YAZARLAR

Bu yıl da bu dağların karı erimez

Cemevleri, camilerin alternatifi değil. Bir “ev” olarak, şehirlere göçten sonra bir evin sağladığı imkanları sağladığı için oluştu: Güvenlik ve mahremiyet. Cemevleri ile ilgili tartışma aynı zamanda insan haysiyeti tartışmasıdır da. Fakat devletin ve devleti yönetenlerin bakışı piramidi ters çevirir: Onlara göre cemevlerine dair ısrar ayrımcılığı körükler, huzur ve güveni bozar, toplumsal barışı zedeler...

Nereden çıktı bu cemevi? Tarihte var mıydı, yok muydu? Cem lafı tarihî tabii ama “evi” lafı hiç öyle durmuyor. Hane değil, beyt değil, dergah değil de ev? Niye?

Ünlü ve güzel bir semahtandır, Alevi olmayan birçok kişi de bilir:

Yedi kardaş idik biz bu ovada

Kimi saz çalardı kimi dönende

Devran döndü, gün geldi ova dağıldı. Oba da. Saz çalan da dönen de harman döven de çift süren de kalktı göç eyledi şehirlere kondu. Şehirde saz çalmak için, semah dönmek için, cenaze kaldırmak için, cem kurmak için yer lazım. Tebdili mekânda her zaman ferahlık olmaz, çoğun müşkülat vardır. Yer değiştiren yoksulsa, dışlanıyorsa, dezavantajlıysa, yeni mekan eskiyi aratır.

Kırda, her yer saz çalıp çarka girmeye, semah dönmeye uygundu, her yerde ibadet imkânı vardı. Bir ulu çınarın altında, harman yerinde, büyükçe bir evde, yaylada, bağda, dağda... Zaten alabalıkların çarka durduğunu, turnaların semah ettiğini düşünen bir inancın insanları için her yer “özel” yer haline dönüşebilir kolayca. Ama şehir öyle değil, özel mekân gerektirdi. Gerekince de yapıldı. Adına da cemevi denildi. Cem olmak için, toplanmak, bir araya gelmek için ev. Hem dinsel anlamda hem sosyal anlamda.

GÜVENLİK VE MAHREMİYET: HAYSİYET

Cemevi, yani cem yapılan ev. Ev işte, kutsallık içermez, sadece ev olmazsa hayatın sürmesi zor olur, kıymet veren budur, kutsallık duygusuna yol açan budur. Cemevi, “kutsal” bir yer olarak değil, kutsalın icrasını, ibadetin icrasını mümkün kılan ve koruyan bir yer olarak oluştu. Hırkada, tacda keramet görmeyen, taşta tuğlada da görmez. Canı, canlıyı mukaddesin ikametgahı sayan için canların buluşmasında kutsal vardı varsa. Buluşmayı mümkün kılan yer buradan kıymet kazanır.

Şehirde cemevleri bu sebeple kuruldu. Bilemediniz elli yıl içinde. Ne camiye alternatif, ne başka yere. Sünni değil ki camiye alternatif mekân inşa etsin. Ev, ne işe yararsa o işe yarar: İçindekileri korur, saklar, mahremiyeti sağlar, kem gözleri, nekes bakışları uzak tutar. Hatta ev, hayırhah olanı da, iyilikten yana duranı da uzak tutmaya yarar. Mahremiyet gereği. Peki neyi koruyor bu ev? İçindekileri. İçinde bir araya gelenleri. Neden? Cemevi duvarlarına konulan işaretleri bildiniz mi, işte o işaretleri koyanlardan, mesela. Mahremiyet demiştik bir de. Toplantının mahremiyeti, cem ayininin mahremiyeti, yasın mahremiyeti, şenliğin mahremiyeti, hüznün mahremiyeti... Mahremiyet ve güvenlik. İnsan olmanın çok önemli iki gereği, insanlık haysiyetinin iki gereği.

ALTERNATİF DEĞİL, SADECE FARKLI

Devlet diyor ki, ben ibadethanelere suyu, elektriği ücretsiz veririm, ibadethane olan yeri imar planlarında gösteririm, destek, yardım, kolaylık sağlarım. Amenna. İşte kilise, havra, cami bu şekilde destek, yardım, kolaylık görür. Alevi yurttaşlar da aynı hakkı talep etti, ediyor. Anayasa’da eşitlik diye bir şey var ya, eşitlik istiyorlar işte. İbadet ettiğimiz, yası matem orucunu açtığımız, kurbanlarımızı paylaştığımız, lokma dağıttığımız, hakka yürüyen canlarımızı yolcu ettiğimiz yer, diğer inanışların ibadethanelerine yaptığınız gibi, kamu kaynaklarından yararlansın. Konu, “kutsallık” değil, şu ya da bu mabede benzeme ya da benzememe değil, birine alternatif olma ya da galebe çalma ya da daha aşağı derecede durma değil. Konu, yurttaşın başka yurttaşlara sağlanan haklardan eşit şekilde yararlanması. Gerisi bir yanıyla lafıgüzaf, bir yanıyla da ağır, tarihi yükü de olan bir ayrımcılık, bir dışlama, bir saldırganlık. Alevilik hakkında, Aleviler hakkında, cemevleri ya da zorunlu din dersi konu ne olursa olsun her tartışma patladığında, cemevinin niteliği, tanımı kamusal tartışma konusu her seferde Alevilerin evlerinin ya da doğrudan cemevinin birilerince hedef haline getirilmesi, duvarlarına yazılar, işaretler konulması, işte daha dün oldu fiziki saldırıya yeltenilmesi, bu dışlamanın, bu ayrımcılığın, bu saldırganlığın en bariz alameti olarak kendisini gösterir.

