YAZARLAR

Büyük yapıların Küçük Şeyler’i

Küçük Şeyler "Sahibi olmadığın, banka kredileriyle alınan evlerde, her an kovulabilecek işlerde günlerini geçiriyorken, aşkın, hayallerin, yapmak istediklerin sürekli baskılanıyorken ne kadar mutlu ve dengeli olabilirsin?" sorusuna cevap arıyor. Kimsenin elinde bir reçete olmadığı gibi Küçük Şeyler de izleyicilerine bu kısır döngüden nasıl kurtulacağımızı söylemiyor.

Kıvanç Sezer’in ikinci uzun metraj filmi Küçük Şeyler bu hafta vizyona girdi. Küçük Şeyler, uluslararası festivallerden ödüllerle dönmüştü. Türkiye’deki festivallerde de ödüller aldı. Antalya Adana ve son olarak Malatya’daki film festivallerinde farklı dallarda başarı kazandı. Malatya Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Erkek, En İyi Kadın, SİYAD En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini alarak festivalin en çok ödül alan filmi olmuştu.

Küçük Şeyler; sinemada hayatın içinden hemen herkesin karşılaştığı gerçek bir hikaye görmek isteyenlerinin kaçırmaması gereken keyifli bir yapım.

APARTMAN ÜÇLEMESİ DEVAM EDİYOR

Kıvanç Sezer, ilk filmi Babamın Kanatları’nda sinemamızda unutulan, yok sayılan işçi sınıfına ve onların ağır çalışma koşulları altında verdikleri yaşam mücadelesine odaklanıyordu. Babamın Kanatları, ulusal ve uluslararası çok sayıda festivalde gösterim şansı bulmuş, 4'üncü Duhok Uluslararası Film Festivali, 23'üncü Adana Uluslararası Film Festivali ve 53'üncü Antalya Uluslararası Film Festivali’nde çok sayıda ödül almıştı. Van depreminde evsiz kalan inşaat ustası İbrahim’in İstanbul’da, büyük bir konut şantiyesinde taşeron olarak çalışırken kanser olduğunu ve az bir ömrünün kaldığını öğrendikten sonra yaşadığı çaresizliği resmediyordu. Çaresizliğinin içinde çareler yaratmaya çalışan İbrahim, her geçen gün ölüme biraz daha yaklaşırken, bulduğu çare de giderek ölümün kendisine dönüşüyordu.

İŞÇİLERİN HAYATINDAN ORTA SINIF SANCILARA

Yönetmen Apartman üçlemesinin ilk filmi olan Babamın Kanatları’nda büyükşehirlerin çok katlı yapılarını inşa eden işçilerin hayatlarını sinemaya taşıdıktan sonra ikinci filmi Küçük Şeyler’de bu inşa edilen yapılarda oturmaya başlayan orta sınıf insanların hayatlarına odaklanıyor. Günümüz şehir insanının her şeyin üstüne koyduğu statülerinin nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunu ilk filmdeki dramın aksine bu kez mizahın gücüyle resmediyor. Yönetmen, ansızın işsiz kalan Onur’un zihni yapısından aile düzenine hayatının bütün dinamiklerinin bir anda nasıl da tepetaklak olduğunu genel izleyici kitlesinin de izleyebileceği bir sinema diliyle anlatıyor.

DESTEKSİZ BİR ISRARIN SİNEMASI

Kültür Bakanlığı’nın desteklemediği Küçük Şeyler, yönetmenin azmiyle çekilmiş bir film. Yurtiçi ve yurtdışından bulduğu fonlarla ve yönetmen Tolga Karaçelik’in yapım desteğiyle ortaya çıkan filmin, yapım macerası ülkede emek eksenli ve hakim anlayışın dışında alternatif üretimlerin ne denli çetin ve ısrarcı bir yoldan geçmeleri gerektiğini de gösteren bir yapım.

PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI STATÜLER

Plazalar, parlak ofisler, hayal satan takım elbiseli koordinatörler, bölge müdürleri, takım liderleri… İş hayatının ara formlarla kendilerini farklı hissetmelerini sağlayan “yükselmiş” çalışanların kartvizitlerinde yazan statüleri… Sunumlar, toplantılar, raporlar, istatistikler, analitikler, kritikler ve dahi neler neler… Topluma yeni ihtiyaçlar bulmaya, onları tükettikçe daha mutlu hissetmelerini sağlamaya dönük koşturmacalar… Hepsinin toplamı, patronların heybetli odalarına çağrılıp bütün hayatın haline gelen işinden çıkarıldığında bir anda yok hükmüne dönüşüveriyor. Onur, konumunu koruyabileceği bir iş bulana kadar artık bu yeni “statüsüne” alışmak zorunda.

Filmde işsiz kalan beyaz yakalı Onur karakterini canlandıran Alican Yücesoy, çok başarılı bir oyunculuk sergilemiş. Aldığı ödüller boşuna değil. Hissederek, karakterle bütünleşerek ortaya çıkmış bir oyunculuk söz konusu. Oynadığı her yapımda kendi dilini oluşturan çok değerli bir karakter oyuncusu olan Müfit Kayacan bu filmde de kendine alan açabilmiş. Erkeklerin yazdığı-yönettiği filmlerde temel handikaplardan biri olan kadın karakterlerin hep biraz sönük kalması durumu, bu filmde de aşılmış değil. Kadın karakterin kavga halinde bile değişmeyen, durağan hali filmin zayıf noktalarından biri.

Büyükşehirde yaşayan iş-güç, ev-bark dertleriyle boğuşan, işsiz kaldığında bunun toplumsal baskılarıyla cebelleşen, bu yüzden istediklerini çoğunlukla gerçekleştiremeyip mutsuzlaşan bireylerin kendinden çok şey bulacağı Küçük Şeyler, konunun ağırlığına rağmen mizah yönünü sürekli koruyan bir yapım olmuş. Apartman üçlemesi tamamlandığında oldukça özgün bir üçlemeye kavuşacağız.

Küçük Şeyler "Sahibi olmadığın, banka kredileriyle alınan evlerde, her an kovulabilecek işlerde günlerini geçiriyorken, aşkın, hayallerin, yapmak istediklerin sürekli baskılanıyorken ne kadar mutlu ve dengeli olabilirsin?" sorusuna cevap arıyor. Kimsenin elinde bir reçete olmadığı gibi Küçük Şeyler de izleyicilerine bu kısır döngüden nasıl kurtulacağımızı söylemiyor. Herkes kendi cevabını bulmalı.


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.