YAZARLAR

Haymana – Ankara – Londra hattında Uluslararası PEN Başkanlığı

Burhan Sönmez, edebiyatın uzun zamandır yitirdiği ve terk ettiği temel bir şeyleri temsil ediyor: Hak ve hakikatin hem kendisini hem anlatısını arıyor, savunuyor. Zorunlu yolculuğu onu bugünkü görevine taşıdı. "Yaban - yabani" ikilisini yıkma yolculuğu onunki. 

Uzun ve dolambaçlı bir yolculuk var önümüzde. Yüzyıl öncesine ışınlanıp hızla bugüne gelmemiz gerekiyor.

Tek kolunu cephede, I. Cihan Harbi’nde kaybeden 35 yaşındaki yedek subay Ahmet Celal, yenilginin ve sakatlığın utancıyla İstanbul’a dönmeyi sindiremez. Emir eri Mehmet Ali onu alıp Porsuk Çayı kıyısındaki köyüne götürerek ziyan olmaktan kurtarır…

Ne mümkün? Köylünün gözünde bir Yaban’dır o. Köylü, halk için subay, bürokrat, şehirli okumuş takım dışarılıklı yaban, yabancıdır. Devletliler; memleketin yöneticileri, sahipleri içinse halk, köylü yabandan da öte, yabanidir. Hep öyle kalacaktır. Dünyaları ayrıdır.

İşte, düşman gelmiş kapıya dayanmıştır. Top atışları gümbür gümbür yankılansa da köylünün kılı kıpırdamaz. İşi gücü olan kendi derdinde, gayrısı aylaklığında, miskinliğinde. Ahmet Celal söylenir:

Siz neden düşmanla savaşmıyorsunuz? Siz Türk değil misiniz?

Cevap:

- Yok beyim biz Türk değiliz, Osmanlıyız, O dediklerin Haymana (ovasında göçebe) olarak yaşarlar.

***

“Cumhuriyete bir ideoloji oluşturmak” üzere yola çıkan, kendilerine biçtikleri misyonu dergilerine verdikleri adla da ortaya koyan Kadro takımından Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban romanı Kadro’nun manifestosu olarak da okunabilir. İnsanlar ve davranışlarının sıklıkla behimi (hayvani) sıfatıyla anıldığı roman 1932’de yayımlandı. Yazarın da kurucularından olduğu dergi aynı yıl Ocak’ta çıkmaya başladı. Klasik aydın – halk kopukluğuna vurgu yapan Yaban, bir yanıyla da yine Karaosmanoğlu’nun muhasebe ve ütopya romanı Ankara’nın ilk cildi, ön hazırlığı gibidir.

Mustafa Kemal’in onayıyla çıkan Kadro ikinci yılın sonunda yine onun talimatıyla yayınına son verdi Ocak 1935’de. Yakup Kadri de sonra kitabını yazacağı Zoraki Diplomat olarak Tiran yolunu tuttu.

Onun Tiran’a yollanmasından 30 yıl sonra, 1965’de Ankara’nın 100 kilometre ötesinde, Haymana ovasındaki yarı göçer köylerden Şeyhhanı’nda doğan Burhan Sönmez, hayli meşakkatli, hayli uzun yolculuğun ardından 24 Eylül 2021’de Uluslararası PEN Kulüp Başkanı seçildi.

Şairler, yazarlar, romancıların uluslararası birliği olarak 1921’de Londra’da kurulan PEN Kulüp’e 100. yılında bir Haymanalı başkanlık ediyor.

Haymana’dan Londra’ya

Yüz yıl önce; Sakarya Meydan Savaşı sırasında Porsuk Çayı kenarındaki köylüler, Türkler için her ne kadar Haymana Ovası’nı işaret etse de ova köylerinden Şeyhhanlı ve çevresinde anadil Kürtçedir. Yaban’dan otuz yıl sonra 1960’larda da yöre ve insanı romanın konu ettiği zamandan – Osmanlı’nın çöküş dönemindeki hal ve durumdan pek farklı değildir. Şeyhhanlı, elektrikle ancak 1980 dolaylarında tanışır. Burhan Sönmez, Türkçeyi ilkokul öncesi taşındıkları Polatlı’da ve okulda öğrenir.

Okulla eşzamanlı ve gönüllü olarak paralel eğitime de başlar: Kuran kursu, hocalar, imamlar ve Diyanet’e bağlı özel program. Resmi programla kitabına uydurulmuş medrese eğitimi, lise çağına dek sürer.

1982’de üniversite eğitimi için İstanbul’a gelir, Hukuk Fakültesi’ni kazanmıştır. 2021’de “barınamıyoruz” hareketine yol açan durum, kırk yıl önce de aynı: Yurt yok. İslami çevrelerden birinin yurduna kabul edilir, ücretsiz. Yeter ki namazını, niyazını aksatma. İlk yıl barınma sorunu öyle çözülür. İkinci yıl devlet yurdu. Ne var ki, olaylara karıştığı için oradan atılacak.

Olay: Sınavlarla ilgili olarak dekanlığa dilekçe vermek.

Dekan: 12 Eylül Anayasası’nın anlı şanlı mimarı Prof. Orhan Aldıkaçtı.

