YAZARLAR

Bülent Yıldırım, pazar gecesi sinemasını sunar

Bir derbiyi geride bıraktık. Eskiden şahısları suçluyorduk ama şahıslar değişse de hiçbir şey değişmiyor. Çözüm artık düzeni değiştirmekte. Bu düzen, bu ortam, bu iklim değişmediği sürece ne hakem tartışmaları biter, ne de diğer meseleler.

Galatasaray – Beşiktaş derbisi zaten daha oynanmadan komplo teorilerine açık bir görüntü veriyordu. Galatasaray, Beşiktaş'ı kendi evinde 2-0 yendi ve muhtemelen şampiyonluk için artık sadece şafak saymak kaldı. Sahada çok iyi bir Galatasaray yoktu, zaten Beşiktaş da normal düzeyde oynadığı oyunun çok altında kaldı. Maçın yıldızı hiç tartışmasız hakem Bülent Yıldırım oldu. Bu, Bülent Yıldırım'ın muhtemelen yönettiği son derbidir. Bir maç nasıl dizayn edilir, bir akademisyen gibi işledi, gösterdi. Galatasaray'ın sonuna kadar hak ettiği galibiyete resmen gölge düşürdü ve şaibe yarattı. Bu görüşümü yineliyorum. Galatasaray, çok gününde olmamasına rağmen maçı hak etmiştir ve hatta tabiri caizse kopartmıştır. Neticede Galatasaray'ın kendi evinde, hele bir de böylesine bir şampiyonluk maçında Beşiktaş'ı yenmesi sürpriz olmazdı. Ama bu Bülent Yıldırım'ın şampiyonluk konvoyuna katılması gerektiği anlamına gelmiyor.

Hazır pazar gecesi sineması tadında geçmişken derbi, biz de bir sinema filminin yapım aşamasındayken kurgu odasına girip oturalım. Bantları ileri geri sararak olayları gözden geçirelim. Öncelikle mevcut resmi inceleyelim. Başakşehir, bir kez daha berabere kalarak 63 puana yükselmiş. Galatasaray 60, Beşiktaş ise 59 puanda. Galatasaray, Beşiktaş'ı yendiğinde Beşiktaş yarış dışı kalıyor ve Galatasaray, Başakşehir'i 63 puanda yakalayıp lider oluyor. İki hafta sonra ise Galatasaray'ın Başakşehir'le oynayacağını düşünürsek Galatasaray, Beşiktaş'ı yendiğinde büyük ihtimalle şampiyon olacak anlamına gelebiliyor. Yani Galatasaray, Beşiktaş'la berabere kalsa dahi Başakşehir'le maçı olmasından dolayı hâlâ şampiyonluk yarışında avantajlı pozisyonda. Beşiktaş, Galatasaray'ı yenseydi ki yenemedi, Galatasaray'ın üstüne çıkacak ve Başakşehir'in bir puan gerisinde olacaktı. Tabii ki Başakşehir'in Galatasaray'la maçı olmasından dolayı o rüzgarla Beşiktaş'ın şampiyonluk maçı anlamına gelebiliyordu. Yani işin Türkçesi Galatasaray-Beşiktaş maçı bu sezonun şampiyonluk maçıydı. Bu maç için kesinlikle benim yıllardır söylediğim, haftalardır yazdığım “yabancı hakem” uygulaması gerekiyordu. Artık İngiliz mi olur, İtalyan mı olur, İspanyol mu orasını bilemiyorum. En kötü ihtimalle bu maça ligin en iyi hakemi Cüneyt Çakır'ın verilmesi gerekiyordu.

