YAZARLAR

Yaşamın sonsuz sırları

Francisco Casavella’nın 'Eğlencelerin Sırrı' kitabı, Metis Yayınları tarafından, Roza Hakmen çevirisiyle basıldı. Kitapta genel olarak, hikâyelere inanmayı bırakmayan karakterlerin, yaşamın gerçekliği ile hikâyelerin büyüsü arasında savrulmaları konu ediliyor.

“İroni meraklısının hakkını vermek istiyorsak, bizi eğlendirmek için kötüye kullandığı o iddialı tikelliklerin bakış açısından kurtulmak gerekir. Ayrıntı gülünç değil güldürücüdür aslında; dünya katında hiçbir şey sınırsız olmadığı için de hiçbir şey kesinkes değersiz değildir: Zira yaratılmış her şeyin pozitifliğini ve kusurluluğunu aynı anda ileri sürmek ironinin imtiyazıdır.” Jankélévitch, “mizahi ironi”(1) den bahsederken böyle diyordu. Yaşamın ayrıntılarına gizlenmiş olanın ironisini yapmakla ilişkisi var bana kalırsa bu cümlelerin, ne dünya ne insan kusursuz, başımıza gelenlerde ikili bir yan var, bir yandan gülünç diğer yandan hüzünlü, yaşamın sabit olmamasının getirisi. Bu cümleler açısından, ironinin bir işlevinin de bu ikili yanı birlikte açığa çıkararak sonsuz bir kahkaha yerine hüzünlü bir gülümseme yaratması olduğu söylenebilir belki de. Çünkü yaşamın bize sonsuz kahkaha vaat etmediği yerde böyle bir duruma ihtiyaç duyarız, yaşananın trajikliğinin yanında başımıza gelmiş olanın -bu bir de devamlı oluyorsa- komik bir yanı bulunabilir. Artık o kadar çok olumsuzlukla karşılaşmışsınızdır ki hayatın karşınıza çıkardığı güçlükler bir süre sonra gülümsetmeye başlar. “Zira tıpkı hiddet, kıskançlık ve boş inanç gibi, mesafeli ve soğuk bir duygu olan gülme de vardır. İroni, üstünkörü alayın bihaber olduğu bin bir nüansa riayet eder; zira biri harfe/lafza göre neşelenmekken, öbürü manaya göre neşelenmektir.” Jankélévitch’in bahsettiği bu “soğuk gülme” aslında her şeyin çok trajik olduğunun farkında olarak gülmek olarak değerlendirilebilir bana kalırsa. Örneğin, okuduğunuz metinde karakterin başına gelenler çok üzücüdür ama yazar o üzücü yanı anlatıya taşırken ironik ikiliği yani trajedide komediyi görmenizi sağlıyorsa, karakterle alay etmenin ötesine geçmiş olur, bu onu anlamak, başına gelenlerin “manasının” verdiği etkiyle neşelenmektir çünkü yine Jankélévitch’in dediği gibidir durum: “İnsan meşgalelerinin komik hiçliği güldürür bizi…”

