Seçimden sonra iktidar: Gidici mi, kalıcı mı?
2023 seçimleri muhalefet tarafında birçok ezberi nasıl bozduysa, 2024 seçimi de aynı şekilde iktidar tarafındaki yıllanmış ezberleri bozdu. Bir de her iki taraf için de değişen gerçekler var. Belki de en önemlisi ‘sistem artık ittifakları dayatıyor’ ezberi…
“Geçen yıl mayıs sonunda gelemeyen bahar bu yıl mart ayında geldi…”
Oyunu hem 2023’te hem 2024’te CHP’den yana kullanan bir İstanbullu böyle tarif ediyordu son yerel seçim sonucunu.
İktidardan yana oy kullananların ise ağızlarında hep aynı söz: “Sandıkta bu defa tokat yedik…”
Yazılıp çizilenlere bakınca “AK Parti bundan sonra artık zor toparlar, bu mağlubiyetin telafisi mümkün olmaz” diyenleri de görüyoruz, “Erdoğan yenilgiyi kolay kabul etmez, hem bu sadece yerel seçimdi genel seçimde işler farklı gelişebilir” diyenleri de.
Birinci gruptakilerin gerekçeleri oldukça sağlam görünüyor: “Yerel seçim sonuçlarında ekonominin etkisini düşününce ve gelecek birkaç yılda yaşanacak yeni zorlukların yaratacağı tahribatı da ekleyince son bir yılda seçim ekonomisi ile sandıkta durumun toparlanması eskisi kadar kolay değil. Her şeyden önce böyle bir süreci yönetebilecek sağlam ve ikna edici bir parti örgütlenmesi lazım. Ancak yıllardır kök saldığı merkezlerde dahi seçimi kaybeden, kaybetmediği yerlerde de küçülen bir iktidar partisinin bu sürede yenilerek eski gücüne kavuşması zor.”
Bunlara eklenen başlıklarsa şöyle:
- Özellikle büyükşehirlerdeki belediyelerin –aralarına yenileri de eklenerek- bir dönem daha kaybedilmiş olması,
- İstanbul ve Ankara’da CHP’nin hem belediye meclislerinde çoğunluğu sağlamış olması hem de çok sayıda yeni ilçe belediyesi kazanması,
- Yeniden Refah’ın CHP’nin halen giremediği ya da sınırlı yükselebildiği merkezlerde iktidarı eriten etkisi,
- Cumhur İttifakı içinde MHP’nin mevcut iktidar sistematiğinin işlemeye devam etmesi ısrarı karşısında ortağının epeyce geride kalan ‘mutedil’ havası ve her şeyden önemlisi de AK Parti'nin ilk kez ‘ikinci parti’ durumuna düşmesinin moral bozucu etkisi…
***
İktidarın yerel seçimde yaşadığı kaybı küçümsemeyen ama daha ‘temkinli’ yaklaşanların sıraladıkları gerekçeler de var:
- İktidar telafisi zor bir kayıp yaşamış olabilir ancak Erdoğan geçmişte de buna benzer zor durumlarda kendisinden beklenmedik hamleler yaparak yeniden güçlenebildi. Bunlar sistemin doğal akışı dışına çıkılarak hatta önce fiili sonra yasal düzenlemelerle tamamen değiştirilmesiyle yapılmış olabilir ancak sonuçta demokrasinin tek kıstası olarak sunulan ‘sandık’tan onay alınabilecek kadar yüksek seviyede ‘rıza üretimi’ sağlanabildi.