İki ay evvel Başakşehir neredeyse şampiyon ilan edilmiştir. Galatasaray'ın sekiz puan, Beşiktaş'ın 13 puan önünde lider gidiyordu. Bence ligin iki kırılma anı vardır bu süreçte. Yoksa bu maçın bu kadar gündem oluşturmasına da neden olmayacaktı. 13 Nisan'da Beşiktaş'ın Başakşehir'i yenmesi birincisi noktadır. İkinci nokta ise asıl kritik olan mesele 14 Nisan'da Fenerbahçe – Galatasaray maçının ardından Galatasaray yöneticisi Abdürrahim Albayrak'ın yaptığı açıklamalardır. Kadıköy'de Fenerbahçe'yi 20 yıldır yenemeyen Galatasaray maçta 0-1 öndeyken yediği “hakem hatası içeren” golle berabere kaldı. Fenerbahçe'nin bulduğu golün başında faul vardı ve hakem Ali Palabıyık VAR'a bile 'gidemeden' golü verdi. Maç 1-1 bitti ve Sayın Albayrak'ın açıklamaları şöyleydi, hatırlayalım;

“Arkadaşlar biz nasıl devam edeceğiz böyle? Hakikaten merak ediyorum. Emeklerimize yazık ve günahtır. Eğer bir takım şampiyon ilan edilecekse, açık açık söylesinler, ilan etsinler. Boşu boşuna uğraşmayalım. Bir faul var, ayağa basma var, VAR'dan görüp veremiyorsunuz. Bildiğim birçok şey var. Bana söylenen birçok şey var. Türkiye adına çok üzgünüm. Zamanı geldiği zaman çok şey paylaşacağım.”

Yani ligde bir şaibe olduğunu ima eden Sayın Albayrak'a o zaman da ben dahil herkes sormuştu; “kimi şampiyon yapmak istiyorlar, açıklayın” diye. Bu satırları okuyan herkes bu noktada Başakşehir'i kastettiğini bal gibi biliyor. Zaten Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ bu açıklamaları muhatap alıp cevap verme ve açıklamalar yapma gereği duymuştu hatırlarsanız. Peki bu noktada yeni bir soru yazalım: Galatasaray şampiyon olduğu takdirde, şampiyon yapılmak istenen takım Galatasaray mı oluyor? Bildiği bir şeyler olduğunu iddia eden Sayın Albayrak bu konuya nasıl bir açıklık getirecek. “Her şeye rağmen şampiyon olduk” deyip işin içinden çıkmaya mı çalışacak? Şimdi buraya kadar her şey tamam bile dersek; biraz şeytanın avukatlığını yaparsak, Başakşehir, Abdürrahim Albayrak'ın açıklamaları sonrasında nasıl da mütevazı takımlara seri bir şekilde puan kaybetti?

Beşiktaş, zaten yarışta değildi. Kaybedilmiş bir sezonda geriden gelip Galatasaray'la şampiyonluk yarışına girdi. Ama bu Beşiktaş'ın veya Galatasaray'ın başarısı değil. Tamam, Beşiktaş puan kaybetmedi, seri yakaladı. Galatasaray da öyle ya da böyle iç sahada hep kazandı ve geldi. Ama asıl hikaye Başakşehir'in neredeyse kazandığı şampiyonluğu iade etmesi oldu. Bu saatten sonra Başakşehir yine şampiyon olabilir, o başka bir tartışma konusu. Ama 14 Nisan'dan itibaren Başakşehir'in düşüşü, Beşiktaş'ın geri dönüşü ve Galatasaray'ın dün geceki galibiyeti üçünü bu şekilde buluşturdu. Başakşehir'in şampiyon olması durumunda ve Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş veya Galatasaray'ın yerine Başakşehir'in olması yayıncı kuruluşun daha az dekoder satmasına mı neden olacak? Bütün bu parçaları birleştirebilirsiniz, emin olun ilginç bir resim çıkıyor ortaya.

Mesele kimin şampiyon olacağı değil. Mesele dünkü derbiyi kimin kazandığı da değil. Galatasaray, Beşiktaş'ı ilk defa yenmedi. Bu takımlar tarihlerinde ilk defa şampiyon da olmayacaklar. Sadece ortadaki tablo gerçekten rahatsızlık verici. Yani burada Galatasaray ve Beşiktaş takımlarını alıp başka takımların isimlerini de yazabilirsiniz. Çok mühim değil bu nokta.

