
Fırsattan 'istif'ade: Bir Türkiye kolajı
İstanbul Bebek’teki Evin Sanat Galerisi, ressam ve akademisyen, bağımsız ve güncel Hafriyat sanat topluluğu eski kurucu – üyesi, ‘Doktor’ Hakan Gürsoytrak’ın yapıtlarını bir araya taşıyan özel bir yayın hazırladı.
Sanatçının 26 Nisan -26 Mayıs 2018 tarihleri arasında sunduğu, ‘İstif’ sergisine ait özel yayında, kendisinin çoğu ‘İsimsiz’, mukavva üzerine 2018 tarihli kolaj yapıtları kayda geçerken, bu çalışmalara Gürsoytrak ile Osman Nuri İyem ve Ece Balcıoğlu’nun da metinleri refakat etti.
Bunlar arasında ağırlığı, elbette ‘Doktor’un ‘İstifra’ başlıklı yazısı çekiyordu. Kolajların, ferah ve özgür bir yerleştirme ve çerçeveleme ile sergilendiği, benim de izleme fırsatını yakaladığım bu ‘kafası, gönlü güzel’ serginin, Türkçe ve (yine eski bir Hafriyat ‘amelesi’, Nâzım Dikbaş tercümesiyle) İngilizce basılmış böylesi bir yayın ve okuma bütününe dönüştürülmesi, çok yerinde ve gerekli göründü.

İstif sergisinden kolaj
Özellikle de bu eserlere, Türkiye’nin başucunda duran kitlesel ‘istif’ eylemi, seçim atmosferini kattığımızda, bu kolajlar, kafamda ve gönlümde sürekli biçim, anlam ve değer dönüştürdüler de denebilir. Serginin de, kitabın da adı ‘İstif’ti. Bir yanıyla Türkiye gibi, bir çoğumuzun hiç istifini bozmadan yaşadığı, ancak maddî manevî menfaatimize dokunulduğu zaman ses çıkardığımız bir coğrafyada, bu kolajlar, bakarken neyi görmez hale geldiğimiz veya getirildiğimizi ya da neyi başucumuza asarken, neyi ayaklar altına almak konusundaki basiretsizliğimizi, beceriksizlik ve vizyonsuzluğumuzu da, olabilecek en masum ve anarşik halde, kupkuru, kaskatı, ‘leş-i-güzel’ kolajlarla önümüze koyuyordu.

İstif
Bir yanıyla çocukluğumuzda önümüze konulan ahşap geometrik oyuncak formlarının, binbir olasılık ve biçimli lego’ların ya da düpedüz, sokakta bulup ‘değer’ ve ‘anlam’landırdığımız, özneleştirdiğimiz tüm nesnelerin, hayal güçlerimize ettiği neyse, ‘İstif’ sergisinde de aynı çocuksu bağımsız his ve omuz omuzalık ile mevzubahisti. Bu yüzden tüm eserlere de yukarıda üzerini biraz eşelemeye çalıştığım ilgili – akraba okumalar refakatinde bakabiliyor olmayı manâlı buldum.
Nitekim, Hakan Gürsoytrak da ibretlik metninde sözü Fransız şair, yazar ve düşünür Paul Valery’e yaslayarak, şöyle konuşuyordu: “…’Zavallı nesne, gezerken bulduğum bir şey, kurmakla tanımak arasında bölünen düşüncenin başlangıcı olmuştu.’ Bu seride, atık malzemeler kullanıldı. Bunların bir kısmı oradan, buradan, sokaktan toplandı, bazıları ise, tüketilen mallar, malların ambalajları, paketleri. Basit, yalın, sade biçimleri olan şeyler, nesneler. Sıradan, bildik, gündelik şeyler, herkesin elinden gelip, geçen, geçmiş olan detaylar…”
Gürsoytrak, lezzetinden bitirmek istemeyeceğiniz demli metninde çok önemli bir vurguda daha bulunuyordu: “…Muhayyilenin, yani hayal gücünün, söz konusu edilen müdahalesi, bu serinin ilgi odağındadır.”
Sanatçının ‘İstif’lediği imgeler, hayat matematiğinden çakan ‘bağzı’larımız için, soyut birer muhasebe dökümü kadar yoğun olabildiği gibi, günümüzün ‘Drone’atik, Google’gillere haiz ‘uydu’ kuşbakışlığına da sahipti.
Kendisi buna katılır katılmaz, bilemiyorum ama, içi boşaltılmış gri konut yığınlarına, gittikçe duyarsızlaştığımız, çarpık kentleşmeyle adeta tüm sinizmiyle ve umarsızlığı, duyarsızlığıyla rekabet eden, içler acısı görsel değeriyle utanç vericileşen ölüm toplu konutlarına, yani mezarlıklara bile adeta gönderme yapar bir halleri vardı bu kolajların. Kimi birer ‘enteryör’/’iç mekân’ hayaletine, kimiyse hiyerarşi, duygu ve değer gibi kavramları görsellikte sınayan birer dilsiz imtihan kâğıdına dönüşmüş gibiydi.
Bir şey ne zaman değer kazanır, ne zaman kaybederdi? Bir şeye baktığımız zaman, ille de baktığımız şeyin karşısına aldığı öteki şey ile ilişkisinde herhangi bir alışveriş zorunluluğu, yükümlülüğünden söz edilebilir miydi? İmge, izleyenine ne derece yabancılaşma veya onu ne derece sahiplenme hakkına sahipti ? Bunu yaparken aynı imge, ‘yaratıcı’sından dahi bağımsızlaşmayı, ne kadar becerebilmişti? Gürsoytrak’ın ‘istif’lediği kolajlarda, travmatik ve gayrimeşru bir ruhsal mimarinin de nefesi gizliydi sanki. Sıkışık, dengesiz, teklifsiz, ama tam da bu pozisyonunun uçuculuğu yönüyle kendi ‘kişiliksizlik’ kişiliğinin ayırdında ve bunun iktidarının farkında, berduş, eczane nöbetçiliğinde bıkkın bir istifti gözümüzdeki. Unutkan ama yine de grafik hiyerarşinin, dünyevî olandan soyutlanıp, ıstırap çekilerek edinilenin verilmekte olan farkındalık kavgasının delilleriydi, Gürsoytrak’ın istifade ederek, ‘İstifra’ başlığı altında bu yayında, ya da sergisinde bize sevk ettiği.

Hakan Gürsoytrak
Tabii: Rûya gelişigüzelliği, bu ‘İstif’in neredeyse kavramsal ‘sim’i gibiydi. Kalıcı ve geçici olanın menfî rekabetiydi, izlediğimiz bu kolajların bukalemunsu, her an kendine ihanete hazır ‘ten’indeki. Keza, Osman Nuri İyem’in de dediği gibi: “…Gürsoytrak, yıllarca yaptığı istifin, istifi ile karşımızda. 101 adet, küçük birer camekân-coğrafya…”
‘Hakan Gürsoytrak sanatı’nın neredeyse kan grubu gibi özdeşleşmiş ‘ironi’si, yaratıcının dünya ile, hatta çokça kendiyle dahi herhangi bir nimet uğruna uzlaşmak istemezliği ve yapıtlarındaki şizofrenik algı – aktarım bereketiyle de tabir edilebilir miydi peki ? Bu imgelerin ele geçmezlikleriyle birbirleri arasında ürettikleri anlam imecesi, bu evren-projenin içine adeta iltica etmemizi düşletecek ötekiliğine bir parça tarif getirebilir miydi?
Hadi tüm bu laf kalabalığını geçtim: Her şey ille de tariflenmek zorunda mıydı ki?
Bir şeyi yeniden yapmak için, mevcut olana da – her seferinde aynı koşulsuzluk ve önyargısızlıkla – yeniden bakmak ve onu böyle devralmak… İşbu sergi – yayının bize devrimci bir çocuksulukla fısıldadığı önemli bir tembih olarak kayda geçirilemez miydi?
Yine, ‘Doktor’u dinleyelim: “…Hayallerin üzerinden, gerçeğe bir dönüş yapılırsa şayet: Bu nesnelerin, biçimler olarak bahsi geçenlerin bir o kadar da biçimsiz oldukları, el değmiş, kirlenmiş, yağlanmış, kırılmış bilinir, bilinmez şeyler; tesadüfî ve mütevazı; çıkma, yama ve omurgasız; çer ve çöp, atık, kullanılmış, yeniden dönüşememiş, ‘trash’ ve ‘junk’ oldukları görülür… Tırt’tır bunlar. Zaman içinde de değişecek, dönüşerek solacak şeylerdir. Biçare kendileri atıl olmadan evvel, içlerinde kıymetli hazineleri saklamışlar: Kendi güzelliklerinden içindeki kıymetlinin değerine, değer katmışlardır. O halde, dimağlardaki hafıza coğrafyalarında dolaşarak, gerçekliğin nasıl olup da çok okumalı, çok anlamlı olabildiğine ve hemen peşi sıra ‘değer’in ve değerli olanın ne olduğu sorularına yönelebiliriz…Her ne kadar, tesadüfî öğeler taşıyor olsalar da, her tertip gibi, bunlar da birer kurgudurlar. Seyirci, kendi imgeleminde kurduğu coğrafyalar üzerinden bu işlere dair kendi okumalarını yapacaktır.”
