YAZARLAR

Zamanın belirsizleştiği, herkesleşilen bir prova

Yeni sergisinde aile albümleri ve yapay zekanın getirdiği bilinç akışının arasında bir yerde bir "Prova" yapıyor Metehan Özcan. Versus Art Project’te devam eden sergisinin kapısının girdiğinizde, bu iki dönem arasında üreten bir zihnin beslendiği kaynakları görüyorsunuz.

2012’den beri üniversitelerde ders veren Metehan Özcan, öğrencilerine ilk derste hep "Aile albümüz var mı?" diye sorarmış. Sonra da en son albümün ne zaman yapıldığını... 2004-2007 arası dönemde, artık aile albümlerinin yapılmamaya başlandığını söylüyor Özcan. Böylece eski hayatlarımızın önemli bir pratiği de silinmiş oluyor dünyamızdan. Z kuşağı bilmez ama, eskiden kısıtlı sayıdaki filmlerin fotoğrafçıya götürülüp banyo edilip basılması gerektiğinden yüzlerce, binlerce fotoğraf çekemediğimiz için sadece özel günlerde fotoğraf çekilirdi. Doğum günü, gezi, tatil... Önemli günler işte. Bu günler aile albümlerine sığdırılır ve o fotoğraflara defalarca bakılırdı. Böylece o gün giydikleriniz gibi o günlerin hissiyatları da aklınızda kalırdı.

Şimdiye baktığımızda, diyor Metehan Özcan, her günden her andan, kategorize edilmemiş binlerce imajla çevriliyiz. Kendi ürettiğimiz görsellerin yanı sıra, yapay zekaya (AI) gireceğiniz metin, metni görselleştirip aynı anın farklı versiyonundan yüzlerce yaratabilir. Bugün yaşadığımız dünya, müthiş bir bilinç akışı gibi... Hem çok etkileyici hem de biraz korkutucu...

Yeni sergisinde aile albümleri ve yapay zekanın getirdiği bilinç akışının arasında bir yerde bir "Prova" yapıyor Metehan Özcan. Versus Art Project’te devam eden sergisinin kapısının girdiğinizde, bu iki dönem arasında üreten bir zihnin beslendiği kaynakları görüyorsunuz. Metehan Özcan, galerilerin o soğuk havasını kırmak ve izleyiciyle yakınlaşmak için SALT, Studio-X, Tütün Deposu gibi sanat alanlarının eserlerle beraber reklamlardan kartpostallara konuyla ilgili arşiv gösterme, etkileşim oluşturma pratiğini izleyerek bir çalışma odası yaratmış. Bu çalışma odasında, galerideki bir önceki serginin sanatçısı Ömer Pekin tasarımı masa ve tabureler; sanatçıyı etkileyen, sanatçının takip ettiği yayınlar; Ege Kanar, Emre Yıldız gibi Metehan Özcan’ın sevdiği ve ilham aldığı sanatçıların işleri; İzmir ve Ankara’da yaşarken topladığı eşyalar; çalıştığı projelerden işler; hatta (pek hoş bir detay olarak) sanatçının 16 yaşında arkadaşının babasının kıyafetlerini giyerek çektiği, fiyakalı bir otoportresi var. Uzun lafın kısası, serginin girişi, Metehan Özcan’ın düşünsel dünyasına giriş gibi... Bu alan, Metehan Özcan’ın üretim yolculuğundan izler bulacağınız bir kaybolma odası...

Metehan Özcan, Performans 1991, Hahnemühle 200 gr Mat Fibre Kağıt Üzerine Arşivsel Pigment Baskı, 2023, 65x60cm 

İKİ DÜNYA ARASINDA

"Prova" isimli sergi, sizi sadece içeride tutmuyor. Sergide fark etmeden bu odadan çıkıp Metehan Özcan’la şehri, sokakları, terk edilmiş mekanları dolaşıyorsunuz. Hiçbir fotoğraf direkt bir hikaye anlatmıyor; hepsi katmanlı, hepsi iki dünya arasında. Biraz dünden, biraz gelecekten parçalar bugünde birleşiyor.

