Cannes 2022... Çok eğlenceli bir kapitalizm eleştirisi: The Triangle of Sadness

"The Triangle of Sadness", gücünü çok iyi yazılmış bir senaryodan alıyor. Sinema okullarında ders olarak okutulabilecek, en ince ayrıntısına kadar özenle seçilmiş diyaloglar, filmi alıp götürüyor.

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

Bazı filmleri daha iyi özümseyebilmek ve tadına varabilmek için mutlaka iki kere izlemek gerekir. İlk filmi "Force Majeure", 2014’te Cannes Belirli Bir Bakış Bölümü’nde En İyi Film seçilen, 2017’de de "The Square" ile Altın Palmiye kazanan Ruben Östlund’un yarışmada yer alan filmi "Triangle of Sadness" böyle bir film. Çok güldüm, herkes çok güldü.

Film, üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde internet fenomeni bir genç kadın ve sevgilisiyle tanışıyoruz. Ana konu, para ve paranın hayatımızda ne kadar önemli bir rol oynadığı. İkinci bölüm, çok çok zengin insanların tatillerini geçirdikleri çok çok lüks bir yatta geçiyor. Burada paranın ne kadar güçlü bir şey olduğuna bir kez daha tanık oluyoruz. Çok çok zengin bir kadın, geminin yelkenlerinin kirli olduğunu söyleyerek temizlenmelerini istiyor. Kaptan, gemide yelken olmadığını anlatmaya çalışsa da söz dinletemiyor. Çok çok zengin kadın yelkenlerin temizlenmesi konusunda çok ısrarcı. Sonuçta kaptan olmayan, yelkenlerin temizlenmesi emrini vermek zorunda kalıyor. Bir başka çok çok zengin müşteri, tüm gemi çalışanlarının suya girmesini emrediyor. Tabii ki bu emir de yerine getiriliyor. Artık ülkemizde de sık sık tanık olduğumuz 'Benim param var, her istediğimi yaparım' durumu.

'EL BOMBASININ NE ZAMAN, KİMİN ELİNDE PATLAYACAĞI HİÇ BELLİ OLMAZ'

Çok çok zengin ve çok çok yaşlı bir İngiliz çift, zenginliklerinin nedeninin 'dünyada demokrasinin sağlanması için kullanılan bir ürün' olduğunu söylüyorlar. El bombası üretiyorlarmış. Ama biz filmin ortalarında bir el bombasının ne zaman kimin elinde patlayacağının hiç belli olmadığına tanık oluyoruz.

Teknenin alkolik kaptanı (Woody Harrelson) bir Marksist. Kendini ‘Bok kralı’ olarak tanıtan, kaba saba Rus milyarder ile girdiği tartışma da filmin iki kez izlenmesini gerektiren bir sahne: "Asacağımız son kapitalist bize o halatı satan kişi olacak."

Çıkan bir fırtına ile her şey alt üst oluyor. Filmin son bölümünde 'artık herkes eşit'. Paranın getirdiği züppelikler de sona eriyor. Öyle ki bir geceyi yıldızların altında geçirmemek için 150 bin dolar değerindeki saatini teklif eden çok çok zengin kişi, umduğunu bulamıyor.

'THE TRIANGE OF SADNESS', SEKİZ DAKİKA ALKIŞLANDI

"The Triangle of Sadness", gücünü çok iyi yazılmış bir senaryodan alıyor. Sinema okullarında ders olarak okutulabilecek, en ince ayrıntısına kadar özenle seçilmiş diyaloglar, filmi alıp götürüyor. İsveç, Almanya Fransa ve Danimarka ortak yapımı 149 dakikalık filmin belki eleştirilebilecek tek yanı, son yarım saatte temponun biraz düşmesi. Bunu İsveç resepsiyonunda konuştuğum İsveç Film Fonu Başkanı da kabul etti. Bu arada filmi Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde göstermek için yapımcı ile konuştuğumuzu ve olumlu yanıt aldığımızı da belirteyim.

Daha festivalin ortasındayız. İzlenecek filmler var. Ancak gala gösteriminden sonra sekiz dakika alkışlanan bu filmin festivalden bir ödülle dönme şansı çok yüksek. En iyi senaryo mu olur, daha fazlası mı, onu Cumartesi gecesi düzenlenecek ödül töreninde göreceğiz.