Hepsini geçtim, Gürsoytrak’ın sanatındaki avangart – Dadaist tavrı da burada anmamak, ayıp olur. Bu kolajlarda, ilgili sanatın ‘Merz’ akımıyla tarihe mal olmuş ‘baba’larından Kurt Schwitters’ın da şifalı ‘tükürüğü’ hissedilmiyor değil. Anımsayalım: Schwitters (1887-1948), ‘her şeyin’ bir sanat malzemesi olacağını söylemiş ve kolaj ile, en ‘saf hali’ yakalayabileceğine inanmıştı. Malzemelerin her birine eşit önem veren sanatçı, bu duruşunu da bir keresinde, “Boya veya bir tren bileti benim için eşit önemde malzemedir” ifadesiyle somutlaştırmıştı. Schwitters’ın sanat görüşü öylesine ‘özgün’ ve dobraydı ki, yine bir seferinde de (Sanat Karavanı isimli blog’dan aktararak söylersek,) “Sanatçının tükürdüğü her şey sanattır” diye, sanatçının gereksindiği özgürlüğe atfettiği tarihsel bir cümle dahi kullanmıştı. Tükürük ve sanat ilişkisinin Türkiye’deki öyküsü ise, zaten yine malûmumuz, o yüzden ona burada yine girmeyelim… Yine, her şeyin sanat olacağı iddiasını, ilerideki yıllarda Joseph Beuys ile Andy Warhol ve Ai Weiwei gibi sanatçıların da tekrarlamış olduklarını, burada kayda geçmiş olalım…

Hakan Gürsoytrak’ın İstif sergisinden kolaj
Hakan Gürsoytrak’ın İstif kitabının ön kapağında, atık bir kâğıdı tutan el grafiği, arka kapağında ise ‘Fabrika Depo Palet Dizilimi’ ibaresi refakatinde, soluk mor pötikareli bir yönerge-grafik tembih var. Her sıraya 13 koli, istif sayısı, 11 sıra yazılı. Hani sanırsınız, yaklaşan referandum sonuç grafiklerini temsil eden bir ‘kâhin-imge’.
Tam da bu detaylar, bana niçin bu sergiden büyük bir keyif ve feyz aldığımı daha berrak bir şekilde hissettiriyor aslında. Yaklaşan Türkiye seçimlerinde her oy sandığı da, birbirinden bambaşka ‘kâğıt’ benliklerin yeniden ‘geri dönüştürülecek’ kaderlerinin çerçeve/evi olarak alınabilir, pekalâ. Bizler, teker teker ve birbirinden apayrı, özgün ve totaliter denetimden hür bireyler olarak, bu kolajların yine hem özneleri, hem nesneleri olabilir ve ortaya bu kez de benzersiz bir kolajlar kolajı çıkarabilir miyiz?
Bu kitap ve sergideki kolajları asıl zenginleştirenin, onları tüm sıradanlıklarıyla değerli atfedip, oldukları gibi kabul eden, yan yana getiren ve çeşitliliklerinden ötürü birbirlerini değerli kılan tek tipleşmemiş tercih ve varoluş imkânları olduğunu hissediyorum. Bu da sanatçının dünya görüşünün bir tabiri olarak alınabilir sanıyorum.
Bu kitlesel ‘İstif’teki basit kâğıtlar / seçim bölgeleri / mahalleler / beldeler belki de oy pusulalarının ta kendileri olarak, her birimizin vereceği oyların bize göstereceği engin ebattaki demokrasi kolajının, tüm özgür iradesiyle dünyayı yeniden anlamlı kılacağına, koşulsuz güveniyorum.
Yoksa, bu kolajlara baktığımda, bir ‘yapım aşaması’ değil, ama yıkımın ta kendisini görüyor olurdum. Bu yüzden de, en azından 24 Haziran’a kadar, bu kolajlar kolajına ‘bu güzel kafayla’ bakma hakkımı sizlerle birlikte, umut ve neşe içinde kullanıyorum.
Bilgi: http://www.evin-art.com/exhibitions/194-hakan-gursoytrak-solo-exhibitionhttp://www.evin-art.com/exhibitions/194-hakan-gursoytrak-solo-exhibition
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Gözaltına alınan dünyaya şahadet
Alpay Aksayar'ın 'Ve Sonrası' isimli sergisi, İstanbul Galatasaray'daki rh+ Artproject'te 8 Mart'a dek açık. Sergideki her üç bölüm de, aynı hikâyenin farklı parçalarını, bir yap-boz gibi önümüze bırakıyor. Eserler, karşımızda kendilerini önce yapıyor, daha sonra bozulup geri çekiliyor ve sizi kendi önyargılarınızla yüzleştiriyor.
Çukurcuma kalkışlı mor bir tren seferi
C.A.M. Galeri'de sekiz uluslararası sanatçıyı bir araya getiren 'Her Story' sergisi, çok duraklı bir tren yolculuğu boyunca, içki, kahve, sigara ve artık daha ne ararsanız, onun çakır keyifliğiyle okuduğunuz, evrensel, renkli bir öykü seçkisini andırıyor.
Pamuk'tan İstanbul balkonunda 'güzellik nöbeti'
Orhan Pamuk, İstanbul'daki evinin balkonundan geçip, objektifine binlerce 'an' olarak konan hayatı, yaklaşık altı aylık bir süzgeçten geçirdikten sonra, yine aynı kentte ve özel bir kitap eşliğinde sergiliyor. Yayıncı ve küratörü Gerhard Stiedl imzalı 'Balkon' kitabı ve sergisi için basın ve kamuoyu ile buluşan Pamuk, "Fotoğraf çekmek dürtülerimizden biri ve kaydetmek, saklamak, müze tarzı muhafaza etmek gibi bir endişe de var tabii fotoğrafçılıkta. Onun için, fotoğrafı geçici bir şey gibi görmüyorum. Hatta kâğıda basılmış fotoğraf, en kalıcı şeylerden biri. Biz, güzellik düşledik, küratör de süze süze, daha da güzel yaptı" ifadesini kullanıyor.
Cennet ve cehennemin kortunda bir unvan maçı
Yuşa Yalçıntaş'ın ikinci kişisel sergisi Yuka, tenis kortu formu ve akıl ve ritüellere dayalı nice imajı buluşturan kışkırtıcı yaklaşımıyla 2 Mart'a değin İstanbul Karaköy'deki Pi Artworks'de. Sanatçı, serginin 'akla' hizmet ettiğini ve yaşanılan deneyimin, bu estetik ve kültürel tenis 'maçı'nın da neticesini tayin edeceğini vurguluyor.
Müzelik kültürel çözülmeler
Yapıtlarını İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ermenistan gibi coğrafyalarda da üretip sergilemiş Benji Boyadgian'ın sanat anlayışı, güncel olanın muğlaklığının ürettiği her yer ve zamanda oluş yanılsamasını, mümkün olan en nazik marazları ile, sakince önümüze koyuyor. İstanbul'daki Öktem Aykut galerisinde ilk kez kişisel sergi açan sanatçının iki yapıtı, İstanbul Modern koleksiyonuna alındı.
Tamtakır hayat kasasının sevimli hayaletleri
Çocuklara rezil olmamak adına, Kasa Galeri'de yer alan 'Başka Gün Başka Hayat' isimli sergiden sağ ve masum halde çıkabilmeniz, asıl sizin kendi içinizdeki çocuğa gösterdiğiniz ya da bundan böyle gösterebileceğiniz olası yaklaşıma tavizsiz düzeyde bağımlı.
Umuda Sebat için, 23,5 Nisan'ı bekleyin
Hrant Dink Vakfı, Hrant Dink Hafıza Mekânı'nın oluşum detaylarını arşivsel değerde bir rapor refakatinde kamuoyu ile paylaştı. Açılışı için nisan ayının düşünüldüğü hafıza mekânı, Agos gazetesinin İstanbul Şişli'deki tarihi Sebat Apartmanı'nda yer alan eski ofisinde şekilleniyor. Sarkis'in 'Acılara dair bir pırlanta'sıyla da taçlanacak merkez adını Dink'in 23 yıl evvel yazdığı, halklar arası umut ve şifa yüklü, gelecek kuşaklara sevgiyle bakan bir köşe yazısından alıyor.
Koşulsuz sevginin asırlık İlhan kaynağı
Toprak, ağaç, İstanbul, çiçek, yosun, kadın, güneş, ay ve deniz parfümlü bir sergi, İlhan Berk'in 100'üncü yıl yaş günü sergisi. Bu sergi özelinde, gerek imgeler ve gerekse kelimelerle dolu, koşulsuz sevginin asırlık İlhan kaynağından içmeniz için sayılı günler kaldı.
