Bülent Batuman

bbatuman@gmail.com
TÜM YAZILARI
1 Mayıs ve kamusal mekân: İşgalci bir aşk 2024 1 Mayıs’ının en çarpıcı fotoğrafı, İstanbul’un tarihsel katmanlarının tam da istihkâmcı bir bakış açısıyla yorumlandığını gösteriyor. Tarihi Valens Sukemeri, Saraçhane’de toplanan ve Taksim’e yürüyüşe geçecek olan kitlenin önünde bariyer kurmak için uygun bir mevzi olarak görülmüş. 1600 yıl önce kente su getirmek için inşa edilen mühendislik ürünü, bugün kitlesel akışın önünü kesmek için seferber ediliyor.
Yerel seçim: Metropoliten siyasetin coğrafyaları ve popülist strateji “Sarı kart” mecazı seçmenin, tercih yelpazesi genişlemişken neden CHP’yi tercih ettiğini açıklamıyor. Açık ki, YRP’nin AKP’ye yaptığını Akşener ve İnce de CHP’ye yapmak iste(r)di. Ancak bu olmadı. Öyleyse seçim sonuçlarını sadece negatif üzerinden (AKP’nin yenilgisi) değil, pozitif üzerinden, yani CHP’nin zaferi üzerinden de çözümlemek gerekiyor. Bu çözümlemenin de, nesnel ve öznel koşullar açısından yapılması lazım. 'Uzun Gezi'nin sonu: Kentsel siyasette popülist moment sürer mi? Her koşulda, uzun Gezi’nin sona erdiğini akılda tutarak, fakat popülizmin sağlamış olduğu imkânları da kullanarak, sol popülist bir kentsel siyasal programın oluşturulması, ne ölçekte olursa olsun, bunu dert edecek belediye yönetimlerinin gündemi olmalı.
Titanik’in batışı üzerine özeleştiri: Mimarlar Odası Ankara seçimleri Batması imkânsız Titanik gibi görünen Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin içine girmiş olduğu sarmalın, aslında batmasını mukadder kıldığını görmek mümkün. Popülizmin handikaplarını aşamayan, organikliğini ve kolektivizmini giderek kaybeden mücadele stratejisi sonunda yenilgiye uğradı. Maraş: Kıbrıs’ın Tekinsiz Yer’i Maraş’ta doğa tekinsiz bir yuva; tam insan ve kent sesleri yok olup ıssızlık bariyerini aşmış ve kuş cıvıltılarını duymaya başlamışken hissettiriyor bunu. Dahası, yabancı olduğunu düşündüğümüz bu yıkık kent, tanıdıklığıyla sarsıyor; bu sensin, diyor, senin geleceğin; ve kim bilir belki de yaşadığın kent için çok da uzak olmayan bir gelecektir bu. Riyad: Çölün fethi Neoliberal kentleşmenin şahikası Körfez’in küresel kentleri. Bu kentlerde ölçeği durmadan büyüyerek üretilen “süper-modern” mekânlar yerden kopuk bir estetiğe yaslanırken, yere ait olan ne varsa bir pazarlama unsuru olarak aynı sürece entegre oluyor. Yerel Seçimler: Kentsel popülizmin ötesine bir adım Geçtiğimiz dönemde kentsel siyaset alanında gelişen kendiliğinden popülizmi siyasetsizleştirerek yerel iktidarda tutunmak, gerçekçi bir proje olmaktan çok uzak. Tersine, bugün kentsel siyaset gündeminin, bu kendiliğinden popülizme aktivist bir aşı yaparak yeni bir aşamaya geçmesi gerekiyor. 