Francisco Casavella’nın 'Eğlencelerin Sırrı' adlı kitabı, Jankélévitch’in “mizahi ironi” bahsini hatırlattı bana. Bahsettiğimiz o ironinin ikili yanı yani hüzünlü yanın gülümseten hâli bana kalırsa metnin bütününde karşımıza çıkıyor. 'Eğlencelerin Sırrı'nda yazar, on beş yaşındaki karakterinin gözünden yaşamın sırrını bulmaya yöneltiyor okuru, bu bir anlamda yaşamın anlamını bulmak olarak da okunabilir. Ama hayat işte, o sırra ulaşmak kolay olmadığı gibi devamlı eğlenip mutlu olabileceğinin de bir garantisi yoktur. Yine de metnin karakterleri peşine düşüyor sırrın ve başlarına gelenler hayatın ve insanın ironisini gösteriyor. Ayrıca kitap, iç içe geçmiş kaçış hikâyeleriyle örülü, anlatılan ailenin üç kuşak erkeğinin bir şekilde evden çıkıp maceraya atılma, kendini bulma daha doğrusu metin boyunca merak unsurunu da devam ettiren, dedenin anlattığı bir hikâyenin parçası olan, “eğlencelerin sırrı”na erme hayalleri var. Hayatın düzeni içinde belirli işaretlerin takip edilerek bulunabileceği düşünülen bir sır bu, ona ulaşmanın yolu ise “acayip” olmaktan geçiyor, metin ekseninde “acayip olan” başkasının yaptığı şeyleri yapmayan olarak tarif edilebilir. Kitapta, dedenin anlattığı hikâyeler, özellikle “eğlencelerin sırrı” ve ona ulaşmanın yolları, metnin gerçekliğini kırmak için kullanılan bir unsur işlevi de görüyor. Casavella, roman boyunca karakterlerinin başına gelen tuhaflıkları, başta bahsettiğimiz ironiyi hatırlatan bir üslupla anlatırken, kitap üzerinden başka meseleleri de sorgulayabiliyoruz.

KAÇIŞ FİKRİ

Eğlencelerin Sırrı, Francisco Casavella, Çevirmen: Roza Hakmen, 208 syf., Metis Yayıncılık, 2021.

Kitabın kaçış hikâyeleriyle örülü olduğundan bahsettik, dede karakteriyle başlayan, oğlu ve torunu tarafından devam ettirilen evden kaçış; klasik taşra özellikleri gösteren yerden çıkıp, büyük şehirlere açılmak, yaşamın anlamını kitabın deyimiyle “eğlencelerin sırrını” bulmak için çıkılan bir yolculuk olarak ifade edilebilir. Ama bu yolculukların karakterler açısında çok da özgürleştirici olmadığı tam tersine yaşamın trajedisini daha fazla fark etmekle sonuçlandığı söylenebilir. Çünkü hayat ister taşrada ister şehirde olsun vaat ettiğini karşılamıyor ve kesin iyiyle seni buluşturacak bir sır da yok. Casavella, yaşamdaki bu durumu cümleleriyle sezdiriyor, iyiymiş gibi başlayan cümlelerin olumsuz bitişinin bana kalırsa böyle bir işlevi var. Dede karakterinin kaçış hikâyesini torununa aktarırken, gizlice bindiği gemide kaptanın acımasıyla, kömür taşıma işine başlamasından bahsederken kurduğu şu cümlelerde olduğu gibi; “böylece ambardan makine dairesine, makine dairesinden ambara sepet sepet kömür taşımaya başladım, oradan oraya günde yüz kere. Artık bir şeyler yiyebiliyordum, ama yeterince değil.” Bu cümlede karşımıza çıkan “yeterince değil” ifadesi bir bakıma yaşamda hiçbir zaman bir tamlığa erişilemeyeceğinin de ifadesi, metinde yer alan bu tarz cümlelerin bahsettiğimiz ironik ikilikle de ilişkisi kurulabilir. Metnin erkekleri “eğlencenin sırrı”na erişmek için çıktıkları yolda genellikle bu ikilikle karşılaşıyorlar. Sonuç olarak, yaşamın anlamı olduğunu düşünebileceğimiz kesin bir şey bulunamayacağını kabul edersek, bu biraz kaçışın boşa düşüşü olarak yorumlanabilir zaten karakterlerin de o anlama ulaşmadığını metin boyunca gözlemliyoruz.

