoğu yerde adını bile geçirmeden, sergiyi gezmeden, metni okumadan, sergiden iki fotoğrafı alıp “Vay berbat bir PR kampanyası, iğrenç, mide bulandırıcı” diye kusmak sizin ayıbınız. Yabancıların şiiri Babi Badalov, "Dil bir kurgudur," fikriyle yola çıkarak anadili İngilizce olmayanların kullandığı kırık, hatanın standart olduğu bir dil ile normların ötesinde şiirler yazmış. Badalov, yoğurduğu bu dilin esnekliğinden yararlanarak, dilin insanlara dayattığı sınırları harflerle oynayarak deneyimlemiş ve bu deneyimi bizlerle paylaşmış. Hem yazarak hem çizerek görsel şiiri, dilin politik ve şiirsel olanaklarını araştırıyor Xenopetri sergisinde duvardan duvara kolajlar halinde.
Denizin dibinde bir balık Toplum, sosyopolitik dinamikler, ekonomi, doğa; deve dikenleri, sinekler, gökkuşakları, kesikler. İlerleme-gerileme. Serkan Yüksel her zamanki gibi çok endişelenen, kafa yoran, işaret eden ince ruhuyla, katmanlanan, yeni medyumların, biçimlerin de katıldığı hikayesini sürdürmeye devam ediyor. Tasarım, bilim, teknoloji: Duyuları Yontmak Iris van Herpen sergi küratörü Cloé Pitiot ile sergiyi nasıl yapılandırdıklarını anlatırken, "Bazen insanlar modayı bir balon gibi algılıyorlar ve bir bakıma da öyle" diyor. “Fakat modanın hayatın diğer katmanlarıyla çok büyük bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum; psikolojiyle, felsefeyle, bilimle, toplumla. Kendinizi ona ne kadar açarsanız, içinde o kadar fazlasını keşfedebilirsiniz.” Sergide van Herpen’in modayı hakikaten de nasıl bir laboratuvar olarak kullandığını görüyoruz. Güller açıyor, kutlayalım Dünyanın en ünlü müzelerinde eserleri olan Anselm Kiefer, savaş, iklim değişikliği gibi konuları ele alan daha anıtsal ve daha sert hissiyatlı işleriyle tanınıyor. For Jean-Noël Vuarnet adlı bu sergi, sanatçının 40 yılı aşkın sanat hayatı süresince sadece suluboyalarına odaklanan ilk sergisi. Sanki sanatçının ruhuna, duygusal dünyasına, romantizmine açılan, daha önce hiç fark etmediğimiz yepyeni bir kapı gibi. Günlük sıradanlığa aşk şarkıları Anderson’ın beni kalbimden vuran sergisi, fotoğrafçının üç kitabını Family Triology – Aile Üçlemesi adı altında sergiliyor. Atlas, Pia, Marion. Oğlu, kızı ve eşi. Evlerindeyiz; günlük bir hayata bakıyorsunuz. Kahvaltı ediyorlar, balkondan bakıyorlar, ders çalışıyorlar, oyun oynuyorlar… Güneşin yüzlerine yansıması, vücutlarının kıvrımları, öylesine kumsalda yatışlar… Neşemizde bir şeyler eksik Bu ülkenin güzelliklerini görüp kıymetini veren, sorunlarından da bahsetmekten çekinmeyen, hayatımıza tuvallerinden bardaklarına rengarenk eserleriyle giren bu sanatçıyı takip etmekten zevk alıyorum. Belki de yakın yaşlarda olduğumuz için ilgi alanlarının, deneyimlerinin artık tek bir "Beril Ateş" potasında tatlı bir ahenkle toplandığını, sanatçının izlediği süreçte bir olgunluk dönemine girdiğini keyifle izliyorum. Tuzuyla, deniziyle, derdiyle, tasasıyla, "arkadaşımı" izlemeye devam... Zafer nedir? Sanatçı Waseem Ahmed, Avrupa’nın büyük müzelerinden konu ve figür anlamında beslenirken kafasında yeni sergisinin ana odağı olan “Zafer nedir?” sorusu oluşmuş. Tam da bugün dünyanın geldiği noktaya bakınca, son dönemde sergideki Delusional Perceptions- Sanrısal Algılamalar serisi ortaya çıkmış. Yak bütün fotoğrafları! Ya da yakma kız, kolaj yapalım! 