'İhya' laboratuvarı Antakya Kentsel dönüşüm ve afet-sonrası inşa konusunda tuhaf bir döngüye hapsolmuş gibiyiz. Yapmamız gereken kentlileri planlama sürecine -ve giderek kent mekânının şekillenmesini içeren tüm kentsel politika süreçlerine- mülk sahipleri olarak değil, toplumsal faydada ortaklaşan aktif siyasal özneler olarak katmaya çalışmak olmalı. Afet Yasası: Bir kentsel dönüşüm eşiği mi, yeni bir çatışma ekseni mi? Bugün yapılan düzenlemelerin sağladığı kentsel dönüşüm çerçevesi muhakkak ki başka alanlarda da seferber edilecektir, tıpkı kent çeperlerindeki boş alanların “kentsel dönüşüme” konu edilmeleri gibi. Ama deprem riski taşıyan bölgelerin barındırdığı sınıfsal gerilimler düşünüldüğünde, AKP açısından bir açmaz olduğunu görmek mümkün. Yerel seçimlere gidilirken bu sürecin deprem riskini ortadan kaldırmayla kentsel rantın paylaşımı arasındaki çelişki tarafından belirleneceğini söyleyebiliriz. Yargıtay darbesi vesilesiyle: Otoriteryanizmin mekânsal inşası Siyasal kurumlarla binaları ve bunların kentsel konumları arasındaki ilişkiyi bir koşutluk çerçevesinde düşünmek gerek: Mimariyi, siyasetin temsil edildiği değil üretildiği dolayımlardan birisi olarak düşünmek. Gazze: İmha aygıtı olarak kent Beton molozunun altında can vermiş bulunan yüzlerce insanın, hem öldürülmelerini hem de öldürülme biçimlerini sistematik ve yapısal bir imha eylemi olarak görmemiz gerekiyor. İmha mantığına teslim edilmiş bir kentleşme biçimi. Yerleşimci-sömürgeci şiddetin yeni ve belki en son stratejik safhası. Mersin: Göç katmanlarının kenti Mersin, barındırdığı tüm gerilime rağmen, her göç katmanının kente eklediği yeni grupların kendilerini, kimliklerini ve hatta çıkarlarını -görece- ifade edebildiği ve örgütleyebildiği, Türkiye koşullarında tuhaf bir kent. Hegemonik bir bloğun oluş(a)mayışı bir yandan kentsel gelişimi ve uzun erimli birikim stratejilerini olanaksız kılarken, bir yandan da kentsel demokrasi adına bir olasılık sunuyor. Hatay: Depremden altı ay sonra Hatay’ın yeniden inşasının diğer kentlerden daha zor olduğunu vurguladım. Ancak Hatay’ın diğer kentlerden olumlu yönde ayrıştığı bir yanı da var: Kentteki sivil toplumun örgütlülüğü. Hatay’da uzun yıllardır faaliyet gösteren kuruluşlar da düşünüldüğünde, bu çarpıcı rakam Hatay’ın katılımcı bir yeniden inşa için uygun şartlara sahip olduğunun kanıtı. Akbelen’de ekokırım ve direniş: Bir kentleşme momenti Akbelen’de direniş sürüyor; Kaz Dağları'nda ve başka yerlerde de benzer doğa katliamları yoğunlaşarak sürmekte. Eğer gerçekten de bu süreçleri kentleşme bağlantısı ile kavrayacak olursak bu mücadelelerin kentsel ekoloji tabanlı bir muhalefet gündemi olarak yerel seçim süreçlerine eklemlenmesi mümkün olabilir. Kopenhag/Christiania: Zıddını içinde barındıran kent Kopenhag son yirmi yılda giderek adından daha çok söz ettiren bir kent. Hem planlama ve kentsel gelişim uzmanları hem de mimarlık dünyası için birbirinden parlak projelerin hayata geçirildiği bir yer. Christiania’nın ortaya çıkışı ise 1968 öğrenci hareketine dayanıyor. Hem ortak sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin zenginliği, hem karar alma süreçlerinin kolektifliği ile Christiania dünyadaki en uzun soluklu alternatif sosyal-mekânsal oluşumlardan biri. Deprem tümülüsleri Depremden dersler çıkarmak, aynı hataları tekrarlamamak, kaybedilen canları ve yaşanan yıkımın korkunçluğunu unutmamak istiyorsak, gömülecek enkazı halının altına süpürür gibi değil, görünür kılacak anma mekânları olarak düşünmek daha doğru geliyor bana. Yitirilen