YAZARLAR

Ne parkımız kaldı ne metromuz var

Metro geçecek diye üç sene önce yok edilen Haliç sahilindeki yeşil alan hala kocaman bir inşaat sahası olarak bekliyor. Merkezi yönetim, İstanbul Belediyesi’ni çökertmeye çalışırken olan vaktiyle bu parkta sosyalleşen on binlerce İstanbulluya oluyor…

Haliç sahili İstanbul’un tarihi sanayi bölgesi. Kasımpaşa-Sütlüce sahili Osmanlı’dan bu yana tersaneleri ağırlıyor. Bir zamanlar ağır sanayi sayılan tersanelerin varlığı ve tabii ki deniz yoluyla ulaşımın mümkün olması Haliç’in iki yakasının zamanla her tür imalat yapan atölye ve fabrikalarla kaplanmasına neden olmuş. Eminönü-Eyüp sahilinde, surların dışında kalan alan tamamen sanayi bölgesiymiş. Üst üste, alt alta bu dar alana sıkışan sayısız mekanda, tersaneler, motor atölyeleri, boya ve kimya fabrikaları sıralanır, burada binlerce kişi çalışırmış. Tabii bu yoğun sanayinin bütün atıkları da Haliç’e bırakılırmış. Dolayısıyla 80’lere gelindiğinde Haliç kötü kokan simsiyah bir atık havuzuna dönüşmüştü. Haliç’in temizlenmesi ve sanayinin kent dışına alınması için Bedrettin Dalan’ın Belediye Başkanlığı döneminde bütün o atölye ve fabrikalar yıkıldı, bulundukları bölge kıyı boyunca uzanan büyük bir yeşil alana dönüştürüldü.

Bu dönüşüm aslında çevre semtlerin de terkedilmesine neden oldu. Vaktiyle, paydos saatinde evlerine dönen binlerce işçinin doldurduğu tüm o sokaklar ve çarşılar boşaldı. İşçiler taşındı, ekonomik değeri azalan evler boşaldı semtler birer çöküntü alanına dönüştü. Ama bugün bizim bakmalara doyamadığımız, unutulmuş, neyse ki dokunulmamış, yüz yıllık dokusunu koruyan nostaljik Balat da böylece günümüze kadar gelebildi. Vaktiyle Balat’ta dört beş banka şubesi, balıkçılar ve kasapların ayrı ayrı çarşıları varmış. Şimdi tekrar, kent turizmi sayesinde küçük küçük hareketleniyor semt.

O sahildeki yeşil alan ise, Haliç’ten gelip geçen herkes bilir ki, uzun yıllar bölgenin en önemli mesire yeri olarak iş gördü. Hakikaten gayet güzel çimlendirilmiş, ağaçlandırılmış, içinde üç çocuk parkı, aletli spor alanları ve en önemlisi bir tarafı tamamen denize bakan harika manzarasıyla burası kentin en güzel yeşil alanlarından birisiydi. Yürüyüş ve koşu yapanlar da banklarda sabahlayanlar da güneşlenip şöyle bir temiz hava almak isteyenler de buraya gelirdi. Ama en çok, çevre semtlerden orta ve dar gelirli insanlar mangal yakıp piknik yapmak için Haliç sahiline akın ederdi. Yazın mangal dumanı, arkadaki yolu bir sis gibi kaplar, hafta sonları sabahın erken saatlerinde aileler iyi bir ağaç altı kapmak için yarışırdı. Neticede Haliç sahili, kentin yoksullarına hizmet veren güzel bir sosyal alandı. Sonra bir gün ağaçları sökmeye başladılar…

Meğer buradan metro geçirmeye karar vermişler. Önce ortadaki büyük ağaçları söküp kenarlara tekrar diktiler. Sonra yeşil alanın ortasında büyük bir kazı alanı oluştu. İnşaatın iki tarafı oluklu tenekelerle kapatıldı ve park hepimizin hayatından çıkıp gitti. Neredeyse dört yıl oluyor. Aylarca bütün sahil boyunca çelik kazıklar çakıldı. Tramvay hattının geçtiği yerin betonu, rayları döşendi, durakların yerleri belli oldu. Ve sonra inşaat durdu… Şimdi o büyük parkın yerinde, büyük ve terk edilmiş bir inşaat alanı var. 2019’da açılacağı söylenen Eminönü Alibeyköy Tramvay Hattı T5, öylece bekliyor…