Dubai'nin 'Küresel Köy'ü: Tek gecede 1001 gece
Birleşik Arap Emirlikleri'ne bağlı Dubai'de yer alan 'Küresel Köy', ziyaretçilerine gerçek ötesi vaatleri ve sıkı yönetime taş çıkaran sözde 'gezi’ özgürlüğü ile insanı adeta evinde hissettiriyor. Öyle ki, Paris'ten İstanbul'a, Londra'dan Afganistan'a bir çok noktaya adım attığınız bu Truman Show misali âlemde 1001 gece masalları, tek gecelik bir küresel maval yığınına dönüşüyor.
21'inci yüzyıl İslâm sanatını nasıl biliriz?
Birleşik Arap Emirlikleri'nin yedi parçasından Şarca'da, 'Ufuk' teması ile 21'incisi düzenlenen uluslararası 'İslâm Sanatları Festivali' başladı. Gülay Semercioğlu'nun yalın, kadınsı ve güncel motiflerinin yanında Türk kaligrafi ustalarıyla ayrıca değerlenen etkinlik, 19 Ocak'a dek sürecek. Festival Japonya'dan ABD'ye, Suudî Arabistan'dan Brezilya'ya onlarca ismin çağdaş yapıtları üzerinden, dünyada yaşatılan 'İslâm sanatı' tabirine dair yeni önermelerde bulunuyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün insanlık 'depo'sundakiler
70'inci yıldönümü kutlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 'Büyük Resim' temalı sergi ile Tophane'deki Depo'da. Uluslararası Af Örgütü'nün düzenlediği etkinlikte, İnsan haklarının dünya ile Türkiye'ye çeşitli yansımalarını konu edinen ve aralarında mahpus sanatçıların da yer aldığı, 20'nin üzerinde isim bir arada.
Hrant Dink Vakfı’ndan sürpriz: Ermenistan’da çağdaş sanat
SSCB dönemi ve sonrası Ermenistan’da oluşan kültür hareketleri, genç akademisyen ve yazar Dr. Angela Harutyunyan’ın sunumu eşliğinde önceki akşam Hrant Dink Vakfı Anarad Hığutyun Binası’nda masaya yatırıldı. Ermeni kültür varlıklarıyla Sivas, Adana ve Develi gibi örnekler üzerinden Türkiye’deki izleri AB’nin desteğiyle kitaplaştırarak kalıcılaştıran vakıf, ‘Ermenistan’da çağdaş sanat’ı çeşitli konuk ve başlıklarla yıl sonuna dek İstanbul’a taşımaya da devam edecek.
'Başka türlü bir şey'lerin misafirhanesi
Çelenk Bafra küratörlüğünde Zilberman Galeri'de 2 Şubat'a dek yer alan 'Yeryüzünde Bir Sürgün' sergisi, dört uluslararası sanatçının Berlin, Suriye ve İstanbul özeline sindirdiği estetik, sosyal ve psikolojik tanıklıkları derliyor. Hayat ve dünyadan her daim 'başka türlü bir şey' isteyenleri İstiklal Caddesi'ndeki tarihi Mısır Apartımanı'nda buluşturan serginin yaslandığı iki değerli kalem, etkinliğe ismini de veren Brezilyalı Juan Goytisolo ve sürgünlükten ne yaşarken, ne de yazarken asla taviz vermemiş Tezer Özlü.
Ütopya kaçıyor, distopya kovalıyor
Maslak'taki Elgiz Müzesi'nde Ocak 2019'a dek açık kalacak 'Kaynak olarak ütopya ' sergisi, sekiz sanatçının tanıklığı ile geleceğin umut izlerini arıyor. Günümüze cesaretle bakan gerçekçi ve yer yer 'inanılmaz sahicilikteki' yapıtlar ile sergide adeta ütopya kaçtıkça distopya onu kovalıyor.
Paris Ekolü’nün İstanbullu son üyesine veda
İstanbul doğumlu çok yönlü çağdaş sanatçı Albert Bitran, 9 Kasım'da Paris'te yaşama veda etti. Resim, heykel ve seramik sanatçısı, baskı resim ve gravür ustası Bitran ile, 'Paris Ekolü' olarak tanınan ve İstanbul'dan Paris'e göçen sanatçıların tamamı da anıları ve eserleriyle, sonsuzlukta tekrar buluşmuş oluyor.
Sanatta 'Angara Havası': Güneşli, parçalı bulutlu
Galeri Nev'deki Eda Gecikmez, Siyah Beyaz'daki Ahmet Oran, Kova Art Space'deki Videokamp ve CerModern'deki Eren Eyüboğlu sergileriyle, sanatta da 'Angara Havası' güneşli, parçalı bulutlu. Salt'ın faaliyetleriyle de düşünüldüğünde Ankara, aydınlığını her zevk, bakış ve derinliğe göre yaymaya devam ediyor.
Orhan vs. Cem vs. Çetin vs.: Çekiyor, okuyor, anlatıyor
Kendini 'fotoğrafçı vs.,' olarak tarifleyen akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Orhan Cem Çetin'in iki kitabı, 'Bedava Gergedan' ile 'Tut', Fil Yayınları etiketiyle raflarda. Çetin'le Evin Sanat Galerisi'nde Eda Yiğit küratörlüğü ile henüz sona eren 'Sahne Arkası'nın arkasından konuştuk
Sen bizi bırak da 'insanlığını güncelle' diyenler
Eindhoven’daki eski bir süt fabrikasında açılan ‘Robot Aşkı’ sergisine ilgi büyük. 50’ye yakın sanatçının katıldığı, türlü disiplin ve ülkelerdeki çalışmaları buluşturan, Türkiye’den de üç isme yer veren labirentimsi sergi, insanların insanlaştırmaya çalıştıkça kendilerine yabancılaştırdığı yapay zekâlı ‘varlık’ları, türlü yönlerden büyüteç altına alıyor.
Hayy anasını! Güncel sanat da İzmir'e göçüyor
Batman, Diyarbakır ve Berlin'den iki nesil uluslararası güncel sanatçı, İzmir Kemeraltı'ndaki tarihi bir handa yer alan Hayy'da konaklıyor. İsmini 'Hayat'tan alan bu 'Açık Alan'ı Ayşe Gür ve Saliha Yavuz kurdu. Hayy'ın açılış sergisi, 23 Kasım'a dek izleniyor. Adem Bulut, Barış Eviz ve çağdaş Alman sanat ekolü Hito Steyerl'i buluşturan, Monitor (İzmir), Loading (Diyarbakır) ve Kültür İçin Alan (İstanbul) destekli sergide, küratör Nursaç Sargon'un imzası var.
Galerilerde kalabalık sezonu
İstanbul'un pek çok noktasında izlenen kültür projeleri, hiç de öyle kapıdan bakılıp sadece not alınıp geçilmeyecek özgünlük, derinlik ve içerikleriyle göz dolduruyor. Boğaz'daki balık sezonu bereketiyle rekabet edercesine, galerilerde bariz bir kalabalık artışına vesile olan bu şaşırtıcı, derin sergilerden uğranılası bir kısmını sizler için derlemek istedik.
Çağdaş sanatın konkordato atmosferi
Sanatın bağımsızlığı ve ifade özgürlüğünü 'güvence' altında tutmak, ondan maddî, sembolik prestije yönelik menfaat sağlayanların iradesinde. Keza daha baştan, şapkayı önümüze koyalım: Bundan, sanat eleştirisi de nasibini alıyor veya âmiyane tabirle, işine geldiğince 'nasipleniyor'.
1001 Gece masaldan fazlası
Arkas Sanat Merkezi'nin yıl başına kadar İzmir'e taşıdığı '1001 Gece' sergisi, Fransız yazar Antoine Galland'ın dünyaya mal ettiği ünlü edebî yapıtın kültür ve sanattaki yansımalarını bir araya taşıyor. Ücretsiz serginin çocuklara da, büyüklere de anlatacağı çok sayıda masal olduğu kadar, Oryantalizm meselesi üzerinden aktaracağı ibretlik gerçekler de mevcut
Cihangir'de bir dairenin tersine Türkiye manzarası
Osman Bozkut'un Daire sanat galerisinde açtığı 'Tersine Dünya' sergisi, gerçeküstü Türkiye'ye 'Tersine Dünya' olarak bakmayı öneriyor. Bozkurt, "Herkesin bir pozisyon aldığı ve gördüğü bir şey var ve doğrunun da o olduğunu düşünüyor. Fotoğraf da aynı şekilde düşünüyor" diyor.
Umutla demokrasiyi bekleyen adam
Uluslararası Hrant Dink ödülünün bu yılki sahibi Çelikkan: 20'nci yüzyılda insan hakları hareketi yükselir ve gelişirken, genellikle baskı ve ihlaller, çoğunlukla askerî diktatörlükler eliyle yapılıyordu. Şimdi ise seçilmiş hükümetler eliyle yapılıyor. Bu da tabii, hak mücadelesi ile demokrasi ve demokratik değerler arasında bir gerilim yaratabiliyor. Dolayısıyla dünya için yeni bir durum bu...
