YAZARLAR

Ülkelerin Oscar adayları İstanbul Film Festivali’nde

Onlarca farklı ülkeden 140’tan fazla filmin gösterildiği 43. İstanbul Film Festivali’nde, umarım bu çeşitlilik her film izleyicisinin farklılığın zenginlik olduğunu keşfetmesine vesile olur. Zira en çok ihtiyacımız olan bu.

17 Nisan’da başlayan 43. İstanbul Film Festivali, 28 Nisan’a kadar devam ediyor. 132 uzun metraj ve 12 kısa filmden oluşan programda hem ulusal sinemanın en yeni filmleri hem de dünya sinemasının ödüllü yeni filmleri bir araya geldi. Üstelik çok sayı ülkenin Oscar adayı olarak duyurduğu filmde bu seçkide yer alıyor.

FARKLI ÜLKELER 'DÜŞ ŞATOLARI'NDA TOPLANDI

Burçak Evren, İstanbul’un sinemaları için "Düş Şatoları" tanımını yapmıştı. Artık düşman askerleri olan; telefondan tablete, bilgisayar ekranında televizyona kadar bütün alternatif izleme mecraları bu heybetli düş şatosunu olanca hızlarıyla yıkıyorlar. Kocaman perdesini dört bir yanından parçalıyorlar. Artık imparatorluk çökse de en azından derebeylik düzeyinde birkaç düş şatomuz varlığını korumaya çalışıyor. İstanbul Film Festivali vakti geldiğinde bu şatoların önemini daha iyi anlıyoruz.

Bu yıl festivalde oldukça çeşitli bir ülke sinemaları seçkisi oluşmuş durumda. Endonezya’dan Arjantin’e, Kongo’dan Danimarka’ya kadar bir daha bizim mütevazi düş şatolarımıza uğraması mümkün olmayan filmleri 28 Nisan’a kadar izleme imkanımız var.

ALTIN PORTAKAL'IN YIKICI ETKİSİ İSTANBUL'DA DA HİSSEDİLDİ

Festivalin Ulusal Sinema bölümüne seçilen ilk defa gösterilecek 10 uzun metraj filmin 6 tanesi, iptal edilen 60. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali'nde gösterileceği duyurulan filmlerdi. Bu 6 film Antalya’da gösterilemediği için İstanbul Film Festivali’ne başvuru yapmayı bekledi. 2023 ürünü bu filmler, 1 yıldır gösterim için bekliyorlardı. İstanbul Film Festivali’nde yaşanan başvuru yığılması başka filmlerin de festivalde gösterilmesine engel olmuş oldu. 6 film Antalya’da gösterilebileydi İstanbul Film Festivali’nde yeni 6 film daha görmüş olacaktık. Kim bilir onlar ne zaman gösterim şansı bulacaklar. Bu da 2023’ün Ekim ayında yapılması planlanan 60. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali'nin iptal olmasının 2024’ün Nisan ayında yapılan 43. İstanbul Film Festivali’nin programında sarsıcı bir etki yapıyor olması, festivallerin sürekliliğinin ve ne denli gerekli olduklarının önemini bir kez daha göstermiş oldu.

Aynı durum öteki festivalleri de etkilemişti. 2023 Kasım ayında 34'üncü kez yapılan Ankara Film Festivali’nin ulusal yarışma bölümünde başvuru yapan filmler daha sonra başvuruları geri çekerek festivali zor duruma sokmuşlardı. Filmler ilk gösterim için Antalya’yı düşünüp ona göre plan yapınca Ankara’da görücüye çıkmak noktasında yaşadıkları kafa karışıklığı, açıklanan yarışma filmlerini birkaç kez revize olmasına neden olmuştu. 9 filmin açıklandığı liste, 7 filmin yarıştığı bir listeye dönüştü. Oysa 2022’de 12 film festivalde yarışmıştı.

DÜNYA SİNEMASININ OSCARLIKLARI İSTANBUL'DA

Ulusal sinemamızın içinden çıkılmaz sorunlarının yanında gözümüzü dünya sinemasına çevirirsek oldukça zengin bir film çeşitliliği festival salonlarında bizi bekliyor. Farklı ülkelerden yaklaşık 100 filmi görme imkanı sunan festivalde, ülkeleri Oscar yarışında temsil eden filmler de seçkide yer alıyor.

Özellikle 2000 sonrasında ülke sinemalarının kendi estetiklerini oluşturup etki alanlarını genişletmeleriyle birlikte, Oscar yarışına katılan ülke sayısı oldukça çeşitlenmeye başladı. Geçmişte çoğunlukla Avrupa ülkelerinden filmlerin yarıştığı En İyi Yabancı Film dalında Oscar ödülü için artık neredeyse her ülke film yollayabiliyor. Yarışa katılanlar çeşitlendikçe ödül alan filmlerin de farklı ülkelerden olmaya başladığını görebiliyoruz. Özellikle seçici kurulun da yenilenmesiyle; İran, Kore gibi daha önce hiç ödül almamış ülkelerden filmler son yıllarda Oscar ödülünü ülkelerine götürdüler. Oscar’ın ülkelerin sinemaları için önemli bir motivasyon değeri taşıdığını ve ülkelerin aday filmleri üzerinden her yıl üretim ivmelerini ve film niteliklerinin de daha kolay takip edilebilir hale geldiğini de söyleyebiliriz. Sinema endüstrisi gelişmemiş ülkelerin her yıl Oscar’a gönderdikleri film, o yıl o ülkede yapılan en önemli film oluyor çoğunlukla.