Yayıncı kuruluşun düzenlediği ödül töreninde “Yılın 11”ine Galatasaray'dan yani geçen sezonun şampiyonu ve bu sezonun ikincisinden bir oyuncu bile konmamış olması, işin başka bir boyutu. Yani bu tesadüfen midir sizce? Türk futbol dünyasında işler çok tuhaf işliyor. Çarpık ilişkilerin döndüğü karmaşık bir ortam. Bülent Yıldırım'ın Galatasaray'ın “tetikçi”si olduğunu iddia edenleri de doğru bulmuyorum. Aynı Bülent Yıldırım'ın bu sezon Galatasaray'ın aleyhine kötü yönettiği birçok maç da olabilir. Ama ortam, konjonktür ve oluşturulan algı Bülent Yıldırım veya onun gibi birçok hakemin kimyasını bozuyor ve onların bazen planlı bazen plansız sahaya çıkmasına neden oluyor. Bülent Yıldırım'ın adı açıklandığından beri, zaten sosyal medyada muazzam bir algı operasyonu başlatıldı. Beşiktaşlılar “işte Bülent bizi böyle yedi” diye videolar paylaşıyorlar, Galatasaraylılar da keza öyle. Galatasaraylı yöneticiler haftanın başında MHK'ye ziyarette bulundular. Söylentiler bu maç için asıl düşünülen hakemin Cüneyt Çakır olduğu, daha sonra değiştirilip Bülent Yıldırım'da karar verildiği yönündeydi. Bu fikir o kadar ayyuka çıktı ki ben değil, birçok televizyon yorumcusu bunu alenen söyleyebildi.

Sayın Abdürrahim Albayrak'ın, Fenerbahçe maçı sonrasında yaptığı açıklamalarda bir görüşe katılmadığımı iddia edemeyeceğim. “Arkadaşlar biz nasıl devam edeceğiz böyle?” Kesinlikle yabancı hakem uygulaması gelmesi gerekiyor. En azından derbi maçları için. Dün gece Bülent Yıldırım yerinde Alman hakem Felix Brych olsaydı nasıl olurdu? 50 bin taraftar varmış yokmuş umurunda olur muydu? Ya ülkedeki konjonktür? Bir sonraki sabah uçağına binip ülkesine dönecekti. Böylelikle Galatasaray'ın şampiyonluk yolundaki müthiş galibiyete gölge düşmeyecekti. Beşiktaş'ın ise kötü oynadığı derbide sığınabileceği bahanesi olmayacaktı, şikayet edemeyecekti. Beşiktaşlılar, “Evet ya zaten Felix Brych çocukken Galatasaraylıymış” mı diyecekti? Biz çözüm bulunması gerekiyor. Bir derbiyi geride bıraktık. Eskiden şahısları suçluyorduk ama şahıslar değişse de hiçbir şey değişmiyor. Çözüm artık düzeni değiştirmekte. Bu düzen, bu ortam, bu iklim değişmediği sürece ne hakem tartışmaları biter, ne de diğer meseleler.


Ara Gözbek Kimdir?

Yayın hayatına 2005'te üniversite radyosu CIU FM'de başlayan Ara Gözbek aralıksız üç sene İngilizce ve Türkçe yayınlarla canlı radyo programı hazırladı ve sundu. 2005'te CNN Türk'te Frekans programında yapım asistanı ve muhabir olarak görev aldı. Gazeteciliğe ilk olarak 2006'da BirGün gazetesinde adım attı. BirGün'de Pazar eki ve spor bölümlerinde 400'den fazla makale yayınladı, ardından Türkiye'nin en çok takip edilen spor haber sitesi sporx.com yazarlığa devam etti. 2007 yazında staj yaptığı TRT'de “NBA Europe Live” adı altında NBA'in uluslararası projesinde TRT'yi NBA muhabiri olarak temsil etti. SporX TV'de “NBA ARA'SI” programını yaptı. Bunların dışında Taraf gazetesi, tempo24.com.tr ve birçok sitede makaleleri ve haberleri yayınlandı. Döneminde çok popüler bir radyo olan Metro FM'de pek çok programa konuk ve yorumcu olarak katıldı. sokaksesi.com sitesinin ve Android ile Apple'larda uygulaması da olan Sokak Sesi Radyosu'nu kurup burada uzun bir süre “underground” radyo yayınları yaptı. Halen Gazete Duvar'da yazmaktadır.