Kadraj Doğu'dan yükselir
Akademisyen, fotoğraf sanatçısı Murat Germen'in 'kesit retrospektif' yaklaşımıyla ortaya koyduğu 'Fotoğrafın Türlü Halleri', 31 Mart'a değin Mardin Sakıp Sabancı Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi'nde. Fotoğrafın içeriği, misyonu ve kimyası üzerine pek çok soru ve yanıtı barındıran 52 ayrı eseri bir araya getiren etkinlik, Germen'in daha önce izlenmemiş yapıtlarını içeriyor.
Geleceğe demokrasi cilâsı: Arkeoloji
Alman Arkeoloji Enstitüsü, göçmen konumundaki Suriyeli arkeologların ülkelerindeki kültürel mirası kayıt altına almak üzere iki yıldır özel bir proje yürütüyor. Biri kadın beş kişinin ScOP kod isimli burs programındaki birbirinden özgün projeleri için Münih'ten İstanbul ve Halep'e uzanan geniş bir coğrafya söz konusu iken, girişimin tanıtımı geçen hafta başında, İstanbul'da gerçekleşti.
Yeni sezona girerken ajandalar da açılıyor
Sanat sezonu, artan davet ve programlarla hareketlilik göstermeye başladı. Ajandaları önceden doldurmak olası trafik sıkışıklıkları için birebir diyerek, elimizdekileri yoklamak istedik.
Aklı havada, gözü yerde sözcükler
SALT'ın dört yıl önce İstanbul ve Ankara'da sergileyip, Sezin Romi ve Duygu Demir editörlüğünde kitaplaştırdığı İsmail Saray projesi 'İngiltere'den Sevgilerle', Türkiye'deki geri dönüşsüz beyin göçü nedeniyle kültür sanat figürleri ile emeğinin yurt içi ve dışında maruz kaldığı düşündürücü akıbet adına, sonuçlarıyla da ele alınması gereken bir vaka.
Sonsuzluk endeksi: 5 milyon 607 bin 249
Türkiye tarihinin belki de en büyük ekonomik çalkantısını yaşadığımız, herkesin gözünü sayılardan alamadığı günlerdeyiz. Sanatın da sayılarla alıp veremediği oluyor elbette ve bunu bambaşka niyetlerle, en iyi dert edinenlerden biri de, eserleriyle İstanbul'a da gelen Roman Opalka'ydı.
Berger ve Demirel'in zaman bohçası
Görüntü ve metinlerin birbiri içinden rahatça geçebildiği, tıpkı zamanın kendisi gibi ileri geri, kafanıza estiğince sarabildiğiniz bir bohça, 'Saat Kaç?' kitabı. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ve İtalyan küratör - çevirmen Maria Nadotti'nin hazırladığı kitap, John Berger'in Ocak 2017'deki ölümünden önce, çizer Selçuk Demirel ile tasarladıkları bir çalışmaya dayanıyor.
Bulutlar Boğaz derdinde
Heykeltıraş Seyhun Topuz, dostu ve meslektaşı Kuzgun Acar anısına, bulutları çağrıştıran dokuz parçalık büyük bir açık hava eserini Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nin Fıstıklı Terası'na konuşladı. Temelini vaktiyle Sabancı Müzesi'nde de izlenen, Acar'ın İMÇ'deki 'Kuşlar'ından alan proje, her yıl bir başka sanatçının heykel düzenlemesi ile güncellenerek gelenekselleşecek.
Hayat kadrajının Simurg'u: Bischof
Magnum Fotoğraf Ajansı kurucu üyelerinden, daha 38 yaşında hayata veda eden Werner Bischof'un insanlık kadrajları, Leica Gallery İstanbul'da sergileniyor. Sanatçının yönetmen oğlu Marco Bischof, Ara Güler'in de açılışına katıldığı sergi hakkında konuşurken, "Bugünlerde birçok fotoğrafçı var, sadece güzel resimler çekiyorlar. Ancak, burada çok çok az mesaj edinebiliyoruz. Oysa babamın fotoğraflarında, son derece kuvvetli bir insanlık mesajını almak olası" diyor.
36 yaşındaki 'Günümüz Sanatçıları'
Berlinli sanat tarihçi ve küratör Nadim Samman'ın Akbank Sanat'ta düzenlediği 'Akbank 36'ncı Günümüz Sanatçıları Ödülü' sergisi, 28 Temmuz'a dek izlenecek. Sergi ödül töreninde konuşan ödül seçici kurulu üyesi, Prof. Hasan Bülent Kahraman, 'Doğa bitiyor' mesajı verirken, Türkiye'de özellikle şu soru akla geliyor: Ya sanatın doğası, o ne âlemde?
Cappadox'taki sessizliğin yankısı
John Cage'in 'sessizlik' içeren 1952 tarihli modern klasiği 4' 33'' e yaslanan müzik, çağdaş sanat ve gastronomi ile kültür turizmi girişimi Cappadox, 9 Temmuz'a kadar Ortahisar Balkanderesi Vadisi'ndeki yapıtlara ev sahipliği yapmayı sürdürüyor. Fulya Erdemci ve sağ kolu Ilgın Deniz Akseloğlu küratörlüğündeki girişim, bugüne kadar yapılan dört etkinliğin aşılmayı bekleyen standartlarını geleceğe bırakıyor
'Ölüme ne iyi gelir' diyen üç kişiyle baş başa...
Fotoğrafçı Alp Sime, imgebilimci, akademisyen Zeynep Sayın ve sanatçı İhsan Oturmak, İstanbul Karaköy'de Karavil Contemporary'nin Galata Rum Okulu ile düzenlediği 'Ölüme Ne İyi Gelir' sergisi için buluştu. 23 Haziran'a değin sürecek sergi üzerine biz de kendileriyle buluşarak sesler, suretler ve nesnelerin ölüm dersine sanat ve ürettiği kavramlar üzerinden çalıştığı bu ilginç tecrübeyi hep birlikte konuştuk
Mecazî mekânda sanat, savaş ve barış
Pınar Öğrenci ve Minou Norouzi'nin İstanbul Tophane'deki MARSİstanbul'da hazırladıkları dokuz kişilik 'Mecazî Mekân' sergisi bugün bitiyor. Sergi, ulus devlet ve modern toplumun inşa edildiği Birinci Dünya Savaşı'ndan günümüze uzanarak, birçok muhalif harekete sahne olmuş Atina, Kahire, Halep, Tahran ve İzmir gibi farklı şehirlerden, mekânsal hikâyeler aktarıyor. Sergiye, savaş teması üzerine konuştuğumuz Suriyeli soyut dışavurumcu ressam Aladdin Alhassoun da katılıyor.
'Boş odamız mevcuttur' diyebilmek
Ariel Sanat'taki Oda Projesi sergisi, hepimizin taşıdığı benlik evinde her daim bir odayı boş tutma olasılığı ve ihtiyacımızın altını, bireysel ve kolektif olarak çizen, bir anlamda varoluşun 'Oda Müziği'ni bestelemeye çalışan üç kadının çağrısını kalıcılaştırıyor.
Kırmızı Ev'in saçtığı yeşil ışıklar
Geçen haftanın gündem yaratan ve onlarca masum cana mal olmuş İsrail-Filistin geriliminin ardındaki insan hakları anlatısı, çağdaş sanat ve kültürde de önemli bir üretim ve yorum kaynağı. Paris, İstanbul, Beyrut ve Ramallah'ta, birbirinden farklı köken ve geçmişlerden isimlerce ortaya konulan eserlerde hep aynı niyetin, binbir yüz ve içerikli telaffuzu saklı gibi: Bir arada yaşama ve küresel barış umudu.
Bir buket sergi alır mısınız?
4'ncü Uluslararası Mardin Bienali yan etkinlikleri ve 'Counter-Bienal'iyle süredursun, İstanbul'un dört bir yanından da küratörlü, küratörsüz, kişisel veya tematik nice sergi, hani neredeyse 'bahar buketleri' gibi karşımıza çıkıyor
Mardin'de sanatsal 'OHAL': Ai Weiwei ve Bienal
Üç yıllık sessizlikten sonra 49 yıllığına tahsis edilen Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi'nde 4 Mayıs'ta açılan "Ai Weiwei Mardin'de" sergisi ile, aynı günlerde açılan 4'ncü Uluslararası Mardin Bienali, OHAL koşullarındaki Türkiye'de sanatın da 'OHAL'ini gözler önüne sermesi bakımından, insana 'OHAL' dedirtecek izlenim ve eleştirilere mesken yaratıyor.