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dijital teknolojinin gelişiyle birlikte kağıt fotoğrafçılık ortadan kayboldu. Artık kimse ne birini fotoğraftan keserek ondan hıncını alabiliyor, ne de fotoğrafa allı güllü çerçeveler çizerek sevgisini kağıtlara taşırabiliyor. Yüce Tarkan’ın söylediği gibi yakamıyoruz bile fotoğrafları! Naif, süper Naif sanatın kurucusu, Gürcü ressam Niko Pirosmani’nin sıradan insan portreleri. Pirosmani’nin kerameti: Gündelik, sıradan motifleri, ilgi çekici, benzersiz ve zamansız simgelere dönüştürebilmek. Zamanın belirsizleştiği, herkesleşilen bir prova Yeni sergisinde aile albümleri ve yapay zekanın getirdiği bilinç akışının arasında bir yerde bir "Prova" yapıyor Metehan Özcan. Versus Art Project’te devam eden sergisinin kapısının girdiğinizde, bu iki dönem arasında üreten bir zihnin beslendiği kaynakları görüyorsunuz. Sınırları yok Acılarından sanat üreten birinden bahsetmek, hangi tarafın acısından bahsettiğine göre politikleşebilir. Amaç, sanatın sınırsızlığı olduğu için bugün Fransız sanatçı Michel Nedjar’dan bahsetmenin sınır meseleleri, taraf tutmak ile ilgili olmadığını not etmek istiyorum. Hatta acının maalesef evrensel olduğunu, bir topluma mal olmadığını düşünerek, bu acıyı soğutan sanat üretiminin ilham verici yanlarının insanları birleştirmesini umuyorum. Bir kimliğin inşası: Yurt gezileri 1938-1943 arası 48 sanatçı, köy hayatını, Anadolu motiflerini resmetmek ve Türk kimliğini güçlendirmek için Anadolu’nun 63 şehrine gönderiliyor. Gezilerin ‘yukarıdan aşağıya’ dikte edilmiş devlet politikası olmasından, bazı sanatçıların toplumdan ne kadar uzakta olduklarını fark etmelerine kadar birçok eleştiri de okuyabilirsiniz ama bu politika, o dönemi belgelemek, bir kültürel kimlik oluşturmak hem de sanatçıları destekleyerek kendi sanat tarihimizi yazmak açısından etkili olmuş bir politika. İstanbul ve Lozan’da antlaşmaya doğru İki farklı ülkede, aynı tarihi anlatan iki farklı sergi... 1923’e gittiğin, o salonlarda gezdiğin, Türkler, Türkiyeliler olarak hafızamızın tazelendiği ve iki sergide de İsmet Paşa’nın pek keyifli olduğu iki farklı deneyim. Günlük hayatın parlak renkleri Şimdi, “en” olmayı bırakalım ve sıradan hayatlara bakalım: Piknik yapanlar, müzik çalanlar, plajda takılanlar, spor yapanlar… Öylesine, ama aslında çok renkli, kalabalık, hikaye dolu insanlar. O parlak renkleri görmesini bilene! Birbirimizi tanısak barışır mıyız? Afrika Amerikalı Tarih ve Kültür Ulusal Müzesi (National Museum of African American History and Culture, kısaltmasıyla NMAAHC), Washington DC'de bulunan ve Afrika kökenli Amerikalılar'ın tarihini, kültürünü ve ülkeye katkılarını belgeleme, koruma ve sergileme amacı güden bir müze. ABD’nin başkentinin