YAZARLAR

Sanat için Bursa'da çalıştay

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği 3. Sanat Çalıştayı sona erdi. Çalıştaya katılan sanatçıların eserleri, Nilüfer Belediyesi’nin kente yeni kazandırdığı Galeri N’de sanatseverlerin izlenimine açıldı.

İstanbul Yenikapı ve Kadıköy'den deniz otobüsüyle kalkışla iki-iki buçuk saatte vardığınız Bursa'nın Nilüfer Belediyesi, üç yıldır 'Sanat Çalıştayı' düzenliyor. Turgay Erdem başkanlığındaki belediyenin Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Güney Özkılınç ile Uludağ Üniversitesi'nden akademisyen, ressam Meryem Uzunoğlu'nun bu projelerin oluşumunda katkıları büyük.

Biz de, aldığımız davete icaben bu yıl Misi Köyü'nde 10 gün süren çalıştaya katılan sanatçılar Şule Nur Alev, Yağmur Çalış, Berna Dolmacı, Memed Erdener, Çağla Köseoğulları, Ardan Özmenoğlu, Çağrı Saray ve Ayça Telgeren’in yapıtlarını buluşturan Galeri N'nin Nilüfer'deki açılışına konuk olduk.

Sanatçılar bu yıl bir 'Kâğıt Oyunu' oynadı. Çalıştay bu yıl, belli bir tema ve malzeme üzerinden kendini var etme yoluna gitti. Etkinlik kapsamında çocuklar ve gençler için de atölyeler düzenlendi.

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği 3. Sanat Çalıştayı sona erdi. Çalıştaya katılan sanatçıların eserleri, Nilüfer Belediyesi’nin kente yeni kazandırdığı Galeri N’de sanatseverlerin izlenimine açıldı. Belediye ayrıca, Türk Sanat Müziği Korosu ve Türk Halk Müziği Korosu'na da imza atıyor. Kurum ayrıca, yaz şenlikleri, çalı güreşleri, Hasanağa Enginar Festivali, Akçalar İncir Festivali, Ramazan eğlenceleri, Akçalar/Kayapa Rahvan At Yarışları gibi geleneksel şenliklere de imzasını atıyor. Binin üzerinde kadına resim eğitimi veren, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'ni de açık tutan belediyenin diğer çalışmaları ise Uluslararası Kuzgun Acar Heykel Sempozyumu, tiyatro festivali, tango festivali, dünya müzik günü gibi girişimlerle zenginleşiyor. Başkan, Nilüfer'den Bursa'nın kültür ve sanat kenti olarak bahsederken, burada yaptıkları çalışmalarla bugüne dek büyük ödüller aldıklarını ve tanıttıklarını aktarıyor. Nilüfer'i izlemeye devam edilmesini öneren Erdem, 'Gülümseyin, kültür sanat kenti Nilüfer'desiniz,' diye özetliyor.

Kılınç, çağdaş sanat ile ilgili projede en çok memnun oldukları durumun ortaya son derece kayda değer kalitede işlerin çıkmış olmasından bahsederken, 60'ın üzerinde yapıtı bir çağdaş sanat müzesine giden yolda koleksiyonlarına kazandırdıklarını söylüyor. Kuruma Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve Güzel Sanatlar Bölümü'nün katkısının altını çizen Güney Özkılınç'a eşlik eden ressam Uzunoğlu ise, sanatı desteklerken kentte sanatsal ve kültürel anlamda bir enerji oluşturmayı hedeflediklerini anlatıyor. Sanatçı ve akademisyen, üniversite şartlarının tam anlamıyla yeterli olmadığını, doğduğu ve büyüdüğü Bursa'ya 18 yıl sonra geri döndüğüne atıfta bulunuyor. Özkılınç, ilgili müze projesinin kentin projelerinden oluşacak bir yapıda olması gerektiğinin de altını çiziyor. Kentin büyüklüğü ve potansiyeline göre çok sınırlı etkinliği olduklarını belirten sanatçı, sadece bir kurumun çabalarıyla bu durumun oluşacağının düşünülmemesi gerektiğinden söz ediyor. Göç ve mübadelenin, Bursa kültüründe büyük etkisi olduğunu gündeme getiren Meryem Uzunoğlu diğer yandan, önceki versiyonlarında Sertab Yeğin, Engin Yılmaz, Ercan Ayçiçek, Nesin Sağlam, Sabo, Tayfun Gülnar, Ercan Ayçiçek'in de katıldığı çalıştayın, geçmişte geleneksel sanat veya yüzey sanatlarına odaklandığını anlatıyor.