Tramvay hattı bize güzel bir yeşil alan kaybettirdi. İnşaat bittiğinde ortasından tramvay geçecek o park, bir daha asla eskisi gibi neşeli bir yer olmayacak. Burada tramvaya gerçekten ihtiyaç var mıydı? Bu da tartışmaya açık. Çok sık otobüs geçen, sadece 10 km’lik bir hat bu… Ama sahil trafiğinin sıkıştığı, Alibeyköy’ün kilitlendiği, otobüslerin iş saatlerinde binilmeyecek kadar yoğun olduğu da bir gerçek. Bu tramvay hattı diğer metro hatlarıyla birleşerek kentin ulaşım ağına bir katkıda bulunacak. Saatte 150 otobüslük yolcu taşıyacağı, günde 114 bin kişilik kapasitesi olacağı söyleniyor. Eminönü’nden Bağcılar tramvayına, Hacıosman metrosuna, Feshane’de Metrobüs’e bağlanmak, Alibeyköy otogarına kolayca ulaşmak, oradan da bir gün bitmesi beklenen Mahmutbey metro hattına geçmek mümkün olacak. Yani madem yapıldı, sunacağı imkanlardan yararlanıp park için yas tutmayı bırakmak lazım diyelim. Ama diyemiyoruz, çünkü o inşaat bir türlü bitmiyor.

İşin aslı inşaat, 2019 yerel seçimlerinden önce çoktan durmuştu. Ekrem İmamoğlu seçildikten sonra da bir türlü başlayamadı. Bunun nedenini hepimiz tahmin ediyorduk, geçenlerde İmamoğlu’nun yaptığı açıklamayla emin olduk. Hat tamamlanmıyor çünkü merkezi hükümet, yerel yönetimin bu işleri tamamlamasına engel oluyor. Biliyoruz ki en önemli belediyeleri kaybeden AK Parti bunun siyasi bir çöküşe dönüşmesini, ancak CHP’li belediyelerin 1989’da olduğu gibi çuvallamasını sağlayarak önleyebileceğini düşünüyor. Tüm politikasını da bunun üstüne kurmuş durumda ve üç büyük kentin yerel yönetimleriyle soğuk değil sıcak, örtülü bile olmayan bir savaş ilan edilmiş gibi. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan belediye başkanlarıyla, özellikle de kendisini siyasi olarak en çok sıkıştıran İmamoğlu ile sürekli polemik halinde. Belediyelerin yetki alanları daraltılmaya, kaynakları kısılmaya çalışılıyor. Aslında açıkça bu üç büyük kentte yaşayan Türkiye’nin neredeyse yarısı cezalandırılıyor. Milyonlarca insan dört yıl boyunca daha kötü koşullarda bir kente mahkum ediliyor. Haliç’te yaşadığımız da bunun bir sonucu.

İmamaoğlu, geçen hafta yaptığı bir açıklamada kredi buldukları halde, Hazine onayı alamadıkları için yarım bırakılan metro inşaatlarına başlayamadıklarını söyledi.  ‘Bostancı-Dudullu’, Yenidoğan-Hastane’ ve ‘Eminönü-Alibeyköy’ hatları yerel yönetim bitirmek istediği ve parasını da bulduğu halde merkezi yönetimin işi yokuşa sürmesi nedeniyle hayatımızın içinde birer inşaat alanı olarak duruyor.

AK Parti aslında kendi seçmenini cezalandırıyor. Yıllardır Haliç’teki parkı kullanamayanlar da bir gün biterse tramvay hattını kullanacak olanların da çoğunluğu AK Parti’ye oy veriyor. Ama açılışı İmamoğlu’nun yapacak olması fikri bile yetiyor belli ki. Türkiye’nin en önemli kentlerinde hayatı durdurmak pahasına bir mücadele veriyorlar. Olan da AK Partili ya da CHP’li, bu kentin insanına oluyor…