YAZARLAR

Yerel seçim yaklaşırken belediye işçileri

Yılmaz Bey’le Belediye çalışanlarının sorunlarını konuştuk; o anlattı ben de öğrendim; öğrendiklerimi birebir sizinle de paylaşayım istedim.

Yerel Seçimler yaklaşıyor. İttifaklar, adaylar, seçim kampanyaları derken yerel seçimleri enine uzununa tartışıyoruz ama belediye çalışanları, özellikle de belediyelerde işgüvencesiz ve kadrosuz bir şekilde çalıştırılan işçilerin sorunlarını biliyor muyuz? Ben de bilmiyordum; ta ki Yılmaz Şengül Bey’le tanışana kadar. Kadiköy Belediyesi “işçisi” Yılmaz Bey şu anda Adıyaman Gölbaşı Kalemkaş köyünde. Bir etüt merkezi kurmak için bir haftalığına gelmişler buraya. Şubat ayındaki depremden sonra yöre halkına destek olmak için buradalar Yılmaz Bey ve dostları -sahi hatırladınız mı bir deprem olmuştu; 14 Mayıs’ta siyasetteki depremden sonra, insanların hayatını yerle bir eden gerçek depremi unuttuk biz Ankaralılar, İstanbullular, İzmirliler. Ama onlar - ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır- işte onlar unutmadılar gerçek depremde sersefil bir hayata mahkum edilenleri.

Yılmaz Bey’le Belediye çalışanlarının sorunlarını konuştuk; o anlattı ben de öğrendim; öğrendiklerimi birebir sizinle de paylaşayım istedim. Sözü, sohbete bırakmak istiyorum.

Yılmaz Bey merhabalar.

Merhaba Mete Hocam. Ben size 600 bin belediye şirket işçisinin yaşadığı sorunları anlatmak istiyorum. Bize sorunlarımızı anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Türkiye'de gerçekten toplumsal bir sıkıntı olan bu belediye şirket işçiliğini siz de gündeme getirmek için çaba sarf ediyorsunuz. Bu konuda da biz belediye şirket işçileri olarak size teşekkür ederiz.

Yılmaz Bey belediye şirketi işçisi nedir. Normal belediye çalışanlarından farkı nedir bunların?

Yılmaz Şengül

Hocam belediye şirket işçiliği yirmi birinci yüzyılın köle pazarlarıdır. Biz böyle tanımlıyoruz çünkü biz normal yolla yani işçilerin yaşamlarını düzenleyen kanunlarla, İş Kanunu'yla falan bu statüye geçiş yapan işçiler değiliz. Biz bir OHAL kararnamesi ile geçiş yapan işçileriz. Doğal olarak da taleplerinizin dışında sizin için önceden hazırlanmış kıstaslar üzerinden bir çalışma yaşamı sunuluyor size. Dilerseniz size öncelikle geçiş döneminden bahsedeyim, bu noktaya nasıl geldik, sürecin tamamını anlatayım size.

Biz 2018 yılına kadar belediyelerdeki bu, 1982'den sonra başlayan özelleştirme furyasıyla beraber belediyenin taşeron şirketlerinde çalışan işçilerdik. 2017'de iktidar "Biz taşeron çalışmayı komple kaldıracağız." dedi. Bunun üzerine 696 Sayılı bir Kanun Hükmünde Kararname çıkarıldı. Biz de bu Kanun Hükmünde Kararname ile beraber 2018'in Nisan ayında taşeron şirketlerden alındık, belediye şirketlerine geçirildik. Bu geçiş döneminde biz, hem iktidar kaynaklarından hem sendikanın açıklamalarından şöyle bir şey bekliyorduk; 2018'den önce belediyenin taşeron şirketlerinde asgari ücretin yüzdelik kısımları ile çalışıyorduk. Yani en düşük maaş alan bir işçi asgari ücretin yüzde 50’si, yüzde 70’i, yüzde 100’ü, yüzde 150’si gibi oranlarda, yaptığı işe göre, pozisyonuna göre ücret alıyorduk. Daha sonra dediler ki “Biz burada taşeronu kaldıracağız, sizi sürekli işçi kadrosuna geçireceğiz.” Tüm Türkiye'de aslında o dönem 450 bin tane belediye şirket işçisi vardı. Tüm Türkiye'de hatta belki görmüşsünüzdür belediye şirket işçileri çok mutlular, bunu halaylarla kutluyorlar vesaire dedikleri bir doneme girdik. Ama biz özlük haklarımız verilmeden yani mevcut çalışma pratiğimiz kurulmadan Nisan ayında belediye şirketlerine geçirildik.