Projenin bu yılki davetlilerinden Memed Erdener ise, izlenim ve deneyimini şöyle kayda geçiriyor: "Biz bu güzel 10 gün içinde kendi odalarımız, kendi malzemelerimizle baş başa kalmak dışında, pek çok şeyi de beraber deneyimledik. Çoğumuz birbirimizi daha yakından tanıdık. Buradaki küçük manzaramızı güzel özetleyen bir isim olduğunu söyleyebilirim. Ben bu ışıldayan ekip arkadaşlarımız adına çok şaşırdığımızı söyleyebilirim. Çünkü bu  T.C. içinde bir devlet kurumunun bu kadar elastik, açık fikirli ve yeni olan hiçbir şeyi anlamakta zorluk çekmeyen bir ekiple karşılaşması, gerçekten şaşırtıcı. İnanın daha demokratik bir Türkiye adına, umutlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu sıralar çok kafam çalışmıyor; o nedenle böyle, bir hattat, kaligraf gibi yazılar yazmaya başladım. Ben bugünkü projemizde, eski Kadınlardan Sorumlu Devlet Bakanı'nın geçmişte söylediği sıkı bir cümleye yöneldim. 'Türk'ün annesi de erkektir'. Gerçekten de, iyi bir Türk akıl ve kol gücünün mahsuludür,' gibi bir söz bu. Böyle düşündüğüm için de 'iki erkeğin çocuğu olabileceğini düşündüm.' Bunların bazılarını hafif soyuta kaçan, kaligrafik şeyler...'

Çağrı Saray, Bir Zamanlar Bursa

'Kâğıt Oyunu' projesine katılan Çağrı Saray'ın gözlem ve projesi, şöyle kayda geçiyor:

"Gerçekten bu kadar vizyon sahip oluşları, öteki belediyelere örnek teşkil edecek bir özellik. Ben de başka bir yere veya ülkeye gittiğimde biraz oraya ile ilgili bir şeyler yapmayı tercih ediyorum. Daha önce de 'Unutmanın Eşiği' ve 'Bellek Mekânları' isimli serilerde yapmış olduğum 'psiko-coğrafya' haritaları gibi bir harita yaptım. Ve bu kısa çalışma süresi içinde de elimden geldiğince, bir envanter toplamaya çalıştım. Burada özellikle genç arkadaşlarla bu süreci yaşamış olmaktan çok memnunum."

Şule Nur Alev ise, projeye nasıl atıldığını bize şöyle özetliyor: "Benim önceki projelerim, kendi ürettiğim, astarladığım kâğıtlar üzerinde oluşturduğum desenler üzerine oluşmakta. Bu sergi için yaptığım iş ise biraz kişisel. Çünkü daha önceleri de, kendim için oluşturduğum bir çiçek arşivi vardı. Ansiklopedik biçimde, çiçeklere benzeyen resimleri kendim için topluyorum. Bu organik formlar beni besledikleri kadar, kişisel geçmişimle de ilintili şeylerdir. Çünkü sokağa çıktığımda anneme buket yaparak eve dönerdim. Aynı zamanda Bursa'da doğdum ve bir çok çiçeği de anneme toplamıştım. Fakat, bu 14 parçalı habitat düzenlemesi içinde bulunan üç parça, tamamen değişik. Ormanda bulduğum, vahşi bir orkide türü ile alâkalı. 'Kerkentele Orkidesi' denilen bu tür, aslında çok grotesk biçime sahip. Oldukça sert. Bunu bulduğumda, işin bu yöne gideceğini anlamıştım. Dolayısıyla bu proje benim için fazla kişisel parçaya da sahip. Düzenlemede yer alan iki parçalı iş, çiçeklerin de yer aldığı defter ve küçük bir papatya türü, kaide içerisinde yer almakta. Geriye kalan parçalar ise, kendi astarladığım kâğıtlarla birlikte, duvardaki düzenleme ile alâkalı. Oraya giderken düşündüğüm şey, yaptığımdan çok daha farklıydı. Giderken kendi disiplinimi sürdürmek üzerine bir planla gitmeme rağmen, Misi'nin doğası, şehirde çok fazla vakit geçiren insanlar için onları çok daha farklı bir yere götürüyor. Bu nedenle orada bulunmaktan çok mutluyum. Bu 10 günlük süreç, benim için çok besleyici ve değerli oldu."