Aldıkaçtı adına ve kariyerine yakışır biçimde dilekçeyi alır almaz emniyeti aramıştır dilekçe sahipleri gözaltına alınır. Üç hafta sıkı sorgu ve sopa. Fakülte de Sönmez dahil dilekçeci eylemcilere okuldan uzaklaştırma cezası verir. Yedi yılda bitecektir hukuk eğitimi. 1991’den itibaren profesyonel hukukçuluk, avukatlık başlar. Pek profesyonel sayılmaz; geçimlik, zorunlu giderler için yapılan bir iş avukatlık.

Asıl hak ve hukuk mücadelesi siyasal alanda. Yayın pratiğinin de içindedir. Takma adlarla yazılar kaleme alır. Dev Yol, Dev Sol davalarında çeşitli dosyalarda adı geçer, birkaç kez içeri alınır. Pasaport verilmez. Zorla askere götürülür. 1996’da kurulan ÖDP -Özgürlük ve Dayanışma Partisi Genel Başkan Yardımcılığı’na seçilir. Ankara’ya naklolur ve hayatı değişir.

Temmuz 1996’da Kızılay’da, gündüz gözü polislerin coplu, tekmeli, yumruklu aleni saldırısına uğrar. Kafa göz dağılmıştır. Öldü diye bırakılır. Gözünü hastanede açar. Birkaç ameliyatla bedensel olarak toparlanır. Ama beyin travması kendini sonradan gösterecektir: Baş ağrısı atakları, günlerce uyuyama, zihin bulanıklığı…

İsviçre ve Almanya’daki girişimlerin ardından 1998’de Londra’da İşkence Mağdurları Tedavi Merkezi’ne gider. Dünyanın her tarafında benzer operasyonlardan geçmiş, birbirini andıran her biri özel hasarlar, travmalarla cebelleşen işkence kurbanlarından bir toplam 20. yüzyıl biterken.

ZORAKİ YAZAR 

Doktoru, "Henüz hazır değilsin" dese de Burhan Sönmez hastaneden çıkmakta ısrar eder, 1999’da Türkiye’ye döner. Ancak rahatsızlanır. “Geri geleceksin” diyen doktor haklı çıkmıştır. 2000’de tekrar Londra, 2010’a dek.

Yazı, yazarlık yolculuğu travma tedavisinin, siyasal pratiğin kendince geliştirdiği kanallarından biri olarak değerlendirilebilir.

İngiltere’deki ilk bir iki sene hiçbir Türk gazetesi okuyamaz. Okuduklarını hemen unutmaktadır çünkü. Okuyamaz ama sürekli notlar alır. Bunlar onu ilk romanı Kuzey’e taşıyacaktır.

İkinci kez Londra’ya gittiğinde, üçüncü dilini İngilizceyi edinir. Çift diplomalı yeminli tercüman olacak kadar. Ardından sıkı edebiyat eğitimi: Cambrigde Üniversitesi’nde roman incelemeleri üzerine bir yıllık bir programın yanı sıra dünya masalları çalışmalarına katılır. Farklı ülkelerden katılımcılar kendi masallarını anlatır, çözümleme ortaklaşa yapılır.

Bu çalışmalar ve uyku sorunu da Kuzey’in harcını oluşturur.

Romanda görme yetisini kaybeden bir adam rüya da göremez olunca başkalarının rüyalarını toplamak için kuzeye doğru yola çıkar. Aldığı her rüya karşılığında sahibine bir eşya verir. Rüya vesile. Birbirini doğuran anlatı Bin bir Gece Masalları’nın dili ve kurgusu burada felsefeyle birleşir. Geleneğin dünyası – anlatısıyla şimdinin dili, sorunsalları yoğrulur.

İkinci roman Masumlar’da bu kez tam tersi bir yol izlenir: Şimdinin dünyası, yazı öncesinin; masalın, şiirin, türkülerin dilinden ve ruhundan okunup anlatılır. Romanın ilk tümcesi bunun kılavuzu gibidir:

Benim vatanım çocukluğumdu ve ben büyüdükçe uzaklaştım ondan, uzaklaştıkça da büyüdü içimde.

Gurbet, sıla, kök, aşk, ayrılık, vuslat “eski”nin temaları gibi dursa da, yersiz yurtsuzluğun dünyasında 21. yüzyılda ezel ebet o eski hallerin içinde olduğumuzu, neyi kaybedip neyi aradığımızı bilmediğimizi hissettirir Masumiyet.

2011’de yayımlanan roman Sedat Simavi Ödülü’nü kazandı. Onu yeraltıyla yerüstünün taşrayla merkezin ve her şeyin iç içe geçtiği İstanbul İstanbul izledi 2015’de. Labirent (2017), Taş ve Gölge (2021) Sönmez’in diğer romanları.

Sahip olduğu iç dilde; İngiltere, Türkiye ve Kürt PEN Kulüp üyesi olan Burhan Sönmez 2017’de Uluslararası PEN Yönetim Kurulu’na, 2021’de Kulüp’ün 100. yılında da başkanlığa seçildi.

***

Burhan Sönmez, edebiyatın uzun zamandır yitirdiği ve terk ettiği temel bir şeyleri temsil ediyor: Hak ve hakikatin hem kendisini hem anlatısını arıyor, savunuyor. Yaşadıkları, yaptıkları ve yazdıkları bunu ortaya koyuyor. Zorunlu yolculuğu onu bugünkü görevine taşıdı. "Yaban - yabani" ikilisini yıkma yolculuğu onunki. 

- Biyografi için Faruk Bildirici’nin 1 Ocak 2012’de Hürriyet Pazar’da yayımlanan söyleşisinden yararlandım.