24 Aralık 2017'deki 296 Sayılı KHK sonraki Nisan ayı oluyor tüm bunlar değil mi Yılmaz Bey

Evet, Hocam, evet. 296 Sayılı KHK bir geçiş süreci belirlemişti. Bu geçiş sürecinde evrakların toplanılması, geriye dönük davalardan feragat ettirme, güvenlik soruşturmaları vesaire bunların hepsi bir süreçti. O sürecin sonunda da 2 Nisan 2018 tarihinde bütün belediye şirket işçileri geçiş yapmış oldu.

Yılmaz Bey netleştirmek için soruyorum. Ben de bu konuda cahilim. Mutlaka şu anda gazetede bizi okumakta olan okurlarımız da bu konuda yeterli bilgiye sahip değildirler: Belediye işçileri ile belediye taşeron işçileri, ya da belediye şirketi işçileri derken ayrı şeylerden bahsediyoruz değil mi? Yani biz bütün belediye çalışanlarından bahsetmiyoruz. Nedir sizin farkınız?

Şimdi Mete Hocam belediyelerde üç türlü statü var. Biri memur statüsü, ikincisi norm kadrolu işçiler yani doğrudan belediyenin işçisi olan işçiler. Bir de belediye şirketlerinin sürekli işçisi olan bizler. Norm kadrolu işçilerle hem statümüz hem çalışma sistemimiz hem çalışma alanımız aynı olmasına rağmen, yani yaptığımız iş aynı olmasına rağmen hem özlük haklarımızda hem de çalışma alanlarımızda bir sürü farklılıklar yaşıyoruz. Yasal olarak bizler bir sürü hak kaybı yaşıyoruz. Neredeyse, norm kadrolu işçilerin yirmide biri kadar otuzda biri kadar hakkımız var zaten.

Sizi bu oranlarda dezavantajlı duruma sokan nedir? Belediye şirketleri çalışanları deyince burada tüm Türkiye'de kaç kişiden bahsediyoruz?

Mesela ben sizde şöyle bir Türkiye ortalaması söyleyeyim: Bugün belediyede işçi statüsünde çalışan insanlardan sadece yüzde 8'i norm kadroda, yüzde 92'si belediye şirketlerinde çalışıyorlar.

Yılmaz Bey, talepleriniz nedir? Ne istiyorsunuz siz?

Mete Hocam biz çalışma alanındaki bu ikircikli yapının kaldırılmasını istiyoruz. Aynı işi yaptığımız insanlarla aynı özlük haklarına sahip olup aynı yaşam standardına çekilmek istiyoruz. Mesela norm kadro dedik ya, bu kadronun şöyle bir avantajı var belediye özelinde: Norm kadrolu arkadaşlarımız "ilave tediye" dediğimiz, devletin personeline sağladığı her yıl 52 günlük bir ikramiyeden yararlanıyorlar.

Bu ilave tediye dediğiniz uygulamadan siz şu anda yararlanamıyorsunuz, yanlış anlamadım değil mi Yılmaz Bey?

Evet Mete Hocam. Bunu biz istediğimizde bizi diyorlar ki "Belediye şirketleri tüzel kişilik olduğu için siz kamu personeli görünmüyorsunuz. Bu nedenden dolayı devlet size 52 günlük ilave tediyeyi ödemiyor." Fakat bizim açtığımız bir dava var, hem Kamu Denetçiliği Kurumu'nda hem de İş Mahkemesi'nde açtık bu davayı. Şunu söylüyoruz biz o davada, belediye şirketlerinin yüzde 99,9'u belediyenin sermayesi, belediye şirketlerinin yönetim kurulunu atayan, belediyeler, belediye yöneticileri. Doğal olarak belediye şirketleri aslında bir kamu kurumudur. Belediye şirketleri içerisinde çalışan işçiler de kamunun asli işçileridir doğal olarak bizim de tediyeden yararlanmamız gerekiyor. Hem Kamu Denetçiliği Kurumunda hem İş Mahkemesinde açtığımız dava şu anda İstinaf Mahkemesinde, sonucunu bekliyoruz.