devasa ve hepsinin girişleri bedava olan müze adasının son eklenen parçası. İznik’in yaşayan insan hazinesi: Adil Can Güven Adil Can Güven, 1970’ten beri, yani 50 yılı aşkın süredir çini yapıyor. Eski ve sağlam bir usulle, usta-çırak öğretisiyle yetişmiş. Bu kültürde ustanız size el verip sizin piştiğinizi söylemeden kendiniz atölye açamıyorsunuz. İnegöl doğumlu Adil Can Güven, ustası Abdurrahman Özer önderliğinde önce Kütahya’da, sonra Çanakkale ve Çan’da farklı ustalara da çıraklık yaptıktan sonra 1998’de İnegöl’deki atölyesini İznik’e taşımış. Aktivizm ömür boyu Bugün 83 yaşında olan Kızılderili sanatçı Jaune Quick-to-See Smith'in ne sanatı ne aktivizmi duruluyor; Smith, güncel olaylarla bağını koparmıyor. Ümitlerimizin cılızlaştığı bu ülkede Smith’ten ilham alarak, hepimize hatırlatıyorum: Yaratıcılık ve aktivizm ömür boyu! Hayat sanattan daha önemli Craxton, hala ülkesinde çok da adı anılan bir ressam değil. Meşher’de 200’den fazla eserden oluşan sergi, hakikaten bugüne kadarki en büyük John Craxton sergisi. Craxton’ın bu okul bitirmemiş hali mi, bir ondan bir bundan esinlenmiş alaylılığı mı bilemiyorum bu görmezden gelmenin sebebi ama bu dönem Yunanistan ve Türkiye’de yapılan iade-i itibar sergileri gösteriyor ki, Craxton bu coğrafyanın insanlarını sevdiği gibi, biz de onu seviyoruz. Bit pazarından çıkan sanatsal kimlik direnişi Betye Saar, pazarlardan, bit pazarlarından ve miras satışlarından elde ettiği buluntular ve günlük eşyalar kullanıyor. Sanatçı, bakınca çer çöp diyeceğiniz malzemeleri kolaj, asamblaj eserlerinde kullanarak geri dönüştürürken duygularını ve hislerini de geri dönüştürdüğünü söylüyor. Hayatı boyunca şahit olduğu, ailesinden daha da beterini dinlediği, ABD’de var olan ayrımcılık ve ırkçılığa olan duyduğu öfkeyi sanatsal üretime döndürüyor. Çırılçıplak meydan okumalar Hani vardır ya bir laf, “Bunu ben de yaparım,” işte, onu senin de yapamayacağının çok açık olduğu fotoğraflar Newton’ın işleri. Hepsinin bir ruhu, başka bir havası var insanı yakalayan. Moda fotoğrafçısı olan ve senelerce dergiler için fotoğraf çeken bir insanın fotoğraflarının neredeyse hiçbirinde ticari bir mesaj almıyorsunuz. Önce hikâye ve fotoğrafın kendisi öne çıkıyor, Newton’ın kerameti buradan geliyor. Ceketimi çıkarabilir miyim? Kendi kabuğunu kırabilir misin? Nelere katlanabilirsin? Hangi zorbalıkları aslında içselleştirdin? Doğru olan, insanları ayrıştırmamaktır, biliriz. Faşizmi kınarız, ayrımcılığa karşıyız. Gel gör ki kendimizin en küçük bir “kusurunda” kendimize zorbalaşırız. Başkalarına gösterdiğimiz insanlığı kendimize göstermeyiz. Kendi kendimizin diktatörü olur, üstelik bir de kendimize değer biçeriz. Aynı Doğu Özgün’ün Değersizler serisindeki gibi... Seçim kampanyaları ve sanat: Gördüklerimiz ve duyduklarımızın etkisi Yazıda başa baş giden iki liderin kampanyalarına da yer vermeye çalıştım. Hem seçim vaatlerine hem profesyonel seçim kampanyalarına hem de gönüllü kampanyacılara bakarak görsel kampanyaları ele alan yazıda bile