YAZARLAR

Sen bizi bırak da 'insanlığını güncelle' diyenler

Eindhoven’daki eski bir süt fabrikasında açılan ‘Robot Aşkı’ sergisine ilgi büyük. 50’ye yakın sanatçının katıldığı, türlü disiplin ve ülkelerdeki çalışmaları buluşturan, Türkiye’den de üç isme yer veren labirentimsi sergi, insanların insanlaştırmaya çalıştıkça kendilerine yabancılaştırdığı yapay zekâlı ‘varlık’ları, türlü yönlerden büyüteç altına alıyor.

Hollanda’nın Eindhoven kentinde açılan ‘Robot Love’ (robotlove.nl) sergisini, ekim sonu soğuğuna aldırış etmeksizin, genci yaşlısıyla, yüzlerce, binlerce kişi geziyor. Kentin sanayi ve tasarım bölgesinde, 17’ncisi yapılan Hollanda Tasarım Haftası ve kapsadığı yüzlerce tür ve derde deva icada rastlanan bu yoğun, baştan çıkarıcı, labirentimsi sergi, insanların insanlaştırmaya çalıştıkça kendilerine yabancılaştırdığı yapay zekâlı ‘varlık’ları, türlü yönlerden büyüteç altına alıyor.

‘Teninizin altına işleyen sergi’ sloganı ile, 15 Eylül’den 2 Aralık’a değin izlenen etkinlik, vaktiyle Hollanda’nın ulusal sembolü ineklerin sütünün üretildiği eski Eindhoven Campina Melkfabriek kompleksinde, içinize işleyen soğuktan eski fabrikaya girilerek, en az üç saatte izleniyor. Tasarım haftasına paralel mezuniyet sergileri ve yüzlerce türlü projelerin pavyonlarına komşu bu sergiye, kucağındaki bebeği ile dişil bir robotun yer aldığı çarpıcı bir afiş ve kışkırtan türevleri refakat ediyor. ‘Sorumlu Aşk’, ‘Dahil Olunan Zekâ’ ve ‘Robot Seksi’ gibi başlıkları da içeren sergi, 50’ye yakın uluslararası sanatçıyı buluşturuyor. Serginin hediyelik eşyaları arasında, robot seksinin daha güvenli olduğu iddiasındaki, 2022’ye dek geçerli prezervatiflerden rozetlere, çantalardan kartpostallara, yok yok.

.

Aslında ilk kez, geçen yılki Hollanda Tasarım Günleri Dünya Tasarım etkinliği halinde kamuoyu ile paylaşılan ‘Robot Aşkı’nda daha önce de kapsamlı sergilere imza atmış olan Niet Normaal Vakfı’nın emeği bulunuyor. Girişimin dördüncü büyük ölçekli bu sergisinde, Türkiye’den de Server Demirtaş, Pınar Yoldaş ve Almanya’da yaşayıp çalışan sanatçı Funda Gül Özcan’ın adları geçiyor. Demirtaş sergide ağzına geleni ifade etmeye çalışan üç robotik forma hayat vermeye çalışırken, Özcan’ın yapıtı, kara bir ütopyaya ama aslında günümüzdeki anomi ve yabancılaşma hastalığına tutulmuş iki, üç, hatta dört boyutlu bir laboratuvara yaklaşıyor. Yoldaş ise dijital bir kedi karakterin bıktıran gönüllü kulluk tümcelerini neredeyse alt kültürün üzerimize kustuğu bir bilinçaltı manifestosu gibi deviriyor. Cevaplardan ziyade, saçtığı soruları ile tartışma yaratan, böcek masörler için ziyaretçilerin kuyruk olduğu, sanal âlem gözlükleriyle insana gözünü geleceğe daha bir dört açtıran çalışmada, küratörlüğü Bayan Ine Gevers üstleniyor. Özel kitabının metinlerinden birinde dostu Margaret Atwood’un konuya ilişkin fikirlerinin de yer aldığı bu projeye, çağdaş sanatta öne çıkan Hito Steyerl, Gill Baldwin, Pierre Huyghe, Philippe Parreno ve Army of Love gibi isim ve oluşumlar da katılıyor.

İnsan olmak veya olmamak arasında gidip gelenler hakkında bir sergi, ‘Robot Love’ sergisi. Canlı ve cansızı, birbirlerini taklit ede ede birbirlerine dönüşenleri, olanca varoluş mücadeleleriyle sahaya indiriyor. Robotu insana, insanı robota kırdırıp, kimin köle, kimin efendi olduğunu bir daha sınıyor. Yeri geldiğinde teknolojinin insana zoraki ve artık bize iyice dramatik gelen bağımlılığını, yeri geldiğinde ise insanın teknoloji uğruna insanlığını kapı önüne nasıl koyabildiğini, kolumuzdaki saati, elimizdeki telefonu bize küstürecek denli acımasızca tartışıyor.