Galeri N'ye eseriyle katkısı olan sanatçılardan, Çağla Köseoğulları'nın bize aktardıkları ise, şöyle: "Bu 10 günlük süre sonunda bizden bir iş teslim etmemiz gerekiyordu. Ben de vardıktan sonra burası ile nasıl bir ilişki kurabileceğim üzerinden bir çalışma üretmek istedim. Etrafta keşif için ormana çıkmışken, bir sürü dal, çiçekler toplayarak, bunlardan, farklı etkiler yapan 'fırçalar' yaptım. Ve bu fırçalarla da gördüğüm, etkilendiğim, hissedip algıladığım şeyin izlerini çıkarmaya çalıştım. Böyle bir iş üzerinde 'oyunlar' oynadım. Harika vakit geçirdim ve belediye çalışanları ile arkadaşlara ayrıca teşekkür ediyorum."

Netice yerine mesaj veren çalıştay sanatçılarından Ayça Telgeren, açılışta kayıt altına aldığımız diğer bir figür oluyor: "Proje içinde bulunduğumuz Türkiye koşullarında bile, ne denli iyi işler yapılabileceğini gösterdi. Misi çalışmalarının amacının, ileride kurulacak bir müzenin alt yapısını oluşturmak olduğunu öğrendiğimde, çok mutlu oldum. Böyle, zamana yayılan ve kendi içeriğini üreten bir müze fikri, bana çok anlamlı geldi. Bir süredir, iyileşme, şefkat duygusu, tamir etme, refakat süreci üzerine düşünüyorum. Çalıştayda yaptığım resim de, bu duyguların ve ihtiyaçların, kendimce forma dönüşmüş temsili. 'İki Dudak Bir Yanak' adlı bu altı parçalık eser, heykel, kâğıttan resim ve fotoğraftan oluşan serinin bir parçası. Bir çok açıdan besleyici gelen bu sürecin sonucunda yan yana gelen işlerden son derece tatmin olduğumu söylemeliyim."

Yağmur Çalış, isimsiz

Bitirirken, üretimlerini Kadıköy Yeldeğirmeni'nde sürdüren Yağmur Çalış'ın bu döneme ilişkin beyanları da, özetle şunlar oluyor: "Çalışmalarımda genel olarak kâğıdı çok kullanırım. Bu kadar kırılgan ve geçici malzeme ile, neden heykel yaptığımı merak edip soru soran çok fazla insan oluyor. Eminim olacaktır da. Tam da bu sebeple, kırılgan ve geçici olmasından dolayı kullanıyorum. Kâğıt, insanlığın yazı yazma aracı. Düşünceler, hayaller, harf dediğimiz şekillere aktarılıyor. O şekiller, kâğıda. Bazen bir kitap, bazen bir resim aracılığı ile, bir başkasının hayal ve sureti, bir başkasının aklına sirayet edebiliyor. Ben de aklımdakileri yazıya değil, ama üç boyutlu kâğıda döküyorum.

Belediyenin kâğıt temalı bu çalıştayında sekiz sanatçı, bir araya gelerek, kendi sanat pratiğimizi kâğıtlara döktük. Açıkçası ilk defa, kendi alanımdan çıkıp, başka bir mekânda sıfırdan başlayarak bir şey üretmek ilk etapta korkutucu idi. Ama sonra çok keyif aldım. Gerçekten, bana da çok değer katan bir deneyim olduğunu düşünüyorum.Bu süreçte yeni insanlar tanıdım, hikâyeler dinledim. Kolektif bir çalışmanın parçası olmak, bana iyi geldi. İstanbul'un kalabalık yalnızlığından çıkıp, Misi Köyü'nün ıssızlığında bana yalnız olmadığımı hissettiren mükemmel ve yaratıcı, cesaret dolu insanlarla olmak, kendimi şanslı hissetmeme neden oldu."

Bilgi: bursa.bel.tr