YAZARLAR

Ben gurme değilim

Eh elbette çok basit bir formül: Bol takipçili bir blogger bul, takipçi sayısına göre değişen miktarda para ver, peynir uzayan, etin ne kadar sulu olduğunu gösteren videolar, fotoğraflar paylaştır, gelsin müşteriler. Bu iş artık öyle bir hâl aldı ki, adı gurme ile başlayan veya biten onlarca arkadaş türedi…

Bu hafta, Facebook sağ olsun her şeyi hatırlatıyor ya artık, yemek yazarlığına başlayalı tam üç yıl olduğunu fark ettim. O süreden bu yana onlarca yazı yazdım, birçok yemek tarifi, restoran değerlendirmeleri (ne yazık ki ekonomik sebeplerle bu restoranların önemli bir kısmı artık yok) yapıyorum, yemek işini daha keyifli hale getirebilecek pek çok konuyu sizlere aktarmaya çalışıyorum. Bunu düzgün bir şekilde yapabildiğimi umuyorum.

2015 yılına girerken, o zamanlar yazdığım Radikal gazetesinde (artık bu gazete de yok, bende mi bir terslik var acaba?) o sene yeme içme konularında gündemi sosyal medyanın belirleyeceği şeklinde bir öngörüde bulunmuştum. Aslında öngörü de sayılmaz, ama yeni yeni serpilen yemek  konulu Instagram hesaplarının ilk yaygınlaşması da işte o aralar olmuştu.

Bu öngörüm müthiş derecede isabetli oldu gerçekten. Günümüzde yeni açılan restoranlar kısa sürede kendilerini duyurmak için bu yolu çok kullanır oldular. Eh elbette çok basit bir formül: Bol takipçili bir blogger bul, takipçi sayısına göre değişen miktarda para ver, peynir uzayan, etin ne kadar sulu olduğunu gösteren  videolar, masada tüm çeşitlerin yer aldığı fotoğraflar paylaştır, gelsin müşteriler.

Bu iş artık öyle bir hâl aldı ki, adı gurme ile başlayan veya biten onlarca arkadaş türedi. Kendisine gurme diyor ama yediği yemeğin adını doğru yazmayı daha bilmiyor. Orayı çok karıştırmayın.

Kaliteli, sürdürülebilir yemekler yemek bir kültür işi. Örneğin eğer yemek konusunda iddialıysanız, önce sürdürülebilir olması konusunu düşünmelisiniz. Mesela av yasaklarını takip edecek, lüferin soyunun devam edebilmesi için çinekop ve sarıkanat yemeyeceksiniz, lagos servis ediliyorsa nereden geldiğini soracak ve 2020 yılına kadar ülkemizde avlanması yasak olan bir tür olduğunu bileceksiniz. Bunları satanları uyaracaksınız. Çünkü o lezzetlerin sonraki nesillerde devam edebilmesi bizim onlara karşı sorumluluğumuz.

Sadece bu da değil, eğer bir gurme olarak kendinizi pazarlıyorsanız, o zaman yediğiniz yemeğin doğru yapılıp yapılmadığının da bilincinde olmalısınız.

Kendi adıma konuşursam, bu satırlarda yapmaya çalıştığım bir tek şey, sizlere karşı olabildiğince dürüst ve basit bir şekilde, yediğim veya yaptığım yemekleri anlatmak. Şunu da bilin isterim ki, bu sayfalarda bahsi geçen restoranların bugüne kadar sadece birkaç tanesine misafir olarak gittim, onun haricinde gittiğim hiçbir yere kendimi tanıtmıyorum ve hesabımı da kendim ödüyorum. Aksi taktirde, özel bir muamele görüp sizlere karşı borcum olan dürüstlüğümü yitireceğimi de düşünüyorum. Elbette, dürüst ve gerçekten bu işe zaman ve enerji harcayan arkadaşlarım var, onların yeri ayrı ve gayet ciddiye alıyorum kendilerini. Ancak bugün özellikle Instagram’da "gurme" olduğu iddiasındaki birçok arkadaşın bu iddialarından çok uzak oldukları düşüncesindeyim.

Mutlu bir pazar günü dilerim.


Evren Aybars Kimdir?

1978'de Ankara'da doğdu. Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi ve ODTÜ Makina Mühendisliği'nde okuduktan sonra iş hayatına atıldı. Çalışırken aynı zamanda çocukluk yıllarından beri merakı olan yemek yapma konusunda da kendini geliştirmeye başladı. Bir blog sayfası ile başlayan yemek tarifleri macerası, 2014'te Özge'yle evlendikten sonra evinde çekimlerini yaptığı 10 Numara Mutfak adlı Youtube kanalı ve Radikal gazetesinde gastronomi yazıları ile devam etti. 2015 yılında Uğur Deniz'in babası oldu. 2016 yılından bu yana da Gazete Duvar da gastronomi yazılarına ve bir yandan da makina mühendisi olarak kariyerine devam etmektedir.