YAZARLAR

İnanılmazlar yetmez, bize ‘inanılan’ lazım

Siz bu toprakların gençlerine umut verirseniz onlar size hayal bile edemeyeceğiniz bir gelecek sunar. Siz bir verirseniz onlar 10 yapar. Sadece yanlarında durduğunuzu gösterin onlara. Yeter ki köstek değil destek olun. Gerisini de merak etmeyin.

Zaman çok hızlı geçiyor ve Türkiye gibi gündemi hiç bitmeyen bir ülkede yaşıyorsanız bir konuyu erteleme şansınız da olmuyor. Kaçıyor ellerinizden konu. Uçup gidiyor. Ama diğer taraftan da gecikmeniz, kaçırdığınız konu için de bir fırsat gibi duruyor. Alakasız duracak ama Milan Kundera’nın çok sevdiğim bir sözü var: “Yavaşlık hatırlatır, hız unutturur.”

Gerçekten de hızlı gündem nedeniyle her şeyi unutuyoruz. Zaten çok teşneyiz unutmaya ama unutmamak lazım. Bu ülkede hiç olmayacak şeyler olduğunda onu biraz daha gündemde tutmak lazım. Ya da aklımıza geldikçe 'vay be' demek lazım.

Bundan sadece 1 ay önce bize biri Furkan Akar deseydi, kafamızda bir şeyler canlanırdı. Herkesin kuracak bir cümlesi olurdu. Şimdi ise bu sayının yarıdan aza indiğine adım gibi eminim. O zaman ben elimden geldiğince hatırlatmaya gayret göstereyim.

Furkan Akar, Türkiye’ye, Kış Olimpiyat tarihinin en büyük başarısını getiren sporcumuz. Henüz 20 yaşında. Türkiye’de yıllardır adı sanı anılmayan sürat pateninde Olimpiyat 6.'sı oldu. Her şey abisinin sürat pateni yapmasıyla başlamıştı. O da her çocuk gibi buza öylesine girmişti. Ama 9 yılda geldiği noktaya kendisinin de şaşırdığını tahmin ediyorum. Çünkü Olimpiyat kotasını aldığında nasıl ağladığını kendisi Socrates Dergisi’ne verdiği röportajda söylemişti. Bundan sonraki hedefin ne olduğu malum. Ona sorulduğunda mutlaka 2024’te kürsü der. Ama peki bu nasıl gerçek olacak ki? Daha bir ayda adını unuttuk neredeyse. Destek vermeden, şartlarını iyileştirmeden bu sporcuların bireysel olarak yaptıkları ‘inanılmaz’lar daha ne kadar artar ki? Ya da ne kadar sürdürülebilir olur ki?

KONU İSİMLER DEĞİL

Sadece Furkan’lık da değil konu. Mesela Fatih Arda İpcioğlu için de geçerli. O da Türkiye’nin en başarılı kayakla atlama sporcusu olmayı başardı. 2011’de Vasja Bajc’ların, Fatih Kıyıcı’ların, Pekka Niemela’ların, Primoz Peterka’ların, Faik Yüksel’lerin, Samet Karta’ların ülkeye soktuğu kayakla atlamanın zirveye çıkmasını sağladı. 2018’de Türkiye’nin ilk Olimpik kayakla atlama sporcusu oldu. 2021’de bu kez elemeleri geçmeyi başaran ilk Türk sporcu unvanını aldı Arda.

Sosyal medyayı aktif kullanarak Furkan’dan biraz daha fazla gündemde kalıyor gibi olsa da yeterli değil.

Gündemin bu çocukları ezmesine izin vermemek gerekiyor. Eğer Türkiye sporunun gelişmesi için bir şey yapmak istiyorsak bu çocuklara sahip çıkmalı ve önlerini açmak için planlı bir gelecek oluşturmalıyız. Çünkü şu an bu sporculara yapacağımız yatırım aslında Furkan’dan da Fatih’ten de daha fazlasına hizmet etmek demek. Bu çocukları kapı açıcı olarak tanımlayarak, onları rol model göstererek, onları öncü yaparak ilerlememiz lazım. Tabii ki Kundera’ya atıf yaparak söylemek lazım ki hızlıca değil, ağır ağır, sindire sindire. Bu çocukları doğal baskının altında ezmeden. Zira bir Furkan’dan ya da bir Fatih’ten onlarca sporcu daha üretmek için plan yapmak lazım.

DOĞAYA VE KÜLTÜRE İNANALIM

Furkan ve Fatih’in vesilesiyle daha geniş resme bakalım ve şunu kabul edelim: Doğanın bize sunduğu nimetleri doğru değerlendiremiyoruz. Doğa, Türkiye’yi aslında doğal bir kış sporcuları kaynağı olarak tasarlamış gibi. Güneyi es geçersek ülkenin neredeyse her tarafında kış sporları yapılabiliyor. O zaman bunu neden kullanmıyoruz. Düşünün tarihten bu yana askeri geleneği çok kuvvetli olan, ülkesinin büyük kısmı kış aylarını zorlu şartlarda geçiren Türkiye, nasıl biathlon sporunda etkili olmaz? Dedim ya biz kültürümüzü de doğanın nimetlerini de doğru kullanmıyoruz. Biathlon’da  kendi kişisel çabalarıyla başarılı olan bir sporcumuz da çıkmayınca, tablo ortada.

KÖSTEK DEĞİL DESTEK

O zaman önce Furkan gibi Fatih gibi çıkmış olanlara sarılmak gerekiyor. Onlar üstünden bir planlama yapmak zorunlu. Sonra da kış sporlarını parça parça geliştirmek mümkün. Hasılıkelam dört elle sarılmamız lazım bu iki gence. Onlarla ve onlardan daha fazlasını kurgulamamız lazım planlı bir şekilde. Sonrasını zaten düşünmeyin. Siz bu toprakların gençlerine umut verirseniz onlar size hayal bile edemeyeceğiniz bir gelecek sunar. Siz bir verirseniz onlar 10 yapar. Sadece yanlarında durduğunuzu gösterin onlara. Yeter ki köstek değil destek olun. Gerisini de merak etmeyin.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’