Saklambaç oynamak isteyen, bu sergiye göz diksin
Başak Bugay'ın psikanalitik kuramları sanatın çağrışım dozu yüksek formlarıyla buluşturan "Saklanmak Keyiftir' sergisi, yapıtlarla izleyiciler arasında bitmeyen bir saklambaca davetiye çıkarıyor. Serginin sanat ve kültür tarihi üzerinden yapılan Zeynep Sayın imzalı okuması da cabası. Bugay'la, sergisini konuştuk.
Gerçeküstü bir adres: Dali Paris
Yılda 150 bin izleyiciyi selamlarken henüz iki hafta önce yenilenen 25 yıllık Dali Paris, 1930’lu yılllarda sevgilisi Gala ve dostu Paul Eluard vesilesiyle Montmartre’ı keşfeden ve burada Don Kişot serisinin ilk tohumlarını, bölgede gördüğü yeldeğirmenleri üzerinden atan ustaya saygı duruşu için, ideal ve gerçeküstü bir ziyaret mazereti
İzmir'in sergisinde çiçekler açar...
Dünyanın sonunu bekleyen tüm haberlere karşı, dünden bugüne birçok sanatçıyı içeren 125 tabloluk Türk izlenimcileri sergisi, Arkas Sanat Merkezi'yle İzmir'de. Etkinlik deyim yerindeyse dünkü İstanbul'u bugünkü İstanbul'dan bir nebze kaçırıp, ona İzmir'de hava aldıran bir nostalji ve ibret tecrübesi vadediyor.
İçinden 'hocalarca şey' geçen 'öğrenci sergisi'
Bu sergi, hayatta kazanılmak istenen bazı şeylerin ille de para ve rekabetle, kişileri yarış atına dönüştürme gayretiyle elde edilemeyeceğini, tüm coşkunluğu ve imece ruhuyla ispatlayan, anlatmak istediği hikâyelerden başkaca maddî manevi çıkarı olmayan, kooperatif bir imge / hayal tecrübesi. Tıpkı benzer umut, samimiyet ve ufuklarla daha önce ve halen düzenlenmekte olan nicesi gibi.
Sanatın kasası: Tamtakır hakikatin kumu
Sanatçı ve akademisyenler Elif Çelebi ve Çağrı Saray, siyasal ve ekonomik rant mağduru, 1'inci derece doğal SİT alanı İstanbul Validebağ Korusu üzerinden, Karaköy'deki Kasa Galeri'de 'Prevantoryum' sergisini düzenledi. İkili, 'olay yeri'nden elde ettikleri zihinsel ganimetten bizlere birtakım deliller savurup, kasanın kapısını da açık bırakıp firar eden bir çift sabıkalıdan farksız.
'Küçük Ofis Sanatı'nın kadın sanatçıları
Sanatçı Gümüş Özdeş'in 'Yecüc' başlıklı 'yıkım' desenleri, İstanbul Beyoğlu'ndaki İsveç Sarayı'nda bulunan İsveç Başkonsolosluğu'nun Kültür Ataşeliği ofisinde. Ataşe Suzi Erşahin'in çağdaş Türkiye kadın sanatına çağrıda bulunduğu proje dizisi, kudretini alçak gönüllülüğüne borçlu
OHAL'de, Bardergi'de iki tek atar, aydınlanırız
Akademisyen ve sanatçı Burak Delier, işten çıkarılmış gazeteci ve KHK'lı akademisyen üç yoldaşıyla, 'Bar' ve 'Dergi' kültürünü fikir ve tartışma üretimi adına melez ve kamusal bir varoluş alanına dönüştürdü. İlk sayısını 'OHAL' başlığı ile sunan, dert ortaklığıyla basılan ve yayılan Beyoğlu'ndaki 'Bardergi'nin metinleri, hayatın kızıl 'neon' menüsüne dahil.
Hasköy'den evrene Kara Kum geçidi
Çağdaş sanatçı Nil Yalter'in son beş yıla uzanan yeni yapıtları, birbirlerini tamamlayan evrensel ve yerel bir bakış açısı ile Galerist'teki 'Karakum' sergisinde izlenmeye başladı. Yalter, küratör Melis Tezkan ile hazırladığı sergisinde İstanbul Hasköy'deki kalıp atölyeleri ve bölgenin sokaklarından uzay ve karanlık maddenin sınırsızlığına açılan bir geçit inşa ediyor
Kozmos emeğinin ziynet eşyaları
Osman Dinç'in, emeği ve yalnızlığı, kozmik enginlikle sarmaş dolaş kıldığı son heykelleri, 28 Mart'a dek Pi Artworks Karaköy'de. Bitimsiz bir düzende yalnızlık ve emeği cisimleştirdiği yapıtları üzerine söyleştiğimiz Dinç, "Eserde etkileşimin, zihinsel olmasından yanayım. Bu, işe kutsal bir boyut getiriyor ve izleyiciyi onun hakkında düşünmeye zorluyor" diyor.
Varlık şantiyeleri: Sanat galerileri
İstanbul ve Ankara'da izlenen pek çok kişisel, karma ve tematik ya da küratöryel çıkışlı sergi, günümüzde yaşanan zaman - mekân ve birey gerilimini birbirinden bağımsız bir bereketle tartışıyor. Ve bu sergiler bitecek gibi değil.
Avesta'nın ışığına sığınan gölgeler
Ressam Mahmut Celayir, eserleriyle İstanbul C.A.M. Gallery'de. Sanatçı, Zerdüşt inancına merkez teşkil eden kutsal metin Avesta'dan hareket ederek, ışığın kazanacağının altını çiziyor. Yaşadığımız zaman dilimini anlamak için belli, çok üzücü bir süreçten geçtiğimizi aktaran Celayir, bunun zorluğunu ise gizlemiyor.
Faunaya giren terler
20 sanatçının hayvanlar âlemi üzerinden insanlar âlemini gözlem ve tartışmaya açtığı Hayvanların Tarafı, 'biz'den 'başkası'nın varlığının altını aciliyetle çizen, çoksesliliği ve ifade çeşitliliğiyle arşivlik bir sergi.
'Şimdi' için: Kat 4
Lara Ögel'in İstanbul Karaköy Galata Rum Okulu'nun 4'ncü katındaki 'İmtidâd' sergisi, Tanpınar'ın 'değişerek devam etmek ve devam ederek değişmek' manâsına kullandığı kavrama dayanıyor. Sergi, okulun kültürel, mimarî, pedagojik ve fiziksel mirası üzerinden, bir sosyal durum olarak 'şimdi'nin disiplinler arası analiz ve eleştirisine girişiyor.
'Herspektif'
Pelin Kırca, Kaan Müjdeci, Ayşe Erkmen ve Bernard Frize'in İstanbul'da birbirinden bağımsız iki sergi ve bir sinema filmi deneyimi üzerinden ürettikleri bilişsel ve estetik alternatif 'sığınak'lara, taşıdıkları farkındalık dayanışmasından ötürü bugünlerde dikkat etmekte fayda var.
Kendi sahasında mağlup günlükler
Ressam Eşref Yıldırım'ın çeşitli teknik ve içerikteki yapıtları, 24 Şubat'a dek İstanbul Beyoğlu İstiklâl Caddesi'ndeki Mısır Apartımanı'nda yer alan Zilberman Gallery'de. Sergi, temelini Turgut Uyar'ın 'Yenilgi Günlüğü' isimli şiirinden alırken, Yıldırım, video yerleştirmeden günceye, tuvalden kolektif hafızaya sıçrayan bereketli arayışıyla, hepimizi ortak bir bellek testine tabi kılıyor.
Mardin’in soru işaretli takımyıldızları
Yıllar sonra tekrar buluştuğum Mardin’in çok dilli, çok din ve kültürlü o kadim taş sessizliğinde, tam da birlikte seslendirmeye gönüllü olduğum için merakımı cezbeden, mevcut gürültüyü toza bürüyen bu sorulara dair küskün ve haklı bir sabır var.
Kültür çıkmazı
Yeri gelir, döneklik etmeden geri geri kendi güzergâhına çıkmayı, bir de -artık kime göre ise- ters yönden akan trafiğe kendi yaşam yakıtıyla başkaldırmayı gerektirir, bir kültür çıkmazı. Tıpkı, gidişleriyle şu 'İstanbul Okulu'nun artık yıllıklarda yaşayacak iki güzide hocası, Münir Özkul ve Aydın Boysan gibi.
Akla kara arası: Yeni yıl bulantısı
Paris Jeu de Paume'daki Albert Renger-Patzsch fotoğrafları, yabancılaşmanın bereketiyle dolu. Modernliğin bulantısını barındıran kareler, akla karayı seçtiğimiz şu yeni yıl arifesinde insanı kendinden tahliye edip, ötekine buyur ediyor.
Bir kadraj daha alır mısınız?
Leica Gallery'deki 'Persephone'un Kızkardeşleri' sergisi, Finlandiyalı genç objektif Anni Leppala ve bir süredir Kanada'da yaşayan Nazif Topçuoğlu'nun eserlerini buluşturdu. Aynı şişeden iki ayrı kadeh etkisi veren sergide bir tür oda müziği uyumu ve mahremiyeti dikkat çekiyor.
