YAZARLAR

Seçim kampanyaları ve sanat: Gördüklerimiz ve duyduklarımızın etkisi

Yazıda başa baş giden iki liderin kampanyalarına da yer vermeye çalıştım. Hem seçim vaatlerine hem profesyonel seçim kampanyalarına hem de gönüllü kampanyacılara bakarak görsel kampanyaları ele alan yazıda bile tarafsızlığın kaybolduğunu itiraf etmek gerek. Bir “karı” olarak yerim mutfak değil ve tarafım doğal olarak belli.

Artık yolun sonundayız. Birçok kişinin tek dileği yarın o sandığa gitmek, oyunu vermek ve bu gerginlikten kurtulmak. Kısa ve acayip yoğun bir seçim kampanyası süreci geçirdik ülkece. Bu süreç içinde sosyal medyanın da etkisiyle maruz kaldığımız birçok şey, tasarımcıların, sanatçıların, müzisyenlerin, görüntü yönetmenlerinin elinden çıkma aktivist görseller, mizahi görseller, reklam görsel ve müzikleri ve tasarımlardı aslında. Seçim öncesi olan bugünde başka konu konuşmak mümkün olmadığından, sanat ve seçim kampanyaları ilişkisine bakarak görsellerin, müziklerin, kurguların seçimlerimizde ne kadar etkili olduğunu fark etmek eğlenceli olur diye düşündüm.

Giriş olarak çok kaba bir şekilde sınıflandıracak olursak, seçim kampanyalarında sanatı; Sovyet posterlerinden Mao’ya ve Trump’a kadar her dönemde görebildiğimiz, bugün müzelerde de yer alan politik kampanyaların görsel kimliklerinde (kampanya logoları, posterler, bayraklar, el ilanları ve diğer görsel materyaller); seçim reklam kampanya filmleri ve müziklerinde; seçim dönemi artan politik mizah öğelerinde (ki bu sanat-seçim ilişkisinde Türkiye’de yükselen en yaygın araç diyebiliriz); sanatçıların kimlik, farkındalık yaratmaktan tavır koymaya farklı sebeplerle ortaya koydukları aktivist eserlerinde ve son olarak özellikle ABD’de tişört, çıkartma, şapka gibi hediyelik eşya tasarımlarında görebiliriz.

SANATIN POLİTİK KİMLİKLERE, SEÇİMLERE ETKİSİ

Tüm bu öğeleri göz önüne alarak tarihe baktığımızda sanatın politikaya ve seçim kampanyalarına etkisinin aslında hep çok büyük olduğunu fark edebiliriz. Meksika’da diktatörlük sonrası yeni bir halk kültürü yaratma görevinin önemli bir kısmını dev duvarları resimleri ile Meksikalı sanatçılar (Evinizdeki 'pencereden' Meksika duvar sanatı) üstlenmiştir. Avrupalı örnekler olarak Fransa’nın Lyon şehrinde Meksika’dan ilham alınarak duvar sanatı ile yeni bir kimlik yaratma girişimini (Gururlu kimliğimin resmi duvarlarımdadır) ve Pera Müzesi’nde sergisi yeni sona eren Paula Rego’nun resimlerinin Portekiz’deki kürtaj referandumundaki karara nasıl etki ettiğini (Köpek kadından gerçek hikâyeler) ve büyüklü küçüklü nicelerini yine bu gazetede kaleme aldığım yazılarda işlemiştim.

Barack Obama'nın ABD başkanlık kampanyası sırasında kullandığı Shepard Fairey imzalı ikonik "Hope" posteri, 2008.

Son dönem seçim kampanyalarına gelecek olursak, yakın dönemdeki en büyük etki, tabii ki sosyal medyanın da yükselişiyle, 2008'de Barack Obama'nın ABD başkanlık kampanyası sırasında kullandığı Shepard Fairey imzalı ikonik "Hope" posteri olarak gösterilebilir. Fairey'in posteri, Obama'nın stilize bir portresinin altında "Hope" (Umut) kelimesini içeriyordu. Obama'nın değişim ve ilham mesajını güçlü bir şekilde temsil eden bu poster, Obama'nın kampanyasının en bilinir simgelerinden biri haline geldi ve adaylığı etrafında kitleleri birleştirerek bir coşku ve umut sembolü oldu. Geleneksel kampanya görsellerinin ötesine geçerek bir kültürel fenomen haline geldi, tişörtlerde, çıkartmalarda ve diğer ürünlerde görüldü. Poster yaygın bir şekilde paylaşıldı ve yeniden üretildi, hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak yayıldı ve Obama'nın kampanyasına destek sağlamada önemli bir rol oynadı.