canlar için sembolik, ama onların kaybına yol açan kentlerin ve kentleşme süreçlerinin enkazı için gerçek mezarlar. İktidarın mekânsal performansı: Balkon konuşması Balkon konuşmasının bu kez Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde gerçekleşmiş olması, adil olmayan seçim sürecinde, Erdoğan’ın, diğer adaylar gibi bir siyasi figür olarak değil, devletin tüm gücünü elinde tutan ve bu gücü seçim sürecinde seferber etmekten imtina etmeyen muktedir olarak yer aldığını teyit ediyor aslında. Ancak burada konuşmacı balkonda değildir. Balkonsuz bir balkon konuşmasıdır gerçekleşen. Seçim sonuçları, deprem ve rızanın üretimi Sahte temel atma törenleri, mülkiyet haklarını bile askıya alan kararnameler, bir yağma coşkusuyla dağıtılan ihaleler, ekolojik felaketi çağıran enkaz tasfiye süreçleri vb. bölge halkı için belirleyici bir rol oynamadı. Aksine, bunların tamamı patrimonyal devletin “yaraları sardığı” duygusunu üretmiş görünüyor. Bir kent, iki meydan İki miting, iki farklı siyasal meydana geliş öyleyse. 30 Nisan ile 1 Mayıs arasındaki fark, 14 Mayıs’tan sonra özgürlük eksenli bir yeniden inşa için nasıl siyaset üretilmesi gerektiğine dair ipuçlarını sunuyor. Afet kentleşmesi Kentleşme sürecini ekonomiye indirgeyemeyeceğimiz gibi, iktidarın tek etkin özne olduğu bir süreç olarak da düşünemeyiz. Çelişkileri ve gerilimleriyle her toplumsal süreç yeni politik çatışmaları da bağrında filizlendiriyor. Afet kentleşmesi, sermaye birikimi için olduğu kadar kentsel toplumsal hareketlerin filizlenmesi için de yeni olanaklar üretmekte. Depremin etno/jeo-politiği Ölçeği biraz daha büyütüp bölgenin etno/jeopolitiğine daha yakından baktığımızda, yine herkesin bildiği ancak sadece acısını feryada dönüştürenlerin ifade ettiği gibi, deprem sonrası yardımlar her noktaya aynı şekilde ulaşmadı. Arama-kurtarma faaliyetlerinden yardım malzemesi edinmeye, geçici barınma olanaklarına erişmekten kalıcı konut projelerinin yer seçimine kadar her şey bu dillendirilmeyen etno-coğrafya bağlamında gerçekleşti, gerçekleşiyor.  Devlet ve deprem AKP döneminde, kentleşme politikası, kent mekânına yönelik neoliberal ilgi ve devletin ilgili kurumlarının neoliberal formatta yeniden yapılanması ile belirlendi. Neoliberal ilgi ile kastedilen, kent mekânından üretilen değerin artık sadece emeğin toplumsal zenginlikten pay almasının aracı olmaktan çıkıp, öncelikle sermaye birikiminin konusu haline gelmesidir. Bu durum kent mekânından üretilen değerin de eskiye kıyasla hayal edilemeyecek ölçülere ulaşmasına sebep olmuştur. İnsan neden kaçak yapı yapar? Bugün, yeni kentler, yeni Maraşlar, Antakyalar inşa etme vaadleri, içleri boş olduğu kadar ümitsizler de. Çünkü bunları inşa etmek mümkün olsa bile, aynı kentleşme politikalarının belirlediği, aynı yapı üretim tarzlarının yarattığı çevreler, aynı zaaflarla gelişmeye ve yine depreme dayanıksız hale gelmeye mahkûm. Meğerki, kentsel gelişme rejimimizi radikal biçimde yenilemeyi göze alalım. Deprem ve insan İçi görünen daireler insana utançla karışık bir şaşkınlık veriyor. Bir evin mahremine baktığımı fark ediyorum; çamaşırlığa