Demokrasi müsveddesi!
Tanrıkulu yıllardır yaptığını yapmaya devam ediyor diye şimdi ‘terörist müsveddesi’ oluyorsa meseleye dair hala ‘netleşememiş’ görünen partisinin şapkayı önüne koyup artık bir ‘netleşmesi’ beklenmez mi? Her zaman olduğu gibi ‘utangaç geri çekilmeler’ dizisi mi izleyeceğiz yine ana muhalefet adına sadece?
21 plakalı Diyarbakır 21 yıl sonra CHP’den bir milletvekili seçti. Sezgin Tanrıkulu neredeyse tek başına yürüttüğü seçim kampanyasının ardından 14 Mayıs seçimlerinde sekiz Yeşil Sol, üç AK Parti vekili ile birlikte TBMM’ye gitti.
CHP’nin Diyarbakır’da milletvekili çıkarabilmiş olması aslında seçimin en önemli sonuçlarından biriydi. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamamış olması seçimin başka sonuçları gibi bunu da gölgede bıraktı.
21 yıldır milletvekili çıkarılamayan Diyarbakır’da bu başarıyı gösteren CHP’de Tanrıkulu’nun seçim sonrası ilk gündeme gelişi ise ‘kabul edilemez’ bulunan sözleri olacaktı.
Tanrıkulu, TV100’de katıldığı bir programda, Anayasa Mahkemesi’nin 10 Haziran 2016 tarihli Abdülaziz Bengi ve diğerleri kararı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Akdeniz ve diğerleri kararını anarak asker tarafından geçmişte sivillere yönelik eylemlerde işlendiği sabit suçları anınca bir anda hedef tahtasına oturtuldu.
"TSK'nın yaptığı her şey eleştiriden azade değil. Biz milletvekiliyiz bunları sorgularız" demişti Tanrıkulu, ancak görüldü ki iktidarından ana muhalefetine (evet Tanrıkulu’nun 21 yıl sonra vekillik kazandırdığı partisine) kadar ‘müesses nizam’ o fikirde değil.
Mevcut iktidarın sözcülerinin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde rahatça söyledikleri sözlerin benzerlerini dillendirmek bile artık bir ‘suç’ haline getirilmişti.
***
Hemen hemen aynı günlerde bir de ‘yeni anayasa’ gündemi izlemeye başladık: “En geniş siyasi katılımlı çalışma muhalefet partilerinin yan çizmesi sebebiyle akim kaldı. Ülkemizi, özgürlükçü sivil anayasaya kavuşturma hedefimizden vazgeçmedik.”
Ancak işte bu öyle bir demokrasi ki, ‘özgürlükçü anayasa hedefi’ açıklamasından hemen bir gün önce de Tanrıkulu’nun ‘cezasını alması gerektiğini’ ve birkaç gün sonrasında ‘sözde milletvekili ve terörist müsveddesi’ olduğunu duyduk.
Tanrıkulu ısrarlı, insan hakları konusunun ‘iç mesele’ olarak görülemeyeceğini ve bu konuda geri adım atmayacağını söylüyor.
Sözünü ettiği davaları ve 90’larda işlenen başka suçların davalarını avukat olarak, Diyarbakır Barosu Başkanı olarak ve sonrasında siyasetçi olarak hep takip etmiş biri başka ne diyebilir ki?
Peki Tanrıkulu yıllardır yaptığını yapmaya devam ediyor diye şimdi ‘terörist müsveddesi’ oluyorsa meseleye dair hala ‘netleşememiş’ görünen partisinin şapkayı önüne koyup artık bir ‘netleşmesi’ beklenmez mi?
Her zaman olduğu gibi ‘utangaç geri çekilmeler’ dizisi mi izleyeceğiz yine ana muhalefet adına sadece?
Hem ulusal hem uluslararası mahkemelerce verilmiş mahkumiyet kararlarını hatırlatarak konuşan bir milletvekilinin bu şekilde hedef haline getirilmesini ‘demokrasi çerçevesinde’ izleyen bir ana muhalefet mi olacak sadece?
Bu hedef haline getirme sürecinin, yaklaşan yerel seçimler kampanyasının başlatılmasına yarayacak elverişli bir basamak olarak görüldüğünü bile anlayamayan ya da anlamak istemeyen bir ana muhalefet?
Bütün bunlar mıdır gerçekten ‘demokrasi’ ve buradan gerçekten ‘özgürlükçü bir anayasa’ çıkar mı?
Yoksa hepsi ‘müsvedde’ midir?
Saldırıya uğrayanın şikayetçi olamadığı dava
CHP Erzurum İl Başkanı Suat Dülger, Emrullah Bayrak’a anlattı: Ekrem İmamoğlu’nun seçim çalışması sırasında ilde yaşanan saldırı hakkında CHP olarak şikayetçi olmalarına izin verilmemiş.
Daha doğrusu şikayetleri ‘görmezden gelinmiş’: “Şikayet üzerine değil de kamu davası açılmış. Biz de şikayette bulunduk ama bu konuda henüz bir gelişme yok” diyor…
Muhalefetin en önemli isimlerinden birinin seçim çalışmasında uğradığı saldırının ‘taş değil kozalak atmışlar’ denilerek geçiştirilmeye çalışılması, saldırıya uğrayanların şikayetlerinin bile dikkate alınmaması, Mart’ta yenisi gelecek seçim süreci için bu gibi vandallıkları yeniden yapmayı düşünebileceklere nasıl bir mesaj oluyor sizce?
Çocukların cumhuriyeti?
Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Yazı dizimiz devam ediyor. Yayınlanan yazılar için sizlerden güzel övgüler de alıyoruz, ilginiz için teşekkür ederiz. Elbette 100 yazı tamamlanınca yeniden konuşacağız. Ancak Atike Zeynep Kılıç’ın, pazartesi günü yayınlanan Cumhuriyet’in yüzyılında çocuklar yazısına, tam da okullar açılmışken ve eğitimden sağlığa çocuklarımızın geleceğine dair onca sorun ‘büyüklerin gündemi’ arasında kendisine zor yer bulabiliyorken özellikle dikkat çekmek istedik: Çocuğunuz olsa da olmasa da mutlaka bir bakın…