- AK Parti ikinci parti durumuna düşmüş de olsa halen önemli bir seçmen desteğine sahip, yeni kadrolarla yeni bir heyecan yaratacak ve yenilenmiş bir iktidar odağı haline getirilebilecek bir başlangıç basamağı olabilir. Buradaki en önemli sorun “Erdoğan büyüktür AK Parti” durumunu değiştirebilecek ‘yeni isimler’in öne çıkarılıp çıkarılamayacağı…
- Ve en önemlisi: Devlet aygıtı halen Cumhur İttifakı’nın elinde, ekonomik olumsuzlukların tabanda daha fazla kayba yol açmasını engelleyecek adımlar atılır, çevresi ateş çemberine dönen memleketin barışı önceleyen ve bunu kendisinden başlatan hamleler yapabilmesi durumu lehine çevirebilir…
Hem iktidar partisi kadrolarının durumunu hem de ekonomide ve dış politikadaki ‘mecburiyet’leri düşününce temkinlilerin gerekçelerinin öne çıkması bugün daha zor gibi görünüyor. Ancak iktidarın eli kolu bağlı oturmayacağı da bir gerçek…
***
İki cepheden de bu saydıklarımıza başkaca pek çok madde de eklenebilir elbette. Biz şimdilik bu kadarla yetinelim ama şunu da ekleyelim: 2023 seçimleri muhalefet tarafında birçok ezberi nasıl bozduysa, 2024 seçimi de aynı şekilde iktidar tarafındaki yıllanmış ezberleri bozdu. Bir de her iki taraf için de değişen gerçekler var. Belki de en önemlisi ‘sistem artık ittifakları dayatıyor’ ezberi…
Genel seçimlerden yıkıcı bir mağlubiyetle çıkan CHP’nin yerel seçimdeki başarısı aslında 2002’de iktidarın yüzde 34 oyla yeni kurulmuş bir partiye gitmesine benzer bir duruma işaret ediyor: Siyasette iktidar partilerinin dağınıklığı, gerilemesi, gözden düşmesi ‘sürpriz’ sayılabilecek sonuçlara yol açabiliyor. Yeni kurulmuş bir partinin iktidar olması ya da yarım asırdır ‘birinci parti’ olamamış bir partinin yeniden bu duruma gelebilmesi gibi…
Mevcut iktidarın devam edip edemeyeceğine dair tartışmada herhalde bu gerçeği de göz önünde bulundurmak lazım. Zira Gezi’den bu yana masa başında mükemmel görünen hesapların sandıkta ya da demokrasinin –ne kadar bastırılırsa bastırılsın- başka bir mekanizmasında yalanlandığı, bozguna uğradığı örneklerle dolu bir 11 yılı geride bırakıyoruz. Bundan sonrasında kimin nasıl iktidar olabileceğine dair epeyce deneyimin de biriktiği bir süre bu…
Teleferik bir tek Antalya’da yok!
Bayram tatilinin son günlerinde Antalya’da yaşanan teleferik ‘kazası’ geçen dönem öğrenci yurtlarında yaşanan asansör kazalarını hatırlattı. Ekim 2023’te Aydın’daki Kredi Yurtlar Kurumu Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda bir öğrencinin hayatını kaybettiği ‘kaza’nın ardından Anadolu’nun farklı şehirlerinden üst üste asansör kazası haberleri gelmişti. Bunların önemli bir bölümü de birbirine yakın dönemlerde yapılan ya da yenilenen öğrenci yurtlarıydı.
Şimdi Antalya’da yaşanan teleferik kazası sonrası asansörün, yangın tedbirlerinin, sel önlemlerinin yanına bir de ‘teleferik’ tedbirlerinin eklenmesi şarttır. Çünkü Anadolu’da öğrenci yurtlarına benzer bir şekilde birbirine yakın zamanlarda yapılmış, dolayısıyla bakım ve denetleme tarihleri de birbirlerine oldukça yakın zaman aralıklarında olan 20’den fazla teleferik işletmesi var. 23 saatlik bir büyük korku yaşatan olayın ardından yapılan açıklamalar ve hazırlanan ön rapor da buralardaki yaşanabilecek sıkıntılar konusunda epeyce aydınlatıcı…
Bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta 29 işçinin ölümüne neden olan yangın, bayramın bitişinde teleferikte yaşanan kayıp ve korku…
Depreme karşı önlem almak çok büyük maliyet gerektiriyor evet ama insanlarımız bari tadilat yaparken, asansör ya da teleferik kullanırken ölmesin! Muhalefette ya da iktidarda olsun belediyelerin ve elbette ilgili bakanlıkların en önemli sorumluluğu herhalde budur. Sonradan müfettiş atayarak, savcı görevlendirerek gidenleri geri getiremiyorsunuz çünkü…