BİR KÜLTÜR OLUŞTURMAK

Avustralyalı sanatçı Tom Civil, sanatın ilham verici ve ilgi çekici toplumsal hareketler etrafında güçlü bir alternatif kültür inşa etmenin bir parçası olabileceğine dikkat çekiyor. Buna örnek olarak, 1960'ların toplumsal hareketleri etrafında pek çok sanatsal ifade türünün doğması, çiçek çocuklar kültürü, ABD’deki Occupy hareketiyle bağlantılı sanat üretimlerini gösteriyor. Yine son dönemde buna örnek olarak Black Lives Matter hareketini gösterebiliriz mesela. Sanat işin içine ne kadar giriyor, insanları görseller, müzikler ve bunlar üzerinden söylemlerle etkiliyorsa o kadar da devinim oluyor. Bir kültürel canlılık yaratarak sosyal değişim projelerini zenginleştiriyor.

Bir kültür yaratma fikrinin iyi örneklerinden biri, AK Parti’nin kampanya danışmanı 15 Temmuz 2016’da vefat eden ve AK Parti’ye 11 kez seçim kazandıran reklamcı olarak anılan Erol Olçok. Eski CHP kampanyalarını yöneten rakibi Necati Özkan’ın "siyasal iletişimin maestrosu" olarak tanımladığı Olçok reklam filmleri, görselleri ve sloganlarıyla bir lider miti yarattı, kitleleri o zamanlar nispeten yeni bir parti olan AK Parti’nin peşinden sürüklemeyi başardı.

Bu seçimin başarılı örneğini ise kalp yapan el işareti ile sevgi ve barış mesajı veren, Levent Yüksel’in Tuana şarkısının "Baharlar Gelecek" sloganı ile kampanyasını tamamlayan Kemal Kılıçdaroğlu kampanyası olarak görüyoruz (tabii fikrimce). Saadet Partisi’nin muhalif videoları, CHP ve TİP’in tutarlı ve gördüğümüzde tanıdığımız görsel seçim kampanyası tasarımları ve kullandıkları müzikler de seçim coşkusunu pekiştirdi. Bir kalp işareti tasarımı ile başlayan ve koalisyon ortaklarına da yayılan pozitif kampanya, sosyal medyada Kılıçdaroğlu’na "dedem" unvanını kazandırdı; Instagram’da kalp yapan Kılıçdaroğlu filtresi, duyduğuma göre 10 milyona yakın kullanıldı. Görseller ve müziklerle yaratılan, başarılı bir seçim kampanyası ürünü yeni kültür, pek de ümit beslenmeyen Kılıçdaroğlu’nu umut vaat eden bir lider yaptı.

POLİTİF MİZAH VE SOSYAL MEDYA

Grafik tasarımcı Mahir Akkoyun'un tasarladığı "Erdoğan sayesinde" etiketleri.

Sosyal medya kullanım oranı en yüksek ülkelerden olan Türkiye’de gönüllülerin ve trollerin tasarladığı görseller, bu dönemde belki kampanya görsellerinden bile çok konuşulan tasarımlar oldu. Bu seçim kampanya dönemine en büyük damgayı vuran tasarım, sosyal medyada "mahirgra" kullanıcı adını kullanan grafik tasarımcı Mahir Akkoyun’un Türkiye’de hayat pahalılığını 'Erdoğan Sayesinde' sloganıyla gösterdiği çıkartmaları oldu. Akkoyun, seçim dönemi boyunca yeni tasarımlarla muhalefeti güçlendirdi.

