YAZARLAR

Eylem Tok ve oğlu davası: 112 kayıtları nerede?

Kamuoyunda bir vicdan meselesi haline gelen Eylem Tok ve oğlunun firarı hala tam aydınlatılamadı. Tanık ve sanıkların ifadeleri üzerinden yürütülen soruşturmada, kazadan saniyeler sonra 112’ye ulaştığı belirtilen resmi kayıtlar ise henüz dava dosyasına girmedi. Kayıtlara göre kaza ile Eylem Tok ve oğlunun olay yerinden kaçması arasında 40 dakikalık bir zaman var.

Yazar Eylem Tok’un oğlunun ehliyetsiz kullandığı lüks araçla, Oğuz Murat Aci’nin ölümüne sebep olması, kamuoyunda büyük bir vicdani meseleye dönüştü. Ortada yanıt bekleyen çok soru duruyor. En başta yaralılar yardım beklerken, ellerini kollarını sallayarak ABD’ye firar etmeleri. Eylem Tok oğlunu alıyor, önce Mısır’a, ardından ABD’ye kaçıyor. Ve firar saatler geçtikten sonra ortaya çıkıyor. Doğal olarak da hepimizin aklına o meşum şüphe düşüyor: Bir ihmal mi var, yoksa göz mü yumuldu?

Bu sorunun yanıtını ancak soruşturma titizlikle sürdürülürse öğrenebiliriz. Ama benim tesadüfen öğrendiğim bir bilgi ve biraz üzerine gidince gördüğüm resmi kayıtlar, soruları daha da çoğaltıcı nitelikte. Çünkü devletin ilgili kurumları 15 saniye içinde kazayla alakalı bütün detaylara ulaşmış aslında. Nasıl mı?

e-Call ÜZERİNDEN 112’YE GİDEN ÇAĞRI…

Otomotiv teknolojileri konusunda sektörün uzman isimleriyle konuşurken, Eylem Tok vakasındaki bir detaya dikkat çektiler: e-Call sistemi. Araçlarda manuel veya otomatik olmak üzere acil çağrı sistemi bulunuyor. Lüks araçların, hele ki şimdilerde yaygınlaşan elektrikli otomobillerin tamamında normalde pasif, kaza anında otomatik devreye giren sistem, direkt 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bağlı. 112.gov.tr internet sitesinde sistem şöyle anlatılıyor:

“Uyumlaştırılmış Araç İçi Acil Çağrı Sistemi projesi, 11 çağrı numarasına bağlı olarak çalışan araç içi acil çağrı sistemini hedeflemektedir. 31.03.2018 tarihi itibariyle AB ülkelerinde tüm araçlar sisteme uyumlu üretilmektedir. e-Call sistemi 2018 yılı Haziran ayından itibaren ülkemizde faal olarak kullanılmaktadır. Araç kaza yaptığında sistem otomatik olarak devreye girecek ve 112 acil çağrı merkezini arayacaktır. 112 Acil Çağrı Merkezi, arayan aracın konum bilgisini araçta bulunan GPS ile tespit edecek ve sensörler sayesinde araçta meydana gelen hasarı da yaklaşık olarak hesap edecektir. Çarpma ile birlikte devreye giren sistem sayesinde araç içerisinde bulunan kişiler ile Acil Çağrı Merkezi’nde bulunan görevliler karşılıklı olarak görüşebileceklerdir. Çağrı alındıktan sonra (Polis -Jandarma – Ambulans – İtfaiye) bulunan tüm görevliler tarafından kaza yapan araca gerekli müdahale yapılacaktır.”

Bir araç kaza yaptığı anda Ankara’daki 112 merkezine acil çağrı ulaşıyor. Hemen elektronik tutanak hazırlanıp, kazanın olduğu kente yönlendiriliyor. Tutanakta neredeyse nokta atışı lokasyondan aracın markasına, yakıt cinsinden içindeki kişi sayısına kadar her türlü bilgi yer alıyor. Oradan da en yakın hastaneye, karakola bilgiler iletiliyor. İşlemler saniyeler içinde gerçekleşiyor. O esnada 112 görevlisi aracı arıyor. Karşıdaki herhangi bir müdahalede bulunmadan, yani bir tuşa vs. basmadan, doğrudan araçtakilerle konuşabiliyor.

