Cenk Saraçoğlu

cenksaracoglu@gmail.com
TÜM YAZILARI
'Dip dalgası' üzerine düşünceler Anlaşılan o ki bahsedilen dip dalgası; iktidara oy ve onay verdikçe faiz, kur enflasyon sarmalı, yani piyasa karşısındaki yalnızlıklarının daha da koyulaşacağını sezmiş insanların artık bunu yapmaktan vazgeçmeye başlaması ve halihazırda muhalefetteki milyonların yanına eklenmesiyle ortaya çıktı.
Cumhuriyetçilik ve solun kitleselleşmesi Cumhuriyetçilik ile ilişkili değerleri savunarak bunları birer mücadele konusu haline getirmek hem sosyalist siyasetin bugün ilkesel bir zorunluluğu hem de onun kitlelerle buluşabilmesinin kanallarından biridir; ve Türkiye’de kitleselleşme amacını güden bir siyasal yapının bu değerlere sırt çevirmesi düşünülemez. Belleği aşağıdan kurma zamanı Yapılacak yeni başlangıcın anlam kazanması, yeni kuruluşun temel değerlerinin belirlenmesi son 20 yılın belleği üzerine verilecek mücadelelerin seyrine bağlı.
TİP üzerine taraflı ama nesnel bir yazı TİP’in seçimlerdeki tercihi bu partinin genel siyasal bağlam ve solun yakın tarihi içerisinde edindiği özgün konumla ilişkili değerlendirildiğinde daha iyi anlaşılabilir. Kurak günlerde cumhuriyeti tartışmak Soyut cumhuriyet fikri kapitalizm çağında tek bir sınıfın ya da sınıf fraksiyonunun önbelirlenmiş bir sosyal, iktisadi programa sahip bir ideolojisi ya da siyasal projesi değil çıkarları çatışabilen toplumsal güçlerin kendi hegemonya arayışlarına eklemlemeye çalıştıkları bir mücadele sahasıdır. Bu perspektif üzerinden baştaki soruyu geri dönebiliriz: Peki 100'üncü yılda bugün Türkiye’de cumhuriyet ne durumda? Ölüm, sıtma ve İYİ Parti Bugünkü Türkiye nesnelliğinde yeni bir sağcı restorasyon projesinin inşa edilmesi, sürdürülmesi mümkün değil. İYİP mümkün olmayan bir şeyin başat aktörü olmak istiyor; bunu yüzde 10 civarındaki oy desteğiyle istiyor ve bir de bu imkansız projeye o projeden hiçbir fayda görmeyecek CHP’nin, Kürtlerin, ekonomik kriz altında ezilmiş insanların ve solcuların açık veya zımni desteğini sunmasını istiyor. Bağışçı patronları neden pek kimse sevmedi? Parti-devlet- sermaye arasındaki mesafesizlik bir yandan sermayeyi dizginsizce at koşturabileceği bir iktisadi güce kavuşturmuş gibi gözükse de bir yandan da onu halkın tepkileri karşısında ideolojik bir zırhtan mahrum bırakıyor, onu halk nezdinde “çıplaklaştırıyor”, kırılganlaştırıyor ve muhtemelen epey bir korkutuyor. 6 Şubat: Türkiye’nin erkene alınmış yol ayrımı Kaçınılmaz yıkım ile toplumsal yeniden inşa arasından hangisinin seçileceğine “yukarılarda” kurulmuş masalarda oturanlar karar vermeyecek. Bu en temelde ülkede sürdürülebilir bir yaşamın devamı için ortak bir mücadeleyi örgütlemek ile kayıtsızca onun yıkımını seyretmek, ona ortak olmak arasında bir yol ayrımı. Babala TV’de Barış Atay vakası Barış Atay, daha çok salondakileri milliyetçi hamasetten arınmış başka bir itiraz diline çağırarak kendi sözünü aktarabildi: Laikliği illa göçmen karşıtı, akıl ve aydınlanmayı illaki “seçkinci”, özgürlüğü illaki bireyci, yurt sevgisini illaki milliyetçi ve Türkçü olmadan savunabilen ve hepsini sınıf perspektifiyle işleyebilen, ilişkilendirebilen bir itiraz dili. Seküler milliyetçilik diye bir şey var mı? “Seküler milliyetçilik” kavramı etrafında ele alınan yönelimleri doğuran ideolojik boşluğa dikkatimizi çekmek bizi, o boşluğu eşitlikçi bir birlik projesi temelinde nasıl doldurabileceğimize dair sorular sordurmaya yöneltir. Tersine, bu ideolojik boşluğu göz ardı ederek, onun içerisinden çıkan yönelimleri seküler milliyetçilik kavramı altında mutlaklaştırmak ise bizi yine ve yeniden “yükseldiği” varsayılan milliyetçilikler karşısında savunmacı bir pozisyona sabitler.    