YAZARLAR

Futbol için kötü günler geride kaldı, şimdi sırada daha kötü günler var

Suudi Arabistan’ın dört büyüğü olarak nitelendirilebilecek Al-Hilal, Al-Nassr, Al-Ittihad ve Al-Ahli’nin yüzde 75’i, ülkenin Kamu Yatırım Fonu’na (PIF) ait durumda. Bu da onlara sınırsız para harcama lüksü tanıyor. Ülke ekonomisinin yalnızca nisan ayında 12 milyar dolar cari fazla verdiği de düşünülürse, bu dört kulübün elindeki bütçeye dair bir fikir edinebilirsiniz.

Suudi Arabistan’ın Katar’daki Dünya Kupası’nın ilk maçında Arjantin karşısında elde ettiği galibiyeti seyrettiğimizde, oyuncularının birçoğunun kalitesi bizi şaşırtmıştı. Bu oyuncuların neden Suudi Arabistan’da kaldıklarını ve Avrupa liglerinde oynamadıklarını merak edenler için ise cevap basitti: Çünkü orada çok para kazanıyorlar.

Her ne kadar gruptan çıkmayı başaramasalar da Suudi Arabistan’ın Dünya Kupası’nda beklentilerin üstündeki performansı ise veliaht prens Muhammed bin Selman’ı heyecanlandırdı ve Çin ve Katar’ın ardından futbolu kucaklamaya karar veren Suudiler kendi liglerini daha göz önünde bir yer hâline getirmek için kesenin ağzını açtı.

Geçtiğimiz ocak ayında Al-Nassr’ın iki yıllığına 400 milyon dolar ödediği Cristiano Ronaldo, kapıyı çalan ilk kişiydi. Geçen yıllar ve Cristiano’nun gururu, onu sonunda Avrupa’nın seçkin kulüplerinin dışında bırakmış ve o da bu “eşsiz” ve “parlak” çıkışı seçmişti.

FUTBOLDA PARAYLA SATIN ALMANIN KISA GEÇMİŞİ

Bunun geçmişte de emsalleri vardı. Yetmişli ve seksenli yılların ortalarında Pelé, Franz Beckenbauer, Johan Cruyff ve Eusebio gibi isimler de ABD’de futbolun popülerleşmesi için bir nevi elçi görevi üstlenmişlerdi. Elbette çok büyük paralar karşılığında… 

Ardından Japonya’dan bir atılım gelmişti; Arthur Zico, Michael Laudrup, Gary Lineker, Hristo Stoichkov, Carlos Dunga, Bebeto gibi yıldızlarla. 

Bu yüzyılda da Didier Drogba, Hulk, Ramires, Alex Teixeira, Stephane Mbia, Yannick Carrasco’nun öncülüğünü ettiği Çin’in devri başladı. Uzun süre boyunca, henüz Avrupa kulüplerinde oynayabilecek yaştaki oyuncuları astronomik ücretler karşılığında gözden ırak olmaya ikna ettiler.

SUUDİLER BİR FİL MEZARLIĞINDAN İBARET OLMAK İSTEMİYOR

Peki şimdi? Suudi Arabistan, futbolun önünde gerçekten bir tehdit mi? Suudiler, kendilerini Cristiano’ya imza attırmakla ya da sonunda Inter Miami’yi tercih eden Lionel Messi’yi baştan çıkarmaya çalışırken bir tehdit olarak görülmüyorlardı belki de. Ama Suudiler ne yazık ki kendilerini bir fil mezarlığıyla sınırlamak istemiyor gibi görünüyor. Çin’in bir zamanlar olduğunun ötesine geçme niyetinde oldukları açık ve bunun istenmeyen etkileri şimdiden görülüyor.

Öyle ki, Karim Benzema, Real Madrid’den kulübün planlamasına göre çok daha erken ayrılmayı tercih etti. Henüz bir dinozor değildi ve Real onun ayrılığından sonra Kylian Mbappe’ye bir yıl erken yönelmek zorunda kaldı. 

Aynı şekilde N’Golo Kante de bitmiş bir oyuncu değil ve Suudilerin baş döndüren teklifi yüzünden Avrupa’dan çok erken ayrıldı. Yaş hedefini daha da düşüren Suudi Arabistan’ın, Manchester City’nin en önemli parçalarından 28 yaşındaki Bernardo Silva’yı da transfer edebileceği konuşuluyor. Henüz 26 yaşında olan ve öncesinde Barcelona’nın radarında olan Ruben Neves de gelecek sezon Suudi Arabistan’da oynayacağı kesinleşen oyunculardan.

Kalidou Koulibaly daha geçen yaz büyük bir sükseyle Napoli’den Chelsea’nin yolunu tutmuştu. O da dün itibarıyla Al-Hilal’in yeni stoperi oldu. Edouard Mendy ve Hakim Ziyech’in de Koulibaly’i izleyebileceği söyleniyor. 

Alvaro Morata, Ivan Rakitic, Giovani Lo Celso, Ayoze Perez, Saul, Papu Gomez, Antoine Griezmann… Hâlâ futbola verebilecek çok şeyi olan bu oyuncuların durumları da Suudi kulüpleri tarafından araştırılıyor. 

Suudi Arabistan’ın dört büyüğü olarak nitelendirilebilecek Al-Hilal, Al-Nassr, Al-Ittihad ve Al-Ahli’nin yüzde 75’i, ülkenin Kamu Yatırım Fonu’na (PIF) ait durumda. Bu da onlara sınırsız para harcama lüksü tanıyor. Ülke ekonomisinin yalnızca nisan ayında 12 milyar dolar cari fazla verdiği de düşünülürse, bu dört kulübün elindeki bütçeye dair bir fikir edinebilirsiniz.

FUTBOL NEREYE?

Yine de içinde hâlâ en üst düzeyde rekabet ateşini hisseden bir oyuncunun Suudi Arabistan Ligi’nde oynamak için Şampiyonlar Ligi’nden ayrılması pek olası değil. Suudi Arabistan, Saul ya da Papu Gomez gibi büyüsü bozulmuş oyuncuları tüketmek için faydalı bir etkiye sahip olabilir. Ama neyse ki, Barça’ya imza atarak “gerçek futbolu” tercih eden İlkay Gündoğan gibi örneklere de sahibiz.

Fakat son tahlilde, Suudilerin varlığının Avrupa futbol piyasasını daha da pahalı bir hâle getireceğine şüphe yok. Bunun futbolun geleceği açısından büyük bir tehdit olduğuna da. Hâlihazırda Körfez devletlerinin sahipliği altındaki PSG, Manchester City ve Newcastle United gibi kulüplerin oluşturduğu tehdidin de güçlü bir şekilde katlanarak arttığı unutulmamalı.

Dolayısıyla futbol için kötü günlerin geride kaldığını ve şimdi sırada daha kötü günlerin olduğunu söylemek, herhâlde fazla kötümserlik olmayacaktır.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.