asılmış çamaşırlar, boş koltuklarıyla bir oturma odası, panikle terk edilmiş, üzeri açık bir yatak. Utanıyorum. Oysa mahrem bir şeye değil, bir mühendislik problemine bakmak istiyorum. Yassılaşmış katlardan taşan perdeler en çok da. Birbirine yapışmış beton döşemeler arasından taşmış, hayaletler gibi uçuşuyorlar sokağa doğru. Deprem ve yıkım: Bir kez daha İlk gözlemler şunu gösteriyor, yirmi yıllık “kentsel dönüşüm” maceramız -ya da AKP iktidarının kentsel dönüşüm rejimi- depreme dayanıksız yapı stoğunu dönüştürmediği gibi, yeni ürettiği yapıların depreme dayanıklılığını da sağlayamamış. Üstelik, kâr hırsıyla yapı ölçeğinde büyütülen riskler (örneğin yapı yüksekliklerinin artırılışı), rant hırsıyla planlama ölçeğinde de katliam niteliğinde kararlarla çoğaltılmış. Kent atmosferi Kentsel atmosferi üreten duman, ses, ışık ve daha başka birçok unsur ne doğal olaylar ne de basitçe teknik konular. (Kentsel) atmosferi, kentsel siyasetin bir unsuru olarak ele almak, hatta belki daha da somut olarak bir kentsel atmosferik siyaset alanının varlığı üzerine düşünmek gerekiyor. Singapur: Neoliberal kent ütopyası Star mimarlarca üretilen yapılar, açık alanlar ve parklar Singapur’un küresel imajını inşa eder. Singapur’un belki de en iyi başardığı şey, işte bu imajın kentin tek ve tamamını yansıtan görüntüsü olduğu illüzyonunu sağlayabilmesi. Zira bu küresel şehir-devlet sıkı bir göçmen işçi rejimi sayesinde yeniden üretiliyor. İşçilerin geçiciliğini esas alan bu rejim, nüfusun yüzde 20’sine yakınını oluşturan göçmen işçilerin Singapurlularla evlenmelerini de ailelerini getirmelerini de yasaklıyor. Katar 2022: Kentleşme dinamiği olarak Dünya Kupası Katar’ın 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacağının belli olduğu 2010 yılından başlayarak başkent Doha kapsamlı bir yapılaşma sürecine girdi. Körfez’de BAE ile rekabet etme gayretindeki Katar için Doha, Dubai ve Abu Dabi karşısında öne çıkarmak istedikleri pazarlama aracı ve malzemesi oldu. Bu arada ölen işçilerin anısına yapılan kurgusal kule, gölgesini Doha’nın ve onun ışıltılı stadyumlarının üzerine düşüren, vatansız göçmenlerin ortak mezar taşı hayali bir gökdelen haline geldi. Andropoz: Fetiş nesnesi olarak ev Oturdukları evi ve Meryem’in babasından kalan dağ evini satıp alacaklardır yeni evi; bir nevi upgrade. İşin tuhafı, hiç kimse evlere maddi değerinden başka anlam yüklemez. Ne Meryem için babasından kalan evi satmak -ilk anda kaşını kaldırsa da projenin kârlılığına çabucak ikna olur- ne çocuklar için içinde doğup büyüdükleri evden vazgeçmek sorundur. Herkes bu upgrade’den ziyadesiyle memnudur. 10 Ekim’i an(ama)mak 10 Ekim katliamı için Gar Meydanı'nda bir anma mekânı üretilmesi amacıyla bir yarışma düzenlendi. Birinci seçilen projeye, Ankara Garı’nın siluetini engelleyeceği gerekçesiyle onay verilmedi. Katliamda hayatını kaybeden 103 kişinin hatırası, patlamanın meydana geldiği yer ve çevresine dikilecek, o gün tarihinde filizlenmiş 103 adet mabet ağacında yaşayacaktı. Valilik kararıyla meydandan kovulan 103 mabet ağacı... Eninde sonunda Gar Meydanı'nda yerlerini bulacak 103 mabet ağacı.