Kürtler açısından Menbic senaryosu
Rusya’nın Kürtleri ABD’den uzaklaştırmak için Türkiye’nin tepelerinde Demokles’in kılıcına dönüşmesine imkân vermesinden sonra ABD’nin de Menbic’te geri adım atması, ister istemez Kürtleri kendi içinde bir hasbihale zorluyor. Şam’la yeniden diyalog seçeneğinin öne çıkması da bu gelişmeler ışığında anlam kazanıyor.
Suriye’de herkes için pabuç artık biraz daha pahalı. Herkes kılı kırk yararak hareket ediyor. Bir tek Türkiye rahat davranıyor. Üzerinde durduğu mayınlı batağa aldırmadan. Afrin’den sonra yeni oyunun adı Menbic. Afrin’de düğümü çözen Rusya’nın yeşil ışığıydı, Menbic’te Amerikan rızası. Bu rıza, Afrin’de olduğu gibi Menbic’i dağıtma izni gibi durmuyor. ABD bir nevi Menbic taviziyle Türkiye’yi kendi nüfuz alanına ortak ediyor. Böylece Menbic belki Kürtlerle ortaklığa köpüren Türkiye’nin teskin edildiği yer olarak konumlandırılıyor. Bunun karşılığında da muhtemelen ve mealen “Kandil’e operasyon düzenle, kendi kentlerinde dilediğini yap ama benim Suriye’de işim bitinceye dek Fırat’ın doğusuna geçme” denilecek.
Tabii iki ülke arasındaki ‘Menbic Yol Haritası’ hâlâ yürüyen bir süreç. “Uzlaştık” dedikleri şeyin detaylarını bilmiyoruz. ABD, Türkiye’nin huyuna suyuna gidiyor gözükse de mutabakatın sahaya nasıl yansıyacağı çok daha önemli. 5 Haziran’da ABD Dışişleri’ndeki brifingin kayıtlarına bakıldığında Amerikalıların mesele üzerinde nasıl buz pateni yaptıkları görülüyor. En kritik ipuçlarından birisi aşamalı müdahale sonrası Menbic Askeri Konseyi’nin durumunun ne olacağı. Brifingi veren Amerikalı yetkili ‘yerelde teşekkül eden bu yapının korunacağını umduklarını’ vurguluyor. Halbuki Türkiye bu yapıyı Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) maskelendiği bir yapılanma olarak görüyor. Amerikalılar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun aksine Türk ya da Amerikan askerlerinin şehrin caddelerini kontrol etmesinden de bahsetmiyor. O yüzden uygulamaya taalluk eden detaylar hikâyenin yönünü değiştirebilir.
***
Fakat daha kritik olan Kürtlerin durumu. Kürtler, Menbic mutabakatı hayata geçerken ne yapacak?
Konuştuğum kaynaklardan edindiğim izlenim ışığında olası senaryonun boyutlarına bakmaya çalışacağım.
Bir kere Kürtler hâlâ ABD’nin Türkiye’nin istediği tarz ve ölçekte bir müdahaleye izin vermeyeceğini, hatta Menbic Askeri Konseyi’ne müdahale edilmeyeceğini düşünüyor. Yani Afrin senaryosunun Menbic’te tekrarlanma ihtimali zayıf bulunuyor. Bu öngöre birkaç mülahazaya dayanıyor:
- ABD, Suriye’de amacına henüz ulaşabilmiş değil. Bu oluncaya dek kadar sahadaki varlığını ve YPG ile işbirliğini sürdürmek zorunda. Türkiye’ye aktarılacak rol sınırlı olmak durumunda.
- Paris, Brüksel ve Amsterdam’ı tehdit eden intihar bombacılarını eğittiği kamp Menbic’teydi. Kentin IŞİD’den alınması ABD’ye psikolojik üstünlük sağladı. IŞİD’den kurtarılan bölgelerde istikrarın korunması konusunda bir hassasiyet öne çıkıyor.
- ABD yeşil ışık yaksa bile Türkiye’nin Menbic’i kontrol etmeye kalkışması zor. Hatay ve Kilis’e yaslanmış Afrin’den farklı olarak, Menbic 40 km içeride. Bu tür bir operasyon daha büyük güç ve maliyeti gerektiriyor. Ekonomi kötüye giderken Türkiye yeni bir savaşın maliyetini kaldıramaz.
- Menbic Askeri Konseyi’ni çekilmeye zorlayacak bir müdahale durumunda Suriye ordusu oluşacak boşluğu doldurabilir. (Afrin’de Suriye ordusunun devreye girmesini, Türkiye ile mutabakata sadık kalma adına Rusya’nın engellediğine dair bir kanaat oluşmuştu. ABD’nin nüfuz alanını daraltacak bir hamleden Rusya da memnun kalır. Yeter ki iki güç kafa kafaya gelmesin. Fakat ABD bu boşluğu kolay kolay yaratmaz.)
- Menbic bir seçim propagandasıdır. AKP yönetimi sandığa giderken ABD’den Menbic’te bir şeyler kopardığı izlenimi vermeye çalışıyor. (Ruslar da Suriye’de Astana çerçevesindeki Türk-Rus ortaklığını etkileme potansiyeli taşıyan Menbic anlaşmasını dikkatle takip ederken bunu biraz da seçim havasına bağlama eğiliminde.)