Bu çerçevede festivalde farklı ülkelerin aday filmlerini görmek büyük bir kazanım. Bu yıl festivalde; Filistin, Japonya, Moğolistan, Sudan Fas, Malezya, Belçika, Hollanda ve Danimarka’nın Oscar adayı filmlerini izleme imkanı var.

Festivalin konuğu olarak İstanbul’a da gelen Alman yönetmen Wim Wenders’in Japonya’da çektiği "Mükemmel Günler", Japonya’nın Oscar adayı olup kısa listeye kalan filmlerden biriydi. Yönetmen filmde gündelik yaşamı resmederken oldukça estetik bir denklem kurmayı başarıyor. Japon sinemasının büyük oyuncusu Kôji Yakusho da filmin en önemli sürprizi.

Belçika’nın Oscar adayı "Kehanet", Kongo kökenli Belçika’da rap müzik yapan Baloji isimli müzisyenin ilk filmi. Film Kongo’da, cadılık ve büyücülükle suçlanarak yaşadığı toplumdan dışlanan Koffi’nin on beş yılın ardından memleketine dönüşünü anlatıyor.

Filistin’in Oscar adayı da bir dönüş hikayesi. Belgesel kategorisinde gösterilen "Hoşça Kal Taberiye" filminde oyuncu olmak için köyünü terk eden Hiam Abbass aradan geçen otuz yıl ve çektiği onlarca filmden sonra sinemacı kızı ve bu filmin yönetmeni Lina Soualem’le birlikte köyüne dönüyor.

Fas’ın Oscar adayı olup da kısa listeye kalan "Yalanların Anası" da bir belgesel. Faslı genç yönetmen Asmae El Moudir neden çocukluğundan sadece tek bir fotoğraf olduğunu, o fotoğraftaki kızın da neden kendisi olmadığını bilmek ister. Bu yüzden Kazablanka’da büyüdüğü mahallenin el yapımı bir maketini yaparak geçmişi çözmeye karar verir. Ancak ortaya çıkan sonuçla yüzleşmek kolay değildir.

Cannes Film Festivali’ne seçilen ilk Sudan filmi olan "Elveda Julia", Sudan’ın Oscar yarışına yolladığı ilk filmdi. Sinema eğitimi almamış olan Mohamed Kordofani’nin bu ilk uzun metrajlı filminde, bir cinayetin üstünü kapattığı için vicdan azabı duyan bir zamanların meşhur şarkıcısı Mona, öldürülen adamın eşi Julia ile oğluyla iletişime geçecektir. Arka planda ise kuzey ve güney Sudan’ın savaş gerginliğini hissederiz.

Moğolistan’ı Oscar yarışında temsil eden "Rüzgârın Şehri"nin yönetmeni Dokuz Eylül Üniversitesi’nin Film Tasarımı ve Yönetmenliği bölümünden mezun olan genç yönetmen Lkhagvadulam Purev-Ochir. Moğolistan’da genç bir şamanı resmeden film için yönetmen "Filmde tasvir etmek istediğim şey, Moğolistan’daki yaşamın ‘gelenekselden moderne’ uzanan bir ölçekte küçük anlardan ve karşılaşmalardan oluşan bir mozaiği" ifadelerini kullanmış.

Malezya’nın Oscar adayı Amanda Nell Eu’nun yönettiği "Kaplan Desenleri", ergenliğe giren 12 yaşındaki Zaffan’ın yaşadıklarına ve yaşadığı toplum baskısına odaklanıyor.

Oscar yarışındaki favorim olan Danimarka’nın adayı Nikolaj Arcel’in yönettiği "Toprak Uğruna", Yüzbaşı Ludvig Kahlen (Mads Mikkelsen), bozkırda tarım yapmak için verdiği mücadeleyi anlatan sarsıcı bir dönem filmiydi.

Hollanda’nın Oscar adayı "Tatlı Rüyalar" tam bir küreselleşme ve sömürge tarihi fotoğrafı. Küreselleşme kısmı yönetmeninden, sömürge tarihi ise konusundan. Bosna doğumlu olup Hollanda’da yaşayan yönetmen Ena Sendijarević’in yönettiği film, 1900’lerin Endonezyası'nda geçiyor. Hollandalı sömürgecilerin bu bölgedeki son dönemi yaklaşırken dengeler değişmeye başlıyordur. Yönetmen filmi için şu ifadeleri kullanmış: “Şiddetin sıradanlığının altını çizmeyi hayal ettim. Bu sıradan bir dönem filmi değil; gerçekliği büyülü, zaman zaman gerçeküstü bir kurgu olarak sunan stilize bir taşlama.”

Onlarca farklı ülkeden 140’tan fazla filmin gösterildiği İstanbul Film Festivali’nde, umarım bu çeşitlilik her film izleyicisinin farklılığın zenginlik olduğunu keşfetmesine vesile olur. Zira en çok ihtiyacımız olan bu.


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.