SALDIRGANLIĞIN YERİ

Devletin kapıları duvar haline getirmesi, bu ayrımcılığı, dışlamayı ve saldırganlığı beslemekten başka işe yaramaz. Oysa devlet ve devletlulara kalırsa cemevi inşa etmek ayrımcılık çağırır, hak talebinde bulunmak bir tür bozgunculuktur. Bu bakış, daima devleti izleyenler, davranışlarını devleti çekip çevirenlerin tutumlarına göre şekillendirenler için bir tür “saldır” emridir esasen. Asıl tehlikeyi davet eden bu bakış en iyi ifadesini Maltepe Kayamakamlığı’nın bir başvurusunda yazılanlarda buldu.

Az yakından bakalım:

(CHP’li) İstanbul Maltepe Belediye Meclisi, 03 Aralık 2014 tarihinde (iktidar mensubu üyelerinin yine ret oylarına rağmen) cemevlerinin 5393 sayılı yasa çerçevesinde ibadethane sayılmasına karar vermişti.

İlçe kaymakamlığı, kalbi kırılan iktidar üyelerinin imdadına yetişti, bir koşu işi Bölge İdare Mahkemesi’ne taşıdı. Ne büyük hataydı belediye meclisinin yaptığı! “Toplumda ciddi sıkıntıya” yol açacaktı karar. “Sosyal hayatta telafisi mümkün olmayacak problemlere ve ayrışmalara” sebep olacaktı. “Bugüne kadar huzur ve sükunet içerisinde hayat süren ilçemizde insan arasında var olan birlik ve beraberliği ortadan kaldıracak”tı. Allahtan mahkeme iptal kararıyla bu tehlikelere dur dedi! (Belediye, AİHM’in 2 aralık 2014 tarihli açıklamasından bir gün sonra almıştı kararı. Kaymakamlık, tıpkı baş teolog gibi düşünmüş, tehlikeyi görmüş ve yargıyı tehlikeyi bertaraf etmeye çağırmıştı. AİHM açıklaması, kararı büyük dairenin vereceği yönündeydi. Daire, 26 Nisan 2016’da Türkiye’de Alevilere ayrımcılık uygulandığına hükmetti.)

LAİKLİK DE ALEVİ TALEPLERİNE KARŞI!

Dahası, kaymakamlık dilekçesinde çok önemli bir tehlikeye daha dikkat çekiliyordu: “Laiklik ilkesinin gereği olarak da, kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmaması gerekmektedir.”

Zorunlu din dersi bahsinde, faiz tartışmasında, Cuma hutbelerinde hiç akla gelmeyen laiklik, Alevi taleplerine karşı kalkan haline geliverir.

Eleştirilerle karşılaşan kaymakam kişisel olarak cemevine yardım yapılmasına taraftardı tabii ki, ama başvurusunun arkasındaydı, şöyle diyordu: “Belediyeler böyle karar almaya başladıktan sonra sıkıntı doğar. Pendik Belediyesi de ‘Cuma tatil’ der. Nasıl olacak bu iş? Bu konularla kanun yapıcı görevlidir, belediyeler değil. Yoksa cemevine yardım yapsın belediye, ben taraftarım.”

Bu şablon, “Biz de taraftarız ama” diye başlayan şablon, cemevini, Alevi’nin kamusal alanda tüm haklarıyla var olmasının nişanesini diğer tüm nişaneler gibi “ayrımcılık”, “ciddi sıkıntı”, “huzur ve güvenin tehlikeye düşmesi”, “telafisi mümkün olmayan ayrışma” suçlamasıyla devam eder gider.

Girişte alıntı yaptığım semah,

“Bakmaz mısın gözlerimin yaşına

Bakmaz mısın mezarımın taşına”

diye devam eder. Yok, bakmaz. Dinle siyaseti birbirine teğellemiş, sonra da ikisini kendisine zimmetlemiş siyaset ve devlet anlayışı, gözyaşı tanımaz. Tehdit altında olanı tehdit diye damgalar. Ayrımcılığa uğrayanı ayrımcılıkla suçlar. Toplumsal huzur ve güven denilen şey, daimi bir haksızlık üzerine inşa edilmiş eşitliksiz bir huzur güvendir çünkü.

Pir Sultan Abdal’dan beş yüz yıl sonra bir kere daha anladık ki, Aleviler için bu yıl da bu dağların karı erimez.

NOT:

1

Bu meselelerdeki gelişmeleri yıllardır çok yakından izleyen Ayhan (Yalçınkaya) hoca, bu son tartışma patlak vermeden iki yıl kadar önce sadece olanları değil, olacakları da sebepleri ve boyutlarıyla beraber çok güzel özetlemişti.

Buyrun: https://medyascope.tv/2018/12/02/yargitayin-cemevi-karari-prof-ayhan-yalcinkaya-ile-soylesi/

2

Bu son yazıydı. Çok uzattım. Affedin. Hep aynı şeyler olunca hep aynı şeyler söyleniyor, konuşuluyor çaresiz.

Mesela:

https://utay-alidurantopuz.blogspot.com/2012/07/ey-alevi-boyle-olur-bizde-inanc.html

ve

https://utay-alidurantopuz.blogspot.com/2012/07/konu-diyanetse-kemalistiz-elhamdulillah.html

3

Maltepe Kaymakamlığı'nın Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurusu şöyle:

.