YAZARLAR

Mücadeleyi bırakmayan kazanır

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasındaki oy farkı, 2,5 milyon. Sandığa gitmeyen ve geçersiz oy kullananların toplamı ise 9 milyon. 1,2 milyon oy alan Zafer Partisi Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıkladı. YSP/HDP de Erdoğan’ın gitmesinden yana. Kitle seferber edilip ikinci tur seçimi, bir rejim referandumuna dönüştürülürse Kılıçdaroğlu’nun kazanma şansı var…

28 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerine çok az bir zaman kaldı. 14 Mayıs’ta yapılan ilk turda Cumhur İttifakı Adayı Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu arasında 2,5 milyonluk bir fark var.

İlk tur seçimlerine 8 milyon kişi oy vermedi, geçersiz oy kullananların sayısı da 1 milyon. Burada toplam 9 milyonluk bir kitle söz konusu. Dolayısıyla bu kitlenin önemli bir bölümünün seferber edilmesi halinde 2,5 milyonluk fark kapanmayacak bir sayı değil.

Öte yandan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile 7 maddelik bir protokol yaparak ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıkladı. İlk turda üçüncü aday konumundaki Sinan Oğan, oran olarak yüzde 5,2, sayı olarak da 2,8 milyon oy aldı.

Sinan Oğan, ikinci tur için Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklasa da kendisine oy verenlerle örgütsel bir bağı bulunmadığı için bu seçmenlerin AKP’li cumhurbaşkanına oy vermesi şüpheli gözüküyor. Hatta ilk turda Erdoğan’a oy vermedikleri için ikinci turda da farklı bir seçeneğe oy vermesi mümkün sayılabilir.

İlk turda Oğan’ı destekleyen Zafer Partisi seçmenlerinin oy miktarı da 1,2 milyon dolayındadır. Zafer Partisi, ikinci turda Kılıçdaroğlu’ndan yana. Keza Sinan Oğan’a oy verenlerin büyük bir kısmının da dördüncü aday Muharrem İnce’nin çekilmesi üzerine Oğan’a kaydığı dikkate alındığında toplam 2,8 milyonluk oyun önemli bir bölümünün Kılıçdaroğlu’na yönelebileceği hesaplanabilir.

YSP/HDP ERDOĞAN’A KARŞI

CHP ile Zafer Partisi arasında yapılan protokolde, kayyım meselesi bir ölçüde Yeşil Sol Parti (YSP) / Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) biraz rahatsızlık yarattıysa da her iki partinin eş başkanlarının dün yaptıkları ortak açıklamada, net bir biçimde Erdoğan rejimine son verilmesinden yana oldukları ortaya kondu.

YSP/HDP eş başkanları, tek adam rejimine son verilmesi için 14 Mayıs’ta nasıl oy kullandılarsa 28 Mayıs’ta da o yönde oy kullanacaklarını ve “yarım kalan işi tamamlayacaklarını” ifade ettiler.

Aslında CHP-Zafer Partisi protokolünde, belediye başkanlarının haklarında terörle ilgili bir suçlama varsa ancak yargı kararıyla görevden alınıp yerine devlet görevlisi (kayyım) atanacağı belirtiliyor.

Oysa bugünkü mevcut durumda İçişleri Bakanı, sonuçlanmış bir yargı kararı olmadığı halde bir soruşturma ya da bir kovuşturma açılması halinde belediye başkanını hemen görevden alabiliyor.

Dolayısıyla protokol maddesi, mevcut durumdan daha hukuka bağlı bir madde. Gerçi burada kayyım yerine atanacak başkanın belediye meclisi tarafından seçilmesinin daha demokratik olduğu savunuluyor. Sonuçta YSP/HDP yönetimi, bu meseleyi aşan bir anlayışla şimdiki esas konunun Erdoğan’ın gönderilmesi olduğuna dikkat çekerek tavrını ortaya koymuştur.

REJİM REFERANDUMU

Toplumsal muhalefet, topyekûn bir şekilde esas meselenin bir rejim referandumu olduğunu, yani “demokrasi ile diktatörlüğün oylanacağı” görüşünü topluma benimsetebilirse kitlelerin seferber olabilmesi mümkün hale gelebilir.

Kuşkusuz Erdoğan’ın tekrar iktidara gelmesi halinde ekonomik bir yıkımın yaşanabileceği belirtilerek Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olması durumunda daha demokratik, özgürlükçü bir atmosferle birlikte ekonomik yönden de belli bir iyileştirmelerin yapılabileceği tekraren hatırlatılmalıdır.

Örneğin emeklilere 15 bin liralık ikramiye verileceğinin tekrar üstüne basılması, EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) yasasındaki haksızlıkların giderilebileceği, 1,5 milyonluk stajyer ve çırakların bu dönemde sigortalı sayılarak emeklilik hakkına kavuşabileceği ifade edilmelidir.

Öte yandan ikinci tur seçimleri için yurt dışında daha yüksek bir katılımın olduğu gözlemlenmektedir. Bunun muhalefet yönünde olduğu tahmin edilebilir. İlk tur seçiminde milletvekilliği için kendi partilerine oy veren MHP ve Yeniden Refah Partili kimi seçmenlerin ikinci turda Erdoğan’a itirazları bulunabilir.

Keza AKP’li bir kısım seçmenin de ilk turda “nasıl olsa Erdoğan önde” diyerek rehavete kapılıp sandığa gitmemesi de düşünülebilir. Nitekim Erdoğan, bu yönde kendi kitlesini uyararak rehavete kapılmamasını istemiştir.

UMUT SEÇENEK YARATIR

İlk tur seçimleri sonunda muhalif kesim önemli bir hayal kırıklığı yaşadı. Kılıçdaroğlu’nun kazanması beklenirken yüzde 45’e yüzde 49,5 gibi bir oranla Erdoğan’ın önde çıkması, bu kesimi başlangıçta bir umutsuzluğa sevk etti.

Daha sonra sandıklarda ciddi biçimde hile yapıldığı da ortaya çıktı. Bu kez sadece iki aday olduğu için hile yapılabilmesi biraz daha zorlaşmıştır denebilir. CHP, sandık güvenliği konusunda ikinci tur için daha ciddi önlemler aldığını belirtti.

Zafer Partisi’nin, daha geniş anlamıyla da milliyetçi kesimin Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi yönündeki tavrı, ilk turda sandığa gitmeyenlerin seferber edilmesi yönündeki çaba, Kürt seçmenin kararlılığı ve toplumsal muhalefetin sosyalistlerin de aktif katılımıyla topyekun olarak hareketlenmesi, zor da olsa Kılıçdaroğlu’nun kazanma şansının olduğunu gösteriyor.

Alman filozof Erich Fromm’un deyişiyle eğer umut, inanç ve direnme gücü varsa başarı şansı da var demektir. Kuşkusuz bu umut, gerçek bir olasılık ve yeni bir seçenek yaratıyorsa üzerine gidilmesi gereken bir durumdur.

Ünlü The Beatles müzik grubunun üyesi John Lennon’ın deyişiyle de “Her şey sonunda iyi olacaktır. Eğer iyi değilse henüz sonu gelmemiş demektir”. Yani hiçbir şey son değildir. Her ne olursa olsun seçim sonrası da mücadeleyi bırakmayan, düşse de yeniden ayağa kalkmak için mücadeleyi sürdürenler, önünde sonunda kazanacaktır…


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.