YAZARLAR

Otoriter popülizm ve demokrasi

İktidardaki popülist liderler iktidarlarını sınırlandıran/dengeleyen kurumları da kendileri için tehdit olarak görmektedirler. Sonuçta tüm bu kurumlar, tekrar büyük bir ülke olmanın, güçlenmenin vb. önündeki engeller olarak kitlelere sunulmaya başlanır ve hukuk devleti ve demokrasi, kitlelerin de desteğiyle iyiden iyiye işlevsizleştirilir.

Haklı ve beylik bir laf: Yerel seçimlerle genel seçimleri karıştırmamak lazım. Ne seçim sistemleri birbirlerine benziyor ne de seçimlerin hedefi. Birinde yasama organı ve cumhurbaşkanı; diğerinde ise yerel yöneticiler seçiliyorlar. Bir tek bu da değil, sadece ve sadece iktidarın -ya da muhalefetin- kazandıkları belediye başkanlıklarını alt alta yazıp toplayarak bunları partilerin genel seçimlerdeki performansları nispetinde tartışmak da doğru değil.  Ancak bu defa, durum biraz farklı gibi.

Durum bu sefer farklı desem de hiç tartışmaya gerek yok ki yukarıda yazılanlar hâlâ geçerli; hâlâ doğru. Ancak bu, muhalif seçmenin, eğer Cumhur İttifakı başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere birçok büyükşehirde galibiyet elde ederse gittikçe daha fazla otoriterleşeceğini düşünmekte olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İşte bu kaygı 2024 Mart’ındaki yerel seçimleri, sadece “bir yerel seçim” olarak düşünmeyi zorlaştırıyor. Gerçekten de yerel seçimlerde kayda değer başarı elde edecek bir AKP otoriter popülizminin kat ve kat pervasızlaşacağını tahmin etmek zor değil.

Geçtiğimiz günlerde Sencer Ayata Hoca ile 2022’de düzenlediği “Otoriter Popülizmin Yükselişi" konulu sempozyum üzerine sohbet ettik; daha doğrusu bu sempozyumdaki sunuşlardan hareketle Sosyal Demokrasi Derneği tarafından yayınlanan Otoriter Popülizm ve Demokrasi kitabı üzerine. Sempozyum Sencer Hoca’nın koordinasyonunda Sosyal Demokrasi (SDD) ve Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) dernekleri tarafından düzenlenmiş. FES’in Türkiye temsilcisi Henrik Mayer ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi Dış Politika Sözcüsü ve Milletvekili Nils Schmid’in de katıldıkları sempozyuma Türkiye’den de Fuat Keyman, Ersin Kalaycıoğlu, Galip Yalman ve İlter Turan gibi Türkiye sosyal bilimlerinin yüzakı isimler iştirak etmiş.

Sencer Hoca sadece Türkiye’dekinin değil tüm dünyadaki otoriter popülizmlerin 3 temel kaynaktan beslendikleri düşüncesinde. “Popülizmin yükseliş nedenlerinin başında neo-liberal politikaların yol açtığı yoksulluk, eşitsizlik ve dışlama gibi ekonomik ve toplumsal sorunlar” yer almakta. Popülizmin yükselmesindeki bir diğer önemli neden “…göçlere ve sosyal değişime karşı oluşan kültürel tepkilerdir. Özellikle [Türkiye gibi] gelişmekte olan ülkelerde yaşayanların geniş bir bölümü ‘hiper’ olarak nitelenen etnik/dini hetorejenleşmeden rahatsızlık duymaya” başlamıştır.

Sencer Hoca üçüncü olarak toplumlarda daha iyi bir gelecek beklentisinin zayıflamasının da otoriter popülizmlere zemin hazırladığı düşüncesinde. “Güvenlik söyleminin ve milliyetçiliğin öne çıktığı ve otoriter çözüm arayışlarının arttığı bir dönemde, popülistlerin yaymaya çalıştığı ‘ülkemizi elimizden alıyorlar’, ‘ülkemi geri istiyorum’, ‘tekrar büyük ülke olacağız’ gibi söylemler” toplumda gittikçe daha fazla karşılık bulmaktalar. Her ne kadar tutarlı ve gerçekçi politikalar üretemeseler de bu tür kolay anlaşılabilir ve basit önermeler öne süren popülist liderler, kitlelere daha iyi ulaşabilmekteler.

İktidardaki popülist liderler meclis, anayasa, hukuk devleti, muhalefet partileri gibi kendi iktidarlarını sınırlandıran/dengeleyen kurumları da kendileri için tehdit olarak görmektedirler. Sonuçta tüm gücü yürütmenin elinde toparlamak amacındaki popülist liderin elinde tüm bu kurumlar, tekrar büyük bir ülke olmanın, güçlenmenin vb. önündeki engeller olarak kitlelere sunulmaya başlanır ve hukuk devleti ve demokrasi, kitlelerin de desteğiyle iyiden iyiye işlevsizleştirilir.