Metehan Özcan’ın retrospektif diyebileceğimiz sergisinde, sanatçının hayatından baskın üç etki var: Sanatçının aldığı iç mimarlık eğitimi, kentte yaptığı, net bir hedef olmadan ama yine de arayış içindeki saatlerce süren yürüyüşler ve emekli anne-babasının ikinci kariyerleri olan emlakçılıkta onlar için fotoğraf çekerken fark ettiği terk edilmiş iç mekan öğeleri. Bu üç öğenin birleşimi, dünün ve geleceğin buluşması, Özcan’ın kolajlarını oluşturuyor. Anlaşılması zor değil mi? Açalım...

Bugün: Metehan Özcan, İstanbul’un yakınındaki yazlık ev yörelerinden Bayramoğlu’nda uzun geziler yapıp terk edilmiş evlerin iç mekanlarını çekiyor. Bazısının mimarını, eski sahiplerini biliyormuş, bazısının bilmiyormuş. Bazılarının içine girmiş, bazılarını fotoğraf makinesini cama dayayarak dışarıdan çekmiş. Bugün, dünü fotoğraflamış.

Dün: Sanatçı, internetin sonsuz dünyasında eski İstanbul fotoğraflarını, dolaştığı evlerin inşa edildiği dönemlerdeki reklamları, aile fotoğraflarını araştırmış, bulabildiklerini toplamış. Özellikle eski şehir fotoğraflarına bakarken, herkesin o eski fotoğrafları açıklarken, anlatırken kendi algıladığı şehri anlattığını fark etmiş. "Sanki her seferinde şehir tekrar inşa ediliyordu" diyor. Böylece sanatçı da kendi bakış açısıyla fotoğrafladığı binaları anılarıyla yeniden inşa etmeye karar vermiş.

Yarın: Çalışmasının "yarın" kısmında (bu benim adlandırmam, sanatçının değil), Özcan, yapay zekaya metinlerle hem görseller ürettirmiş hem görsellere eklenecek metinler yazdırmış. Düne ya da bugüne ait gözüküyorlar ama aslında hiçbiri gerçek değil.

Katmanlar: İşte tüm bunların tek bir karede birleşimleri, Metehan Özcan’ın prova sergisindeki eserleri oluşturuyor. Yıkılmış bir evin fotoğrafı, o dönemin aile fotoğrafları, reklamları, bir metin, size tek bir hikaye anlatıyor. Bu katmanlar bir araya geldiğinde nasıl bir his oluşuyor sorusunun cevabını arıyor sanatçı. Gördüğü görselin hangi parçası gerçek, hangisi yapay zekanın kurgusu, hangisi bugüne ait bilemiyorsun. Bir avcılık, toplayıcılık da söz konusu. Sanatçı, Yalova Termal Oteli’ne dair 90 yıllık orijinal bir kağıt kullanarak da kolaj yapıyor mesela. Ama dünle gelecek, kurgu ile gerçek birbirine geçtiği için hangisi kurgu, hangisi bir hazine kolajda, sizin gözlerinize, algınıza kalıyor tahmini. Bu bilinmezlik Özcan’ı heyecanlandırıyor. Kolajdaki ilgini çeken fotoğraf, sanatçının mı, dergiden mi, AI üretimi mi? Bilemezsin. Ama bu toplam ve bu merak, Özcan’ın eseri.

ŞEHRİ ŞAHSİLEŞTİRMEK

Kendisini oluşturan eserler gibi düşünsel olarak da katman katman ilerlediğiniz sergide, gerçekle kurguyu fark etmekten, insanı fark etmeye geçiyoruz başka bir seride. Metehan Özcan, bahsedeceğim çerçevedeki çalışmalarını üretirken Asuman Suner’in 'Hong Kong – İstanbul, Şehri Şahsileştirmek' kitabı ve kavramsal sanatçı ve fotoğrafçı Sophie Calle’in çalışmalarından referans almış. (İkisini de araştırmanızı öneririm; Sophie Calle’in çok özel ve acayip çalışmaları, özellikle otel serisi, daha çok fikir verecektir bu sergi ile ilgili.) Ana fikir şu; kapitalizm, bizi aldığımız ürünün, servisin gerçekliğinden koparıp bizi tükettiğimize yabancılaştırıyor. Tükettiklerimizin üretim sürecini, bu süreçteki insanları bilsek, aynı rahatlıkta tüketemezdik...