Yılmaz Bey ilave tediye denince ne kadar ücret alınır yaklaşık olarak. Mesela ben norm kadrodayım siz değilsiniz ve ikimiz de aynı yerde aynı işi yapıyoruz. Ben ilave tediye olarak ne alıyorum da siz alamıyorsunuz?

Siz norm kadrolu belediye işçisi olarak ilave tediyeden şunu alıyorsunuz: Her yıl 3 ayda bir 13 günlük ikramiye. Ancak ben norm kadroda olmadığım için, sizinle aynı işi yaptığım halde bu ücreti alamıyorum.

Şöyle anlatayım size Hocam: Bir çöp kamyonunun solunda duran belediye şirketi işçisiyle, aynı kamyonun sağında duran norm kadrolu işçinin arasında bir sürü fark var. Tam olarak söylediğimizde, yani çöp kamyonun sağındaki adam ilave tediye alırken solundaki adam almıyor ama aynı işi yapıyorlar, aynı çöpü topluyorlar.

Yılmaz Bey, güvencesizlik ve ilave tediye mevzu önemli iki sorununuz. Başka ne tür sorunlarınız var?

Hocam, bizim şu an belediyelerdeki en büyük sorunumuz güvencesizlik. Mesela şöyle örnek vereyim ben size; 2024 yılının Mart ayında bir yerel seçim var. Şimdi bu yerel seçimlerde çalıştığımız belediye bir partiden başka bir partiye geçti diye oradaki belediye işçilerinin birçoğu işsiz kalıyor.

Söylediklerinizden anladığım kadarıyla, norm kadroda olanlar değil de sizin pozisyonunuzda olanlar işsiz kalıyor, değil mi?

Norm kadroda olanlar da işsiz kalabilir Mete Hocam ama şöyle bir şey var: Norm kadrolu işçiler 25 yıllık, 30 yıllık bir çalışma yaşamları olduğu için, bunun belediyeye yükleyeceği tazminat yükü daha sonra işçilerin açacağı kamuyu zarara uğratma davaları vesaire ciddi anlamda sıkıntı yarattığı için çok fazla oraya girmiyorlar.

Yani norm kadrolu işçileri işten atmaktansa, sizin durumunuzda olanları işten uzaklaştırmak daha kolay olduğu için sizleri uzaklaştırmayı tercih ediyorlar, öyle mi?

Tabii, Hocam. Tam olarak durum bu. Mesela Ataşehir Belediyesi’nde şöyle bir sürecimiz vardı; yine oraya döneyim. 2018'in Nisan ayında daha önce hiçbir şekilde Türkiye'de uygulanmamış bir yasayla biz karşılaştık. Zorunlu emeklilik diye bir Kanun Hükmünde Kararname'den kaynaklı bir düzenleme ile karşılaştık. Diyor ki bu düzenleme belediye yöneticilerine “KHK ile geçişi yapılan 600 bin işçinin, emeklilik maaşı almaya hak kazandığı gün işine son vereceksin” Tabii o zamanlar Emeklilikte Yaşa Takılanlar vb. diye bir şey de yoktu. Belediye işçileri de diyor ki "Ya arkadaş zaten 65 yaşına kadar çalışacağım en fazla. 65 yaşında emeklilik primi almaya hak kazandığımda da emekli edeceksin beni!" diyor. Daha sonra bu yasanın üzerine EYT çıkınca, 44-45 yaşında insanlar -ki onlardan bir tanesi benim- zorunlu emeklilik diye bir yasa ile karşı karşıya kaldılar. Yani 25 yılımı doldurmuşum, prim günümü doldurmuşum, bana diyor ki sen artık emekli olabilirsin diyor. Belediye yöneticileri "Ben emeklilik yasasından dolayı size emekli ediyorum." diyor. 43 yaşında emekli oluyorsunuz. Borca girmişsiniz, kredi çekmişiz, bir sürü geleceğinize dair plan yapmışsınız. Emekli olduğunuzda on liralık maaşı kaç lira olarak alıyorsunuz? Şu an belediye şirketlerinde çalışan işçilerin ortalama emekli olduklarında aldıkları ücret 8-9 bin arasında değişmekte.

Söz temsili çalışanın maaşı on liraysa, emekli edildiğinde, sizin gibi zorunlu emekliliğe sevk edildiklerinde yaklaşık olarak ne kadar emekli maaşı alacaktır.

