YAZARLAR

Nurun ala nur: Putin sen nelere kadirsin!

Erdoğan’ın kiminle ne zaman dost ne zaman düşman olacağı konusundaki muhteşem istikrarsızlığı doğuya yönelim açısından da sorun. İstikrarsızlık fena bir şey. Diplomaside, ekonomide, savunma ortaklığında…

Serbest düşüşü bir siyaset tarzı haline getiren bir liderde eksen olur mu? Bu siyasette bir anlam bütünlüğü aranabilir mi? Değil tabii ki! 
Tutarsızlıklarla yüklü bir seyir halinde kaçınılmaz savrulmalar yaşanıyor. Ve illaki durumu idare etmek için bir yere tutunması gerekiyor. Denize düşenin hali; sarılacak bir dal, tutunacak bir yılan aranıyor. Savrulma hali süreklilik arz ederken tutunduğu yere sadakat da gerekmiyor. İşte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hailesi. Başka kimin olacaktı ki! 
Ukrayna’ya verdiği Bayraktar TB2’lerle Rusların canını yakan, Kırım’da Kiev’in sözcülüğünü yaparak Kremlin’i sinir eden Erdoğan şimdi Batı’ya veryansın ediyor. Kiev’in sözcülüğünden Moskova’nın sözcülüğüne. Eşi benzeri bulunmaz. Putin’e “Erdoğan’ın şerefine” diye kadeh kaldırttırır mı bilemeyiz. Ama Rus lider ayan beyan Erdoğan’a yatırım yapıyor, kendi oyununa çekiyor. 
Erdoğan cep yakan ve giderek kara kara düşündüren doğalgaz fiyatlarıyla ilgili “Görüşmem oldu, Putin'in yaklaşımı da müspet olursa 'nurun ala nur' olur” diyor. Putin’den bir güzellik bekliyor. Avrupa’nın kışı tir tir titreyerek geçireceği konusunda Putin ile hemfikir. Batıyı tahrik üzerine politika gütmekle suçluyor. Bundan sonuç alamayacaklarını vurguluyor. Söyledikleri doğru da bunu söyleyenin Erdoğan olması sorun. Batının elinde ne kadar hurda silah varsa Ukrayna’ya gönderdiğini savunuyor. Kendisi damadın fabrikasından Bayraktar TB2 gönderiyor ya! İyi de SİHA göndermek kadar tahrik edici ne var? “Sonuç alamazsınız” dediği siyasetin koçbaşı kendisi değil miydi? 24 Şubat’ta Rus işgali başladığında NATO’dan tepki değil kararlı adım beklediğini belirtip “Sıradan bir kınama cümbüşüne, Hacivat Karagöz cümbüşüne dönmemesi gerekir” demiyor muydu? 
Şimdi ışığı görmüşe benziyor. “Rusya hafife alınacak bir ülke değil” diyor. Tecrübeyle sabittir diye eklemediği kalmış. “Ne oldu?” diye soruyor. "Rusya şu anda doğalgazı kesti, fiyatlar bir anda Avrupa'da yükseldi. Şimdi herkes kara kara düşünüyor. Bunları önceden düşünmediniz. Rusya, herkes ona saldırınca o da elindeki imkânlarını, silahlarını kullanacaktır” diyerek Putin’e hak veriyor. Veren el hakikaten üstünmüş! 

