YAZARLAR

Erdoğan mesajı aldı mı?

Sadece Ortadoğu’ya ya da İsrail ve ABD’ye ilişkin değil bu, ‘ayarlara dönüş’ macerası. Geçen hafta Doğu Türkistanlılara yapılan polis operasyonları da bunun işaretlerinden biri. Mesajı alan rejim, üzerine düşeni yapmaya başladığını gösteriyor ve bunun gereklerine de istese de istemese de uyuyor.

İngiliz ‘The Times’ gazetesinin haberinde Anshel Pfeffer analizi; ‘Erdoğan mesajı almış görünüyor.’ diye bitiyor. Ekonomik durum ve politik sıkışma ile birlikte, bütün bunların üstüne bir de Biden başkan seçildikten sonra, Türkiye dış politikada ‘fabrika ayarlarına’ geri dönüyor. Daha doğrusu bu cümleyi ‘geri dönmeye çalışıyor’ diye söylemek gerekiyor. Çünkü ‘fabrika ayarları’ da öyle bir tuşa basmakla mümkün değil ve ayrıca geri döndüğünüzde göreceksiniz ki ‘fabrika’ da artık pek eski fabrika değil ki ayarları aynı olsun.

Bu yüzden geri manevranın daha zor olduğu ‘S-400’ meselesi ya da karmaşıktan da öte karmaşık, Suriye puzzle'ı biraz daha ileri itilirken, Times’ın analizinde söz ettiği ‘Hamas’ gibi, ‘küçük’ meseleler, öncelikle, hemen denizin ortasına terk ediliyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla, FKÖ’nün kırılan sol kanadı, bir daha kendini toparlayamayınca, geriye büyüyen bir ‘Hamas’tan başka bir şey kalmadı. AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren, Hamas ile AKP arasında karşılıklı sempatiden başlayan bu yoğun ilişki, sonra abiliğe dönüşüp ve yeni Osmanlı rüyalarıyla beslenince, merkezi oturma odasına, İstanbul’a taşındı. ‘Hamas’ hasret duyduğu ferahlığa İstanbul’da kavuşunca değmesinlerdi keyfine. Fabrika ayarlarına dönmek için, yangında ilk kırılarak caminin bahçesine bırakılan işte bu ilişki.

Bu fabrika ayarları uğruna, en yakından başlayarak, öncelikle İsrail’e sunulan demet sadece Hamas’tan ibaret de olmayacak tabii ki. Mesela şu anda İsrail ile çatışma içinde olan Hizbullah’a da müdahale etmek isteyecek Türkiye, ne kadar edebilecekse artık. Her ne kadar Suriye’de çatışmalarından sonra Hizbullah ile ilişkiler eskisi gibi olmasa da yine de tamamen bitmiş değil. Yıllar önce Lübnan’da Hizbullah’ın üst düzey yöneticilerinden biriyle görüştükten sonra, Hizbullah'ın merkez camisine gitmek istediğimizde, bizi bir arabayla oraya göndermek istemişlerdi, başımıza bir şey gelmesin diye. Bu arabanın şoförü bizim Türkiye’den geldiğimizi duyunca, nasıl olsa aynı taraftanızdır diye, biraz önce arabasıyla Erdoğan hükümetinin başbakanlık müsteşarını nerelere götürdüğünü anlatmıştı. İşte şimdi ilk başta, kolaylıkla bırakılabilecekler bohçasının içinde bunlar da vardır mutlaka.

Ayrıca sadece Ortadoğu’ya ya da İsrail ve ABD’ye ilişkin de değil bu, ‘ayarlara dönüş’ macerası. Geçen hafta Doğu Türkistanlılara yapılan polis operasyonları da bunun işaretlerinden biri. Mesajı alan rejim, üzerine düşeni yapmaya başladığını gösteriyor ve bunun gereklerine de istese de istemese de uyuyor.

Ancak hayat şunu hatırlatıyor ki her girdiğiniz oyunun bir bedeli var ve bunları da masanın üzerinde terk ederek geri dönüyorsunuz.

Ve rüyalar da bunlara dahil.*

*Bu arada bu oyunun ve geri dönüşün bir sonucu olarak, Türkiye’de bugünlerde bir İŞİD eylemi olursa hiç de şaşırmam, maalesef…

 
 

Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...