7500 Lira Hocam.

Yani, bildiğiniz, en alt düzeydeki emekli maaşını alıyor. Emekli olmaya zorlanıyorsunuz, yanlış anlamadım değil mi?

Evet, zorlanıyorduk, emekli ediliyorduk. Mart ayına kadar.

Peki emekli olmayı kabul etmezseniz?

Kabul etme, kabul etmeme gibi bir şansınız yok Hocam.; mahkeme yolları da kapalı.

Şimdi ben şeytanın avukatlığını yapıyorum. Neden kabul etmeme şansınız yoktur?

Hocam şöyle; mahkeme yolları da kapalıydı. İşçiler 2018 Nisan’ından 2023'ün Mart'ına kadar bu şekilde emekli edildiler. 2023 Mart'ında mahkemeleri biz kazanınca, işçiler hem sosyal medya üzerinden hem siyasi partiler üzerinden ciddi bir basınç kurunca, bu sefer iktidar partisi, 2023 Mart'ında yeni bir yasa çıkardı ve "Ben,” dedi, “2023 Mart'ından itibaren zorunlu emeklilik kısmını kaldırıyorum." dedi. 2023 Mart'ından itibaren zorunlu emeklilik artık yok ama zorunlu emekliliğin olmaması işverenleri yani belediye yöneticilerini durdurmuyor tabii ki. Bu sefer diyor ki belediye yöneticileri "Gel diyor emekli olmak için evrakını imzala!" Sen diyorsun ki "Ben emekli olmak istemiyorum. Yaşım genç hala çalışıyorum. Bir sıkıntım yok." vesaire Bu sefer sana diyor ki "Ben seni Kod-8’den den resen emekli ediyorum."

Kod-8 nedir?

Kod-8, bir işçinin, yaşını ve gününü dolduran bir işçinin talep etmesi üzerinde işverenin emeklilik üzerinden onun çıkışını yapması demek.

Tam olarak ne demek bu?

Şu demek Hocam, “Sen,” diyor “…işverenin seni emekli etmesini vesaire beklemek zorunda değilsin. Bir dilekçe ile emeklilik için müracaat edebilirsin. O da Kod-8’i kullanarak senin emeklilik üzerinden çıkışını yapabilir.” Ama bu, işçinin talebi doğrultusunda düzenlenen bir yasa işçinin rızası olması lazım. Şimdi Ataşehir Belediyesinde 5 gündür bir direniş var.

Yani size zorunlu emekliliği dayatmışlardı onu kaldırdılar ama ondan sonra, anladığım kadarıyla, Kod-8’i dayattılar, öyle mi.? Şimdi şunu bir daha izah edebilir misiniz size zahmet. Kod-8 nedir ve size Kod-8'in dayatılması ne anlama geliyor?

Hocam şöyle, işveren sizi işten çıkardığında bir ihbar tazminat vermek zorundadır. Şimdi bunu yapmıyorlar, onun yerine şöyle bir şey yapıyorlar. Devletin işçilere sunduğu bir Kod-8 diye bir yasa maddesi var. Yasa diyor ki “Sen emeklilik primin, günün, yaşın dolduğu anda istersen diyor çalıştığın yere ben emekli olmak istiyorum diye dilekçeyle müracaat edebilirsin.” “O da seni,” diyor, “…Kod-8 üzerinden işten çıkış yapabilir.” Yani emeklilik için çıkış yapabilir diyor.

Peki bu kötü bir şey mi?

Elbette Hocam bu kötü değil ama bunun nasıl uygulandığı ile alakalı; burada kötülük var. Şimdi belediye yönetimleri şirket üzerinden işçiye telefon ediyor, şirket diyor ki “Gelin, emekli olmak istiyorum diye dilekçe doldurun.” diyor. İşçi de diyor ki "Ben emekli olmak istemiyorum." Belediye “Tamam,” diyor. “Hiç sorun değil. Ben sizi diyor resen emekli diyorum Kod-8'den.” Diyor. Az önce söyledim ya "işçinin rızası olmalı, dilekçesi olmalı" Belediyeler sizin dilekçenizi aramıyor, sizin rızanızı aramıyor. Burada Kod-8'den SGK'ya bildiriminizi yapıyor, sonra size diyor ki "Git," diyor "…İş Mahkemesinde beni şikayet et, işe iade davası açma.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.