YAZARLAR

40 günde üniversite diploması: Alınmaz mı hiç?

Türkiye’de integrali türevden ayırıp kapı dışarı eden akıl, KKTC’de zirve noktasına ulaşmış, ‘tez vakitte diploma’ aşamasına gelmiş! Öğrenilenlerin ‘hayatta bir karşılığının’ olmadığını bilerek okumakla yazmakla uğraşmak niye? Ya da KKTC’de ‘yüksek lisanslı’ devlet memuru olarak maaş, kıdem, ikramiye almak varken tez zamanda, dört yıl beklemek niye? Okumuş gibi yap geç!

Eğitimde, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" konuşuluyor. Adından başlayarak, müfredattan çıkarılan konulara kadar itiraz edilmeyen yeri yok! Türev var integral yok, yaradılış var evrim yok, model var sendikalara, velilere, öğrencilere danışan yok! Bilim, felsefe, sanat, tarih derslerinde ‘sadeleştirme’ var, anadilde eğitim için adım yok!

***

Böyle eğitimde reform, iyileşme, düzelme mi olur diyecekken Kıbrıs’tan gelen haberler düşüyor önümüze: İki ayda yüksek lisans, 40 günde üniversite diploması alınıyormuş! Hatta TRT’nin Lefkoşa Temsilcisi de bu ‘kampanya’dan yararlandığı için tutuklanmış! 18 ders alması gereken dört yıllık programı 14 ders alarak ama hiçbirine gitmeyerek iki ayda bitiren temsilci bey, ‘istese bir günde de diploma alabileceğini’ söylemiş…

Sadece TRT Temsilcisi de değil üst düzey yetkililer, polisler, askerler… Bedavadan diploma kuyruğunda yok yok!

***

Türkiye’de integrali türevden ayırıp kapı dışarı eden akıl, KKTC’de zirve noktasına ulaşmış, ‘tez vakitte diploma’ aşamasına gelmiş! Türkiye’nin herhangi bir yerinde integral görmeden, evrim teorisi duymadan lise mezunu olmanın ne mahsuru var? Diplomanın asgari ücretli bir işe girmenin dışında hayrının olmayacağını, sorgulanmayacağını, öğrenilenlerin ‘hayatta bir karşılığının’ olmadığını bilerek okumakla yazmakla uğraşmak niye? Ya da KKTC’de ‘yüksek lisanslı’ devlet memuru olarak maaş, kıdem, ikramiye almak varken tez zamanda, dört yıl beklemek niye? Sonuçta yükseköğretimden sorumlu kurulun başkanının diplomasının sahte çıktığı yerdesiniz okuyup da ne yapacaksınız?

Okumuş gibi yap geç!

***

‘Anavatan’da ya da ‘yavru vatan’da olup bitene bakınca eğitimle imtihanların neden bir türlü verilemediğini görebilmek zor değil. İki yılda bir eğitim bakanı ve her bakanla birlikte –bazen birkaç kere- sistem değiştiren Türkiye’de ya da kırk günde diploma alınıveren KKTC’de eğitimden önce ‘ıslah’ programları mı konuşulmalı acaba?

Özgür Özel - Recep Tayyip Erdoğan görüşmesi. (Fotoğraf: AA)

Özgür Özel ‘kritik iki gün’ü nasıl atlattı?

Geçen hafta yerel seçimin birinci partisi CHP’nin lideri Özgür Özel’in 1 Mayıs İstanbul kutlamalarında ve hemen ertesinde 2 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde iki kritik sınavdan geçeceğini söylemiştik. Bundan sonrası için de nasıl bir rotada ilerleyeceğinin göstergelerinin ortaya çıkabileceğini belirterek…

Belli ki 2 Mayıs görüşmesinin sonuçları (belki de sonuçsuzlukları) daha epeyce konuşulacak. Ancak 1 Mayıs’ta Bozdoğan Kemeri’ndeki polis yığınağı karşısında verilen sınavın kendisi açısından 'hayırlısıyla’ atlatıldığını söylemek zor. Bırakalım ‘Taksim’i 1 Mayıs’a açacak’ bir beceri sergilemeyi, ‘kefil olarak’ toplanma çağrısı yaptığı insanlar ne olduğunu anlamadan otomobile atlayıp gitmek hiç olmadı…


Celal Başlangıç’a veda…

Celal Başlangıç’ın haber yazdığı, yazarlık yaptığı, yönettiği yayın kuruluşlarının adlarına baktığınızda Türkiye’de medyanın son kırk yılındaki değişimin izlerini de takip edebilirsiniz. Onun gibi bir gazetecinin yolunun neden hiç ‘merkez medya’ya düşmediğini de açıklar bu durum: Her zaman ‘alternatif’ medya mecralarındadır o, geçici dönemler dışında memlekette ‘haber’ hep oralarda yapılabilmektedir çünkü…

1975’te henüz gazetecilik öğrencisi iken başladığı mesleki rotasında, ‘Politika’ da vardır ‘Cumhuriyet’ de, ‘Evrensel’ de vardır ‘Gazete Duvar’ da, ‘Radikal’ de vardır ‘Bianet’ de… Son olarak ‘Artı Gerçek’ ve ‘Artı TV’ kurucusu olmuştur. Ama Başlangıç’ın hayat öyküsü içinde peş peşe sıralanan bu kurum isimlerinin hepsiyle birlikte anılması gereken bir ‘yer ismi’ de var: Yeşilyurt (Cınıbri)! Bu köyde 1989 yılında yaşananları, “90’ların İşaret Fişeği: Yeşilyurt Köylülerine Yedirilen Dışkı” başlıklı yazısında anlatmıştı 25 yıl sonra…

Başlangıç’ın her güçlüğü ve riski göze alarak halktan yana gazetecilik yapmak için gösterdiği çaba hep hatırlanacak…