tarafsızlığın kaybolduğunu itiraf etmek gerek. Bir “karı” olarak yerim mutfak değil ve tarafım doğal olarak belli. Beklentilerin uzağında: Telkin ve manzara Metin Çelik ve Burcu Erden: Telkin ve Manzara. Semboller, sanat tarihinden, felsefeden, metafizikten referanslar, altı dolu ama fikirleri hazır bir tabakta sunmayan, beklentilerden, kalıplardan kaçan çalışmalar. Fikren özünde birlik olan ama teknik ve malzeme olarak birbirinden apayrı iki üretim. Metin Çelik’in gerçekle algıların ötesinin birleştiği, sakin mikro evreni ve Burcu Erden’in doğadan kopmuş kaya parçalarını kocaman kütlesel formlar olarak bir iç mekanda önümüze konduğu makro evreni... Bu sergide 'Oyun Serbest' Ecem Yüksel ve Burak Ata'nın "Oyun Serbest" adlı sergisi 6 Mayıs’a kadar tarihi Cordova Apartmanı’ndaki sanat mekanı KENDİ'de görülebilir. İkili, Johan Huizinga’nın 1938’de kaleme aldığı 'Homo Ludens' kitabından aldıkları referansla, çalışmalarını mekana harika uyan fikirlerle oyun kavramları etrafında bir araya getiriyorlar.  Köpek kadından gerçek hikâyeler Resimleri ne kadar sıra dışı ve radikal olursa olsun, Paula Rego, Portekiz için bir halk kahramanı. Rego’nun resimleri dünyanın dört bir yanındaki çeşitli müzelerde, kafalardaki “düzeni” altüst etmeye kararlı. 20. yüzyılın ortalarında “sanat sanat içindir” söylemine adanmış erkekler korosunu ortasından yarıp gerçek hikâyeleri gerçek insanlara tamamen kendi özgü bir tarzda anlatmaktan çekinmeyen bu kadınla tanışmayı es geçmeyin, ilham alın, kafa açın.   Sevdiğinin yası nasıl tutulur? "Revoir Valentine" sergisinde acı çeken ve ölüme giden bir kadının giderek kötüleşen psikolojisini, yüzünü, bedenini izliyoruz. Sevdiği birinin sağlığının çöküşünü bir proje yapıyormuş gibi detaylarıyla incelemek, belgelemek ve topluma sunmak gerçekten aşk ve tutkuyla delicesine yapılmış samimi bir hareket mi yoksa 110 yıl sonra bile binlerce, milyonlarca insanın Valentine’nin acı çeken resimlerine bakması Valentine’e sevgilisinin “armağan ettiği” bir lanet mi? Yetenek sınavları için depremzede öğrencilere destek Maraş ve Hatay merkezli depremlerin ardından, kültür-sanat alanında da depremzedelerle dayanışmak için düzenlenen projeler sürüyor. Antalya Sanat Gönüllüleri, güzel sanatlar ve konservatuvar yetenek sınavlarına hazırlanan ya da bu alanlarda eğitim gören gençlere destek olmak için dayanışma kampanyaları hazırlıyor. Kısa zamanda 120 öğrenciye ulaşan gönüllüler, yürüttükleri programların sürdürülebilir olmasını amaçlıyor. Sanatçı ve sanatseverlerin bağış dayanışması Bu acı felaket insanların bir anda kenetlenebileceğini, yardım için örgütlenebileceğini, iyi kalpli insanlar arasında yaşadığımızı uzun zaman sonra fark ettirdi bize. Bu yardım çabalarından biri de, depremin ikinci gününde hayata geçmeyi başaran, uzun bir dönem varolup dayanışmayı devam ettirmeyi amaçlayan Sanatla Dayanışma. Platform, görsel sanatlar alanında üretim yapan sanatçılar ile onların bu amaç için bağışladığı eserlere sahip olmak isteyenleri bir araya getiriyor.