Bu dönem şahsen en çok ilgimi çeken bir diğer isim ise illüstratör Sina Ateş oldu. Seçim öncesi de eleştirel çizimler yapan, Instagram’da 84 binin üzerinden takipçisi bulunan Ateş, seçim kampanyası döneminde güçlü muhalefetini sürdürerek muhtemelen yüz binlerce kez paylaşıldı. Bu dönemde ekonomik baskıdan dolayı bir bir kapanan, benim gibi 80’lilerin lise yıllarının hit mizah dergilerinin çizerlerinden Cem Dinlenmiş’in devam ettirdiği Her Şey Olur serisi yine keskin ve eğlenceli muhalefete devam etti.

Cem Dinlenmiş’in Her Şey Olur serisi

Muhalefet tarafı, iktidar tarafı kadar bir lider miti çevresinde birleşmezken siyasi görselleri mizahla ifade ederek bu gergin ortamda biraz da olsa eğlenmeye devam etti. İki gündür internette dolaşan ve çizerinin kimliği bilinmeyen, Bahçeli’nin kafası pek karışık bir şiir okuduğu sesini dinleyen keklikler, son popüler çizimler oldular. İktidarı destekleyen mizah dergisi Misvak ise benzer yol bir tutturmak istese de anti-LGBTİ ve mizojin tavrı ile seçim kampanyasının dışında farklı gruplara saldırmaya devam etti maalesef. Herkesin daha çok inandığı, güvendiği bir taraf elbet olur ve mizahını karşı taraf üzerinden yapabilirsin. O mizahı yaparken belirli kimliklere sırf o kimliğe sahip oldukları için saldırmak niye, bilemiyorum.

Bu kimlik saldırısı ve görseller üzerinden yalan haber üretme, iktidar bloğunun ana taktiklerinden oldu. İktidarın gönüllü görsel tasarımcılarının en çok konuşulan pankartı, "Karı gibi mutfaktan çıkmayan değil, arı gibi çalışan lider istiyoruz,” oldu mesela. Çok uzun lafın kısası, bu seçimde hem liderleri hem görselleri çok konuştuk. Profesyonel ve amatör tasarımların, müziklerin, farklı sanat dallarının hem kitleleri birleştirici hem günlük muhabbetleri ferahlatıcı etkisi büyük oldu.

Yazıda başa baş giden iki liderin kampanyalarına da yer vermeye çalıştım. Hem seçim vaatlerine hem profesyonel seçim kampanyalarına hem de gönüllü kampanyacılara bakarak görsel kampanyaları ele alan yazıda bile tarafsızlığın kaybolduğunu itiraf etmek gerek. Bir “karı” olarak yerim mutfak değil ve tarafım doğal olarak belli. En güzel dileklerle, cinsiyetim sebebiyle ayrıştırılmadığım, bir canlı, bir insan olduğum için saygı gördüğüm, tüm insanlarla eşit haklara sahip olduğum ülkemde yeni bir haftada görüşmek üzere...


Irmak Özer Kimdir?

Sabancı Üniversitesi Toplumsal ve Siyasal Bilimler bölümü mezunu olan Irmak Özer, lisans eğitiminin ardından Atina Üniversitesi'nde Güneydoğu Avrupa Çalışmaları (MA) alanında ve London School of Economics and Political Science'ta Karşılaştırmalı Politika (MSc) alanında iki adet yüksek lisans programını tamamlamıştır. Kültür-sanat alanında uzun zamandır çeşitli mecralara yazılarıyla katkıda bulunan Irmak Özer, hurriyet.com.tr, Art50, Milliyet Sanat, İstanbul Life gibi önemli basılı ve çevrimiçi yayınlarda sergi değerlendirmeleri ve söyleşiler ile katkı sağlamakta ve ilgili platformlarda konuşmalar yapmaktadır. Irmak Özer, kültür-sanat alanında uzmanlaşmak için İstanbul Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm bölümünü (AA) ve Koç Üniversitesi'nde Arkeolojik Varlıkların Korunması ve Kurtarılması sertifika programını tamamlamıştır. Irmak Özer İsviçre'de yaşamakta ve Uluslararası İlişkiler alanında çalışmaktadır.