Sezin Öney

soney@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
İttifakın kadın lideri Dobrev, Macaristan’ın ilk kadın başbakanı olabilir. İronik biçimde, Akşener’in de hedefi de, “Türkiye’nin başbakanı” olmak. Bakalım, her iki ülkede de 2022’den itibaren siyasetin rotasını kadın liderler mi belirleyecek?
Sıfır serisi Şu an yaşanan “siyasi kriz”; sadece ekonomik sıkıntılar ve benzeri yönetim sorunları kaynaklı değil: Ağustos 2019’dan bu yana “sandıksız kalmanın” krizi. Merkel Ana sonrası Merkel’in yerine şansölye olarak kim geçerse geçsin, böylesi “toparlayıcı” bir rol üstlenmesine imkân yok. Zaten böyle hevesi ve arzusu olan şansölye adayı da…Tersine, en yüksek oyu alan SPD, Türkiye ile ilişkilerde Avrupa Birliği’ni ön plana çıkarmaya niyetli gözüküyor. AB’ye olan kurumsal vurgunun artması, Fransa’nın da Avrupa’nın Türkiye politikalarında söz hakkı ve ağırlığının artması anlamına gelecektir.
Sürprizli ortamda erken seçim? Almanya’da Angela Merkel’in siyasi kariyerinin “teoride” noktalandığı genel seçimler, bugün gerçekleşiyor. Ve siyasi istikrarı ile bilinen Almanya’da bile sonuçların ne olacağına dair büyük bir belirsizlik hâkim. Türkiye’deki zeminin kayganlığı ötesinde, dünyada da COVID-19 pandemisi başta olmak üzere koşulların siyasi dengeleri birden alabora edebildiği bir zamandayız. Yüzüstü Yunanistan’da da insanlar dehşete düştüler, yapılanları eksik buldular ve tıpkı Türkiye’de olduğu gibi “iyi ve sorumlu insanlar” canla başla mücadele ettiler. Ama, Türkiye’deki gibi birbirlerinden kopmadılar, alevlerden de öncelikli birbirleriyle mücadele etmediler ve “ateşin düştüğü yerdekiler” bu kadar yapayalnız, başıboş, yüzüstü bırakılmış hissetmediler. Yardım! Türkiye’nin doğusu ve batısı hiç olmadığı kadar eşit: Yalnızlıkta, bir başına bırakılmışlıkta ve tabii, kötü yönetimde eşit... Cayır cayır Elbette, bu kadar yerde birden yangın çıkması şüpheli bir durum. Ancak, tam olarak gerçeği hiçbir zaman bilebilecek miyiz? Böylesine kakafonik ve harlı bir ortamda “gerçeğin” önemi var mı? Gerçeği, her ne ise, bilsek de inanır mıyız? Toplumun ne kadarı neye inanır? Neye inanmak ister? Türkiye ve imparatorlukların mezarlığı Taliban ile “diplomasi” de Türkiye’yi koruyamaz: Ankara, Taliban’ın “ortak” gördüğü bir taraf değil. Her ne kadar, Ankara Taliban’ı “potansiyel ortak” olarak görse de...Taliban’ın şu an en sıcak davrandığı taraflardan biri Çin; “din kardeşliği” değil yatırım beklentisi var ortada... AB ile 'ilişki durumu karışık' Aralık 2020’deki AB Zirvesi’nden bu yana uzayıp duran ve bir yere de “eremeyen”, bağlanamayan bir gündem var... Ne de olsa kilit kelimelerimiz; “aşamalı, orantılı ve geri dönülebilir”. Yunanistan ve Türkiye’nin yaz aşkı Geçen yıl bu zamanlar, Doğu Akdeniz krizi ve Yunanistan ile olan çatışmayla yatıp kalkıyorduk. Bugün ise, Erdoğan ve Mitsotakis’in NATO Zirvesi’nde buluşması gündem bile olmuyor... Biden-Erdoğan: 'Mış' gibi yapan buluşma S-400 de, YPG de iki tarafça halının altına süpürülüp, çözümü ertelendikçe daha da büyüyecek sorunlar. Üstüne üstlük, denklem Türkiye aleyhine değişiyor. Türkiye tahtırevallisi 14 Haziran, özellikle Türkiye için, gerek Biden-Erdoğan ve Mitsotakis-Erdoğan buluşması gerekse de “Pekervari” durumlar bakımından enteresan bir dönüm noktası... Avrupa, Türkiye ve 'yasadışılık' problemi Türkiye’nin tüm dış politik hamlelerinin; Azerbaycan-Ermenistan konusundan Libya başta Doğu Akdeniz meselesine her konunun "narko" ve diğer kaçakçılık türevleri ışığında yorumlanmaya başlanması mümkün Ortak aday belirleyebilmek Macaristan’da da “muhalefet ittifakı” adım adım gerçekleşti. Muhalefet doğal olarak fikirsel çekimle bir araya gelmedi. Siyasi şartlar ve “hayatta kalma içgüdüsü” onları bir araya gelmeye zorladı. Hade BM tarafından gerçekleştirilen 5+1 Kıbrıs Görüşmeleri’nde masanın kurulu kalması da başarılamadı. “Masa kurulu kalsın” gibi dert de var mıydı daha görüşmeler başlarken bile orası meçhul... Kıbrıs sonunda çözülüyor mu? Federasyon, Ada’da ortak yaşam isteyenler için çok daha geçerli bir seçenek. Ancak, “iki devletli çözüm” de artık mümkünlüğü artan bir sonuç olabilir. Biden ile