Diri kentin 'Ölüdoğa' folkloru
Ağırbaşlı bir sergi olarak hatırda kalan 'Ölüdoğa', her ne kadar eserler 'güzel' gibi görünse bile, asıl manzaranın çirkinliğini bize mümkün olan en kibar dille, hissettirmeyi başarıyor. Kendini insandan sakınan bu yansımalar, galiba en çok, onlara kimse bakmadığında, birbirleriyle daha fazla dertleşiyor...
Mesafenin iyilik anları
Mehtap Baydu'nun Galeri Nev Ankara'daki yalın, derin, kadınsı yapıtları, kişinin kendisi ve dünya arasındaki mesafeyi anlayıp, eritip, ölçüp bize yeniden anlattığı, sessiz, tek kişilik, alabildiğine mahrem bir öykü kitabını andırıyor.
Binlerce derece teşekkür
Türkiye sanatının seramik alanındaki mistik ve simge imzası Füreya, Akaretler sıra evlerde ocak ayına değin izleyiciyle buluşuyor. Kale Grubu'nın 60'ıncı yıl etkinliği olarak ücretsiz gezilen sergi, sanatçıya yaraşır bir saygı ve detaycılığın eseri olarak, yayını ve tasarımıyla da övgüyü hak ediyor.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler mezatı
Geçtiğimiz günlerde Christie's’in 450 milyon dolar ile kırdığı Leonardo da Vinci - Dünyanın Kurtarıcısı (Salvatore Mundi) rekorundan sonra, şimdi de önümüze başka bir 'birikim' kondu. Sotheby's Müzayede Evi, 20'nci yüzyılın simgesel vakalarından 1917 Rus Devrimi'nin asırlık yıldönümüne denk getirdiği mezatını, Sovyetler Birliği'ne adadı.
Da Vinci'nin DeŞifresi
Birkaç gün önce Papa Francesco, beyaz bir Lamborghini'yi hayır amaçlı olarak imzalamış idi. Christie's'in de bu tarihi satış ile Christ'e / İsa Peygamber'e bu şekilde dokunması, size de mucize gibi gelebilir mi? Bu koşullar altında acaba eserin sahibini de merak etmek de, abes değil mi? Ha, eğer fikrimi sorarsanız, bu tablo yine olası iki kaynak/kaymaktan birine, Vatikan veya Le Louvre’a çoktan - artı değerinde - gitti.
'Şimdi Umut'
"İnsanların birbirleriyle tek ilişkisi, meslekleri aracılığıyla ve her beş, altı, yedi yılda bir son derece özgül bir edimi yerine getirmeleriyle gerçekleşiyor, yani üzerinde birtakım adlar yazılı olan bir kâğıt parçasını alıp, onu bir seçmen sandığına atmakla. Halkın bir iktidarı olduğunu düşünmüyorum."
İmgenin jet lag etkisi
Bugüne değin 700'ün üzerine sergi açılışı yapan ICP'de 27 Eylül ve 7 Ocak tarihleri arasında, belgesel filmci ve fotoğraf sanatçısı Lauren Greenfield'in 'Zenginlik Nesli' isimli, retrospektif kapsamlı sergisi izleniyor. Bilginin imgeyle kol kola, video belgeseller eşliğinde sunulduğu sergideki, sanatçıya ait 200'ün üzerinde fotoğrafa, bu karelere konu olmuş kimi kişiliklerle yapılmış röportajlar da eşlik ediyor.
10 milyon kişiyi çeken ikiz karadelik: 9/11 Anıt - müzesi
Tıpkı bir havalimanına girer gibi yoğun bir güvenlik önlemi ile içeri alındığınız, palto ve çantanızı emanete bıraktığınız, yoğun bir saygı ve nezaket atmosferinde ortalama üç saatinizi geçirebildiğiniz bir yapı, Mayıs 2014'te açılan 9/11 anıt ve müzesi. Yeraltına gözyaşları ile inilen bir anı madeni. İçerdiği anıların taşıyabileceği ruhsal seviyenin yoğunluğu sebebi ile her köşesine ince uzun kâğıt mendil ünitelerinin konduğu müzedeki hiç bir buluntuya dokunmanıza ise izin verilmiyor.
New York'ta bir güncel 'Uvertür'
Borusan'ın 900 parçayı geçen güncel sanat koleksiyonundan bir seçki, 'Uvertür' niyetine New York'ta. Küratörlüğünü Borusan Contemporary artistik direktörü Kathleen Forde'un üstlendiği sergi, 28 Ekim'e dek açık. Kurumun Michigan Üniversitesi Güzel Sanatlar Müzesi sergisi devam ederken, Ai Wei Wei ise New York'ta 'komşuluk' üzerine şekillenen kamusal, çok boyutlu ''İyi Çitler İyi Komşular Yapar" adlı projesiyle boy gösteriyor.
Hiç bitmeyen bir sergi / yergi: Analemma
Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde 4 Kasım'a dek yer alan Serhat Kiraz sergisi Analemma'da, neredeyse akıl ve duygu arasındaki armoninin rekabetini bir daha yaşamaktayız. Serhat Kiraz, bu armoninin görselliği peşinde yıllarca koşmuş biri.
Balat'ta 'domuz tribi'
Ferhat Özgür'ün Balat'taki The Pill'de sergilediği 'Hayvan Çiftliği', günümüz siyaset, sanat ve canlılar dünyasına art arda türlü soru işaretleri bulaştıran bir 'cover' / yorum girişimi. Edebiyat, eleştiri ve çağdaş sanatın harmanlandığı sergide iktidar düşkünü domuz Napolyon'un ruhu gezinirken, onu neredeyse Gezi'nin 'sabıkalı' Penguenleri dikizliyor. Sergi, temelini George Orwell'in 1945 tarihli aynı adlı klasik romanından alıyor
Doğa Ana'nın kulağına küpeler
İstanbul Sütlüce Rahmi M. Koç Sanayi Müzesi'ne komşu eski Anadolu Diş Deposu'nda, 'iyi bir komşu' temalı 15'nci Uluslararası İstanbul Bienali'ne komşu bir sergi olarak, 22 Kasım'a kadar, Tardu Kuman'ın bizlere emanet ettiği 'Pagan Sesler' işitiliyor.
Dinamik ve dinamit gibi bir gündem
“Arkeolojik bulgulardan, Çatalhöyük’te tüm yapıların konut işlevi taşıyan mekânlar olduğu ve toplumun, bu yapıların içinde gerçekleşen çeşitli ritüellerle organize edildiği anlaşılıyor. Duvar resimleri yapmak da bu ritüellerden biri." Afet sonrası toplanma alanlarımızın, Çatalhöyük'vari toplu konutlarla çevrelendiği bir çağda, bu performansı, komşu Beşiktaş ve Hasankeyf'te nasıl güncellerdik, en azından düşünmeye bile değer.
Mandalina kokan mimarlık 'talihi'miz
Özellikle bahar, yaz sonu ve kış aylarında mimarlık ve diğer disiplinler adına çeşitli tez çalışmaları yapan uzmanların kapısını aşındırdığı Bodrum Mimarlık Kitaplığı, modern mimarlık tarihi adına ilginç parçaları bünyesinde barındırıyor. Kültürel imece ile oluşturulmuş sivil bir tarih deposu olan kitaplık, Yasemin Aysan ve Süha Özkan imzasıyla, vaktiyle eski bir mandalina bahçesinde yer alan 110 yıllık eski bir taş yapıdan dönüştürülmüş.
Çekirdekten didişme havadis: Ai Weiwei İstanbul'da
Türkiye'nin içinde olduğu bir çok konuya kendiliğinden el atmış Ai Weiwei'nin SSM'de açacağı ilk kişisel sergisinin, aynı samimiyet, doyuruculuk ve içtenlikte olmasını ummak hakkımız olmalı. Yine ne diyor Ai Weiwei, mağazalarda satılan bir buzdolabı mıknatısında?: İnsanların kendi güçlerini görmelerini istiyorum.
Gözüyle kuş tutan akl-ı selim
Selim Turan’ın 1935’te Akademi’de başlayıp, yoğunluklu olarak Paris’te sürdürdüğü sanat üretiminden örnekler, kavramsal bir çerçevede bir araya getiriyor. Hem yaşamı hem de sanatında Doğu ve Batı kültürleri arasında köprüler kurmayı başaran sanatçının üretimi, Dr.Necmi Sönmez küratörlüğündeki sergide “tez, antitez, sentez” kavramları kapsamında değerlendiriliyor. Sönmez ile, Turan'ı ve çağrışımlarını ele aldık.
Aynı tişörtte hain ve kahraman olunur mu?
Sanatçı Ali Cabbar'ın işi 'Moda Kurbanı, 2014', politik bir sembole evrildi. Cabbar, "Bu işi yaparken kahramanlara gerek duymadığımız bir ülkede yaşama özlemini dile getirmek istedim" dedi.
