YAZARLAR

Soçi'den önce

Diplomatik toz bulutunu bir yana bırakıp, kinetik aksiyon nerede cereyan ediyor diye haritaya odaklanırsak alan, Tel Abyad-Ras El Ayn arasındaki 120 km. açıklıktan 30 km. derinlikteki M-4 karayoluna kadar. Ölçek bakımından Kocaeli’nin yüzölçümüne denk. Bu saptamayı küçümseme amaçlı yapmadım. Zira “Barış Pınarı” denilen harekâtın kapsamı bir yana, Ankara’nın kafasındaki iç ve dış siyaset amaçlarının pek çoğuna ulaştığı teslim edilmeli.

Türkiye ile ABD arasında varılan 120 saatlik ateşkes anlaşmasının mühleti dolarken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Putin’le dün yaptığı görüşme kritik önemde. Sözkonusu görüşme öncesinde Dışişleri Bakanı Lavrov Ankara-Şam ilişkilerine zemin olarak, “gerekirse karşılıklı uzlaşıyla güncellenebileceği” vurgusuyla Adana Mutabakatı’nı yeniden gündeme getirdi. Savunma Bakanı Şoygu “ABD’li ve Türk paydaşlarla” yürütülen “işbirliğine” dair olumlu ifadeler kullandı. Sözcü Peskov Suriye’nin egemenliğini ön plana çıkardı. O arada Türkiye ile Suriye istihbarat ve savunma yetkililerinin epeydir Rusya aracılığıyla dolaylı temasta olduğu teyit edildi.

Ancak yan sahnelerde de farklı piyesler var. Alman Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer farklı bir “güvenli bölge” yorumu paylaştı. Amacı mültecilerin “gönüllü” geri dönüşünü teminen Türkiye ve Rusya’nın da katılacağı uluslararası denetimli bir bölge önerisinde bulunarak, bu düşüncelerini perşembe-cuma günü yapılacak NATO Savunma Bakanları Toplantısı’na getireceklerini de belirtti. Dışişleri Bakanı Maas ise silah ambargosu ve ekonomik yaptırım vurgularını yineleyerek Hermes kredilerinin askıya alınabileceğine de değindi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, DAEŞ'li tutsakların sorumluluğunun Ankara’ya geçtiğini anımsattı. İran’dan da harekata karşı açıklamalar var.

ABD tarafının darmadağınık görünümü berdevam. Dışişleri Bakanı Pompeo laf kalabalığı arasında Türkiye’ye karşı da gerekirse askeri güç kullanabileceği yollu zevzeklikler etti. Senatör Graham, (Rimelan’daki) petrol sahalarının Türkler ve Kürtler tarafından ortak işletilebileceği yönünde muğlak ifadeler kullandı. Birtakım ABD’li yetkililerin kafasında “IKB modelinin” olduğunu düşündürttü. Daha önceki tüvitlerinde Irak ile Suriye’yi dahi birbirine karıştıran Başkan Trump da “petrolü güvenceye aldıklarını” kaydetti. Daha önemlisi, SDK Başkanı İlham Ahmed, Vaşington’u ziyaretle, Türkiye’ye yönelik yaptırım paketinin çekicileri Cumhuriyetçi Graham ve Demokrat Van Hollen tarafından senatoda ağırlandı. Bu kabul töreninin simgesel yönü bir yana, senatörler yaptırımlar konusunda kararlılıklarını yinelediler.

Harita: Aron Lund (Mavi: “Güvenli Bölge” Esat’ın denetiminde, Türkiye Rusya ile YPG’nin çekilmesini konuşuyor. Kırmızı: “Güvenli Bölge” Türkiye’nin denetiminde, ABD ile varılan uzlaşı uyarınca YPG çekiliyor. Siyah: İç bölge, er ya da geç ama belki tümüyle olmasa da Esat dışında, hiçbir tarafın denetimine giremez.)

Diplomatik toz bulutunu bir yana bırakıp, kinetik aksiyon nerede cereyan ediyor diye haritaya odaklanırsak alan, Tel Abyad-Ras El Ayn arasındaki 120 km. açıklıktan 30 km. derinlikteki M-4 karayoluna kadar. Ölçek bakımından Kocaeli’nin yüzölçümüne denk. Bu saptamayı küçümseme amaçlı yapmadım. Zira “Barış Pınarı” denilen harekâtın kapsamı bir yana, Ankara’nın kafasındaki iç ve dış siyaset amaçlarının pek çoğuna ulaştığı teslim edilmeli. Bu alan aynı zamanda, iki ucundaki Arap yoğun iki yerleşim birimi dışında, sınırboyunun nüfusun en seyrek olduğu yöresi. Mesele, dörtgenin alt sınırındaki M-4 arterinin denetimini Esat’ın nasıl ve neden Türkiye’ye bırakacağı. Kamışlı havaalanına düzinelerle Rus askerinin indiğini de bu kalemden eklemeli.

Şimdi bu yazı yazılırken devam eden Soçi’den ne çıkar? Artık “mutad veçhile” demeli, Erdoğan ile Putin görüşmeye baş başa girmiş. Rusya’nın Ankara’yı Şam’la doğrudan görüştürmek istediği ancak Erdoğan’ın Esat gayrimeşru olduğu cihetle buna yanaşmadığı biliniyor. Ayrıca Soçi’ye hareket etmeden Erdoğan amacın tüm 450x30 km. alanı YPG’den boşaltmak ve iki milyon Suriyeli sığınmacıyı buraya yerleştirmek olduğunu altını çizerek tekraren vurguladı. Zamanında yürümeyi bilmek denli, zamanında durmayı bilmek de diplomaside erdem. Haftaya 29-30 Ekim’de Cenevre’de Suriye Anayasa Komitesi toplantısına Türkiye sahada istikrarı bozan tek oyuncu olarak gitmek ister mi, belli olacak.

İşin doğrusu oyunun bu elini Erdoğan kazanmış gözüküyor. Ancak 3 bin 600 kilometrekareyi denetim altına almak ülkenin, özellikle gençliğin geleceğini yitirmek demekse ben kazanç göremiyorum. Hayır, amaç zaten bilvesile Türkün Kürtle birlikte kurduğu cumhuriyetimize “reset” atmaksa, kader ortaklığını bitirmek, gelecek tasavvurunu yok etmekse o başka. Neden mi böyle düşünüyorum? Yanıtı basit ve somut: Gözaltına alınan Sayın Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Mızraklı tutuklandı da ondan. Ama ben kim oluyorum ki, sonunda vatan kurtaran aslanların yanında bir “romantik kolpacı” işte.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.