Otoriter Popülizm ve Demokrasi, Sencer Ayata, 256 syf., Sosyal Demokrasi Derneği Yayını, 2023

Sencer Hoca, popülizmin zayıf yanları üzerinde de durur. Onun en zayıf yanlarından biri, “…bir ideolojiye, bütünsel bir toplum modeline ve iddialı bir 21. yüzyıl bilim, teknoloji vizyonuna sahip olmamasıdır. Oysa seçmenlerin bir siyasî harekete göstereceği ilgi, duygu ağırlıklı söylemler ve geçmiş nostaljisinden çok, önünde inanacağı ve sahip çıkacağı güçlü bir gelecek vizyonu görmesine bağlıdır.”

Birbirinden oldukça farklı siyasî oluşumları içine alabilecek bir yapıya sahip olan popülizm, ciddi bir toplumsal tabana dayanır. Ayata, otoriter popülizmin toplumsal tabanının beş farklı toplumsal farklılık ekseni çerçevesinde ele alınabileceğini belirtir: Coğrafya, eğitim, yaş, piyasa ve sosyal sınıflar.

Birinci eksen küçük yerleşim yerleri ile metropoller arasındaki farklılıktır. “Ne kadar büyük şehirlere ve metropollere doğru ilerlersek, sağ popülist partilere verilen siyasî desteğin de o kadar azaldığını görürüz.” Türkiye’deki oy verme davranışlarına baktığımızda da bu realiteyle karşılaşırız. Nitekim AKP’nin oylarının küçük şehirlerde ve kırsalda gittikçe arttığını, büyük şehir ve metropollerde azaldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Ayata’ya göre otoriter popülizmin ikinci ekseni eğitimdir. Popülist söylemler, lise ve yukarısı eğitim düzeylerindeki bireyler üzerinde daha az etkili olmaktadır. Eğitim seviyesi düştükçe, popülizmin etkisi de artmaktadır.

Bu konudaki üçüncü eksen kuşak farklılığıdır: “Gençlerin siyasî görüşleri ve oy verme davranışları itibariyle dikkat çeken en belirgin özellik eğitim düzeyi yükseldikçe popülist partilere oy verme eğiliminin zayıflamasıdır.”

Ekonomide iç piyasa ve dış piyasa farklılığı, popülizmin toplumsal tabanının dördüncü eksenini oluşturuyor. Görece küçük yerleşim yerlerinde yaşamakta olan ve ağırlıklı olarak iç piyasaya yönelik üretim yapan küçük çaplı işletmelerde çalışanların popülist partilere oy verme eğilimleri diğerlerine göre daha güçlü olmakta. Buna karşılık dışa açık ekonomik bölgelerde ve büyük kentlerde yaşayanlar arsında sol partilere ve yeşil partilere destek daha güçlü görülmekte.

Sencer Hoca popülist politikalara olan desteğin sınıfsal boyutunu açıklayabilmek için toplumsal ve sınıfsal yapı değişkenlerine daha yakından bakmak gerektiğini belirtmekte. Bir kere örgütlü endüstri işçilerinin toplam işgücü içindeki gücünün nicel ve nitel olarak azalmakta olduğunu dikkate almamız gerekiyor. Bunun yanında teknolojik değişimin de bazı mesleklerin ortadan kalkmasına yeni mesleklerin doğmasına vesile olduğunu da belirtmek lazım. Sencer Hoca küreselleşmenin de bu konuda dikkate alınması gereken bir faktör olduğu düşüncesinde. Bu konudaki en önemli hususlardan bir de ekonomik değişikliklerin sonucunda istihdamın hizmet sektörüne doğru kayması. Nitekim istihdamın belirleyicisi artık örgütlü işçi sınıfı değil, hizmet sektörü. Bu nedenledir ki, toplumun siyasî ağırlık merkezini oluşturan örgütlü sanayi proletaryasının küçülmesi ve siyasî güç kaybına uğraması da popülist söylemlerin toplumsal tabanını analiz ederken dikkat edilmesi gereken faktörler arasında yer almakta.

Sencer Hoca popülist politikaların toplumsal tabanını konuşurken göç olgusuna da dikkat etmemizi salık veriyor. Yerli emekçi nüfusun göçmenlere yönelik artan hoşnutsuzluğu bu konuda altı çizilmesi gereken faktörlerden. Irk, milliyet, din ve kültür bakımından toplumun genelinden faklı özellikler taşıyan göçmenler, yabancı düşmanlığını popülist politikalarının payandası yapan politikacıların en önemli hedefi halinde.

Ayata, içinde bulundukları toplumsal koşullardan hoşnutsuz olmayan, yerli emekçilerin kendilerine hayli uzak gördükleri küresel elitlere de dikkatimizi çekmekte.  Sencer Hoca küresel elitlerden kastının hızla zenginleşen sermayedarlar ve yüksek gelirli şirket yöneticileri, profesyoneller, medya mensupları, finans ve spekülatif işlerde ve sektörlerde çalışanlar olduğunu belirtmekte.

Özetle, yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’nın elde edeceği kayda değer bir başarı, yukarıda Sencer Hoca’dan ödünç alarak özetlemeye çalıştığım mekanizma ve nedenlerle Türkiye’deki otoriter popülizmi biraz daha güçlendirecek, pervasızlaştıracaktır.

Keyifli günler…


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.