Strateji, sol ve TİP parantezi TİP’in Millet İttifakı’nın hemhal olmakta zorlandığı toplumsal rahatsızlık ve talepleri parlamentoyu, medyayı etkin bir şekilde kullanarak sosyalist bir hatta temsil etme çabası halk nezdinde azımsanmayacak bir karşılık buldu. Sonunda arzuladığı başarıyı yakalasın veya yakalamasın TİP’in bu konumu üzerinde düşünülmesi gereken nesnel bir vakadır. TİP’in bugünkü deneyimi; Türkiye’ye özgü bir sol iktidar stratejisinin sacayakları konusunda bir yeniden düşünme daveti içeriyor. Stratejisiz taktiklerin gürültüsü: Türkiye’de 'ana' muhalefet Bugünün Türkiye’sinde sol bir iktidar stratejisi, 2023 seçimlerinin sonuçlarını etkileyecek bir ağırlığa sahip olmanın yolları üzerinde düşünmeyi, sonrasında ortaya çıkabilecek yeni siyaset sahnesine güçlü şekilde müdahale etmenin araçlarını, zeminlerini ve yöntemlerini tasarlamayı ve bütün bu süreçlere halkın en geniş kesimlerini katmayı gerektiriyor.     Cumhuriyeti tartışmak: Bir yöntem önerisi Bugün Cumhuriyet fikri, egemenliğin halka ait olduğu, kamu yararının her türlü özel çıkara üstün olduğu, toplumsal yaşam için bağlayıcı ve sınırlayıcı bir etik-politik çerçevenin zorunlu olduğu, kamu yararı ve tahakkümü önlemek adına müdahalenin meşruiyeti ve yurttaşlık düzleminde eşitlenmiş olanların aktif siyasal varoluşunun gerekliliği gibi nosyonların oluşturduğu bütün olarak düşünülebilir. Türkiye'de kültür savaşı mı var? Bir bütün olarak bakıldığında bu kültür savaşı tezi aslında modern tarihimizin içerisinde siyaset sahnesinin kurucu toplumsal dinamiği olarak işçi sınıfının ve sermaye sınıfının varlığını, sermaye içindeki farklı fraksiyonların arasındaki ilişkilerin etkilerini analiz çerçevesinin dışında bırakıyor. İtalya’daki seçimler ve küresel 'interregnum' İtalya’daki seçimleri de faşizmin kalıcı ve mutlak bir zaferi olarak görme eğilimine ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Zira esasında bir zenginler koalisyonu olan Meloni, Salvini ve Berlusconi'den oluşacak müstakbel sağ koalisyon iktidarının yaldızları önemli bir kısmı sandığa gitmeyen ve hayatları gittikçe zorlaşan İtalyan emekçilerinin ve yoksullarının talepleri karşısında kısa sürede dökülebilir. Muhalefet sahası ve 'Gezici' sınırlar Gezi bugün bir toplumsal eylemlilik biçimi olarak sahada olmayabilir; ama öne çıkardığı temalar ne zaman gündeme gelse bunların bütününün toplumsal taşıyıcısı olarak akla tek başına kendisi gelmektedir. Zira Gezi; öncesinde toplumsal hareketler ve sol siyasi oluşumlar tarafından vurgulanan rahatsızlık ve talepleri tek bir hareket içerisinde eklemleyip bütünleştirerek bunları ülkenin bütününü etkileyen bir toplumsal güce dönüştürmeyi başaran son 20 yıldaki tek hareketti. Kırılmanın eşiğinde: Restorasyon, seçimler ve sol Türkiye, önümüzdeki bir yıl içerisinde seyri belli olacak bir “kırılmanın” eşiğinde... Vaziyet; yaklaşan seçim sürecinin her aşamasında iddialı olmayı, halka özgüven sağlayacak kazanımlar elde etmeyi ve bunun sayesinde birikmiş toplumsal gücü açılmak zorunda olan yeni siyaset sahnesine güçlü bir şekilde aktarmayı gerektiriyor.