ERKEKLİKLER ÇEKİŞMESİ

'Eğlencelerin Sırrı'nda bir de erkeklik krizinden bahsedilebilir, bu kriz daha çok dede, baba ve çocuk karakter arasındaki ilişkiyle ilgili. Küçük yaşta dedesinin yanına bırakılan çocuk karakter, (baba doğumda ölen anneyi hatırlattığı için bıraktığını söylüyor) rol model olarak babasından çok dedesini görüyor ve baba ile yakın bir ilişki kuramıyor bu da dede ile ilişkisi sıkıntılı olan babayı kırılganlaştırıyor; “babamı hiçbir zaman tanıyamayacağım sen de beni tanımayacaksın, bu hep böyle gidecek, peş peşe, sırayla. Kendimi suçlamaya devam mı etmeliyim?” Bu cümleleri üç erkeğin hikâyesinde, birbirleriyle ilişki kuramayan, karşılaştıklarında da güç ilişkisine dönüşen, herkesin birbirini suçladığı bir ilişki biçimi olarak yorumlayabiliriz. Dede ve babanın kültürel erkeklik açısından önemli olarak görebileceğimiz, klasik babalık rolünü gerçekleştirememeleri bir tür erkeklik çekişmesine dönüşüyor ve bunun açığa çıkışı çocuk karakterle olan ilişkiyle belirleniyor. Bu üç farklı kuşaktan erkeğin ortaklaştıkları en belirgin nokta, evden kaçış fikri. Bu fikir dede ile başlıyor daha önce bahsettiğimiz gibi, “eğlencelerin sırrı” ve buna ulaşmak için işaretleri takip etmek, hem babanın hem de torunun yaşamını etkilemiş görünüyor. Çocuk, baba ve dede arasında kalırken, yaşam tarzını “modern olmadığı” gerekçesiyle ki -âşık olduğu karakterin de etkisiyle- olumsuzladığı hippi babasındansa, hikâyelerinin büyüsüne kapılarak devamlı evden kaçmaya cesaret etmesini sağlayan, çocukluğunu yanında geçirdiği dedesini tercih ediyor. Bu “modern olmama” bahsi de önemli, metin 1980’ler İspanya’sında geçiyor bu dönem İspanya’nın modern dünyayı yakalama politikalarının izini taşıyor. Bu nedenle metinde bu modern olmak-olmamak çelişkisinin de yansımasını özellikle çocuk karakterin arkadaşları ile ilişkisinde epey yer ettiğine tanık oluyoruz.

Metin bu üç erkek karakter üzerine kurulmuş, hikâyesine yer verilmeyen ancak doğumda öldüğü anlaşılan çocuk karakterin annesi ve hem yaşlı babanın hem de kardeşlerinin çocuğunun sorumluluğunu almak zorunda kalan halalar kadın karakterler ancak onların hikâyeleri metnin az bir kısmında yer ediyor. Onların özgürlüklerine kavuşmaları dedenin ölümüne ve çocuktan kurtulmalarına bağlı, bu nedenle baba çocuğu yanına almak zorunda kalıyor ve kadınların hikâyesinin sonrasını bilmiyoruz. Taşradan ayrılan çocuğun şehir yaşamına alışması, okul günleri, aşkları ve “eğlencelerin sırrı”na ulaşmak için takip ettiği işaretler metnin geniş bir kısmını kapsıyor. Bu anlamda “acayip” ve dedesinin hikâyelerinin etkisinde, bir çocuk için kolay olmayan bir yaşama tanıklık metnin esas kısmını oluşturuyor.

Francisco Casavella’nın 'Eğlencelerin Sırrı' kitabı, Metis Yayınları tarafından, Roza Hakmen çevirisiyle basıldı. Kitapta genel olarak, hikâyelere inanmayı bırakmayan karakterlerin, yaşamın gerçekliği ile hikâyelerin büyüsü arasında savrulmaları konu ediliyor. Hayat devam ettikçe yaşamın sırları da devam ediyor, çözdüğümüzü düşündüğümüz an, yaşam bize başka bir sırrı daha çözmemiz gerektiğini hatırlatıyor, bu nedenle ulaşılacak, devamlı eğlendirecek ve mutlu edecek bir sır yok, Casavella’nın romanının okura verdiği en belirgin mesaj bu sanıyorum.

Dipnot

  1. Jankélévitch, V., (2020), “İroni”, s. 163-164-165, (Çev. Yunus Çetin), İstanbul: Metis.

Emek Erez Kimdir?

Çeşitli gazete, dergi ve online sitelerde, kültür-sanat alanında on beş yıldır yazılar yazıyor.