PUTİN’İN ERDOĞAN’A YATIRIM YAPMA NEDENLERİ

Erdoğan’ın çizgisi bu hale gelince Putin de Türkiye’yi ayrı tutuyor. Nedenleri ortada: 
- Erdoğan’ın Batı ile Rusya arasında ikili oynadığını görüyor. Aslında bu durum Putin’e Erdoğan’ı kendi oyununa çekebileceği açık pozisyonlar veriyor. 
- Türkiye’nin yaptırımlara eşlik etmemesi de değerli. Türkiye sattığı SİHA’lar dışında diğer Batılı ülkeler gibi Ukrayna’ya silah göndermedi. 
- Dahası Türkiye, yaptırım altındaki Rus şirketlerinin ticari-mali operasyonları için bir kanal haline geliyor. 
- Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik sürecinde işi yokuşa sürmesi de geçici bir direnç olmasına rağmen önemli. Yani Putin, Erdoğan’a yatırım yapmak için esaslı nedenlere sahip. 
Erdoğan şiddetle mali kaynağa muhtaçken Putin, Akkuyu nükleer santrali için ayırdığı 10 milyar dolar civarındaki parayı TC Merkez Bankası’na park ediyor. Doğalgazda fiyat indirimi yaparsa “nurun ala nur.” (Nur üzerine nur!) Yağdır Putin yağdır! 
Soçi’deki son görüşmede doğalgaz bedelinin kısmen ruble ile ödenmesi kararlaştırılmıştı. Gazprom’a göre bu oran yüzde 25 olabilir.
Bu Erdoğan’ın arzuladığı karşılıklı ulusal para birimleriyle ticarete denk gelen bir durum değil. Erdoğan fiyat indiriminin yanı sıra ödemelerin Hazine kâğıtlarıyla yapılması ya da borçların ötelenmesi gibi kolaylıklar bekliyor. Putin bu iyiliği yapacaksa bunun siyasi karşılıkları olacaktır. Erdoğan dost ülkelerden gelen ödünç paralarla Hazine’nin kasasındaki şıngırtıyı başarı sayacak kadar kötü durumdayken çağdaş kapitülasyonlar kendini dayatır. Orada dostluk sökmez.

SEMERKAND İLE NEW YORK BULUŞMALARI: GELGİTLERE HAZIR OLUN

Bariz bir şekilde Erdoğan’ın Batı’yı Rusya, Rusya’yı Batı ile kandırma ya da dengeleme siyasetinde kendi şirazesini yitirdiği görülüyor. 5 Ağustos Soçi buluşmasından beri Putin’e daha fazla meyyal. Yunanistan’a karşı Erdoğan’ın benimsediği tehditkâr siyaset de Putin’e yarıyor. Yunanistan Ruslarla eskiye dayalı dostluğunun üzerine kezzap döküp ABD’nin Rusya’yı çevreleme stratejisinde askeri ortaklık sundu ya, Erdoğan’ın Atina’ya karşı şahinleşmesinden daha ala ne olabilir... Rusya için de nurun ala nur! 
Erdoğan, Putin’in güçlenerek çıkacağı ve Avrupa’nın burnunun sürtüleceği varsayımıyla hareket ediyor. Rusların Harkiv cephesinde Balakleya ve İzyum gibi yerlerden ani çekilişi savaşın gidişatına dair öngörülerde anlık duraksama yaratabilir. Elbette Rusya’nın pes edeceği yok. Putin’in dünyasında geri adım, Rusya Federasyonu’nun parçalanması sürecinin başlaması anlamına geliyor. 
Yanı sıra Erdoğan’ın gelgitleri önümüzdeki günlerde New York’ta BM Genel Kurulu sırasında Biden’dan randevu koparma telaşına bağlı olarak artabilir. Geçen yıl New York’a giderken ABD ile ortaklığın kıymetine vurgu yapmış, yine de Biden’la görüşememiş, bunun üzerine dönüş yolunda, “Oğul Bush ile iyi çalıştım, Obama ile iyi çalıştım, Trump ile iyi çalıştım ama Biden ile iyi başladık diyemem” diye serzenişte bulunmuştu. Dahası sıradaki randevusu Putin’le olduğu için oraya selam gönderiyordu: “Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik.” 
Biden bu sefer Türk-Yunan gerilimi yüzünden Erdoğan’la görüşebilir. Bu da Erdoğan’ın Putin’i kayıran çizgisinde bir duraksamaya ve ikili oyunundaki eski kıvama dönmesine yol açabilir. Bu da çok sürmeyebilir. Sonuçta kış herkes için geliyor. Putin enerjide iyilik yapmazsa seçime doğru tir tir titreme sırası Erdoğan’da olacaktır. 
New York seferinden önce Putin’le 15-16 Eylül’de Semerkant randevusu var. Erdoğan’ın yön bunalımında yeni bir dönemeç. Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyelik yönünde zemini olgunlaştırmak istiyorlar. Yavaş yavaş, test ede ede. Elbette zirveden heyecanlanmayı gerektirecek sonuçlar çıkmaz ama Erdoğan’ın Batı hegemonyasının dışındaki dünyalarla etkileşimini artıran bir buluşma olacaktır. 