'Çatlak'lar
Kamusal alanlar, bugün sabit değiller. Zaten Doğa da başından beri böyle değil mi? Dikkatle bakan bir göz için, parçaların ayrışması bunca uzun süren, Dünya kadar basit bir yap-boz olabilir mi? Belki de insanlık, sosyal medyanın o kapitalizmin kovalayıp durduğu kıvrak evrimselliğiyle, bugün kamusal alanı hiç olmadığı kadar tepkisel, telaşlı ama görünür tecrübe ediyor. 'Bilgi otoyolu', mitinglerin otoyollarına 'konum bildiriyor'.
Kanıt olarak, anıt
Anıt kavramının türlü eylem biçimleriyle olabildiğince kanlı canlı hale getirildiği şu günlerde, Hamburg'daki G20 zirvesine 'Zombi kapitalistler' performanslarıyla damga vuranlar kadar, aklımıza 15 Temmuz'un günümüz iktidarınca heykel sanatına başvurularak simgeselleştirilmeye / anıtsallaştırılmaya çalışıldığı başka türlü çabalar da gelmiyor değil.
'Hayatta sanatla çözülemeyen meseleler var'
İstanbul Dolapdere'deki Gaia galerisinde Whitechapel galerisi işbirliğiyle açılan Avrupa Birliği kültür jeopolitiği eleştirisi içerikli 'Gerilla Kızlar' sergisinin eş küratörü Nayia Yiakoumaki'ye göre, 'Hayatta sanatla çözülemeyen meseleler' de var. Küratör, sığınmacılara ilişkin konuların galerilere taşınmasıyla bu konunun aşılamayacağına inanırken, Gerilla Kızlar'ın eylemleriyle demokrasiye katkıda bulunduğunu vurguluyor. Kendisine göre ayrıca günümüz sanat ortamının öncelikli gündem maddeleri şöyle: Taviz verilmeden, inanılmayan sergilerin açılıyor olması ve belli ekonomik ilişkiler, sponsorlardan bağımsız olunamaması. Bu yüzden de insanların uyarılamaması. Politik ve açık fikirli olabilmelerinin önünün kesiliyor olması...
Bilginin evrimi gözlere konuşunca
Medeniyetin boy ölçüsünü gözle görülür şekilde almamıza vesile olan ve "Devlet" denen bünyenin 'estetiğinin' arkeolojisine de girişen "Gözlere Konuşmak" sergisi, bilginin imgeye evrilme hikâyesini, Mimar Sinan'ın İstanbul Üsküdar deniz kıyısındaki 1580 tarihli Şemsi Paşa camisinin önüne bile büyük bir vizyonerlikle (!) dolgu yapılabilen şu günlerde, hayli önemli bir zamanlamayla, bayram şekeri gibi, ama hayli şifalı bir ilaç misali, pek çok soruyu kamuoyuna yeniden sunmayı başarıyor.
İstisna ve kaidenin 10 yıl süren sevişmesi
Almanya 'Münster Heykel Projesi' açılışını yaptı. Proje politik olmasıyla da dikkat çekiyor.
Gördüklerinize inanacaksanız sizi böyle alalım
Küratörlüğünü Montblanc Kültür Vakfı eşbaşkanları ve çok disiplinli küratöryal platform Art Reoriented'ın kurucuları Sam Bardaouil ve Till Fellrath'ın üstlendikleri 'Görme Biçimleri' sergisi, hemen her sergi girişinde çocuk merakı taşıyarak tedirgin adımlarla Arter'e giren ve gerek tasarımı, gerekse metinleriyle büyük itinayla hazırlanan küçük sergi okuma rehberlerine yumulan yalın, meraklı izleyiciyi tatmin edici bir birikimi yansıtıyor.
Elektro-göçmenler yerleşkesi: Loop Barcelona
İspanya'nın Katalonya Özerk Topluluğu ve Barcelona ilinin merkezi sayılan, ülkenin ikinci büyük yerleşimi Barcelona kenti, video sanatı meraklılarını 25 ve 26 Mayıs tarihlerinde, Loop Fair ve Loop Fest başlığı altında, Türkiye'den de sanatçı, galeri ve koleksiyonerlerin katılımı ile, Hotel Catalonia Ramblas'da buluşturdu. Girişim, bu dalın sanat tarihsel öncülerini genç kuşaklarla buluşturan Loop Talks isimli söyleşi serisiyle de taçlandı. 18 - 27 Mayıs tarihlerinde de, çeşitli bağımsız sergilerle Loop Fest başlığı ile kente yayılan etkinlik, dünyanın bir çok yerinden bir araya gelen, olağandışı elektronik ve dijital anlatıları yan yana taşıyan ve her biri sınırlı sayıdaki / değerdeki bir 'göçmenler yerleşkesi'ni andırıyordu.
Savaşların müzesinde barış teşhirine davetiye
Sergide sayısı milyonu aşkın Suriyeli sığınmacının nezdinde, Ege Denizi'nin Kos adasında bulunmuş can simitlerinden, kriz sürecini belgeselleştiren orijinal ve uluslararası gazete örneklerine, ya da Suriye lideri Esad ile Rusya lideri Putin onuruna tasarlanmış tabaklar ve kahve fincanlarına, oradan Suriye'deki iç savaş kalıntılarından kurtarılanlara yardıma giden 'Beyaz Miğferliler'in kullandıkları başlıklara ya da çeşitli etnik kökenlere mensup birey ve ailelerin öykülerine uzanan geniş bir perspektif, sizleri bekliyor. Serginin temsili olarak teşhir edilen en önemli unsurlarından birini de, ölümcül kesitiyle görülebilen bir 'varil bombası' oluşturuyor.
Akınca kararınca
Dark - Deep Darkness and Splendor sergisi, labirentimsi iç mimarî kurgusuyla, aydınlık ve karanlığın bereketli münakaşasının hakim olduğu bir ruh hali üretiyor.
Düşekabin
Refik Anadol'un Aborijin kültürünü çağrıştırır kozmik duygular yaşatan yapıtı 'Arşiv Rüyası', şamanik bir ruh içeriyor. Çalışma, hakikati rüya maskesiyle gösterip, kendini kendinden gizleyen türden. Eser, Baudrillard'ın anısına saygıyla tariflersek, kendi kendindeki teşhirin bonkörlüğünü, bizi bile hiçe sayar, 'biz yokken bile kendisiyle oyalanır' bir detaylılıkla abartarak, daha büyük bir kamuflaj / simulasyon üretiyor: Kendisini.
Yüksel Arslan'ın ardından: Dünya suretinin okur-yazarı
Yüksel Arslan bugün hayatını kaybetti. Yüksel Arslan, yaşamı ve üretiminin son dilimlerinde Hölderlin, Pavese, Nietszche, Pessoa, Schopenhauer, Diyojen, Pascal, Yesenin, John Cage, Maupassant gibi pek çok figürü ve onların zihinsel emeğinin kendisinde yansıyan imge-metinlerini ortaya koydu. Arslan, çalışmalarında 'tek kişinin yazdığı' / 'kendini gerçekleştiren birey'in ortaya koyduğu potansiyel / öznel tarihin / hakikatin olduğu kadar, okuduğu ve gördüğü enternasyonal tarihin de önemini hep eşitleyen, bunun için mücadeleci biri oldu.
Akla karaya estetik referandum
Ressam A. Cem Şahin, Baskı isimli beşinci kişisel sergisinde insanın gerek birey olarak gerekse kendi iç dünyasında, yaşadığı çevreyle kurduğu ilişkiye odaklanıyor.
İmkânsız uzama bakan insanların hikâyeleri
Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri'de Derya Yücel küratörlüğünde izlenen 'İmkânsız Uzam' sergisi, 5 Mayıs'a dek ziyaret edilebiliyor. Deniz Aktaş, İhsan Oturmak ve Hasan Pehlevan'ın eserleri, resmi ve gayrıresmî hafıza arasında birey ve kamusal algının maruz kaldığı kültürel, estetik ve sosyal çelişkileri, yapıcı bir perspektifle, ama aynı anda eleştirel yaklaşım altında gündeme taşıyor. Sergi üzerine Oturmak ve Pehlevan ile söyleştik
Aydınlık için lütfen sayfayı çeviriniz!
Müze, ofis ve sanat kütüphanesi ile medya merkezini içinde taşıyan mimari ödüllü çağdaş Vakko Moda Merkezi, yaklaşan Kütüphaneler Haftası'nda ve her gün ziyaret edilmeyi hak ediyor. Yapıda, modern Türk sanatının ustalarına ait özgün eser ve tasarımlar yer alırken, 15 binin üzerinde kitap Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi'nde keşfedilmeyi bekliyor
Doğa mektebinde ikmale kalanlar
Ekin Saçlıoğlu'nun Galata Rum Okulu'ndaki "Bunlar Fabl Değil Çocuklar" sergisi, soyu tükenmeye yakın veya ortadan kalkan türlere görsel söz hakkı tanıyan dramatik bir tespitler bütünü. Saçlıoğlu, bunun hafızaya etkisinden de bahsederek, "Yaşadığımız bir toplumsal olay, çok başka bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılacak belki; çünkü verinin çok hızlı biçimde işlediği, kayıp durduğu bir coğrafyada bunu nasıl tutacağız ? Nasıl kontrol edip olumlayabileceğiz?" sorusunu yöneltiyor.
