Cannes 2022... Tuhaf bir açılış filmi: Son Kurgu

"Son Kurgu", Cannes Film Festivali açılış filmi oldu ya, birçok ülkeye satılır, sinemalarda, televizyonlarda gösterilir. Sizi baştan uyarayım: Uzak durun...

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

Cannes Film Festivali genellikle bir Amerikan ya da bir Fransız filmiyle açılır, festival 75. yılını kutlarken de bir Fransız filminin seçilmesini doğal karşılamak gerek. Birkaç hafta önce Fransa’da film üretimi ile ilgili bilgiler geldi. 2021 yılında sinemaya 1,1 milyar euro yatırım yapılmış, 340 film çekilmiş, bir filmin ortalama bütçesi de 4,2 milyon euro imiş. Beş filmin bütçesi de 30 milyon euronun üzerindeymiş. Sinemayı bu kadar önemseyen bir ülkede, üstelik festivalin 75. yılı kutlanırken "Son Kurgu" gibi, hiçbir şeye benzemeyen bir filmi neden açılış için seçtiler, anlamak mümkün değil.

Michel Hazanavicius’un yönettiği film, bir zombi komedisi olarak tanıtılıyor ve 2017 yapımı bir Japon filminin yeniden çekimi. Bu arada Hazanavicius’un "The Artist" ile Oscar kazandığını ve Fransızlar için çok değerli olduğunu da hatırlamakta fayda var. İlk 35 dakikada oldukça sıradan, kötü oyunculukların sırıttığı, anlamsız komikliklerin tekrarlandığı bir film izliyoruz. Düşük bütçeli bir zombi filmi çeken ekibe, gerçek zombiler saldırıyor. Doğal olarak kan gövdeyi götürüyor, kopan kollar, kafalar, üstü başı kan içinde insanlar ve zombiler falan. Sonra filmin nasıl çekildiğini, daha doğrusu çekilemediğini anlatıyor bize yönetmen. Her filmin hazırlık sürecinde olduğu gibi bir sürü sorun çıkıyor, sorunlar çekim sırasında da devam ediyor ve izleyicinin buna gülmesi isteniyor. 21.30 gösteriminde izleyiciler herhalde biraz yorgundu ki pek kimse gülmedi. Gülenler de gerçekten sahneleri komik buldukları için mi, yoksa sinirden mi güldüler emin değilim...

'FİLM İÇİNDE FİLM'

Bu gülme konusunda da birkaç cümle yazmam gerekiyor. Avrupalılar bizim gibi değiller, her şeye gülüyorlar. Yemek yerken yere çatal düştü, asansörün kapısı adam binemeden kapandı. Ne kadar komik, ha ha haaa. Bazen yanımda oturana dönüp 'bunda gülecek ne var?' diye sorasım geliyor.

Sinema tarihinde 'film içinde film' temasını işleyen çok güzel filmler vardır. İlk aklıma gelenler François Truffaut’nun 1970’lerde çektiği "Amerikan Gecesi" ve 1990 tarihli, Yavuz Turgul imzalı "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni". Her zaman zevkle izleyebilirsiniz.

"Son Kurgu", Cannes Film Festivali açılış filmi oldu ya, birçok ülkeye satılır, sinemalarda, televizyonlarda gösterilir. Sizi baştan uyarayım: Uzak durun.

'İNTERNETE GİRİP BİLET ALABİLMEK BÜYÜK BİR SORUN..'

"Cannes’a gidiyorum. Festival’e…" dediğinizde en yakın arkadaşınız bile biraz özenme, biraz kıskançlık ile "Yaa, öyle mi?" diye cevap verir. Cannes… Üzerine biraz Nice ve Monako eklediğinizde tadından yenmez. Oysa hiç öyle değil. Sabah erken kalkılacak. Gösterimden 25 dakika önce sinemanın önünde kuyruğa girilecek. Eskiden bilet yoktu. Kasabın önünde bekleyen kediler gibi durur, yarım saat bekledikten sonra bazen salonda yer kalmadığı için içeri giremezdik. Bu yıl artık sinemaların önünde uzun kuyruklar oluşturmuyoruz. Dört gün öncesinden internete girip biletlerimizi rezerve ediyoruz ve cep telefonuna kaydedip salona girerken okutuyoruz.

Kulağa çok hoş geliyor değil mi? Aslında hiç öyle değil. İlk günden başlayarak festivalin interneti çöktü. İki gün sonra basın mensupları için özel bir hat oluşturdular (herhalde kötü şeyler yazarız diye bizden biraz çekiniyorlar) ancak festivale akredite olanlar için değişen bir şey olmadı. İnternete girip bilet alabilmek büyük bir sorun olarak devam ediyor. Festivalin yönetmeni Thierry Fremaux, 16 Mayıs’taki basın toplantısında Rus bilgisayar korsanlarını ima ederek festivalin siber saldırı altında olduğunu söylemiş, bu da gülüşmelere yol açmış. Belki önümüzdeki günlerde Ruslar bu işten sıkılır da bilet bulmak kolaylaşır.