YAZARLAR

Savaş çığırtkanlığıyla nafaka karşıtlığı iç içe

Zorunlu değil gönüllü, ücretli askerlik yaparken araya “terörle mücadele” sıkıştırılınca erkeğin cüzdanı bir anda kutsanmış gibi bir şey oluveriyor sanki. Erk, siyasetine vergilerimizle alınan silahı baş aktör kılarken ne denli hatalıysa erk-ek de vergilerimizle aldığı maaştan kadına nafaka ödemek istemeyişinde o denli hatalı.

Siyaset savaş çığırtkanlığının esaretinde. Esir aldıkları siyasetin temel tartışma konularını da savaş gündemine endeksleyerek yeniden servis ediyor, ön saflardaki çığırtkanlar. Fırsatçılık, hakim ideoloji malum ve akan kanı paraya tahvil etme çirkinliğinden bile sakınmamış nafaka karşıtı gazete. Kadın düşmanlığı ve erdemin hemhal olamayacağını ispat için yazılmış gibi.

İrfan Aktan’ın çarpıcı betimlemesi bu devrin en güzel tanımı olmuş: “Zaman, bombaya adı nakşedilenlerin, savaş istemeyene, barış isteyene kolpacı diyenlerin, sırtını devletine, devletinin tankına, topuna, silahına yaslayıp etrafa parmak sallayanların, tehditler savuranların, yıkıntıları makyajlarına fon yapanların zamanı.” İlaveten erkek egemenliğini aileyi koruma adı altında savunanların zamanı diyebiliriz. Ayrıca erkek egemenliğinin “erkeğin cüzdanı” ile yani kadının ekonomik açıdan güçsüz bırakılmasıyla koruyacağını bildikleri için nafakaya karşı çıkanların zamanı diyebiliriz.

Adı savaş olmayan bu operasyon ne kadar barış pınarıysa cepheden gazeteye haber salan Uzman Çavuş O.K. gibi erkekler de o kadar nafaka mağduru daha fazla değil. Zorunlu değil gönüllü, ücretli askerlik yaparken araya “terörle mücadele” sıkıştırılınca erkeğin cüzdanı bir anda kutsanmış gibi bir şey oluveriyor sanki. Erk, siyasetine vergilerimizle alınan silahı baş aktör kılarken ne denli hatalıysa erk-ek de vergilerimizle aldığı maaştan kadına nafaka ödemek istemeyişinde o denli hatalı. Bir de kamu kaynaklarından ayrılacak fonla ödensin kadının nafakası diyorlar utanmadın. Haberde fon kısmı yok tabii ama genel söyleyiş ve bazı tasarı ve teklifler böyle buyuruyor. Kamu kaynaklarından maaş alanların nafaka yükümlülüğünü de yine kamu kaynakları üstlensinmiş. Kamu kaynakları bitimsiz hazine değil biliyorlar ama umurlarında mı yeter ki erkeğin cüzdanına ilişilmesin. Buna mukabil kadın emeği, sınırsız sömürü alanı olarak kalsın. Haberin son cümlesi savaş çığırtkanlarının ahlak tanımaz fırsatçılığını doruğa çıkarıyor. Haberde konuya ilişkin görüşü alınan Süresiz Nafaka Platformu kurucusu da konuşturulmuş. Mağdur edebiyatı yaptıkları için kadınlar tarafından “ağlak erkekler” isimlendirmesi yakıştırıldıktan sonra isimdeki mağdur kelimesinin yok olduğunu ya da yeni hesap adı açıldığını da parantez içinde belirtmekte yarar var. Neyse artık ağlaklık ifade etmeyip sadece manipülatif “süresiz nafaka” ismini kullanan platformun başkanı “and olsun ki onlar seferde cihat ederken biz de aile kurtulsun diye mücadelemize devam edeceğiz” buyurmuş. Savaş demek sakıncalı ama cihat demekte sorun sefer demekte sorun yok anlaşılan. Tabii bahse konu korunmaya muhtaç aile, içinde kadının erkekle eşit olduğu yapı değil tersine eşitlenme ihtimaline karşı koruma altına alınmak istenen, nesli tükenmesi gereken ataerkil aile. Kadının evlilik birliği sürerken evden, annelikten, ev işi ve bakım hizmetinden başka şey düşünmeyeceği bir yapıdan söz ediyor. Ama erkeğin gönlü geçer, canı başkasını çeker, boşanmayı murat ederse “gitsin çalışsın” oluveren kadına zinhar nafaka ödemesini gerektirmeyecek bir yapı olsun, geçmişteki gibi sırtını dönebilmesine engel olmayan bir aile, korumaya and içtikleri aile. Kadın düşmanlığını o denli ileri vardırdılar ki nafaka karşıtlığına cihat der olmuşlar.

Nafaka karşıtı bu gruplar aynı zamanda kadının bekar olmasına da evli kadının çalışmasına da karşılar. Ki tam da bu nedenle sigortalı işlerde çalışan kadınlara yönelik çocuk yardımı projesini aile düşmanlığı olarak sundular. Eşit olmaktan öyle korkuyorlar ki hükümetin kadın istihdamını yükseltme yükümlülüğünü yerine getirmesinin araçlarından birisi olarak uygulamaya başlayacağı AB ortaklığıyla gerçekleştirilecek proje en son atış hedefi olmuş. Tabii hükümete, iktidara “reislerine” atış yapamayacakları malum bu borazanların. Dolayısıyla Bakan Zümrüt, bir kadın olarak kolay hedef gibi görülüyor kendilerince.

Sigortalı çalışan kadınlara çocuk bakımı için iki yıl süreyle ayda yüz avro yardım edilmesinin aileyi yıkacağı vehmediliyor. “Kadını annelikten, ev hanımlığından, eş olmaktan uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor.” Çocuklu çalışan kadına verilecek cüzi desteğin kadını annelikten soğutacağı fikrinin çarpıklığından habersiz değiller elbette. Kendi egemenliklerini, eşlerinin güçsüzlüğüyle kurabileceklerinin farkındalar sadece ve bu yolda her türlü algı operasyonu mubah. Boşanan kadın için nafakayı devlet ödesin minvalinde paylaşımlar ve bolca savaş narası yüklü sosyal medya hesabı bu yeni proje için “devlet neden çocuklu kadına kaynak arıyor” sorusunu yine kendisi cevaplayarak aileyi yıkmak için hükmüne varıyor.

Savaş karşıtlığı tam da bu nedenle militarizm ve faşizmle beslenen hegemonik erkeklikle mücadelenin temeline yerleşiyor.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.