SİYASET, KİŞİLİK VE PARADAKİ İSTİKRARSIZLIĞIN GETİRDİĞİ AÇMAZ

Erdoğan’ın kiminle ne zaman dost ne zaman düşman olacağı konusundaki muhteşem istikrarsızlığı doğuya yönelim açısından da sorun. İstikrarsızlık fena bir şey. Diplomaside, ekonomide, savunma ortaklığında… 
Sözgelimi ulusal para birimleriyle ticaret yapmak çok elzem ama TL de Erdoğan kadar istikrarsız. Rusya nasıl bel bağlasın! Ya da Çin! 
Rusya yaptırımlar karşısında ikili ticarette “zehirli döviz” cinslerinden “daha az politik” döviz cinslerine kayıyor. Gazprom doğalgaz ödemelerinin yarısının ruble yarısının yuan olarak yapılması konusunda Çinlilerle el sıkışıyor. Hindistan’la ruble ve rupi mekanizması devreye giriyor. Türkiye’ye sıra gelince ödemenin yüzde 25’inin ruble ile olması öngörülüyor. Yani TL’ye “çürük döviz” muamelesi yapılıyor. Sorumlusu Putin değil Erdoğan. 
Tutarsızlığın yol açtığı çıkmazlar her alanda. Savunmada S-400 yüzünden F-35 ortaklığından atıldıktan sonra F-16 paketiyle ilgili de Kongre engelini aşamayan Erdoğan “Savaş uçaklarını satan yer sadece Amerika değil. İngiltere satıyor, Fransa satıyor, Rusya satıyor. Her yerden bize sinyal çakanlar var" diyor. Ortada durana sinyal çakan çok olur! 
Diplomaside hazan mevsimiyken Ukrayna savaşı Erdoğan’a manevra alanı açtı. Rusya, Ukrayna, Türkiye ve BM arasındaki çapraz tahıl anlaşmalarının kredisini tepe tepe kullandı. O kaynağın da dibi görünüyor. Çünkü anlaşma S.O.S. veriyor. Lojistik, gemilere sigorta ve para transferinde yaptırımlardan kaynaklanan sorunlar yüzünden Rusya tahıl ve gübre ürünlerini uluslararası pazarlara ulaştıramıyor. BM ile yapılan anlaşma bu düğümü çözmek içindi. Durum değişmezse Rusya kasımda Ukrayna tahılının çıkışına imkân veren anlaşmanın süresini uzatmayabilir. Putin bu meseleyi Ukrayna’dan çıkan 87 gemiden sadece ikisinin fakir ülkelere gittiği argümanıyla gündemleştiriyor. Erdoğan da Rus lidere hak veriyor. Erdoğan’ın yaklaşımı “Putin tahılı göndersin, biz Afrika ülkelerine ulaştırırız” yönünde. Ambargolar yüzünden değil de sanki fakir ülkeler yararlanmıyor diye Rus tahılının gönderilmediğini düşünmesi oldukça garip. Neyse bu mesele de Özbekistan’da konuşulacak. 
Erdoğan, Putin’in himmetine kaldı sanki. Acı olan koca bir ülkenin yaprak gibi rüzgârın akışına göre istikamet almasıdır. Buna istikamet denirse!


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.