Şimdi gelelim Eylem Tok’un oğlunun kullandığı araçta sistemin devreye girip girmediğine ve girdiyse neler yapıldığına…

KAÇMADAN ÖNCEKİ 40 DAKİKALIK BOŞLUK…

Önce olay sonrası çıkan haberlerdeki bazı bilgileri hatırlatalım. Kazanın 1 Mart günü, tahmini saat 23.50’de gerçekleştiği belirtiliyor. Gazeteci İsmail Saymaz’ın, Eylem Tok’un oğlu T.C.’nin arkadaşlarının verdiği ifadelerden aktardığı bilgiler de şöyle:

“Yolda iki yaralı yerde yatıyordu. Biri Z.H.D.’ye cep telefonunu vererek, ‘Başıma bakar mısın?’ dedi. Z.H.D., telefonun ışığıyla yaralının başını kontrol etti. Cihantimur ‘Aracın altında biri var’ diye bağırdı. Bir araçtan inenler yaralıları çıkardı. Uçurumda iki yaralının daha olduğu işitildi. Yaralılardan biri ‘Arkadaşım Oğuz’a bakın’ dedi. D.O.Ö., anlatıyor: ‘O esnada kimin aradığını bilmiyorum, 122’yi aradılar.” Kendileri değil, bir tanık aramıştı. C., 112’yi arayacağına, arkadaşı D.O.Ö.’nün telefonu ile annesini ve özel şoförünü aradı. Anne Eylem Tok, 10 dakikada geldi. Yaralılarla ilgilenmeden, oğlu ve iki arkadaşını alıp hızla uzaklaştı.

Resmi olarak kaza kaydı ise 112’ye tam 23.20’de düşmüş. Elektronik tutanakta yer alan bilgilerde aracın markası Porche, yakıt cinsi elektrikli, yolcu sayısı 1+2 (şoför ve yolcu) olarak yazılı. Lokasyon 41.189677777778 ile 28.915257222222, 172 derece Güney biçiminde verilmiş. Aracın tahmini hızı ve kazanın olduğu yer haritada işaretlenmiş. Ve hemen İstanbul 112 merkezine bilgiler gönderilmiş. Yani Eylem Tok’un geldiği belirtilen saat ile kaza kaydının resmi kurumlara ulaştığı saat arasında neredeyse 40 dakikalık bir zaman bulunuyor.

Burada akıllara takılan bazı soruları sormak lazım. Haberlerde 112 çağrısını bir tanığın yaptığı ileri sürülüyor. Oysa 112 kayıtlarına bakınca kazadan saniyeler sonra acil çağrının Ankara merkeze ulaştığı, oradan anında İstanbul’a bilgilerin gönderildiği anlaşılıyor. O halde en yakın hastane ve karakola bilgi verildi mi? Verilmişse kazaya sebep olanların olay yerinden kaçtıkları kısa sürede anlaşılmış olmalıydı. Aracın sahibi vs. belliydi yani. Eylem Tok ve oğlu saatler sonra yurt dışına firar ediyor.

Son olarak 112 Acil Çağrı Sistemi görevlisinin de 23.20’de hemen aracı aradığı, yaralı olup olmadığını sorduğu, T.C.’nin ise o esnada araçta olmadığı ve başka biriyle telefonda görüştüğü ileri sürülüyor. İddiaya göre T.C.’nin sürekli, “Adem abi Allah belamı versin kaza yaptım. Hayatım bitti. Adem abi adam ölüyor…” dediği duyuluyor.

Eğer savcılık 112 kayıtlarının tamamını ortaya çıkarıp incelerse ve gerekli soruşturmaları yaparsa, ortada bir ihmal mi var yoksa göz yumma mı, o vakit daha net anlayabileceğiz. Ancak şurası açık ki, devletin ilgili kurumları görevlerini layıkıyla yapsa, bu olayda firar önlenebilirdi.