AB'nin 'eylem sanatı'na ulusaşırı bakışı
Goethe Enstitüsü'nün Almanya'nın Oberhausen kentinde açtığı 'Actopolis' sergisi ve uluslararası iki günlük sempozyumu, Güneydoğu Avrupa'nın sığınmacı rotasına rastlayan ülkelerdeki sanat, aktivizm ve sosyal hareketliliğine alternatif perspektifler öneriyor. Proje üzerine konuşan Dr. Matthias Makowski, Dünyadaki sıcak politik atmosfer ışığında ve Türkiye'deki referandum öncesinde çarpıcı yorumlarda bulunuyor.
Seyyar Türkiye'nin 'Almancı' haritası
Türkiyeli göçmen işçilerin vatanlarına düşle karışık ekonomik refah refakatinde getirdikleri 'Almanyalar'ın emlak ve yarı kamusal alan düzeyindeki tezahürlerini teşhir eden bu çok ilginç ve derinlikli serginin yaklaşık bir yıl sonrasında ise, 2 Nisan tarihine dek yine İstanbul DEPO'da çok anlamlı ve 'ilahi zamanlama'lı bir sergi daha açıldı. "Sıla Yolu": Türkiye Tatili Yolu ve Otoban Hikâyeleri sergisi, 'hayat yolu'nun da iki arkadaşı, Can Sungu ve eşi Malve Lipmann'ın imzalarını taşıyor.
Resim neden 'vitrin'de olamaz?
Leyla Gediz'in İstanbul Balat'taki kişisel sergisi 'The Pill'de 'Serpilen' başlığı altında 7 Nisan'a değin görülebiliyor. Sergi, imgenin nesne ve anlam arasında yaşadığı varoluşçu gerilimi öz yaşam öyküsel bir tavırla eleştiriye açıyor.
Kör Baykuş'un resmini yapabildin mi Hemad?
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Behçet Necatigil'in Türkçesiyle daha önce yayımladığı Sâdık Hidayet imzalı modern İran edebiyatı 'klasiği' "Kör Baykuş"un görsel katkılı yeni baskısını okurların ilgisine sundu. Kitabın çizeri Hemad Javadzade, "Kör Baykuş"un görsel kimliğini anlattı.
Sivil bir Anayasa teklifi: 'Herkes için kültür'
Kartalın müzesini de dişi kuşlar yapar
Yalnızca bir takım değil, bir spor müzesi olma ideali ile açılan BJK Müzesi'nin iki yıllık kuruluş hikâyesi ve kadrosunda, kadınların rolü büyük oldu. Dünün belgesel mirasını bugünün teknolojisiyle anlatarak yarına sahip çıkan 1650 metrekarelik müze, Vodafone Arena'da yer alıyor. Müze, taraftar kültürü ve ülke tarihini de, eğitici bir sorumluluk ile harmanlıyor.
'Avrupa görmüş' tablolar
'Victor Vasarely Türkiye Retrospektifi' sergileri, İzmir ve İstanbul'da. Eserler 20'nci yüzyıla ait.
Hayvanlık uyandırıcı bir sergi
Hasan Deniz'in açtığı ikinci sergisi görücüye çıktı. "Rahat Bahçe", Galata'da vazifesi 'aydınlatma' olan nice dükkâna komşuluk eden Öktem&Aykut'ta, 18 Şubat'a dek yer alıyor.
İmgenin metafizik mühendisi
Ömer Orhun’un “zamandı, yer edindi” fotoğraf sergisi 18 Şubat'a kadar Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde ziyaretçilere açık. Sergi Orhun'un 3 senelik çalışmalarının başarılı bir sonucu.
Bereketli tuvaller, dizeler üzerinde
İzmir Folk Art Gallery'de açılan ve küratörlüğünü ressamlar İbrahim Örs ile Hanefi Yeter'in üstlendikleri "Sevmek Güzel Meslek Reis - B.Rahmi" sergisi, 12 Mart'a kadar İzmir Bayraklı Folk Art Gallery'de yer alıyor. Danışmanlığını duayen eleştirmen ve gazeteci Doğan Hızlan'ın yaptığı kurumdaki sergi, 1911 Görele - Giresun doğumlu D Grubu üyesi ressam, eleştirmen, şair ve seramikçiyi bir çok yapıtı ve özel eşyası ile fotoğrafları ve mektupları aracılığıyla bize İzmir'de tanıtma fırsatını veriyor.
Bir diplomatın gözüyle kültür politikasının ABD'si
Bir insanlık emekçisi
İmgeden emanetini şiire, tarihten aldığını felsefeye, edebiyattan beslendiğini görsel sanatlara ve politikaya, sanki kimse susuz kalmasın diyerek sabırla taşıyan sağlam bir bilgi değirmeniydi Berger. İnsanlık emekçisiydi.
Resimüstü
Kurt Hutton'la Leica Gallery'de çıktığınız yaşam sergisinde "resimaltı" değil, resimüstü şeyler bile görebilirsiniz. Hayatınızı siyah beyaz fotoğraflarla pekalâ renklendirebilirsiniz.
'Görünürdeki' cazibenin o renkli zehrine güzelleme
Cenk Akaltun'un eserlerindeki, bir yerlerden tanıdık, uyarıcı ve iyileştirici potansiyeli konuşutuk. Akaltun: 'Evren bizi gerçeklik ve ruhsallık üzerine düşünmeye itiyor' dedi.
‘Zevk-ü cefa’ süren kafadarlar ülkesinde
Galeri Nev Ankara, 19 Ocak’a dek ressam, fotoğrafçı ve mimar Erol Akyavaş’ın (1932-1999) ABD’nin San Francisco kentinde 1978-1981 arasında ürettiği kâğıt ve tuval üzerine karışık teknikteki 13 yapıtını sergiliyor. Etkinlik, başkentin Gaziosmanpaşa semtinde yer alan kurumun 2007’den bugüne beş yıllık düzenli aralıklarla açtığı Akyavaş sergilerinin de yeni halkası olarak dikkat çekiyor.
'Komşu komşunun bienaline muhtaçtır'
Teması, İskandinav sanatçı, Elmgreen ve Dragset tarafından "İyi Bir Komşu" olarak belirlenen 15'nci İstanbul Bienali, yapacağı 'sınırötesi' tanıtım kampanyasıyla ele aldığı meseleleri dünya gündemine de taşıyacak. Sanatçı - küratör ikili, gelecek yıl 16 Eylül'den 12 Kasım'a dek yer alacak bienalde izleyici, iletişim ve kamusallık odaklı, insancıl bir bienalin ipuçlarını verirken, AB'yi de Türkiye'ye yönelik dışlayıcı komşuluk ilişkisinden ötürü topa tutuyor.
Demokrasi deposu zamanla boşalırken
Olağanüstü günler geçiren coğrafyamızı politik ve sosyal olarak konu edinen Ali Cabbar ile Berat Işık, iki ayrı kişisel sergiyle İstanbul Tophane'deki Depo'da. Sanatçılar, Türkiye'nin demokrasi tarihini görsel, sanat tarihsel, bireysel ve bölgesel katmanlarla gündeme taşıdıkları eserleriyle, Türkiye'de geçen onyıllarda içi sürekli boşaltılmış yamalı demokrasi deposunun deliklerine birbirinden farklı, ama onarıcı büyüteçler tutuyor.
'Gördüğünüz ve bildiğiniz' her şeyi hatırlama zamanı
Rampa İstanbul'da 20 Kasım'a dek yer alan "İkame" sergisi, birey, sanat ve kavramların günümüzde hangi temellere dayalı olup olmadığını sorgulayan yapıtları bir araya taşıyor. Sergi gerçekliğin kavram, iletişim ve estetikteki kalıcılığını sınayan yerli ve yabancı anlatıları üst üste getiriyor. Bize gördüğümüz ve bildiğimiz her şeyi 'hatırlamak' ve tasnif edebilmek için önemli bir fırsat veriyor.
Amerika'nın seçiminin 'Arapça'sı
2012'de Tunus'ta Cezayir kökenli ödüllü bir girişimcinin kurduğu "Münazara İnisiyatifi", küresel ve sosyal medyada canlı sunulan tartışmalarının 24'ncüsünü 29 Ekim'de İstanbul'da gerçekleştirdi. Irak ve Suriye'den fikir önderleri ile çeşitli Arap ülkelerinden gençler, münazarada "Trump'ın Arap dünyası için iyi olup olmadığı"nı tartıştı.