YAZARLAR

Aktivist olarak sanatçı

Son yıllarda dünyada artan adaletsizlik, kutuplaşma, iklime ve siyasi-ekonomik sisteme bağlı felaketler, büyük göçlerle sarsılan demografik yapılar ve bunlara tepki olarak yükselen totaliter eğilimler sanat dünyasında da etkisini gösteriyor. Sanatçı, bazen bir gazeteci-haberci gibi bazen de bir aktivist olarak karşımıza çıkabiliyor.

İngiltere’nin en etkili sanat ödülü Turner bu yıl sanatçıları değil ama sanat inisiyatiflerini aday gösterdi. Her yıl olduğu gibi adayların işleri geçen hafta sergilenmeye başlandı ve beraberinde günümüz sanatına dair bir tartışma da başlattı. Sanatı toplumsal-politik mücadelenin bir aracına dönüştürmek mümkün mü?

Peki ala mümkün olduğunu sergi gösteriyor. Çünkü seçilen insiyatifler sadece birlikte sanat üretme pratiği sergilemiyorlar, yaptıkları sanat etkinlikleriyle aslında toplumsal aksaklıklara dikkat çekiyor hatta onların tamiri ve dönüşümü için gayret gösteriyor, yol kat ediyorlar.

Turner Ödülü, çağdaş ve hatta modern sanata karşı mesafeli İngiliz toplumuna yeni sanat biçimlerini tanıtıp sevdirmeyi başarmış bir organizasyon. Büyük paralar harcanarak, medya desteği ve pırıltılı süreçlerle törenlerle elde edilmiş bu başarı tabii ki kendi yıldız sanatçılarını da üretti. Damien Hirst, Tracy Emin, Anish Kapoor, Grayson Perry ya da Steve McQuinn gibi isimler bu ödülle dikkat çekip daha da ün kazandılar. Sonra da kazanmak istedikleri her şey onların oldu: Büyük koleksiyoncuların desteği, güçlü galeriler, müzeler, para ve ün bu ödülle birlikte geldi. (Tracy Emin bütün bunları sadece aday gösterilerek elde etti.)

2019 yılında beklenmedik bir şey gerçekleşti; Turner Ödülü’ne aday gösterilen dört sanatçı, bu pırıltıyı ve kendi aralarında yarışmayı reddetti; bir sanat kolektifi gibi dayanışma gösterip ödülü paylaşmak istediklerini açıkladılar. Öyle de oldu… 2020 yılında pandemi nedeniyle ödül düzenlenmedi. Bu yıl ise sanatçılar değil sanat inisiyatifleri aday gösterildi. Bu inisiyatiflerden SALT Beyoğlu’nda sergisi süren ‘Cooking Sections’; ikili yiyecek politikalarını teşhir eden çalışmalar yapıyor. ‘Black Obsidian Sound System’ adlı içinde queer ve trans bireylerin de olduğu grup ise sanat ve ses üstüne çalışmalarıyla Afrika hakkındaki baskın yargılara karşı çıkıyor. ‘Array Collective’, Belfast’ta kurulmuş kendi stüdyosunu sosyal ve politik sorunlara karşı sanat ve eylem için bir merkeze dönüştürmüş bir inisiyatif. Cardiff merkezli ‘Gentle/Radical’ toplum için sorunların çözümüne yardımcı olacak sanat etkinlikleri düzenliyor, farklı kültürden insanları ve sanatçıları bir araya getiriyor. ‘Project Art Works’ ise engelli bireyler, onların aileleri ve bakımı için çalışanları kültür-sanat aracılığıyla bir araya getirip yaratıcılığın, sanatsal üretimin ortaya çıkmasına destek oluyor. Şimdi herkes Turner jürisinin 25 bin sterlinlik ödülü kime vereceğini merak ediyor.

Bu adayların açıklanmasıyla, yaptıklarının ne kadar sanat olduğunu ya da olmadığını sorgulayanlar da çıktı; ama genel olarak açılan sergi ve Turner’ın tavrı ülkesi İngiltere’de epey takdir topladı. Kimilerine göre Turner’ın bu çıkışının arkasında günümüz sanatının artık eskisi gibi büyük starlar üretemeyeceği gerçeğini görmesi yatıyor. Ben emin değilim. Turner, hep olduğu gibi zamanın ruhuna uyum gösteriyor. Çünkü son yıllarda dünyada artan adaletsizlik, kutuplaşma, iklime ve siyasi-ekonomik sisteme bağlı felaketler, büyük göçlerle sarsılan demografik yapılar ve yükselen totaliter eğilimler sanat dünyasında da etkisini gösteriyor. Sanatçı, bazen bir gazeteci-haberci bazen de bir aktivist olarak karşımıza çıkabiliyor. Sanatsal performansını politik bir eyleme dönüştüren sanatçı hiç de yeni bir şey değil tabii ki. Bugün sanat tarihine geçmiş ya da günümüzün büyük starları arasında sayılan pek çok isim var. Sanıyorum yeni olan şey, sanat yapma pratiklerini toplumsal bir dayanışmaya, amaca dönük küçük örgütlenme biçimlerine dönüştüren inisiyatifler. Turner Ödülü’nün işaret ettiği de bu.

Peki sanat dünyası kalıcı bir şekilde dönüşüyor mu? Böyle bir izlenim edinmek için ortada bir veri yok. Hatta sanat dünyasının devasa kurumları, sanatçıyı da eseri de yıldızlaştırıp ticarileştirmek için çalışmaya devam ediyor. Bu dünyada da böyle, Türkiye’de de… Bu hafta sonu gerçekleşen Base 2021’in Tophane-i Amire’de sergilediği yüzlerce çok başarılı genç sanatçıyı bizlere takdim etti. Bir hafta sonra Haliç sahilindeki yeni yerinde açılacak Contemporary İstanbul’da ise kendini kanıtlamış sanatçıların yeni işlerini görme imkanı bulacağız.

Belki fuarda karşımıza çıkmayacak ama Türkiye güncel sanat ortamının içinde etkili olan pek çok sanatçı var ki aynı zamanda aktivist yanlarıyla da tanıyoruz onları. Kesinlikle politik sanatın ve aktif sanatçının her zamankinden çok daha fazla gündemde olduğu bir dönemdeyiz. Bu sanatçılar yaşadığımız dünyanın değişimine katkıda bulunan yaratıcı isimler olarak geleceğe kalacaklar. Bazen galerileri için sergilenmeye, alınıp satılmaya, kişisel koleksiyonlara girmeye daha uygun işler de ürettiklerini göreceğiz. Çünkü bu galeri-müze-fuar sistemi hâlâ çok güçlü ve belirleyici.

Türkiye’deki sanat kurumlarının da politik-aktivist sanatçılara ve inisiyatiflere açık olduğunu biliyoruz. Bienalde görünüyorlar, müzelerde konuşmalar yapıyor işlerini sergiliyorlar. Yine de bu temayla düzenlenecek büyük bir sergi hepimizin çok hoşuna giderdi doğrusu. Önümüzdeki bir iki yıl içinde bizzat CI’da ya da güçlü özel müzelerimizden birinde bu konuda büyük bir sergiyle karşılaşmaya bile hazır olun bence.

Turner Ödülü 2021 için bkz...