İzmir Büyük Efes Sanat Koleksiyonu, Eindhoven Van Abbemuseum, New York Andrew Kreps Galerisi ve Utrecht Merkez Müzesi gibi bir çok kaynaktan, farklı tarihlerde ve tekniklerde eserlerin derlendiği proje, etkinliği Tahran ve İstanbul’a da taşıma hayalindeki küratör Gevers’e göre “Yapay zekâ ve robotların gündeme geldiği bir sırada ‘insan’ olmayı tartışarak, onlarla, makineler ile kurduğumuz bu ilişki esnasında belli tayin edici vasıfları nasıl korumamız gerektiğini” mesele ediniyor.

Giderek şaşırtıcı ve ürkütücü bir seviyede ‘insanileşen’ robotlar, küratöre bakılırsa bir nevî ayna vazifesini de üstleniyor. Özellikle duygu, cinsellik gibi vasıfları cansız unsurlar üzerinden sanat ve teknoloji aracılığı ile tartışan bu serginin, geçtiğimiz günlerde Christie’s Müzayede Evi'nce yapılan bir etkinlikle çakışması da hayli manidar görünüyor.

Bilindiği gibi, Robbie Barrat isimli 19 yaşında bir yazılım uzmanının geliştirdiği yapay zekâ algoritmasını satın alıp geliştiren Obvious isimli bir Fransız sanat kolektifinin girişimi ile, on binlerce sanat resmi - portresi bilgisini ‘sindiren’ bir robotun mekanik olarak yaptığı ‘yeni’ ve melezler melezi, kurgu bilim eseri, ‘Edmond Belamy’ isimli bir Batılı erkek portresi, açılış fiyatı olan 7 ilâ 10 bin dolar yerine beklenenin çok üzerinde, yaklaşık 440 bin dolarlık bir rakama satılmıştı.

Mytenga Dolls, Seks robotu Robin

Bu yönüyle, ‘Robot Love’ sergisinde hafızanın sanat, tasarım, yaratıcılık ve gelecekle ilişkisini gündeme getiren eserler arasında, 2017 tarihli ‘Donmuş Beyin’ yerleştirmesi öne çıkıyor. Polonyalı Bartosz Seifert ve Litvanyalı Ieva Jakusa’nın ilgili projeleri, serginin tarihlerinden de aykırı olarak sadece 20-28 Ekim aralığında Eindhoven da konaklamış bulunuyor. Adıyla müsemma bu çalışma, “Eğer, kimliğimiz ve anılarımızı koruma imkânımız olsaydı ne olurdu?” sorusundan hareketle, 1976’dan günümüze zaten ABD’de yürürlükte olan, bir nevî geleceğe yatırım sayılabilecek ‘beden dondurma’ girişimini gündeme ve eleştiriye taşıyor.

Bina48, Stephanie Dinkins

Sergide yapıtlarıyla öne çıkan diğer çalışma ve isimler arasında ise, iki cep telefonu üzerinden bizi birbirimizle yüzleştirdiği ‘Sahiden Sihirli Bir An’ isimli yazılım ve etkileşimli yerleştirmesiyle İtalyan sanatçı Adam Basanta, bir ‘yetişkin oyuncak firması’ olan Mytenga Dolls’un Hollandaca konuşabilen seks robotu Robin ve Kıırooo isimli seks ürünleri kuruluşunun yapay orgazm cihazı ile, İngiliz Joey Holder’ın yabani dünya ve cinsellik dünyası arasındaki ürküten akrabalıkları dev bir tünelde sergilediği yerleştirmesi geliyor. Etkinlik, ABD’li Stephanie Dinkins’in Bina48 isimli bir yapay zeka ile karşılıklı dertleştiği videosu, Hollandalı ikili Maartre Dinkjstra ve Newk’in rahatsız eden çekicilikteki ‘Askıdaki Hareket’ yerleştirmesi ve İtalyan Donnarumma’nın bir eti lime lime eden robotik kolu gözümüzün önüne getirdiği ‘Amygdala’ isimli proje ile de güçleniyor.

Askıdaki Hareket, Maartre Dinkjstra ve Newk

Satın alır almaz ‘kişiselleştirdikçe’, mevcut yazılımlarını güncelledikçe hiç fark etmeden bireyler haline getirdiğimiz, kullandıkça birbirimize bağımlı hale geldiğimiz ‘cansız’ zekâlar, yorucu bir rekabetle, bizi hem insanlığımıza yaklaştırıyor, hem de ona ‘robota kaçasıya’ yabancılaştırıyor.

Belki bu yüzden an itibariyle, - en cinsiyetçi, ataerkil, ötekileştiren bakışla benim nezdimde en kılıbık robot, artık mutfak robotuymuş, en aktivist robot, bilakis hem işçi hem patron şizofrenisinde sıkışmış olan kendi kendimizmişiz gibi geliyor.