kupkuru ABD Başkanı, Rusya ve Çin ile sanal olarak da olsa, aynı masaya oturup da yaklaşık 75 yıla uzanan müttefiklik ilişkisi bulunan Türkiye ile sonunda konuşmadan edemezdi. En yüksek profilli Zoom İklim krizi ile mücadele yolu uzun, yol zor. Vakit ise yok. Bu zirvenin hakiki bir dayanışma başlangıcı olması ümidiyle, siyaseti bu konuda zorlamaktan başka çare var mı? Türkiye’nin yumuşak ve sert gücü Elbette, herkesin sadece kendini düşündüğü ve yumuşak gücün olmadığı bir dünya cehennemden başka bir şey olmaz. Ve böyle bir dünyada, hiçbir sorun çözülebilir mi? Yunanistan’ın 'kara çorbası' Mitsotakis hükümeti, “kolay lokma” olmadığı mesajını hem kendi iç kamuoyuna, hem Ankara’ya, hem de dolaylı olarak Avrupa Birliği’ne vermek istedi belli ki... Konu: Dış politika... Muhalefet: Yok Muhalefetin dış politikasını, iktidar ile yan yana masalara oturmuş ve iktidar ne ısmarlarsa, “bana da iki katını getirin” diyen bir müşteriye benzetiyorum. Avrupa Birliği ile köşe kapmaca AB ve Türkiye ilişkilerinde haklar ve ilkeler o kadar geri plana atılmış ve karşılıklı ilişkilerde zihnen o kadar yakınlaşılmış ki, arada von der Leyen’i bile ezen bir “kabalık” söz konusu olabiliyor. Gün 'pozitif gündem' günü AB ile herhangi bir pazarlık yapılıp bir şeyler elde edilecekse, Ankara’nın elinde 6-7 ayı kaldı. Merkel sonrası dönemde, “yeter ki ucu Avrupa’ya dokunmasın” politikasının geçerli olmaması da mümkün. Gücün güçsüzlüğü Türkiye, ABD ve Çin arasında “iklim krizi” gibi konular başta olmak üzere yeni bir Soğuk Savaş’ın engellenmesi için arabuluculuk yürüten bir ülke olabilirdi. Şimdi ise, iki tarafı da birbirine oynamaya çalışarak kendine kısa vadeli çıkarlar elde etmeye çalışan bir konumda. Fırtına Türkiye ile yapılan Suriyeli mültecilere yönelik 'Göçmen Anlaşması'nın 5. yıldönümünde güncellenmesi gereken konular var; bunun üzerinde çalışılıyor ve AB, Türkiye ilgili başka hiçbir şeyle uğraşmak istemiyor. Yunanistan ile de görüşmelerde masa yerinde durur ve Ankara, üç aşağı beş yukarı dış “sorun” yaratmazsa, AB de Türkiye’nin içerisinde olup bitene fazla karışmaz. Gene karmakarışık Türkiye’nin içinde olup bitene dışından büyük bir etki, şu aşamada gelmez. Peki, bir de içeride olup bitebileceklere bakalım: Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener gibi, siyasette ön plana çıkan ve Cumhurbaşkanlığı için ismi geçen siyasetçiler ciddi bir stres testinden geçecek. 8 Mart’ın müjdeli cemresi: 'Ben Seçerim' “Ben Seçerim”, kadınların siyasette ve yöneticilikte ön plana çıkmalarını hedefleyen bir girişim. Daha önce de bu konuda çok emek veren girişimler ve kadın hareketi aktivistleri oldu. Bu platform da geçmişin deneyim ve birikimlerini ileri taşıyacak, Türkiye’de şiddetin yakıcı iklimini dönüştürerek kadınların önünü açacak çalışmalardan biri olacak. Meral Akşener’in Kürt Sorunu Her halükârda, Akşener’in önüne gelen fezlekeler, dokunulmazlıkların kaldırılması, HDP’nin kapatılması gündemi, kendisine bir krizle gelen fırsat. Akşener, kendi Kürt Meselesi’ni çözebilecek mi? 21. yüzyılın nasıl bir milliyetçilik gerektirdiğine kafa yorup, ülkücü özüne sırtını dönmeden ve “ata kökünden” kopmadan, yeni bir siyasi duruş yaratabilecek mi? Angela Merkel’e yaptırım gelince Kuzey Akım 2’ye darbe vuran yaptırım tehdidi, aslında Angela Merkel’in artık Avrupa politikasında “son kullanma tarihinin” yaklaştığının göstergesi. Merkel, bugüne değin, Rusya ve Putin’den hiç hazzetmese de, “maliyet-kâr dengesi” nedeniyle büyük bir inatla desteklediği Kuzey Akım 2 projesinin ilerlemesi için elinden geleni yaptı. Ve, Rusya gibi insan hakları ihlalleri yaşanan ülkelerle arka kapı diplomasisi ile işlerin çözülebileceğine inandı. Şimdi, bu proje onu Titanik gibi dibe de çekebilir. Fransa için 'gerçek İslam bu değil' zamanı Fransa’da onaylanan “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendirme Yasası”nda her ne kadar “İslam” veya “Müslüman” kavramları hiç geçmese de, yasanın hedefinin genel olarak “dinler” değil, İslam olduğu açıkça ortada. Dahası, bu kanunun “felsefesi”, 1905 tarihli “din ve devleti ayıran” laiklik yasasının yorumunu da fiilen değiştirmiş oluyor.