Bir oteli düşünün mesela, diyor Metehan Özcan. Otel odasında kendimizi iyi hissedip uyuyabilmemiz için birinin orada kalmış olduğunun ya da birilerinin bu odayı bizim için hazırladığının (çarşafları serdiğinin, tuvaleti temizlediğini vb) izinin silinmesi gerekiyor. Sanatçı 2013’te Antalya’da turizm yapıları üzerine bir projeye katılmış. Sergide göreceğiniz seri üzerine düşünürken kat görevlileri ile görüşmüş. Örneğin; sürekli gelen müşteriler; yılda bir kere bile gelse odalarının aynı kat görevlisi tarafından temizlenmesini istiyormuş. Tanıdık biri dokunsun çarşaflarıma... Bazı misafirler başkalarının dolaştığı halılara çıplak tenle dokunmak istemedikleri için her yere havlu seriyorlarmış. Metehan Özcan, bu fikirlerden yola çıkarak, özlemle yastık koklayan adamları yapay zekada üretmiş. Görünmeyen kahramanların hisleri yok mudur? Peki ne hissediyorlar, düşünüyorlardır?

Yastık koklayan adamların yarısı bıyıklı. Metehan Özcan, kendi sakallarını kesip sadece bıyıkla kaldığı bir dönemde, bu ülkede bıyıklı olduğunda ve çizgili bir penye giydiğinde bütün kapıların insana açıldığını fark etmiş. Herkesin "abi" diye hitap etmeye başladığı bir adama dönüşüp, herkes gibi olarak sürekli kabul görme, göze batmama hali. Özcan, bu keşifle insanları gözlemlemek ve gözlemleri üzerine düşünmek için bu şekilde topluma karışmış, farklı ortamlarda gezmiş, hatta çalışmış. Bıyıklı, çizgili penyeli adama kimse sen kimsin, necisin diye sormamış. Buyur abi...”

Metehan Özcan, B5B, Encounter Serisi, Hahnemühle 200 gr Matt Fibre Kağıt Üzerine Arşivsel Pigment Baskı, 2023, 60x82cm

Bu bir "Prova". Metehan Özcan’ın çok güçlü bulduğum herkese karışıp "herkesi" gözlemleme pratiğinde belki bir gün siz de kendisiyle karşılaşırsınız, kim bilir... Belki de artık önünüze herhangi bir yerden çıkan, servis aldığınız bıyıklı adama dikkatli bakarsınız. Şimdilik, bu provanın izleri bir vesikalık, istiflenmiş görseller, bir banyo fayansı, oda anahtarları, otel odası fotoğrafları, anonim mekanlar-tanıdık mekanlar, gizlenmiş hatıralar, geleceğe dair tahayyüller halinde Versus Art Project’te sizi bekliyor...

Metehan Özcan’ın "Prova" isimli kişisel sergisi, Versus Art Project’te ziyaret edilebilir.


Irmak Özer Kimdir?

Sabancı Üniversitesi Toplumsal ve Siyasal Bilimler bölümü mezunu olan Irmak Özer, lisans eğitiminin ardından Atina Üniversitesi'nde Güneydoğu Avrupa Çalışmaları (MA) alanında ve London School of Economics and Political Science'ta Karşılaştırmalı Politika (MSc) alanında iki adet yüksek lisans programını tamamlamıştır. Kültür-sanat alanında uzun zamandır çeşitli mecralara yazılarıyla katkıda bulunan Irmak Özer, hurriyet.com.tr, Art50, Milliyet Sanat, İstanbul Life gibi önemli basılı ve çevrimiçi yayınlarda sergi değerlendirmeleri ve söyleşiler ile katkı sağlamakta ve ilgili platformlarda konuşmalar yapmaktadır. Irmak Özer, kültür-sanat alanında uzmanlaşmak için İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm bölümünü (AA) ve Koç Üniversitesi'nde Arkeolojik Varlıkların Korunması ve Kurtarılması sertifika programını tamamlamıştır. Irmak Özer İsviçre'de yaşamakta ve Uluslararası İlişkiler alanında çalışmaktadır.