Fakat ABD’nin Türkiye’yi şöyle ya da böyle Menbic’e taşıması Fırat’ın doğusunda Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) doğuran ortaklık açısından yeni soru işaretleri yaratıyor. Denilebilir ki, Kürtler Menbic’te ısrar etmeyebilir. Sonuçta Menbic, Kürtlerin ezici çoğunlukta olduğu ve Kürt hareketinin kalelerinden biri sayılan Afrin kadar simgesel değer taşımıyor. Afrin’i bıraktıktan sonra Kürtlerin Menbic’ten çekilmeyi çok da sorun etmeyeceği varsayılabilir. Ki 2016’da ABD’nin Türkiye’ye verdiği taahhüde bağlı olarak YPG’nin görünürlüğü azaltılmış ve şehirde kontrolden sorumlu olarak Asayiş öne çıkarılmıştı. Şimdi Türk-Amerikan uzlaşmasına paralel olarak YPG, Menbic’teki askeri danışmanlarını da çektiğini duyurdu. Ancak YPG şehirden çıksa da Kürtler denklemin içinde. (Normalde de YPG, IŞİD’den kurtarılmış bölgelerde kent içinde kalmıyor!) Kontrol güçlerinin aldığı ya da alacağı görüntünün ötesinde yerelde geliştirilen ortaklığın geleceği ve Merbic’in güç dengesinde nereye oturacağı önemli. Bu bakımdan Kürtler “YPG çekildi” dese bile Menbic’i birkaç nedenle önem atfetmeye devam edecek:
- Menbic’i özgürleştiren operasyonda ağır bedel ödediler. Toplam kayıp 264. Azınlıkta olsalar da kentteki Kürt varlığının sunduğu zemin de dikkate alındığında bir kalemde silinip kenarı konulmaları ağır geliyor.
- IŞİD geldiğinde Kürtlerin varlığı hiçe indirgenmişti. Aynısının Türkiye eliyle tekrarlanması gibi bir durumdan korkuyorlar.
- Kürtlerin kendi modellerini Suriye’nin geri kalanına gösterme açısından Menbic bir vitrin görevi görüyor. Kürtlerin yoğun olmadığı ama farklı etnik ve dini grupların yönetime katılımının sağlandığı bir model. Tel Ebyad gibi. Türkiye’nin dahli, bu vitrinin darmadağın edilmesi anlamına geliyor. Menbic gibi demokratik özerklik projesinin modellendiği yerlerin artması, olası siyasi çözüm sürecinde Kürtlerin kazanımlarının geleceğe aktarılmasında kolaylaştırıcı unsur olabilirdi. Haliyle Menbic, Rojava için ön ya da ileri savunma alanı olarak görülebilir.
- Ayrıca Türkiye’nin Menbic’te istediğini elde ettiği takdirde benzer bir müdahale seçeneğini Tel Ebyad için de geliştirebilir. Afrin “mümkün değil” denilen pek çok senaryonun koşullar değiştiğinde mümkün olabileceğini gösterdi.
***
Rusya, Doğu Halep ve Doğu Guta gibi yerlerden muhalif güçlerin tahliyesi gibi savaşın seyrini değiştirecek operasyonlarda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın üstlendiği role karşılık Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’na kolaylık gösterirken ABD’nin de NATO’daki ortaklığın önemine atfen benzer tavizler vermesi sürpriz olmaz.
ABD, çekilme yönünde irade kullandığında Kürtlerin buna direnme şansı mevcut koşullarda mümkün gözükmüyor.
Elbette şu aşamada sahada operasyonları yürüten askeri kanat YPG ve Menbic Askeri Konseyi’ne “Endişelenmeyin, sizinle birlikteyiz” demeye devam ediyor. Türk-Amerikan anlaşmasından sonra Amerikalı elçi William Roebuck ve uluslararası koalisyonun komutanı General Jimmy Gerrard 7 Haziran’da Menbic’e giderek Menbic Askeri Konsey Başkanı Muhammed Mustafa Ebu Adil, konsey sözcüsü Şervan Derviş ve komutan yardımcısı Şeyh İbrahim Binavi ile görüştü. Gerard, Konsey ile işbirliğinin süreceğini ve koalisyonun kenti terk etmeyeceğini vurguladı.
Bu muhabbetin ömrü, asıl karar merci Beyaz Saray son noktayı koyuncaya kadardır. O yüzden ABD’nin “Suriye’de işim bitti” ya da “Benim için Türkiye daha önemli” deme ihtimaline karşı Kürtler için tablo gayet kritiktir. Durum henüz o noktada olmasa da yaşanan ‘zikzaklar’ Kürtlerin yol haritasını etkiliyor.
Özetle Rusya’nın Kürtleri ABD’den uzaklaştırmak için Türkiye’nin tepelerinde Demokles’in kılıcına dönüşmesine imkân vermesinden sonra ABD’nin de Menbic’te geri adım atması, ister istemez Kürtleri kendi içinde bir hasbihale zorluyor. Şam’la yeniden diyalog seçeneğinin öne çıkması da bu gelişmeler ışığında anlam kazanıyor.
Bu diyaloga ABD nasıl bakıyor, Kürtlerin seçenekleri nelerdir? Yarın devam edelim…
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
İran vurdu, sıra İsrail’de: Cehennemin kapıları açılıyor mu? 03 Ekim 2024
Nasrallah’tan sonra… 30 Eylül 2024
Cepheler birbirine geçerken… 26 Eylül 2024
Taksitli intikam ya da hesaplaşma savaşı 23 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI