YAZARLAR

‘Sen git ben kalayım’ değişimi!

İsimlerin değişmesi belki yeni ve daha güçlü bir iktidar alternatifinin ortaya çıkarılabilmesi için tek başına yeterli olmayacaktır. Meselenin bütün politik sistemi 50+1’e bağlayan iktidar aklının, ‘demokrasi sadece sandıktır’ ana fikirli dayatmasından çıkarılmasını sağlayabilecek bir yeni muhalefetin inşası için çok daha fazlası gereklidir. Ancak ‘siyasetsiz muhalefet’le sandığa gidip, ‘değişim olacaksa biz yaparız’ diyen agresif bir iktidar siyaseti karşısında yenilenler bunu yapabilir mi?

Seçimlerden önce başlayan siyasette ‘değişim rüzgarları’ seçimlerden sonra da esmeye devam ediyor. Ama arada önemli bir fark var: Seçim öncesi iktidar değişimi yönünde estiği söylenirken şimdi muhalefette değişime doğru dönmüş durumda!

Öyle ya, 21 yıllık yıpranmayı en ciddi şekilde yaşadığı, uluslararası ilişkilerde sıkıştığı, depremde çok kötü bir sınav verdiği, ‘tencereyi boş bıraktığı’ söylenen iktidar ittifakı hem parlamentoda çoğunluğu aldı hem de -ikinci turda olsa da- cumhurbaşkanlığı seçimini… Bu durumda muhalefetin bir muhasebe yapması, nerede yanlış yaptığını bulup 2024 Mart’ında yapılacak yerel seçimlerden başlayarak yeni bir rota oluşturmaya çalışması normal olandır. Ama böyle bir ‘çalışma’ olup olmadığı bir yana ‘normal’ olmayan çok şey var: ‘Değişimi’ ilk ve en güçlü şekilde dile getirenler kendilerinin dışında tarifler yapıyor. Seçim meydanına birlikte çıkanlar, mitinglerde ve kampanya filmlerinde birlikte ‘kalp’ yapanlar şimdi ‘kendisi hariç’ değişimin gerekliliğini anlatıyor. ‘Sen değiş ben kalayım’ denilenlerin başındaysa -doğal olarak- CHP Genel Başkanı ve muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu geliyor. Ancak o da bir ‘değişim’ gerektiğinin farkında olsa gerek ki seçim sonrası ilk iş parti yönetimini -birkaç isim hariç- değiştirdi! Kaybın sorumlusunun kendisi değil de parti yönetimi olduğunu düşünüyor demek ki… Bu kadarcık değişimin, talebi karşılayacağını düşünüyor olabilir mi? Belli ki -en azından yerel seçime kadar- yeni bir şans kazanmayı istiyor. Sonuçta bütün seçim kampanyası boyunca ‘gideceğini’ anlattığı iktidar lideri koltuğunu korumayı başardı, o muhalefet lideri olarak kendi koltuğunu neden korumasın ki! İkinci tur seçimin ardından geçen bir aylık sürede görevden ayrılma bahsine hiç girmediği için herhalde böyle düşünüyor…

***

Peki bütün bunlar yerel seçimde nasıl bir muhalefet tablosu ortaya çıkarır? Cumhurbaşkanlığı seçimi kapıya gelene kadar aday açıklayamayan, açıklamaya hamle ettiğinde de ‘masadan kalkma krizi’ ile yarılma yaşayan muhalefetin Millet İttifakı çevresinde toplanmış kısmı, kimseyi tatmin etmeyecek bir değişim makyajı yapılarak geçirilecek aylardan sonra yerel seçim sandığına gittiğinde bir başarı elde edebilir mi?

***

‘Sen git ben kalayım da değişim olsun’ aklıyla böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyor. Arkadaşlarımız CHP ileri gelenleriyle yaptıkları söyleşilerde buradan nasıl bir çıkış olabileceğini soruyorlar, sormaya da devam edecekler.* Ancak parti içinde herkesin üzerinde hızla ortaklaşıp yola devam diyebileceği bir hattın çizilmesi zor görünüyor. İttifakın ikinci etkili odağı İYİ Parti’de ise ‘yaşanmışlıklardan pişmanlık’ ve ‘hayatta başarılar’ denildiğine göre yürünecek yeni bir yol aranacak gibi görünüyor. Genel Başkan Akşener’in bayram sonrası 81 ile geziler başlatacak olması da bu anlamda manidar. Önceki iki 81 il seferinden sonra yollar Millet İttifakı’na çıkmıştı çünkü! Bakalım bu defa nereye varılacak.

Millet İttifakı’nın diğer bileşenleri ise mecliste kazanılan sandalyelerle ne yapılacağı üzerinde dahi anlaşamamak gibi bir yola girmiş durumda. İttifaka katkılarının sınırlı olduğuna, iktidardan ayrılma yönünde ortaya çıkacak seçmen tercihi üzerindeki etkilerinin zayıf olduğuna yönelik eleştirileri haklı çıkarırcasına bir, “grup kursak da mı muhalefet yapsak, grup kurmadan mı muhalefet yapsak” patinajı içerisinde ve ‘değişim’ konusunu hiç üzerlerine alınmamış görünüyorlar.

***

Anlaşıldığı üzere muhalefet cephesinde seçimin hemen ardından Emek ve Özgürlük İttifakı’nın lokomotif partisi HDP’nin fiili lideri durumundaki Selahattin Demirtaş’ın ‘şimdilik siyaseti bırakma’ ve mevcut eş genel başkanların değişeceği yönünde partiden yapılan açıklamalar dışında egemen olan fikrin, “sen git ben kalayım” olduğunu söyleyebiliriz.

Evet isimlerin değişmesi belki yeni ve daha güçlü bir iktidar alternatifinin ortaya çıkarılabilmesi için tek başına yeterli olmayacaktır. Meselenin bütün politik sistemi 50+1’e bağlayan iktidar aklının, ‘demokrasi sadece sandıktır’ ana fikirli dayatmasından çıkarılmasını sağlayabilecek bir yeni muhalefetin inşası için çok daha fazlası gereklidir. Ancak ‘siyasetsiz muhalefet’le sandığa gidip, ‘değişim olacaksa da biz yaparız’ diyen gayet agresif bir iktidar siyaseti karşısında yenilenler bunu yapabilir mi? Önce değişime karşı direniş sergileyen zihniyet sahiplerinin, bu ayak diremenin kendi isimleriyle tarif edildiğini görebilmeleri ve bir zahmet gereğini yapmaları gerekmez mi?

Yoksa iktidarda da muhalefette de, ‘liderin istediği kadar değişim’le, geçen 20 yıl için yanıp yakılanların gelecekte de bu durumun değişmediğini görerek üzülmeye devam etmeleri kaçınılmaz değil mi?

Öncelikle neden sorumlusunuz? Koltuklarınızdan mı yoksa bütün bir ülkenin daha iyi bir gelecek umudunun heba edilmesinden mi? Herhalde samimi bir değişim için muhataplarının ilk önce bu sorulara doğru yanıtları vererek adım atmaları ilk şart…

'Herkes giderse partilerde kim kalacak?' diye soran olursa da unutmasınlar ki, kişiye dayalı bir siyasete karşı 'tarihi' olduğunu kendilerinin söylediği bir yenilgi alındı muhalefet adına. Buna rağmen 'vazgeçilmez' olan varsa da herhalde -önce ikna edici bir özeleştiri verdikten sonra- kendisini gösterecektir. 

 

 Kedisini arayan müzisyenin gökkuşağı arayan polise rastladığı mahalle

Fantastik bir anlatı ismi gibi bir başlık bu ama Cihangir iki hafta sonudur, Onur Yürüyüşü OHAL’i yaşıyor. Sokaklar kapatılıyor, gelip geçen herkese kimlik kontrolü yapılıyor, yürüyüşe katılmak istediği düşünülenler akşam saat 22.00’de kaybolan kedisini aramak için sokağa çıkan müzisyen İklim Tamkan’ın yaşadığı gibi gözaltına alınma durumuyla karşı karşıya kalabiliyor. Tamkan, 25 Temmuz Pazar günü yaşadıklarını önce sosyal medyada ardından Evrensel’den Nisa Sude Demirel’e yaptığı açıklamada anlattı. Tamkan’ın yaşadığı olayın her aşaması çok çarpıcı, ‘ağlayarak kedisini arayan müzisyenin üzerinde gökkuşağı arayan polis’i tahayyül etmek de öyle. Ancak bir yerde, “Mahalleyi cezalandırır gibi yapıyorlar bunu, benim problemim bu, yoksa alıştık zaten zorbalıklarına” diyor. İşte asıl en dikkat çekici kısmı burası herhalde, ‘zorbalığa alıştık ama mahalleyi cezalandırmasınlar’... Memleket sanatçısına bunu söyletecek hale getirildiyse mesele, “Cihangir’in Türkiye’nin diğer mahallelerinden ne farkı var ki” pişkinliğiyle bile açıklanamayacak bir noktaya ulaşılmış olabilir mi?

Mahallenin en tanınmış simalarından gazeteci Tuğrul Eryılmaz’ın yanıtı şöyle: “75 yaşımı geçtim, 50 yıldır Cihangir’de oturuyorum, son iki haftadaki ev hapsi gibisini hiç yaşamadım. Gerçekten koca bir mahalleyi polislerle doldurup insanları evlerine kapatmak devletin işi olmamalı…”

https://www.gazeteduvar.com.tr/ozgur-ozel-cumhuriyet-halk-partisini-halka-arz-etmeliyiz-haber-1624286

https://www.gazeteduvar.com.tr/murat-karayalcin-chpde-siyaseti-orgut-degil-oligarsik-bir-yapi-belirliyor-haber-1625313

https://www.gazeteduvar.com.tr/cihaner-chpde-degisim-boguldu-yaris-adil-degil-haber-1625170