YAZARLAR

İki can kurtarsın tüm canları

Madem spor kültürümüzde bu kadar dominant. O zaman başta futbol olmak üzere diğer spor dallarının devreye girmesi lazım. Ne bu iki canın yakınları yalnız kaldıklarını hissetmeliler, ne de sokaklarda yaşamak zorunda kalan canlar. Spor, toplumsal görevlerini yerine getirmek zorunda. Statlardan salonlara, kış henüz bastırırken, donarak hayatını kaybeden iki can bize kılavuz olmalı...

DUVAR - Bundan yaklaşık 7 yıl önceydi. Sallanmıştı Van. Bir depremden fazlasını yaşayan bu topraklar için yeni bir afet sireniydi. Kasımdı. Kardı, kıştı. Van’da insanlar sadece evlerini kaybetmediler. Yaşamları değişti. Nereden mi biliyorum. 1999’da ayısını yaşadım. Bir gece yatarsınız, bir sonraki güne dair planlarınız vardır. Gidecek yeriniz, yetişecek okulunuz, ulaşılacak işiniz... Sonra bir sese uyanırsınız, belki de bir çığlığa. Sonra ne mi olur. Kendinizi sokakta bulursunuz. Kaç gün olduğunu bilemezsiniz. Okula, işe giderken giyeceğiniz kıyafetin hangisi olacağını düşünüp yatmışsınızdır ama 'giyecek bir kıyafet bulabilecek miyiz'e hemen evrilirsiniz. Hele bunun kışın yaşandığını düşünemiyorum bile.

İşte Van öyle bir gün yaşadı. Onlarca insan, olmak zorunda oldukları yere değil kışın tüm soğuğunu cömertçe sergilediği sokaklara gitmek durumunda kalmışlardı. Tüm Türkiye yanınızda olur böyle zamanlarda. En azından öyle hissederler ama ya o topraklardaysanız ne hissedersiniz? Ben söyleyeyim somut bir umut beklersiniz. Bir eve dönme umudu, bir kapalı alan umudu, çok zordaysanız bir kıyafet ya da bir yemek umarsınız mesela. Ama en çok da sevdiklerim iyidir umarım diye umarsınız. Sonra karşınıza birileri çıkar. Sizin üşüdüğünüzü üşüyerek gösterir. İşte Beşiktaş taraftarı Van’daki insanlara bunu gösterdi. Derbiymiş merbiymiş dinlemedi. Şampiyonluk yarışıymış, ceza alırmışız (ki aldılar) dinlemedi. Soyundular. Yeni aldıkları atkılar başta olmak üzere ellerinde hem içinizi hem de dışınızı ısıtacak ne varsa attılar sahaya. Van üşürse biz de üşürüz dediler. Sonrasında toplanıp hepsi deprem bölgesine giden kıyafetler oldu. Hiç olmadıysa onlarca çocuğa bir sıcak gülümseme sağladılar. Futbolun sadece futbol olmadığını gösterdiler belki de.

Sonra aradan 7 yıl geçti. Vicdan erozyonunu bu süre zarfında bizi çok vurdu. Çoraklaştı vicdanımız. İşte tam da bu noktada olay mahali Van’dan Dersim’e taşındı. Yine çok soğuktu hava. Bu kez deprem yerde değil içimizde yaşandı. İki tane çocuk, iki tane insan, iki tane asker. Adına ne derseniz deyin. İki can, donarak hayatını kaybetti.

Dedim ya maalesef bu topraklar vicdanından çok kaybetti. Bazen bu tür olaylar vicdanımızda bir flash back etkisi yaratıyor. Anlık da olsa yaratıyor. Sanki vicdan ormanımıza birkaç fidan dikiyoruz. Zira aksi durumda insan olduğumuzu unutuyoruz. Şimdi o fidan sayısını arttırma zamanı.

Madem spor kültürümüzde bu kadar dominant. O zaman başta futbol olmak üzere diğer spor dallarının devreye girmesi lazım. Ne bu iki canın yakınları yalnız kaldıklarını hissetmeliler, ne de sokaklarda yaşamak zorunda kalan canlar. Spor, toplumsal görevlerini yerine getirmek zorunda. Statlardan salonlara, kış henüz bastırırken, donarak hayatını kaybeden iki can bize kılavuz olmalı. Kimsenin sokaklarda bu şekilde hayatı kaybetmemesi için ne yapılabiliyorsa yapmak zorundayız.

Eminim ki Dersim’de kaybettiğimiz iki can da tam da böyle olmasını isterdi.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’